GÜMÜŞÜN FİZİKSEL ÖZELLİKLERİ

GÜMÜŞÜN FİZİKSEL ÖZELLİKLERİ

Parlak ve beyaz bir metal olan gümüşün yoğunluğu 10,5, ergime noktası 960°C, kaynama noktasıysa 2 212°C’ tır. Bakır ve altınla birlikte, elementleri sınıflandırma çizelgesinin IB kümesinde yer alır. Son derece dövül-gen ve telleşebilir nitelikte olan gümüş, ısıyı ve elektriği çok iyi iletir; bu nedenle de elektrikte kullanılır. Gümüş, doğal haldefözellikleA.B.D’n-de), bakır v^, altınla birlikte
_ aksayan, yozlaşmış yönleriyle ele alırken, bir yandan eğlendirmeyi, bir yandan da bilinçlendirmeyi amaçlar(Bkz. NESİN, AZİZ). Cumhuriyet döneminin öbür gülmece ozanları ve yazarları arasında özellikle Osman Cemal Kaygılı, Cevat Fehmi Baş-
kut, Haldun Taner, Rıfat İlgaz fi İLGAZ, RIFAT), Vedat Saygel, ] san Hüseyin Korkmazgil, Muzal Izgü, Refik Erduran, Oktay Ve Nail Güreli, Suavi Süalp, Ümit Ya Oğuzcan, Sulhi Dölek, vb. sav. bilir. y
alaşım, özellikle de sülfür [arjantit ve arjiroz [Ag2S] pirarjirit [Ag3SbSj) ve klorür (kerarjirit [AgCl]) olarak bulunur. Genellikle altın, kurşun ve çinkonun mineralleriyle bir arada görülür. Merkez yüzlü kübik sistemlere bağlıdır: Sertliği azdır.
METALÜRJİ
En çok kullanılan yöntem, siyanürle-me’dir. Doğal gümüş filizi, ince toz haline getirilir ve hava oksijeni varlığında [Ag(CN)2]Na oluşturmak için sodyum siyanürle (NaCN) işlemden geçirilir. Tepkime şöyledir: 4Ag+ 8NaCN+2H20+02 > 4[Ag(CN)2]Na+ 4NaOH (sudkostik). Kerarjirit ve arjirozdan da başlayarak gümüş siyanür kompleksi elde edilir. Gümüş, çözeltiden, metalik çinko yardımıyla şu tepkimeye göre ayrılır: Zn+2 [ Ag (CN)2] Na-2 Ag +[Zn (CN)4] Na2.
Aynca, gümüş, nikel ve özellikle® şun metalürjilerinin aşağıdaki yİ temlere göre elde edilen bir y üründür:
1. ÇİNKOLAMA YÖNTEMİ: Ergin gümüşlü kurşuna çinko katılır; çü kü, sıvı çinko, sıvı kurşunda çözü mez; gümüş, çinkoda üç bin k daha çok çözünür. Böylelikle gümi oluşan gümüş-çinko alaşımının d mıtılmasıyla elde edilir.
2. PATTİNSON YÖNTEMİ: Gümü lü ergimiş kurşun, sıvı ve katı hail arası bir sıcaklıkta korunur. OIuşe saf kurşun billurları alınır. Kale sıvı, yalnızca, gümüş içerir.
3. KAL YÖNTEMİ: Pattinson yön t’ miyle elde edilmiş alaşımın kurşı nunu uzaklaştırmaya yönelik olan t işlem, erimiş alaşımdaki kurşun yükseltgemeye dayanır. Gümüş, yü seltgenmez ve kolayca ayrılır, elek roliz yoluyla arıtılır. Hazırlanma! için daha çok, cıvayla amalgam (ma gama) yönteminden yararla nılır.
Buna karşılık cıva, her zaman, gümü eşyaları bozan bir amalgam oluştu rur.
