HEYKELCİLİK

HEYKELCİLİK

Gupta dönemi heykelciliği daha çok insan bedenini görüntülemeye yönelmiştir; Buddha ya da daha seyrek olarak brahma tanrıları, hep zengin giysiler ve süsler içinde ve insan kılığında canlandırılmıştır. Yaklaşık V. yy’dan sonra Buddhalar, Yunan-
Buddha üslubunun kumaş kıvrımlarını işleme biçiminden de yararlanılarak, bedenin bütün oylumlarını gözler önüne serecek biçimde,’ saydam ve ince bir muslinle örtülmeye başlandı. Gupta üslubundaki Budd-halann pek çoğunda bu kumaşın kullanıldığı göze çarpar. Gupta üslubundaki heykellerin en güzelleri, Hint sanatıyla ilgili inceleme kitaplarında (şastra) açıklanan ölçülere uyularak dengeli ve uyumlu biçimler oluşturulduğunu gösteren örneklerdir. Yunan-Buddha üslubuna özgü haleler de zamanla gelişerek efendilerin başlarının arkasında ve omuzlarında, çok sayıda dekoratif motiflerle süslü dev bir çembere dönüştü.
Buddhacılık ve brahmacılıkla ilgili sahnelerde, ikinci dereceden kişilerin
Sarnath sili (V. yy.)
Ajanla mağaralarındaki. Buddha’yla ilgili efsanelerin (Jataka) anlatıldığı duvar resimlerine bir örnek: Viçvantara jataka.
>SftSSr’i
gövdelerinin üst ^ölümleri çıplak, alt bölümleri uzun bir eteklikle örtülüydü (Ajanta, Deogarth); çoğunlukla başları da ağır ye karmaşık süslerle bezenirdi. VI.VvŞî Vll. yy’la ra doğru, figürlerin kalınlaştığı görüldü. Yapıtlardaki orantıları hesaplamaya yönelik matematik kuralları da giderek çoğaldı ve belirli bir düzen kazandı.
MİMARLIK
Mimarlık doruk noktasına Gupta döneminde ulaştı. Bu dönemde belli bir tapınak modeli (Küçük Sançi tapınağı) benimsendi. Daha sonraki dönemlerde planda küçük bir değişiklik yapıldı. Söz konusu tapınak,
tek bir dikdörtgen bloktan oluşuyordu (Garbha Griha); bu taştan yapılma basit c’dlcı’nın önünde de hipostil (tavanı sütunlar üstüne oturan) bir yapı (mandapa) yeralıyordu. Hint üslubunun geçirdiği son evrimin belirgin örneğini oluşturan bu tapınakta, dikdörtgen bir tabandan, sekizgen gövdeli sütunlar yükseliyordu.
Gupta sülalesi döneminde, mimarlık alanında pek çok mimarlık öğesi ortaya çıktı ve geliştirildi: Vi-mûna,gopura (süslerle dolu çok katlı çatılar) ve çikhara.
RESİM
Gupta döneminde yapılmış olan
resimlerden bazılarına günümı Ajanta mağaralarında (Dekkan gesi) raslanır. Eskiden bu inağa rın bütün duvarlarını kaplayan konusu resimler bütünü, Hint sa nın en önemli örneklerinden b oluşturur. Bu bölgede, fresk sa nın, kompozisyon, çizgi ve ta arası ilişkileri açısından büyük ustalığa eriştiği görülür: yapıtlar; bağlı oldukları dinsel anlatı düşü sini, hem de süsleme isteğini aş lardır. Sigiriya ve Bagh’daki Buc freskleri ve Badami’deki brahn lığa özgü freskler, Gupta süli döneminde resim sanatının ula canlılığı kanıtlayan örneklerdir.
gut Bkz. damla hastalığı
Gutenberg
ili?
M?-
Alman basımcısı (Mainz, 1394-1399 arası-Mainz, 1468).
