Genel

Güneşin Kızları dizisinin yıldızı Emre Kınay: “O evde herkes hasta”

Güneşin Kızları dizisinin yıldızı Emre Kınay: “O evde herkes hasta”30738038 (1)

İnsanlar size hem hayranlıkla hem de korkuyla bakıyor sanki… Ne dersiniz, “O kemer bize de çıkar mı?” diye korkuyor olabilirler mi?

– İmalatına başlamayı düşünüyorum. “Haluk kemeri geldi” diye yazsınlar. Şaka bir yana, Haluk benim oynadığım en keyifli karakterlerden biri ve bence haklı da.

Ne açıdan haklı?

-Haklı işte. Sadece yöntemleri kötü. Bu kadar sınırda olan birinin bu kadar üstüne oynanmaz. Ablasının eski karısına yaptığı şeyleri düşünecek olursak… Nihayetinde bu, hasta olduğunu varsaydığımız bir adam. Borderline sendromu var. Öfkesini de kontrol edemiyor. Adam sınırdayken çok üzerine oynanıyor ve sonuçlar ortada… Herkes bilerek yapıyor aslında. Tamam, normal olmadığı mutlak. Tedaviye ihtiyacı olduğu mutlak. Ama “Tek hasta Haluk mu?” diye de sormak lazım. Bence o evdeki herkesin tedaviye ihtiyacı var.

BEŞ YIL SONRA İTALYA’YA TAŞINACAĞIM

Ama ana ‘kötü karakter’ o…

– Hayatta iyi ve kötü bireyin sosyal durumuna göre konumlanan bir şey. İkramiye veren patron, işçisi için iyi patrondur. İşten atılan bir memur için de kötüdür. Son derece göreceli kavramlar yani. O yüzden Haluk da haklı mı, bence haklı. Şiddette haklı mı? Asla değil. Şiddet hiçbir biçimde hak olamaz zaten. İnsana da hayvana da, her türlüsüne karşıyım.

Dizi reyting rekortmeni oldu. Bekliyor muydunuz bu başarıyı?

– Bekliyordum. Yazın iş yapmak daha cesaret isteyen bir iş çünkü televizyon karşısında adam yok. Kışın çok müşteri var. Yazın kimse televizyon seyretmiyor. Biz buna rağmen işimizi beğendirdik, devam da edeceğiz. Yazın çalışmayı düşünmüyordum, ayın üç haftasını Bodrum’da, bir haftasını da İstanbul’da geçiririm diye planlıyordum. Ama senaryoyu görünce… Kısmet böyleymiş, iyi ki de başlamışız.

Önümüzdeki sezon da devam yani…

-Evet. Dizi iki sene sürer diye tahmin ediyorum.

Bunun dışında gelecek planları neler?

-Beş yıl içinde İtalya, Genova’ya taşınmayı düşünüyorum. Mehmet Günsur gibi gidip gelir, oyunculuğa devam ederim. Orada bir iş yapmayı başarırsam da hiç gelmem.

Set dışında tüm vaktinizi Moda’da gecirdiğinizi duyduk…

– 10 senedir Modalıyım, semtin en eskilerindenim. Ben geldiğimde hakikaten burada kimse yoktu. Evim Barış Manço’nun evinin hemen arkasında. Tiyatro da bir üst mahallede. Sabahları tüm zamanımı oturduğumuz bu kafede geçiriyorum. Bana özel bir mönü yaptılar: ‘Emre kahvaltısı.’ Onun dışında da hayat Moda’da benim için. Hayatı genişlettikçe huzursuz oluyorsunuz, daralttıkça daha mutlusunuz.

AİLEYİ ÇIKAR, HAYATTA YALNIZSIN

Neler yapıyorsunuz semtinizde?

– Gündüzleri kızım Duru’yla sahilde bisiklete biniyoruz, Moda Tenis Kulübü’nde tenis oynuyoruz. Havuza gidiyoruz, yüzüyoruz.

Kızınıza da çok düşkün olduğunuz biliniyor zaten….

– Evet, sözleşmemde bile onunla bir tam gün geçirmek için iznim yazılıdır. Aile düzenini görmesi açısından akşam yemeklerinden ikisini kızımla yiyorum. Bir kere aile kahvaltısı da yapıyoruz. Bağlarımız çok sağlamdır bizim. Çünkü aileyi çıkardığınız zaman, hepimiz çok yalnızız hayatta.

Peki buradaki gece hayatıyla aranız nasıl, pub’lar filan?

-Yok. Biz evdeyiz daha ziyade. Kalabalık bir arkadaş grubum var, onlarla yemek yapıyoruz. Ben yemek yapmayı çok severim, çok da düşkünüm. Eşi dostu evde ağırlamayı seviyorum. Çok eğlenceli, kalabalık bir grubumuz var. Çiçek Dilligil, Bora Öztoprak, Ankara’dan arkadaşlarım Korhan, Bahar, Şevket Çoruh, Günay Karacoğlu, Pelinsu Pir… Çiçek ve Pelinsu’yla babalar da meslektaş olduğundan beş yaşından beri tanışıyoruz. Florya’daki Haylayf Plajı, Küçükçekmece… Beraber büyüdük buralarda….

