üzere Fransa’ya gönderdi. İngiltere; gayet iyi biliyordu ki, Fransa Amerika’ya yardım ederse, Amerika savaşı kazanırdı. Franklin 70 yaşında olmasına, bu yorucu seyahat ve vazifeye dayanamıyacağını bilmesine^rağmen istenileni yapmaktan kaçınmadı. Fransa’da herkes Benjamin Franklin’in adını işitmişti. Onun gelmekte olduğunu öğrenince sevindiler. Yolda bindiği gemi birkaç defa İngilizler tarafından kovalandıysa da Fransa’ya sağ salim çıktı. Orada istediklerini birer birer gerçekleştirdi. Fakat Amerika’ya giden askerlerle birlikte memleketine dönemedi. Amerika elçisi olarak Fransa’da kaldı. Paris’de kazandığı başarı çok büyüktü. O, birdenbire Fransanın en büyük insanı olmuştu. Herkes Franklinin bir resmine sahip olmak istiyordu. Bütün ressamlar, bütün hakkâklar, bütün heykeltraşlar kendileri için poz almasını rica ediyorlardı. Madalyaların, kadın eşyalarının, sigara «kutularının üstüne, tabaklara, yüzük veya bileziklere onun başı konuluyordu. Franklin kendisinin böyle moda olduğunu görünce gülmekten kendini alamıyordu. O, kibirli olmadığı için kabarmıyor, şöhretinden yalnız memleketine hizmet etmek suretiyle faydalanmak ve bunu bir koz olarak tutmak istiyordu. Nitekim borç para bulup, hemen Amerikaya gönderdi. Esirlerin değiştirilmesini sağladı. Memleketine sonsuz hizmetler yaptı. Ingiltere ile 1783 de imzalanan Barış anlaşmasını da o imzaladı. Bu anlaşma savaşa son vermiş oluyordu.
Franklin Paris de:
30
Oca