GÜMÜŞÜN KİMYASAL ÖZELLİKLERİ
Gümüşün kovalans bileşikleri oluş tutma eğilimi vardır. Temel yükselt genme derecesi +1 olmakla birlikte gümüşü geçiş elementlerine yaklaştı, ran +2 ve +3 değerlikleri de bulunur Halojenlerle, gümüşflüorür (AgFj dışında, suda hiç çözünmeyen tuzlaı elde edilir. Yapısı elmasmkine benzeyen gümüş iyodür (Agl) 146°C üstünde, özel bir yapı bozukluğu gösterir. Ag iyonları, I iyonlarının sert ağı içinde serbestçe yer değiştirebilirler.
Gümüş bromür, fotoğrafçılıkta kullanılır: Bu madde, görünen ışığın, morötesi ışınların, X, Y, vb. ışınların fotokimyasal etkisi altında bozulur ve kararır. Developman sırasında Ag iyonları, organik bir indirgen (pirogallol, hidrokinon, genol, vb.) yardımıyla metalik gümüşe indirgenir. Laktat ve sitrat gibi organik gümüş tuzları da fotoğrafçılıkta yararlanılan maddelerdir. Oksijenin, sıvı gümüşteki çözünürlüğü çok büyüktür ve sıcaklık artışıyla azalır
– s. **

, ‘ « V’ ”
v’ ‘■ ’> •
‘ «&-• SV.
Sır kuvars yangının ıçınc sıkışıp kabnti,’ doğal ‘uılılekı gunıuş.
‘¡ümitten yapılmış Hım mücevherleri.
Ag20 gümüş oksit ancak, oksijen varlığında, 15 atm altında ve 300°C’taki bölünmüş gümüşün ısıtılmasıyla elde edilebilir. Bu da, gümüşün havada bozunmayışını açıklar. AgO,
AgN03’ın elektrolizi sırasında anotta oluşan ya da sıcakta, potasyum permanganat yardımıyla Ag20’in yüksel tgenmesiyle elde edilen, Ag203’ten kalkılarak hazırlanır. Siyah gümüş
sülfür (Ag2S) önemli bir gümüşi ralidir. Ama, havadaki kükürtli rojen (H2S) etkisi altında y gümüş bir eşyanın, kükürt bak dan zengin bir maddeyle (yur sarısı, kükürtlü kauçuk) teması sında oluşur. Bu durumda güm “karardığı” söylenir. Gümüş e son derece çözünen bir maddec çözünürlüğü, 20°C’tanl00°C’a ge dört katı artar. Dağlayıcı olaral lanılan, güçlü bir yükseltge Gümüş, üç yükseltgenme , de sinde de kompleks iyonlar oluşt Sözgelimi, amonyakla amin (NH3)2]+ elde edilir.
KULLANIM ALANLARI
Koloidal gümüş tedavide kul] maktadır. Kolargol adı verilen ( ti, damıtılmış su içindeki gi elektrotlar arasında bir elektrik nın oluşturulması sonucu, son d saf olarak elde edilir. Ayna gümüşlenmesi için, glikoz, form hit ya da Seignette tuzu (çift p yum-sodyum tartarat) aracılıj gümüş bileşiklerinin (amon; gümüş nitrat) indirgenmesi sc metalik gümüş çöktürülür. İne tabaka elde etmek için, iyonop den yararlanılmaktadır. Korun da süsleme amacı için, gümüş, troliz yoluyla da çöktürülür. Ku lan elektrolit, çoğunlukla, gümı potasyumun çift siyanürünün
G unut) I eu yapılmış bir kaşık re kepçe.
İİS
çözeltisidir. Anot saf gümüşte; katoduysa, Ag+ iyonlarının indi nereki üstünde çökelti oluştura gümüşlenecek eşyadır. Uzun s akım şiddeti birimi olan amper elektrik miktarı birimi oİancoulor tanımlamak için, elektrolit ol suda çözünmüş gümüş nitratta gümüş elektrotlardan yararlanıl tır: Bir birimin geçişi, çok büyül kesinlikle ölçülen 1,118 mg gümi katoda çökmesini sağlar. Gü halojenürler fotoğrafçılıkta, ka gümüş amalgamı diş hekimliğ kullanılır. Alaşım halindeki güı çok sayıda uygulamaya yol e Elektrik alanında gümüşün, bi nikel, silisyum, demir ya da t stenle oluşturduğu alaşımlar yararlanılır. Kuyumculukta, güı bakırla alaşım halinde (ayrıca i alaşımı için nikel de katılır) kul lir.
Günal, Neşet
Neşet Günal
Neşet Günal’m bir tablosu.
Türk ressamı (Nevşehir, 1923). 1939’da Güzel Sanatlar Akademisine giren ve önceleri Nurullah Berk ile Sabri Berkel’in yanında çalışan Neşet Günal, öğrenimini daha sonra Akademideki sanat öğretimini yeniden düzenlemekle görevlendirilen Léo-pold Lévy’niuj;yanında sürdürdü. 1946’da Akademi’nin yüksek resim bölümünü birincilikle bitiren Neşet Günal, aynı yıl açılan Avrupa sınavını kazandığı halde, ancak iki yıl sonra, 1948 Temmuzunda öğrenimini geliştirmek üzere Paris’e gitti. Öğrenim programı gereği ilk aylarda André Lhote’un atölyesinde çalıştıysa da, bu atölyenin fazla kuru ve akademik olan eğitimiyle bağdaşamadığından, Fernand Léger’nin yanına geçti. Bir yandan buradaki bilgilerini geliştirirken, bir yandan da özel ilgisi nedeniyle, Güzel Sanallar
Okulu’nda duvar resini ve fresk tekniğini öğrendi. 1954’te yurda dönünce İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü’ne asistan olarak girdi. Bir ara bu bölümün şefliğini de üstlenen sanatçı, buradaki görevinden emekliye ayrılarak, ken-
Hini bütünüyle sanat çalışmala verdi.
Neşet Günal ilk kişisel sergisini, da dönüşünden bir yıl sonra, 19! Ankara Helikon Demieği Galerisi açtı. Daha önce, Paris’te öğrenim düğü sırada da çeşitli sergilere lan sanatçı, 1955’te İstanbul’da zenlenen “Paris Okulu” karma s sine de yapıtlarıyla katkıda bulu 1956’da yeni Meclis binası resiı için görevlendirildi. Ankara Hac pe Hastanesi’ne fresk tekniğiyl duvar resmi yaptı (bu duvar r sonradan tahrip olmuştur). 19S İstanbul Şehir Galerisi’nde ikini şisel sergisini açtı. 1963’te elde < bir bursla Paris’e giderek, Uygulı h Sanatlar Okulu’nda vitray ve len hah dokuma tekniklerini öj di. Avrupa’nın çeşitli kentleı gezdirilen Çağdaş Türk Sanatı s lerine katildi. 1969’da 30. Devle sim ve Heykel Sergisi’nde Köı san’ın Oğlu adını taşıyan yağlı tablosuyla birincilik ödülünü ki di. 1976 ve 1981 yıllarında İ bul’da iki ayrı kişisel sergi dahi zenleyen sanatçı ayrıca yurt dışı ki çeşitli karma sergilere ve ikij bir sergilerine katıldı. 1989’da i Simavi Vakfı Görsel Sanatlar lü’nü aldı. Resimleri, Ankara i tanbul Resim ve Heykel müze] de, resmî ve özel koleksiyonları] almaktadır.
SANATI
Neşet Günal, Türkiye’de toplı içerikli sanat anlayışının önde temsilcilerinden biridir. Gerçekl kopmamak, yurt insanını ve doj yaşanan ortam içinde yansıt biçimsel kalıplara kapılmak
1584
doğru bildiği yolda kararlı ve somut anlamlı resimler yapmak, başından beri kabul ettiği ve uyguladığı ilkelerdir. Lhole kübizmini benimsemeyip Léger yöntemine yakın, anıtsal figür anlayışına yönelmesinde bu ilkelerin büyük payı olmuştur, Bir duvar yıkıntısı önünde, kapı eşiğinde, kor-
kuluk gölgesinde, kırsal bir doğa yaşamı içinde bekleşen figürleriyle Neşet Günal’ın tutumu, toprağın ve iklimin sert koşullarına karşı Anadolu insanının direncini dile getirir. “Toprak Adamları” adını verdiği bu insanlar, hastalığın ve yoksulluğun yıprattığı ama yenemediği bedenle-
riyle güçlüklere karşı koyarlar. Neş Günal’ın figürlerindeki bu niteli onun sanatına salt siyasal ya ı özden yoksun toplumsal bir bild iletme yapaylığı yerine, toplu yaşamı ve doğayla bütünleşen diri canlı bir sanat etkinliği katmıştır.
ünay, Lütfü Türk ressamı (Çanakkale, 1924).
Güzel Sanatlar Akademisi Yüksek Resim Bölümü’ndeZeki Kocamemi atölyesinde öğrenim gördükten (1944-
1949) sonra 1951’de sürekli olarak yaşayacağı Ankara’ya yerleşen Lütfü Günay uzun süre, Türk-Amerikan Derneğinde amatör genç ressamların izlediği resim kurslarını yönetti. Buradaki hocalığının yanı sıra resim çalışmalarını da yürüten Lütfü Günay dernek düzeyindeki sanatçı örgütlerinin oluşmasında önemli katkılarda bulundu. 1950’de İstanbul’da Türkiye Ressamlar Cemiyeti’nin, 1958’de ; Ankara’da Ankara Ressamlar Birliği’ nin, 1961’de Siyah Kalem Grubu’nun, ıCımm- 1970’te gene Ankara’da Birleşmiş
Ressamlar ve Heykeltraşlar Derneği’ nin kurucu üyeleri>arasında yer aldı. İlk sergisini, ressam Adnan Çoker’le 1953’te Ankara’da Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi salonunda “Orijinal Sergi Önceöi’fadıyla düzenleyen sanatçı bir yıl sonra, gene Adnan Çoker’le Ankara Helikon Derneğinde ikili bir sergi daha açtı. Aynı yıl bu sergiyi, İstanbul’da Maya Sanat Galerisinde yineledi; 1955’te Heli-kon’da, yalnız kendi resimlerini içeren ilk kişisel sergisini düzenledi, 1957,1964 ve 1967 yıllarında Ankara’ daki kişisel sergilerini sürdürdü.
‘.t
Amerikan Derneği atölyesinde yetiştirdiği öğrencilerinin de yer aldığı karma sergilere katıldı. 1950 yıllarından başlayarak İstanbul ve Ankara’ da grup sergilerine resim verdi (bunların ilki, 1953’te İstanbul’da düzenlenen “İstanbul’un 500. Fetih Yıldönümü” karma sergisidir). 1954’ te Zeki Kocamemi atölyesinden yetişen ressamların yer . Jrtığı karma sergide göründü. AnkaiJ Ressamlar Birliği ve Türk Ressamlar Cemiyeti sergilerine düzenli olarak katıldı. 1961’de Avusturya’nın değişik kent-
} \
£ –
fiihûty’ın bir
sûJ ; /,
lerinde açılan “Sekiz Türk Ressarr karma sergisine resimleriyle katkıı bulundu. Kendi atölyesinin öğrenı lerini bir araya getiren Altılar Grul sergilerinde onur üyesi olarak y aldı. 1970’li yıllarda Hindistan, Bı çika ve Danimarka’da düzenlen uluslararası sergilere resimlerij katıldı. 1948’den başlayarak Dev] Resim ve Heykel sergilerine girı 1970’teki 31. Devlet Resim ve Heyk Sergisi’nde ikincilik ödülünü kaza dı.
SANATI
Lütfü Günay’ın resimleri, iki döne içinde izlenebilir. 1960 yıllarıı kadar uzanan ilk dönem resiml rinde, doğrudan doğruya büyük pa çalı renk düzenlemelerine daye soyut çözümler kendini gösteri doğadan herhangi bir iz bulunmaz 1 resimlerde. Boyanın dinamik etki: renklerin birbiriyle karşılıklı ilişki: kent duvarlarının yaşam akışı içi deki karmaşık renk dokusunu anıı satır. Yalınlık ve resmin kendii özgü değerlerine öncelik tanıma ka gısı, Lütfü Günay’ın soyut dönemi belirleyebilecek başlıca oluşumla dır. Kâğıt ya da metal parçalara soyut oluşumların dokusu içim değerlendirmek ve böylece kolaj te niğine yatkın bir duyarlığı gelişti mek, uyguladığı yöntemler arasını belirleyici bir özellik taşır. Sanat soyut dönemini izleyen çalışmaları; daysa, daha çok pastel resimle öncelik verdi. 1970 yıllarında yogi bir ilişki çerçevesinde, genellik Ankara ve çevresinin gecekonc görünümünü ya da tatil yörelerin dinlendirici ortamını konu alî resimlerinde, doğanın işlek dok sunu resimsel temalar halinde, dol etkisini öne çıkaracak biçimde işlet Yer yer yaldızın da kullanıldığı doj kaynaklı pastel resimler dizisine kimi zaman doğasal görüntünün zo lamasız izlenimlerine yer veren Lüt Günay’m pastel çalışmaları yanınd suluboya çalışmaları da güçlü t yanını oluşturur,
günce Bkz. günlük
!5I
Güneş
Güneş’in batışının iki değişik kıtada (Afrika. Avrupa) çekilmiş fotoğrafları.
Yer’in de içinde bulunduğu sistemin merkezi olan yıldız.
Güneş, Evren’i dolduran milyarlarca yıldızdan biridir. Üstelik tümüyle sıradan bir yıldızdır. Çapı ve aydınlatma gücü, ne çok fazla büyüktür, ne de, başka yıldızlarda çoğu kez gözlendiği gibi, belirli bir özelliğiyle (pül-sasyon, ışık değişimi, vb.) dikkati çeker. Ama Yer’e yakın olması nedeniyle bu yıldız temel ve insan yaşamı için gerekli bir nitelik taşır. Yer’in Güneş’e uzaklığı 150 000 000 km’dir, Güneş’ten sonra bilinen en yakın yıldızın 250 000 kez daha uzak olduğu düşünülürse, bu uzaklığın ne kadar kısa olduğu daha iyi anlaşılabilir. Yer’i bir yandan Güneş’ten, öte yandan başka yıldızlardan ayıran uzaklıklar arasındaki bu büyük fark, Yer’in yalnızca Güneş’e bağımlı olmasına yol açar: Yer, çekim etkisiyle, Güneş’in çevresinde dolanmakta ve böylece gezegenimizde, özellikle yaşamın varlığını sağlayan ışık ve ısıyı almaktadır.
Bize yakın olması Güneş’in özellikle verimli ve ilgi çekici bir araştırma konusu olmasına yol açar:Öbür yıldızların gözlemlenmesi, onların ancak
toplam özelliklerini ortayakoymasına karşın,Güneş’in incelenmesi bizi ayrıntıya götürebilmekte ve gerek gözlem araçlarının geliştirilmesiyle, gerek Yer atmosferinin ölçülerimizde zorunlu kıldığı kısıtlamalardan kurtulmakla (yapma uydular), gerekse Güneş’in yakınına uzay sondalan (uzay araçları) göndermek yoluyla aşağı yukarı sürekli olarak artan bir kesinliğe erişilebilmektedir. Demek ki, Güneş’in incelenmesi, yıldız-fiziğinin anlaşılmasında belirleyici bir rol oynar.Güneş, Gökada denilen bir bütün halinde toplanmış birkaç yüz milyar yıldızdan biridir. Gökada, çapı 100000 ışık yılı olan, 10 000 ışık yılı kalınlığında merceksi bir disk biçimindedir. Güneş, Gökada’ mn aşağı yukarı orta düzleminde, merkezden yaklaşık 30 000 ışık yılı uzaklıkta bulunur, yani merkezden oldukça uzak bir konumdadır. Öbür benzer yıldız kümeleri gibi Gökada da kendi çevresinde döner: Güneş’in bulunduğu bölgede dönme hızı saniyede 230 km olup, yıldızlar Gökada merkezinin çevresinde 250 milyon yılda tam bir dolanım yaparlar. Öte yandan, yıldızların çoğu gibi, bir öz
hareketi bulunan ve Herkül takımyıldızına doğru saniyede 20 km’lik bir hızla ilerleyen Güneş’in bu hareketi, Gökada dönüşünün yol açtığı harekete eklenir. Güne.ş’in çevresinde dolanan gezegenlerin, dolayısıyle Yer’in, Güneş’in uzay hareketine katıldıklarını da belirtmek gerekir. Gece gökteki en parlak yıldız olan Akyıldız’ın görünen kadiri -2’ye erişmediği halde, Güneş’inki -27’dir. Görünen kadirler arasındaki bu fark,
10 milyarlık bir parlaklık oranına eşittir. Buna karşılık, mutlak kadiri 4,7’dir; bu, öbür yıldızlardan çoğunun aştığı, gerçek bir parlaklığı ortaya koyan son derece orta bir değerdir.