Asıl adı Johannes Gensfleisch olan Gutenberg, babası kuyumcu olduğu için gençlik yıllarını Mainz’de kuyumcular arasında geçirdi. 1434’te
‘■■StfâigS&CFg^â^rüiatîrBüy^ölüKle”
suçlanmaktan korktuğu için çevresindekilerden tam bir gizlilik istiyordu. İşte bu yüzden, on yıl süreyle kaldığı Strassburg’da ne tür çalışmalar yaptığı pek bilinmez. Gerçi kimi belgelerden bir ayna fabrikasında çalıştığı anlaşılmaktadır, ama aynı tarihlerde, basımcılığın gelişmesinde önemli bir katkısı olan hareketli harf-
ler üstünde çatışmış olması da olasıdır. 1439’da ortaklarıyla arası açıldığı sırada Gutenberg basımcılık işine önemli yatırımlar yapmış bulunuyordu. 1444-1448 yılları arasındaysa ne işle uğraştığı pek bilinmemektedir. ………………
MAİNZ MEZMURLAR KİTABI
Mainzli zengin bir burjuva olan johann Fust, Gutenberg’e araç gereç, parşömen, kâğıt ve mürekkep alması için gerekli sermayeyi sağladı. Ama 1455,’te johann Fust’la arası açılarak
iflas ettiğinde Gutenberg, Fu elinde bulunan bütün malzemeyi vermek zorunda kaldı. 1457’de 1 ve damadı P. Schöffer, ünlü Mai, Psaiterium’u (Mainz Mezmü: Kitabı) bastılar.
Adolf IFvon Nassau, Gutenbt yaşamının son yıllarında korur altına aldı ve o güne kadar yaj hizmetlerden (büyük bir olaşıl basımcılıkla ilgili çalışmaları) do ona soyluluk unvanı verdi. Gu berg yaşamı boyunca H. Keffer v Ruppel.gibi, Almanya’nın öbür k lerine yerleşen birçok basımcı yı tirdi.
1572
Çalışmalarını gizlilik içinde sürdürdüğü için, basımcılık alanına ne gibi bir katkısı olduğu da bazı çevrelere göre tam anlamıyla açıklık kazanmamıştır. Bununla birlikte, günümüzde Mainz Mezmurlar Kitabı’nın harfleri-
nin kendisi tarafından kazındığı ve Peter Schöffer’le (1425’e doğru-1502) birlikte çalıştığı kabul edilmektedir. Peter Schöffer, ünlü “kırk iki satirli” Kutsal Kitap’ın sayfa düzenini yapmıştı. Günümüzde Gutenberg’in,
kitapçıklar ve tek tek sayfaların 3 sıra, bir gökbilim takvimi (144 doğru), “otuz altı satirli” ola adlandırılan bir Kutsal Kitap (1* 1458 dolaylarında) basmış old sanılır.
Güney Amerika’da Orinoco, Negro ■, ırmağı ve Amazon’un kollarıyla sınırlı geniş coğrafi bütün. Birbirinden ayrı siyasal birimlerden (Guyana [eski İngiliz Guyanası], Surinam [eski Hollanda Guyanası] ve Fransız Guyanası) oluşan bu bütün, kuzeyde Atlas Okyanus’u, kuzeybatıda Vene-zuela, güneyde Brezilya’yla sınırlıdır. Batıdan doğuya doğru, önce 26 Mayıs 1966’da bağımsızlığını kazanmış olan Guyana toprakları uzanır; ardından bağımsızlığına 1975’te kavuşan Surinam gelir; 1946’dan bu yana idare bölgesi statüsündeki Fransız Guya-nası’ysa üç bölgenin en küçüğü ve en az kalabalık olanıdır.
Bu üç bölge, doğal çevre bakımından pek çok benzerlik gösterir; tarihlerinin büyük bölümü de Avrupalı üç sömürgeci güç arasındaki çekişmelerle geçmiştir. İktisadi kalkınmalarındaki düzey farklılıkları, her bölgenin kendi boyutlarından, yeraltı gelir kaynaklarının az ya da çok olmasından, ama özellikle de Fransız Guya-nası’nın geri kalmışlığı göz önüne alındığında, polderler kurarak denizden ekilebilir alanlar kazanmayı başaran İngiliz ve HollandalI sömürgecilerin becerikliliğinden kaynaklanır.
