EPİKUROS

EPİKUROS

epikorus

epikorus

Maddeci bir filozof olan Epikuros, Demokritos’un atomculuğunu sürdürmüş, yenilemiş ve onun temelleri üzerinde insan mutluluğunu öne çıkaran bir haz felsefesi kurmuştur. Ahlakî kaygıları, bilimsel sezgilerinin bütün sonuçlarını çıkarmasına engel olmuştur. İnsanın tutkularını sürekli dizginlemesi gerektiğine dayanan öğretisi, sonraki kuşakların Epikurosçuluk olarak tanımladıkları şeyin tam tersidir.
EPİKUROS’UN

ESERLERİ

Epikuros’a ait 300 kadar eserden günümüze kadar ancak, Di-ogenes Laertios’un on kitaplık «Ünlü Filozofların Yaşamları, Öğretileri ve Özdeyişlerinde (Peri Bion Dogoraton kai Apofteg-maton) yer alan üç mektubu ve 40 özdeyişini içeren «Temel Öğretiler» (Kiriai Dohiai) adlı eseri ulaşmıştır. Heredotos’a yazdığı mektup, fizik üzerinedir ve atomculuğun temel ilkelerini içerir. Pitokles’e mektubu, jeoloji, meteoroloji ve gök olayları konularını içermekte; Moeke-us’a mektubuysa, etik, dolayısıyla, yaşama sanatı ve bilgelik üzerinedir.

Epikuros’un felsefesiyle ilgili diğer kaynaklar, Herculanum kazılarında Papiri Evi’nde bulunan papirüsler ve çok daha yeni olarak XIX. yy’da Vatikan elyaz-malarında ortaya çıkarılan «80 Vatikan Özdeyişindir.
MÖ 341?de, Samos?ta veya Atina’da doğan Epikuros, önce Les-bos (bugün, Midilli) Adası’nda, sonra Anadolu;nun Lampsakos (bugün, Lapseki) Kenti’nde ders verdikten sonra, MÖ 306’da, Atina’da, okulu kendi adıyla anılan büyük bir bahçeye yerleşti. İşte orada ölümüne kadar bir filozoflar ve dostlar meclisini çevresine topladı: Epikuros’un Bahçesi.

HAKİKATİN ÖLÇÜTLERİ

Epikuros’un çok sayıdaki eserlerinden günümüze yalnızca üç mektubu (Herodotos’a, Pythokles’e, Meokeus’a) kalmış (bu mektuplar, öğretisinin temel noktalarım özetler); yamsıra, birkaç düzine kadar özdeyişi veya bilgece sözleri ulaşmıştır. Bunlara, Epikuros’un Latin öğrencisi Lucretius’un (MÖ 98-55) De natura re-rtım’u (Doğa Üzerine) adlı ünlü felsefî şiirini ekleyecek olursak, sistemi hakkında oldukça net bir fikir edinebiliriz.

Epikurosçular geleneksel olarak öğretilerini üç bölüme ayırırlardı: yasalar bölümünde bilginin kurallarım ve ölçütlerim; fizik bölümünde doğa bilimim; etik bölümündeyse muüu yaşama sanatını incelerlerdi.

Epikuros’a göre hakikatin üç ölçütü vardır: duyumlar, beklentiler (yani, deneyimden kaynaklanan genel fikirler) ve duygulanımlar (haz ve acı). Ama bu üç ölçüt, kolayca ilkine çevrilebilir ve işte bu açıdan, Epikurosçu bir duyumculuk’tan söz etmek mümkündür. Duyumlar, bütün hakikî (doğru) bilgilerin kaynağı, temeli, güvencesidir ve Lucretius’un deyimiyle, aklın kendisi bile «olduğu gibi oradan çıkmıştır».

