Padişahların saray dışındaki gezintileri münasebetiyle tertip edilen alaylar hakkında kullanılan bir tabir. Padişah, muhafız ve saraylılardan meydana gelen bir kalabalıkla bir taraftan diğer bir tarafa gittikleri için bu isim verilirdi.
Padişahlar resim ve belli günler dışında, şehir içi veya haricinde gayri resmi olarak bir tarafa gittikleri zaman geçit yerlerine asker dizmek ve halka ilan etmek âdet değildi. Bu hal oldukça sade bir şekilde olup,sadece görevli bulunan hizmetliler padişaha refakat ederdi.
Yolda halktan birisi atın önüne yatar, yahut yolun bir noktasından yüksek sesle halinden şikayetçi olursa ve gerçekten adam fakirse kâfi miktarda para ve hediyeler verilerek gönlü alınırdı. Bu gibi müracaatlara mahal kalmaması için padişahların gidişleri mümkün mertebe gizli tutulurdu.
Teşrif-i hümayun (padişah gezisi) biraz resmice olursa çavuş ve çizmeciden başka, yeniçeri ağası, kapıcı basısı, mir-i âlem, mirahur, çavuşbaşı ile özengi ağaları da bulunurdu. Gidilen yer de gecelenecek ve çadırda kalınacak ise aşçıbaşı^ ve çadırları kurup kaldıracak görevliler ve mehter takımı, erzak ve malzeme taşıyan atlar ve esterler de götürülürdü. Ava çıkışlarda ise avla ilgili olan, samsoncu, zağarcı, doğancı gibi ağalar da bulunurdu.
Resmi olmayan gidişlerde de otağın önüne tuğ dikilmez, mehter götürülmezdi. Kayıkla gidişlerde de padişahın dümenini bostancıbaşı tutardı. Kayıkla gidişlerin en parlak merasimleri Lale devrinde yapılmıştır. Bu merasimleri şairler kasidelerinde en güzel bir biçimde terennüm etmişlerdir. Tanzimat’tan sonra hususi gidişler bir kısmı at, bir kısmı araba, bazen de kayıkla yapılırdı. Sarayda padişahın gidiş işlerini düzenliyen bir “gidiş müdürü” vardı.