GÜNEŞ SİSTEMİ NASIL OLUŞTU?

Birçok okuyucumuz güneş sisteminin kökenini; yani nasıl oluş-1 tuğunu bize sormaktaydılar. Dokuz I büyük gezegen ve onların uyduları, ( binlerce küçük gezegen, kuyrukluyıldızlar, göktaşları ve bunların hepsine hükmeden Güneş’ten meydana gelen içinde yaşadığımız güneş sisteminin evrende nasıl oluştuğu konusuna bu yazımızda açıklık ge-1 tırnjeye çalışacağız.
“f*
Ay ve Dünya üzerindeki kayaların ve gök-taşların incelenmesi sonucu, bunların içinde en eski olanının yaşının 4.6 milyar yıl olduğu bulundu. Güneş’in evrimi ile ilgili kuramsal çalışmalar sonucunda da Güneş’in yaşı hemen hemen aynı bulunmaktadır. Bu nedenle, gökbilimciler güneş sisteminin yaşını, yaklaşık 5 milyar yıl alırlar. Diğer taraftan, yıldız evrimi kuramına dayanarak Samanyolu içindeki en eski yıldızların yaşının 9–10 milyar yıl olduğu, dolayısıyla güneş sisteminin içinde bulunduğu galaksinin yaşının, güneş sistemininkinden iki kez büyük olduğu meydana çıkmaktadır. Buradan, güneş sistemi oluşmaya başladığında, gökyüzünde daha önceden oluşmuş yıldızların var olduğu anlaşılmaktadır. Bu ise bir sürpriz değildi. Bugün bile, Sa-manyolu’nun içinde yeni yeni yıldızların doğmakta olduklarını görüyoruz.

Güneş sistemi nasıl oluştu sorusundaki temel düşünce, gezegenlerin sistem içindeki düzenli organizasyonu ile ilgilidir. Tüm gezegenler bildiğimiz gibi, Güneş etrafında, daireye yakın bir yörüngede dolanırlar ve hepsi uzayda dağınık değil, tutulma düzlemi üzerindedirler.
Diğer yandan, tüm gezegenler yörüngelerine batıdan doğuya doğru hareket ederler ki, b Güneş’in ekseni etrafındaki hareket doğrulfi sunun aynıdır. Gezegen uydularının birçoğu gezegenin etrafında, batıdan doğuya doğru reket ederler. Güneş’e yakın ilk dört gezi (Mericür, Venüs ve Mars) küçük, yüzeyleri yalı olduğundan ve Dünya’mıza çok benzedikl rinden, bu iç gezegenlere Yer benzeri gezeger ler denir. Pluto hariç dört dış gezegen (Jüp> ter, Satürn, Uranüs ve Neptün) ise, çok büyüt hidrojen ve helyum gibi elementlerden meyda na gelmiş olduklarından, bunlara Jüpiter benze ri veya dev gezegenler adı verilir.

Pluto, yörüngesinin şekli ve yapısı bakımın dan birçok ayrılıklar gösterir. Bu nedenle O’nur kökeni, dev gezegenlerin kökeninden farklı ola bilir. Güneş sistemi içindeki kütle ve açışa momentum dağılımı da çok ilginçtir. Sistemir toplam kütlesinin % 99.86’sı Güneş’in kendisinde toplanmış olup, % 0.132’si dev gezegenlerde ve % 0.003u ise Dünya benzeri geze! zenlerde toplanmıştır. Geri kalanı da, küçü gezegenler ve kuyrukluyıldızlardadır. Açısal m
Bu resimde, dönen bir gaz bulutunun yoğunlaşarak, nasıl Güneş ve gezegenleri meydana getirdiği görülüyor.

mentumun % S9’u ise dev gezegenlerdedir. Yani bunlar eksenleri etrafında, Güneş’e ve sisteminin diğer üyelerine göre çok daha hızlı dönerler. Örneğin, Satürn 12 saatte bir ekseni etrafında dönerken, Güneş bir ayda dönmektedir.