Güneş, yüzey sıcaklığı yaklaşık 6 000°C olan bir yıldızdır (yıldızların yüzey sıcaklığı genel olarak 3 000°C
ile 30 000°C arasında değişir) genlerin, Güneş çevresindeki h tinin incelenmesi, Güneş’in k nin saptanmasına yardımcı c tur: Ton cinsinden belirtilmel nirse, bu kütle, arkasında 27 sil
2 sayısıyla gösterilir (2xl027 tc da bir başka deyişle Güneş’in 1 Yer’inkinin 330 000 katıdır. Güneş’in boyutları iyi bilinir: nen diskin yarıçapı 700 000 l Güneş küresinde herhangi bir lık, kesin olarak ortaya çıkar mıştır. Yoğunluğu ortalama ama bu değer, gökcisminin nr yakmıhdaki bölgelerin ya da çevre tabakalarının göz önün masına göre, çok geiıiş oranlı sında değişir. Güneş, kendi çe de, Yer’in yörünge düzlemine yukarı dik olan bir eksen çevı döner (bu düzlemin normaliyl nin arasındaki açı: 7° 15’).: ekvatorunun yakınındaki b için dönüş süresi 25 gün, 60° deyse 30 gündür; gerçekten dı desi gaz ya da akışkan olan katı bir cisim gibi dönmez, hızı ekvatordan kutuplara doğ gün bir biçimde azalır (difer dönme).
GÜNEŞ’İN YER’DEN GÖRÜ] Güneş, Yer’in de içinde bulı bir gezegenler sisteminin mer] Yer, odaklarından birinde bulunan bir elips çizer,ama b daireye çok yakındır: Yer’in ( en yakın olduğu zamanla (2 ö uzak olduğu zaman (4 temmı sında, bu iki gökcisminin, b uzaklığı % 4’ten daha küç oranda değişir. Yer’in Güne? uzaklığının belirlenmesi gökl leri kuşaklar boyu uğraştu Yer-Güneş ortalama uzaklığ olası değeri olarak güm 149 600 000 km kabul edilir, uzaklığı 8 dakika 19 saniyec der.
Gökbilim tekniğinin günüm durumunda Güneş üstünde g en ince ayrıntının açısal büı 1/3″ olarak belirlenmiştir.Dol Güneş’in 200 km’den daha boyuttaki bölgelerinin ayrı a; lenmesine günümüze kadar bulunmamıştır. Yer’in ve C bağıl konumları açıkça Yer’ir ten her an aldığı enerji m belirler. “Güneş değişmezi” e len bu enerji miktarı, Yer al dışında, dakikada santim« başına 2 kalori değerindedir in gönderdiği ışınım ve yer; alınan ortalama ışık akışı, j çok açık olsa bile, atmosferi dakinden % 25 oranında dah tır.
1586
$jjğık, Palermo’da ¡¡¡¡¡ekleştirilmiş mlhm gözlemleri: mfki’Güııeş fışkırması: :SΣ Gimeş yağmuru.
sağda:
Sfhmınuz 111(10 tutulması mlıula, Giineş diskinin ¡SyoHttlm-.
ütıcş lekesinin yapısı.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*