GÜÇ BİRLİĞİ

Kendi imkânlarıyla, basının bazı vasıtalarına, organlarına sahip olanlar, acil tedavi mantığı ile yola çıkarak, hasta ayrımı yapmadan gelen hastaya ya da ulaşılabilinene gerekli tedavi hizmetini vermek zorundadır. İhtilâf konularının üzerinde durmadan, münakaşa zemininden uzak, kusur arama mantığından kurtulmuş olarak inancı ve inancın kültürünü konuşmak, yazmak, çizmek, bütün bunları yaparken bütünü kucaklamak, taassuba düşmemek çok gerekli ve zaruri şartlardır.

İnanç bunalımından sonra kültür bunalımını yaşayan toplumların inanç ve kültürünü onlara yeniden kazandıracak çok güçlü feraset ehli, kâmil mü’minlere ihtiyaç vardır. Materyalist düşünce ve kültüre karşı herşeyden önce müşahhas örnek şahsiyetlere ihtiyaç vardır.

GÜÇ BİRLİĞİ

İman ve kültürden sonra İktisadî birliğe, güç birliğine sıra gelir ki, bu, hem iman ve kültürün yaşamasında, yaşatılmasında, hem de mü’minin materyalizme karşı vereceği mücadelede zaruridir. Zaten inanç ve kültür birliği, güç birliğini kendiliğinden zaruri kılmaktadır. Dünyaya hakim güçleri ele aldığımızda onları inanç ve kültür birliğinin yanında, güç birliği içinde de görürüz. İçte ve dışta İktisadî, sınâî, ticarî güçlerini değişik isimler altında müesseseleştiren emperyalistler, bütün güçleriyle, vasıtalarıyla, İdarî, siyasî nüfuzlarıyla sadece Müslümana karşı bir araya gelmektedirler. Bunun en çarpıcı örneği görünürdeki İsrail ile gerçekteki İsrail’dir. Bir vilayet görünümündeki İsrail, Arap dünyasının dişinin kovuğunda kaybolacak gibi bir şeydir. Fakat dişleri dökülmüş bir Arap dünyası ile dünyanın İslâm’a karşı desteklediği İsrail çok farklı şeylerdir. Sovyet-ler’in Afganistan’ı işgali, Amerika’nın Libya baskını ve ardından dünyanın devlerinin Libya’ya ekonomik ambargoya daveti ve daha nice misâller, emperyalist güçlerin İslâm’a karşı organizeli olarak güç birliklerinin ortaya koyduğu bizim için acı gerçeklerdir.

Zekâtın malî bir ibâdet olarak İslâm’ın beş temel şartından biri olmasının sayısız hikmet ve faydalarından biri de her halde mü’mini güç birliğine götürmesidir. Malî yardımlaşmanın şart olduğu bir dinde, o dine inananların güçsüzlüklerinin izahı yapılamaz. Sadece inanç ve kültür birliğinin olmamasının tabiî neticesi olarak karşımıza çıkar ki, bu neticeyi elde edebilmek için sırayla ve gerektiği şekilde çalışmak icab etmektedir.

O halde bugün belirli düşüncelerde bir araya gelenlerin güç birliği kurmaları kaçınılmazdır. Sohbette, dertleşmede, namazda bir; güç birliğinde ayrı. Bu mümkün değildir. Hatta bu durum diğerlerinde de bir olmadığının alâmetidir. Cemiyetleri meydana getirenler, gönül-gönüle, kafa-kafa-ya, omuz-omuza ve elele verirlerse cemiyet olurlar, millet olurlar, insanca yaşarlar. Aksi takdirde diğer milletlerin madde ve mânâda sömürgesi olmaktan kurtulamazlar.

Bütün bunlara rağmen her yazımızda belirttiğimiz gibi ısrarla tekrar edelim ki, netice, başarı, odak şahsiyetler, rehber ve örnek insanlara bağlıdır. Derleyecek, toparlayacak, saracak, kucaklayacak, eğitecek ve bütünleştirecek kâmil insanlara muhtacız. Bu ihtiyaç, fıtratın gereğidir, İslâm’ın gereğidir, Asr-ı Saadetin ortaya koyduğu gerçektir.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*