Güneş sisteminin oluşumu konusunda gökbilimciler birçok kuram ortaya koydular. Bu kuramların hiçbiri, güneş sisteminin oluşumunu tam olarak açıklayamamaktadır. önerilen kuramları, genelde iki bölüme ayırabiliriz. Birincisi, bulut kuramları adını alır. Bu kuramlar, Güneş ile güneş sisteminin, gaz ve tozdan oluşan yıldızlararası bir bulutun yoğunlaşması sonucu meydana geldiğini kabul eder. İkincili, çarpışma kuramları adını alır. Çarpışma sonucu Güneş yöresine fırlatılan gaz, yoğunlaşarak gezegenleri oluşturur. Bulut ve çarpışma kuramları 200 yıldır birbirleri ile çekişmekte, bazen biri, bazen de diğeri üstünlük sağlamaktadır. Son yıllarda bulut kuramları, birçok gökbilimci tarafından benimsenmektedir. Bulut mo-dei’eri güneş sisteminin varlığını, Güneş oluşumunun doğal sonucu olarak açıklar. Eğer bu model doğru ise, evrende birçok yıldızın yöresinde gezegen sistemi bulunmaktadır. Çarpışma modellerinde ise, yıldızın yöresinde gezegen bulunması çok nadir olarak gerçekleşir.

Romalı ozan Lucretius, evren ve onun içindeki maddenin sonsuz yaşta olduğuna; fakat evrendeki cisimlerin, geçmişte belirli bir zaman önce oluştuğuna inanırdı. Onun fikrine göre, uzayda hareket eden bir atom başka bir atoma çarptığında birbirine yapışır ve daha büyük bir oluşum meydana getirir. En sonunda, Dünya kadar büyük bir kütlenin oluşması, çok sayıda parçacığın bir araya gelmesini gerektirmektedir. Lucretius, atomlar arasında herhangi bir kuvvetin olmadığını düşünüyordu. Bununla beraber modeli, küçük parçacıkların her
nasılsa bir araya gelerek daha büyük cisimle-lerin oluşması kavramını içeriyordu.

Evrensel çekim yasası ortaya konuncaya dek, biçbir fizikçi, gezegen sisteminin oluşabilmesi için belirli bir mekanizma geliştireme-di. İlk kez immanuel Kant (1724-1904), çekim yasası ile uyumlu güneş sisteminin dinamik gelişiminin ayrıntılı bir modelini yaptı. Kant, Satürn’ün halkasına benzeterek, güneş sisteminin, disk şeklinde büyük oranda toz içeren bir yıldızlararası buluttan oluştuğunu gösterdi. Daha sonra Fransız matematikçi Marguis de Lap-lace (1749-1827), 1796’da yayınladığı “Dünya Sistemi” adlı yapıtında, Kant’ın bulut kuramını geliştirdi. Kant-Laplaee bulut modeli, bugünkü çağdaş yaklaşımının temellerini oluşturmaktadır.

Bulut kuramında, gezegenlerin oluşması için üç olası yöntem ileri sürülmektedir. Çekimset büzülme, gelişerek birleşme ve yoğunlaşma. Eğer bulut içinde belirli bölgeler yeter miktarda kütleye sahip ise çekimsel büzülme yöntemi çalışır. Kant da bu yöntemi ileri sürmüştür. Gelişerek birleşme yönteminde ise, çarpışıp yapışarak büyük kütleler meydana gelmektedir, örneğin kar yağarken kar tanecikleri, birbirlerine çarpıp, yapışarak yere düşene dek büyürler. Laplace, gezegenlerin oluşumunda gelişerek birleşme yönteminin çok önemli olduğuna inanıyordu. Yoğunlaşma ise atom ve moleküllerin birbirine yapışması ile küçük pı rçacıkların büyümesidir. Buna örnek olarak, su moleküllerinin birleşerek yağmur damlasını oluşturmasını gösterebiliriz.

Bulutlar kuramının doğru olmadığını gösteren en önemli kanıt, açısal momentum dağılımıdır. Bulut yavaşça dönerek, Güneş ve gezegenleri oluşturur ve büzüldükçe açısal rrtomen-tumun korunması ilkesinden dolayı daha hızlı dönmeye başlar. Bulutun merkez bölgesinde oluşan Güneş’in, sonuçta çok hızlı, birkaç saat-
Güneş’in bir yıldızla uzaktan da olsa çarpışması veya etkilenmesi sonucu güneş sisteminin nasıl oluştuğu görülmektedir.

 

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*