HAYR-ÜN-NESSÂC; Evliyânın büyüklerinden. Babasının ismi İs- mâil’dir. Hayrünnessâc lakabı ile meşhur olup ismi Muhammed, künyesi Ebü’l-Hasan’dır. Aslen, Samarrâ şehrinden olup, Bağ- dât’ta ikâmet ederdi. Sırrî-yi Se- kâtî’nin talebesi, Cüneyd-i Bağ- dâdî ve Ebü’l-Hüseyin Nûrî’nin akrânı idi, Ebû Hamza Bağdidî ve başka zâtlarla görüşüp sohcet- etti. Ebü’l-Abbâs ibni Atâ, Ebû Muhammed Cerîrî ve başka zâtlar kendisinden ilim öğrendiler. İbrâ- him-i Havvâs, Ebû Bekr Şiblî ve başka birçok zâtlar, bunun meclisinde tövbe etti. Ebû Bekr Şiblî’yi yetiştirmesi, lüzumlu ilimleri öğretmesi için Cüneyd-i Bağdâdfye gönderdi, İnsanlara vâz ve nasî- hat ederdi. Âllahü teâlânın emir ve yasaklarını anlatırdı. Güler yüzlü ve tatlı sözlü idi- Güzel ahlâkı jle herkesin kalbine tesir ederdi. Hilmi, yumuşaklığı, haram ve şüphelilerden sakınması, nefsinin arzularına muhâiefet etmesi, âlimlere ve evliyâya olan muhabbet ve bağlılığı, hep onlardan an- latması mükemmeldi. Sözleri çok
‘tesirliydi. Rerârnötl’erİ, nasihatleri, hikmetli sözleri’ meşhûrdur. 933 (H.322) senesinde 120 yaşında vefât etti.
Hayr-ı Nessac diye isimlendi- rilmesine sebeb otan hâdise şöyle nakledilir; ıvrunammed bin İsmin, hacca gitmek üzere memleketinden ayrıldı, Kûfe’ye geldiğinde şehrin kapısında biri kendisini gördü. Bu kimsenin Hayr isminde bir kölesi vardı. Bu köle efendisinden kaçıp gitmişti. Bu kimse Küfe şehrinin kapısında karşılaştığı Muhammed bin İsmâil’i kaçan kölesi Hayr’a benzetip: ” Ey kaçak! Sen benim kölem olan Hayr’sın. Benden kaçtın ha! Çabuk gel buraya!” dedi. O ise hayretler içerisinde kaldı. Ne olduğunu anlayamamıştı. İnsanlar etrafına toplanmaya başladılar. O kimseye dönerek: “Vallahi bu senin kölen Hayr’dır.” dediler» Köle sâ- hibi bunu alıp, diğer kölelerini çalıştırdığı yere götürdü. Orası kumaş dokunan bir atölye idi. Bez dokuyan kimseye nessâc denirdi. Muhammed bin İsmâil’i bir tezgâhın başına oturtup, “Önceki yaptığın işine devam et!” dediler. Bu işi ilk defa gördüğü hâlde, senelerdir sanki o işi yapıyormuş gibi çalışmaya başladı. Günler ve aylar böyle geçti. “Yâ Hayr!” diye çağırılırsa, “Efendim, buyurun!” diye cevap verir, “Ben sizin köleniz Hayr değilim, başka bir kimseyim.” demezdi. Bir gece kalkıp abdest aldı, namaz kıldı ve “Yâ Rabbî! Benim hâlim sana mâlûm- dur. Beni buradan kurtar.” diye
duâ etti. İşin sahibi Hayr’m edgjjl ni, çok ibâdet ettiğini yakındi tâkib ediyordu. Ertesi günü, iş m hibi baktığında, bu hizmetçi™ kaçıp gitmiş olan Hayr ismindi* köleye hiç benzemediğini gördfl Yanına çağırıp: “Sen benim ‘kal lem olan Hayr değilsin. Ben yariN mışım. Kusurumu affet, hakktf helâl et. İstediğin yere gidebil!)