Moda’dan çok konuştuk. Peki onun dışında?

– Onun dışında set. Tek arabaya binme nedenim, yoksa asla binmiyorum. Gerçi bedenimle iş yapmasam motosiklete binerdim. Ama Türk şoförünün motosikletlinin de bir insan olduğuna ilişkin bilgisi yok. Ben motosiklet kazasında yeğenimi kaybettim: Onur Sual. Daha 24 yaşındaydı. Kazayı yapan adam “Ben sadece tekerine dokundum” diyor. Çocuğu metrobüs yoluna attı. Bütün ailemizi yaktı.

En iyi karnıyarık: Beyoğlu Hacı Abdullah
En iyi ev yemekleri: Üsküdar İmren Lokantası
En iyi köfte: Nakliman Köfte/Boksörün yeri
En iyi kurufasülye: Süleymaniye Camii’nin çıkışındaki Erzincanlı Ali Baba

En iyi et: Moda Kasabı
En iyi şarküteri: Umut Şarküteri
En iyi kahvaltı: Moda Park
En iyi balıkçı: Koço Restoran

GÜNEŞİN BÜTÜN KADINLAR
Elçin YAHŞİ

Güneş (Evrim Alasya): Diziye adını veren üç cevval kızı tek başına yetiştirmiş, güçlü bir kadın olarak tanıdık onu. Ama zamanla etkisiz eleman haline geldi. Şiddet kullandığı artık apaçık olan Haluk’un üstesinden nasıl gelecek merakla bekliyoruz. Bir de ayağından çıkarmadığı o iğne topuk üstelik beyaz ucuz ayakkabılar hiç onun gibi makul bir öğretmen hanıma yakışmıyor. Neyse, Sevilay ayağının üstünden arabayla geçti, bir süre o ayakkabıları giyemez.

Rana (Meltem Gülenç): Kontrol deyince elbette tek adresimiz Rana. İlk bölümlerde Hitchcock filmi Rebecca’nın evindeki kâhya kadın gibiydi; sadece görüntü olarak değil, evin yeni hanımına hayat hakkı tanımayışıyla da. Birkaç bölüm sonra daha şık giyinmeye başlarken bir kalbi olduğunu da gösterdi. Her türlü kirli işi yaptıracak güçte ve acımasızlıkta olduğunu da biliyoruz. Haluk’un elinde oyuncak olacak bir kadına hiç benzemiyor ama du bakalım.

Nazlı (Burcu Özberk): Gerçekleri saptamakta usta olabilir ama o kadar bağırdı, o kadar deli danalar gibi olur olmaz yere kendini ortaya attı ki, yalancı çoban muamelesi görmesi kaçınılmaz oldu. Ayrıca bu patırtı içinde ‘yelken açtığı’ aşkın keyfini değil o, biz bile süremedik. Fakat sosyal medyanın gücü mü bilinmez, nihayet derdini usul usul konuşarak anlatan bir Nazlı gördük. Dizinin
gayri resmi Miss Marple’ı olmayı sürdürecek gibi görünüyor.

Sevilay (Funda İlhan): Son derece itici bir karakter, kusura bakmayın. Yalnız Haluk’tan dayak yeme ihtimalinin kendisini korkutmaktan çok epey heyecanlandırdığı gözümüzden kaçmadı. Dark Side’a fazla mı dalmış ne? İyi bir anne filan değil, işyerinin ortasında geçirdiği sinir krizi, iyi bir iş kadını olmadığını da gösteriyor. Kendini çok kontrollü gibi göstermeyi hasbelkader başarmış bubi tuzağı kadınlardan. Ne zaman patlayacağını o da bilmiyor.
Selin (Hande Erçel): Görgüsüzler kraliçesi olarak başladığı dizide hızla en sevilen karakter olma yolunda. Nasıl flörtöz, nasıl cilveli, o kadar olur. Hayır kabul etmiyor, reddedilmekten çekinmiyor. Yuvarlak hatlı olduğu için herkese sıcak gelen hafif tombul yüzünü aydınlatan işveli gülümsemesiyle kendine âşık etmeyeceği erkek yok. Ali akıntıya kapılıp gitti, Emre de burnunun büyüklüğünden direniyor, ne kaybettiğini farkedince onu da göreceğiz.

İnci (Süreyya Güzel): Zavallı İnci. Hiç kadın dergisi okumamış herhalde ki, yapılmaması tavsiye edilen her şeyi anında yapıyor. “Sen Güneş’ten hoşlanıyorsun!”u pattadanak söyledi kocasına. Karşılığında da küçümseyen bir bakış eşliğinde “Saçmalıyorsun!” cevabını alıp oturdu. Niye? Çünkü insanların daha kendilerine itiraf etmedikleri şeyi yüzlerine söylerseniz, değil kızmak tokadı bile basarlar maazallah. Tokat geliyor İnci, dikkat.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir