Dinî, iktisâdî,siyasî, sosyal ve diğer sebeblerle insan topluluklarının bir yerden bir başka yere gitmesi. Ferdî sebep ve maksatlarla yer değiştirmeye ve bu esnada nakledilen eşyaların hepsine de göç denmektedir. Ayrıca kuşların, balıkların ve bazı hayvan türlerinin, belli mevsimlerde dünyanın çeşitli yerlerine gitmeleri de göç adıyla anılır.
Tarihte; sebep, mahiyet ve neticeleri itibarıyla en mühim göç, Peygamberimiz Muhammed Aleyhisselam’ın, İslâm dinine inananlarla beraber, Mekke şehrinden Medine’ye yaptıkları göçtür. Bu büyük hâdiseye“ Hicret” denir. (Bkz. Hicret)
Bir tarih nazariyesine göre, M.Ö. 3-4 bin yıllarında Orta Asya’da yaşayan kavimlerin şiddetli ve uzun süren kuraklık sebebiyle doğuya, kuzeye, batıya ve güneye gitmeleri olayına “ kavimler göçü” denmektedir. Bu göçün siyasî, sosyal ve kültürel neticeleri üzerinde uzun durulmaktadır. Aynı bölgede M.S. altıncı yüzyıldan itibaren başlayan ve asıl ağırlığı batı istikametinde olan Türk göçleri, onyedinci yüzyıla kadar devam etmiş; İran, Anadolu ve Balkanlar’dan geçerek Avrupa ortalarına ulaşmıştır. Türkler, geçtikleri yerlerde birbirlerinin devamı olan devletler kurmuşlar, böylece Orta Asya içlerinden Avrupa ortalarına uzanan kültür ve medeniyet mirasları ve yerleşik Türk boyları ile bir Türk dünyası meydana getirmişlerdir. Bu göçler esnasında Türklerin bir kolu Karadeniz’in kuzeyinden geçerek Avrupa ortalarına gelmiş, burada Avrupa Hun Devleti’ ni kurup, bir müddet yaşadıktan sonra diğer yerli kavimlerin arasında hıristiyanlaşarak, eriyip gitmişlerdir. Ortadoğu üstünden Mısır’a doğru yol alanlar da kurdukları çeşitli devletlerden sonra Osmanlı Devleti içinde yer almışlardır. Gerek bunların ve gerekse Anadolu’ya gelen Türk boylarının en büyük talihi, İslâmiyeti kabul etmeleridir. Dokuzuncu ve onuncu yüzyıllardan itibaren boylar ve kitleler halinde müslüman olan bu Türkler; bu günkü İran, Azerbaycan, Pakistan, Irak Anadolu’da kurdukları güçlü devletlerle, hem kendi hayatiyetlerini korumuşlar, hem de kazandıkları zaferlerle İslâm dünyasına yeni bir çehre kazandırmış lardır. BÖyLece başlayan Türk-İslâm devletleri devri, Osmanlı Devleti bünyesinde bütün İslâm dünyasının tek ve birleşik devleti haline gelerek yirminci yüzyıl başlarına kadar devam etmiştir. Osmanlı Devleti’nin
son yamanlarında, 93 harbi adiyle meşhur 1877-78 Osmanlı-Rus savaşları esnasında, Tuna boylarında,Balkanlar’da ve Kırım’da yaşayan Türklerin eşi görülmemiş Rus ve hıristiyan zulmü, vahşeti karşısında Anadolu’ya yaptıkları toplu göç, 93 Muhâcerati olarak bilinir ve teessürle hatırlanır. 1950 lili yıllarda, komünist idarelerin şiddetli tazyik ve zulmüne dayanamayan Müslüman Türklerin Balkan ülkelerinden (Romanya,Yugoslavya, Bulgaristan) ve Rusya’dan Türkiye’ye toplu olarak yaptıkları göçler de son yılların hafızalarda yaşayan göç olaylarından biridir.
Vietnam’ın komünist kuvvetlerce işgalini müteakip başlayan göç hareketi, Afganistan’ın Rusya tarafından işgali ile 2,5 milyon Afganlı’nın başta Pakistan olmak üzere çeşitli İslâm ülkelerine göçü, Filistinlilerin İsrail tarafından vatanlarından zorla çıkarılıp, göçe mecbur bırakılması olayları da siyasî göçlerin en manidar örnekleridir.
İşsizlik, daha iyi şartlarda yaşama gibi sebeplerle, ülkeler arasında ve bir ülkenin kendi içinde de çeşitli göçler olmaktadır. Bunlar, zamanla çözümü zorlaşan büyük problemler ortaya çıkarmakta ve ülkelerin siyasî sosyal, ekonomik, kültürel dengelerini bozmaktadır.
Türkiye, köyden şehire büyük oranlara ulaşan göçler sebebiyle bu problemleri en çok yaşayan ve halletmeye çalışan ülkeler arasındadır.
Bir de milletlerarası göçler vardır. Bunun en tipik misali A.B.D.’dir. Onaltıncı yüzyıldan itibaren bu yeni kıtaya, önce Avrupa milletlerinden başlayan göçler, gittikçe azalmasına rağmen halen devam etmektedir. Önceleri serseri, başıbozuk, kanun kaçağı ve maceraperest Avrupalılar’ın itibar ettikleri bir ülke olan Amerika kıtası, ondokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında, gene bu ülkelerden şiddetli göç dalgalarına sahne oldu. Kıtanın iskan ve imarı tamamlanıp ilmi, teknik ve ticari zenginlikler ortaya çıkınca, bütün milletler için en cazip ülkelerden biri oldu. Bu durum, dünyanın her yerinden ve her seviyede insanların buraya göç etmelerini teşvik edici rol oynadı.
Hayvanlarda Göç: Hayvanlarda da çeşitli sebeplerden dolayı göçe rastlanmaktadır. Bunların bir kısmı geçicidir. Bir sebebe bağlı olarak ve çoğunlukla bir defa yaptıkları göçlerdir. Yem kıtlığı, ani iklim değişikliği, üreme zorluğu, su ve hava akımları gibi sebepler, bazı hayvanları göçe zorlar.
Hayvanların bir de periyodik (sistemli) göçleri vardır. Bunlar; bilhassa ördek, leylek, kırlangıç kelaynak (Bkz. ilgili maddeler), gibi kuşların, senenin belli aylarında mevsim şartları sebebiyle, soğuk yerlerden sıcak yerlere gitmeleridir. Yazın kuzey yarı küreye, kışın da güney yarı küreye göç ederler.
Göçmen kuşlar göç esnasında belli bir şekil teşekkül ettirirler. Bu çok defa V şeklidir. Belli yolları takip eder ve belli yerlerde konaklarlar. Başlarında bir rehber kuş bulunur. Onu takip ederek göçlerini tamamlarlar. (Bkz.Kuşlar)
Bazı tatlı ve tuzlu su balıkları da göç etmektedirler. (Yılanbalıkları) Yumurtlama, akıntılar, yiyecek bulma gibi sebeplerle, kısa ve çok uzun mesafelere küçük gruplar veya milyonlarca balıktan müteşekkil sürüler halinde göçleri esnasında, belli su altı yollarından geçerler. Türkiye’de Karadeniz’den Marmara’ya, Marmara’ dan Karadeniz’e balık göçleri çok sık görülür.