ŞUANDA NAMAZ VAKTİDİR
‘EbüM-HüseyfrvMâllk adatıyor: “Hayr-ı Nessâc vefifrj ettiği zaman yştntnda idim Alt- şam namazı vaktiydi. Vefat t edşcegi zaman kapıya doğru işâret ederek: *AHahü teâ1&’ sana, benim canımı almayı, bana da namaz kılmayı emretti. Şu anda namaz vaktidir. Ben, bana emrolunanı yapayım. Ondan sonra da>sen. sana emrolunanı yaparsın.” buyurdu. O zaman biz, Hayr-ı Nessâc’ın Azrâil aleyhissölâm ije konuştuğunu anladık. Sonra abdest alıp, namazını kıldı. Yatağına uzandı, gözlerini kapadı ve Kelime-i şehâdet getirip rûhunu teslim etti. Vefatından sonra kendisini rüyâdş görüp: “Allahü teâlâ safra nasıl muâmele’ eyledi?” diye sordular. “Bana bundan sormayın, fakat ben, haramlarla ve günahlarla dolu alçak dünyâdan kurtulup rahata kavuştum.” tîuyurdu.
,lln, serbestsin.” dedi. Muham- , med bin ismâil, Mekke’ye gidip bir müddet kaldı. Evliyâlık yolunda yüksek derecelere kavuştu, öyle ki, Cüneyd-i Bağdâdî; “Hayr, hayırlımızdır.” buyururdu. Hayr-ı Nessâc hazretleri kendisine (Hayr) ismi ile hitâb edilmesinden hoşlanır, “Müslüman bir kimsenin verdiği ismi değiştirmek iyi olmaz.11 diye söylerdi! Bundan sonra Hayr-ı Nessâc diye meşhur oldu.
Nafakasinı temin etmek için
:ılık yapardı. Sık
sık da Dicle Nehri sâhiline gidip, sâkin bir yerde ibâdet ve tâatle meşgul olurdu. Orada kendisine bez dokutanlardan bir kadın, “Bunun ücretini getirdiğimde, sizi bulamazsam ne yapayım?” diye sordu. O da, kadına: “Dicleye atı- ver?” buyurdu. Kadın bildirdiği günde borcu olan parayı getirdi, kendisini orada bulamadı, önceki emir üzerine, getirdiği parayı ne- hire attı. Bir müddet sonra Hayr-ı Nessâc geldiğinde, balıklar ağızlarında kadının attığı paralarla çıkıp kendisine teslim ettiler.
Hayr-ı Nessâc buyurdu ki:
“Belâlara sabır, yiğit kişilerin Allah’tan gelen her şeye nzâ göstermek ise, kerem sâhiplerinin (evliyânın) ahlâkıdır.”
“Allahü teâlânın azâbından korkmak, kamçı gibidir, edebsizli- ği ahlâk edinenleri bu kamçı ile terbiye ederler. Âzâların kötü bir şey işlemeleri, kalbin gafletinden- dir.”
“Yapılan amelirv maksada ulaştığının alâmeti, o . amelde acz ve kusurdan başka bir şey görmemektir.”
“Dünyânın ne değerde olduğunu idrâk eden, âhiretten nasibini alır. Dünyâya düşkün olmak, insanın kalbini öldürür.”
, “İhlâs, amelin kabûlüne vesile olan güzel düşünce (nîyet) dir.”
1) Hilyet-ül-Evliyâ; C.10, s.307
2) Tezkiret-ül-Evljyâ; c.2, s.94
3) Tabakât-üs-Sûfiyye;s.322
4) Risâie-i Kuşeyrt; s.-145
5) Nefehât-ül-Ünş Teicünnpsi; s. 185
6) Sıfat-üs-Safve; c.2, s.291 ‘
7) İslâm Âlimleri Ansiklopedisi; c.4, s.145