ATOMCULUK

Epikuros’a göre, yasaların yalnızca yararcı bir işlevi vardır: öğretinin asıl temeli fizik veya doğa bilgisidir. Bu fizik materyalist esin-li ve kesintilidir: maddeden ve boşluktan başka hiçbir şey yoktur ve bunlar karşılıklı olarak birbirlerini dışlayarak tanımlanırlar: boşluk olan yerde madde yoktur; madde olan yerde boşluk yoktur. Bu iki töz (cevher), insan, düşünce ve tanrılar dahil olmak üzere, her şeyi açıklamaya yeterlidir. Nitekim, hiçten hiç bir şey doğmaz; o halde, her şeyin kökeninde ebedî varlıklar, doğmamış olan, fakat her şeyin onlardan doğduğu sonsuz varlıklar olmalıdır, işte, atomlar ve boşluk böyle varlıklardır. Epikuros bu noktada, Demokritos’un atomculuğunu daha da ileri götürmektedir: atomlar tamamen dolu, parçalanamaz, değişmez cisimlerdir, sayıları sonsuzdur, sayısız çeşide-ri vardır ve sonsuz boşluk içinde sürekli bir hareket halindedir.

Atomların hareketi

Atomlann hareketini temel bir veri olan kabul eden ve bunu açıklamanın ne mümkün, ne de zorunlu olduğunu ileri süren Demokri-tos’un tersine, Epikuros, bu hareketin başlangıcı olmasa da, nedensiz olmadığım iddia eder. Uç neden bunu açıklamaya yeter ve üçü de gereklidir. İlk ikisi deneye benzetilerek düşünülmüştür: atomlar ağırlıklarının etkisi altında yukardan aşağıya doğru hareket ederler (ki, bu, Epikuros’a göre, atomların özünde var olan bir özelliktir) ve çarpışmanın etkisi altında da her yönde hareket ederler.

Ancak bu iki neden -ağırlık ve çarpışma- birbiriyle bağdaşmaz gibi görünmektedir. Dipsiz bir boşlukta bütün atomların düşey olarak sonsuza kadar düşmeleri ve birbirleriyle hiç karşılaşmamaları gerekir. O zaman da, ne çarpışma olurdu, ne sıçrama ve evren sonsuz ve kısır bir atom yağmurundan ibaret kalırdı. Birleşik cisimler, dünyalar olmaz ve biz de olup bitenleri açıklamak için orada olmazdık. Zaten açıklanacak bir şey de kalmazdı. Acaba da-
ha ağır olan atomların daha hafif olanlarım yakalayacağı rülebilir mi? Lucretius’a göre, böyle bir iddia «boşlukta b simlerin ağırlıkları farklı olsa da eşit hızla hareket ettikler mezlikten gelmek olurdu. Böyle olunca düşüşleri tam dü dıkça birbirleriyle karşılaşmaları ve çarpışmaları mümkün ı

Clinamen

Öyleyse, ilk ikisini bağdaştırabilmek ve bileşik cisimleriı çıkışım açıklayabilmek için üçüncü bir hareket nedeni ol Geleneksel olarak Epikuros’a mal edilen bu üçüncü neden, rın sapması veya yön değiştirmesidir (Yunanca parenkleisis, Lat namen): boşluk içinde doğru çizgi halinde düşerken, atornl; çe, ama hareketlerinin yönünü değiştirecek kadar saparlar rünge değişikliği belirli olmayan bir anda ve yerde meydar

İşte hareketin hem dahilî (ağırlık), hem kesintili (çarpışma] bu üçüncü nedeni, aynı zamanda, atomların karşılaşmasını! layısıyla bütün bileşik cisimlerin kaynağıdır ve bütün evren t de meydana gelmiştir. Lucretius bu konuda şöyle der: «Bu sa madan hiçbir çarpışma olamazdı ve doğa hiçbir şey yarataı Ama, clinamen aynı zamanda, özgürlüğün de kaynağıdır: ne; ne mekâm belli olmayan bu kendiliğinden sapma olmasaydı, nedensellik zinciri kusursuz olurdu ve canlılar acımasız bir z luğun tutsağı olurlardı. Ama, clinamen’in bu surede getirdiği sel kesinti, şimdiki hali geçmişten kurtarır ve geleceği açık t halde, ne kader, ne alınyazısı vardır: nesneler ya zorunlulu! rasdantı sonucu meydana gelir veya kendimiz tarafından m getirilir ve işte, özgürlüğümüzün sırrı da bunda saklıdır.

Dünyaların çokluğu

Uzun süre Epikuros’un eleştirilmesine yol açan bu aton lirsizlik, bugün, bu öğretinin parlaklığına ve şaşılacak modı ne katkıda bulunmaktadır. Kuşkusuz, Epikurosçu fiziğin (hiç değilse bu sözcüğe bugün verdiğimiz anlamda) hiçb yoktur. Ama, Epikuros’un atomlardan ve boşluktan oluşan men rastlantıya bağlı hareketlere sahne olan sonsuz evreni bugün tasavvur ettiğimize çok yakındır.

Bu modernlik izlenimi, Epikuros’un dünyaların çokluğı mıyla daha da vurgulanmaktadır. Epikuros, bu kuramım açıklar: madem ki sonsuz boşlukta sonsuz sayıda atom va mademki rastlantı sonsuz zaman içinde zorunlu olarak mi olan her şeyi yapmıştır, var olan tek dünyanın bizimki oldı bu dünyanın evrenin merkezinde yer aldığım ve tanrıların la özel olarak ilgilendiklerini düşünmek saçmadır. Dünyala kü, bu sözcüğü artık çoğul olarak kullanmamız gerekir) mu; atom topluluklarından oluşan bütünlerdir, tıpkı insanlar gı garlar ve ölürler ve sonsuz evren içindeki sayıları sonsuzd renin kendi sonsuzdur; fakat bu dünyaların kendileri değil ce sayıları sonsuzdur, yoksa dünyalar doğarlar ve ölürler).

Epikuros’un, çokevrenlerinden de haklı olarak söz edil. Çünkü, varlığın tümü olan evren, bu bakımdan ister istem sizse de, bir birim, bir düzen, bir yapı değildir.

HAZ VE ÖLÜM

Epikuros etiğine özelliğini veren de işte budur: rasda ölüm düşüncesi, amacı insanın muduluğu olan bir etikte n luk doruğa ulaşır.

Bu etik, Antikçağ’dan beri, tetrafarmakos («dördü çare» «dörtlü ilaç») diye bilinen dört temel ilkeyle özedenmiştir: lardan korkulacak bir şey yoktur; ölümden korkulacak b yoktur; mutluluğa ulaşılabilir; acıya kadanılabilir.

Tanrılardan korkmak için bir neden yoktur: var olmac için değil («tanrılar hakkında bilgimiz aşikârdır» der Epik bizlerle meşgul olmadıkları için: sonsuz mutlulukları onla. ter. Ölümden korkmak için de bir neden yoktur: ölmeyece için değil, tam tersine gerçekten ve bir daha doğmamacası düğümüz için: biz varken ölüm yoktur, ölüm geldiği zaman tık biz olmayacağız.

Acıya gelince, o her zaman sınırlıdır: çok aşırı olduğu z kısa sürer; sürekli olduğu zaman katlanılabilirdir. Batıl inan (tanrılar, cehennem) sahte korkularından arman akıl, artık 1 içinde hazzı tadabilir: işte, bu da mutluluğun ta kendisidir.

Ama hangi haz? Epikuros, burada çeşidi haz tipleri arasını ayırım yapmak gerekir, der. Kuşkusuz, her türlü haz bizati bir şey, her türlü acı da kötü bir şeydir. Ama her hazzm peşi koşmamak gerekir; her acıdan da kaçınmamak gerekir. Dah üzüntü getirecek hazlardan vazgeçmek ve bazı acıları da dah yük bir hazzın şartları olarak kabullenmek gerekir. Bu nokl hareket ederek arzuları da ikiye ayırabiliriz.

Arzular ya doğal veya yapaydır. Yapay olanlar (zenginlik XV. yy’a ait bir dua kitabından minyatür: Epikuros dört ahlakçının yanında oturmaktadır (Zenon, Aziz Augustinus, Antiohos ve Varro). Cicero, ünlü Yunan filozofunu hazcılık düşüncesinin büyük ustası olarak yorumlamıştı. Ortaçağdaysa, Epikuros, bilgelik arayışının öncülerinden biri sayılmıştı.
m ve şeref arzusu gibi) eşyanın doğası gereği olarak sınırsız larından boştur; çünkü onları tatmin etmeye muktedir bir yoktur. Bilge insan, onlardan vazgeçer. Doğal arzulara gelin-nlardan da bazıları zorunludur, bazıları değildir. Birinciler, ya-runlu istekler, her zaman iyidirler: ister hayat için şart olan ■e (yiyecek ve içecek gibi), ister vücut ve zihin rahatlığımız Drunlu olan şeylere (giyecek gibi), ister muduluğumuz için ge-:>lan şeylere (dosduk ve felsefe gibi) ilişkin olsunlar, tatmin eleri kolaydır ve vücut ile ruhun istirahatini sağlarlar. İkindini ne doğal, ne de zorunlu olan isteklere gelince, bunlar biza-‘i şeylerdir, ama zaman zaman (onların esiri olursak) hayatı-hazdan çok üzüntü getirebilirler. Mesela, cinsel veya estetik er bu kategoridendir. Bilge insan burada aklını kullanarak bir t yapmalı ve önüne çıkacak zevk alma fırsadarının muduluğu îrt olmadığım bilerek, bunlardan ya gönül huzuru içinde isti-:tmeli, veya peşlerinde koşmaktan vazgeçmelidir. Bunlar in-Fazladan verilmiş hazlardır, olsalar da olur, olmasalar da.

taraksi

e, Epikurosçu etiğin ünlü paradoksu buradan çıkar: hazza ndığı ve haz ilkesinden yola çıktığı halde (temelde bir mut-:tu), neredeyse çilekeşlikte karar kılar. Bunu şöyle açıklamak Jcündür: haz en büyük iyilik ve en büyük muduluk kaynağı sına rağmen, ancak tam olarak ve kolaylıkla tatmin edilmek m varsa öyledir: biraz ekmek, biraz su, biraz felsefe yeter, zevk almaktan ibaret değildir, vücut bakımından çekme-
mek, ruh bakımından tedirgin olmamak demektir. İşte atamksi budur: ruhun huzur ve sükûnu ve bilgeliğin gerçek adı.

EPİKUROSÇULAR VE «EPİKUROSÇULUK»

Epikuros’un en ünlü öğrencileri Metrodoros, Hermarhos ve Po-listratos’dan sonra «Bahçeciler»i (Epikuros’un kurduğu He Kepos «Bahçe» adım alan okuldan) daha birçok öğrenci izledi. Lucretius tarafından canlandırılan öğretisi Roma’ya kadar ulaştı ve burada MS II. yy’a kadar, Epikurosçuluk halka bile mal oldu. Rönesansa ve XVII. yy’a kadar uzanan skolastik tartışmalarında, yeni bilimden yana olanlar, Epikuros’un atomculuk ve duyumculuğuyla yeniden bağ kurdular. Böylece, Gassendi ve daha sonra, Diderot ve Nietzsche gibi filozoflar Epikurosçu sayılmışlardır.

Kişisel muduluğun arkasından koşmak, gerçek Epikuros felsefesinde, son çözümlemede hazdan çok üzüntü getirecek şeylerden kaçınmak uyarışım da beraberinde taşıyan bir ilke olmasına rağmen, Cicero tarafından bile, insanın kendisini cinsel ve benzeri duyumsal hazlara kaptırmasına bir çağrı olarak yorumlanmıştır. Zamanla, felsefesinin ağırbaşlı, azla yetinen, hatta, inzivayı öven yönü silinmiş ve Epikurosçuluk neredeyse şehvet düşkünlüğü ile anlamdaş olmaya başlamış, bu felsefeyi benimseyenlere «sefih insanlar» anlamında «Epikuros’un domuzlan» denmiştir. Bu, belki de tarihte bir felsefî düşüncenin başına gelmiş en büyük ve en talihsiz yanlış anlaşılmalardan biridir. □
SÖZLÜK

Ataraksi: *

zur ve ruh dinginliğinin Yunanca ad;.

Atom: parçalanmaz, bölünmez, ramamen dolu (som), küçüklüğü yüzünden görünmez cisim. Bir araya gelen atomlar bileşik cisimleri meydana geri-

Bütün: sınırlı dünyaların sımışız toplamı, evren dediğimiz, ama birliği, düzeni, sınırlan olmayan şey.

Cliııamcn: *■■■ -ı s !■ ’■»

lirsiz ve rastlantısal sapması, ki, bütün dünyaların ve insanların özgürlüğünün kaynağını oluşturur.

 

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*