COĞRAFYA
Bu üç bölgenin, Atlas Okyanusu’na bakan yüzleri ve Ariıazon havzası doğrultusunda birbirine koşut uzan-lılarıyla, kıla üstünde benzer konumları vardır; bu nedenle, coğrafya bölgelerinin sıralanışı, iklim ve nüfus özellikleri bakımından da aralarında benzerlik bulunur. Kıyılar boyunca, Guyana’da çok verimli killi alüvyonlu topraklardan oluşan düz ve bataklık,dar bir şerit uzanır. Çoğu kez deniz düzeyinden aşağıda olan bu toprak şeridi, HollandalI sömürgeciler tarafından polderler örnek alınarak yapılmış bir kanal ve bentler sistemi içinde ver alır. Fransız Guyanası’nda, bataklık kıyı, kumluk kordonlar ve denizkulaklarıyla çevrilidir.
Bölgelerin iç kesimlerinde, 150-200 km genişliğinde,lateritli kil tabakasıyla örtülü billursu bir yayla uzanır. Bu yayla, Guyana ve Surinam’da.çok önemli boksit, altın ve elmas yatakları içerir. Üç Guyana’nın da aynı kesiminde orman kaynakları işletilmektedir.
GUYANA
Yüzölçümü
Nüfûsu
Nüfus yoğunluğu Başkenti
Dili
Dini
Para birimi SURİNAM
¡214 970 km2 :800 000 (1991) :Km2’ye 3,7 kişi :Georgetown (188 000 nüf.; 1991) ¡İngilizce ¡Protestan ¡Guyana dolan
Yüzölçümü ¡163 265 km2 Nüfusu ^402 000 (1992)
Nüfiıs yoğunluğu :Km2’ye 2,4 kişi Başkenti ¡Paramaribo 192
000 nüf.; 1992) Dili ¡Hollanda dili
Dini ¡Hindu
Para birimi ¡Surinam florini
FRANSIZ GUYANASI
Yüzölçümü ¡91 000 km2 Nüfusu ¡114 678 (1990)
Nüfiıs yoğunluğu :Km2’ye 1,2 kişi Yönetim merkezi ¡Cayenne (41659 nüf.)
Bölgenin art ülkeleri oldukça ki savanalarla ayrılan ağaçlık dağ s larından oluşur. Guyana’da en y sek noktası Roraima tepesi (2 77: olan yaşlı Parkaima dağ kütlesi g bir su kaynağıdır.Surinam’da Wil mina dağlarının yüksekliği 1 281 ye erişir. Fransız Guyanası’ Tumuc Humac dağlarıyla güney sınırı dışında, kıvrımlar pek beli değildir. Her üç Guyana’nın bir bt ortak özelliği de akarsu ağının g olmasıdır. Akarsular genellikle l ya yakın kesimlerde ulaşıma elv< lidir: İç kesimlerde, suların a çağlayanlarla kesilir. Guyana’ı Essequibo ırmağının havzası, ü nin 3/4’üne yayılır. Bu ırmağın km’den daha uzun bir bölümü şıma elverişlidir. Surinam’da Col ırmağı kıyıya koşut olarak aka enlemesine ulaşım olanakları saj Fransız Guyanası’ndaki Mar deyse 300 km boyunca ulaşım yaj bilir ve bu eskiden beri iç bölg< sokulabilmek için kullanılan baı yoldur.
Ekvator bölgesinde yer alan bu raklarda, Güney Amerika’nın en; sek sıcaklık ortalamaları saptc Alizeler Surinam’a ekvator tipi s
Fransız Guyanası’nda Cayerme zindanları kalıntısı üstünde yükselen Dreyfus kulesi.
Hmı kökenli Guyanah i bir kız.
ve nemli bir iklim sağlar. En bol yağış nisan ve ağustos ayları arasında görülür. Guyana’daysa yağışlar kıyıda mayıstan temmuza kadar sürer, iç kesimlerdeyse;eylül sonuna kadar uzanır. Fransız Guyariası’nda yıllık ortalama sıcaklık 27°G’tır. İki yağmur mevsimi görülür: Biri aralıktan marta kadar, öbürü de nisandan temmuza kadar sürer. Bu sıcaklık ve nemlilik nedeniyle Guyana topraklarının % 80’i, ekvator ormanlarıyla kaplanmıştır.
TARİH
Bu toprakların sömürgeleştirilme tarihi HollandalIların, İngilizlerin ve Fransızların birbirleriyle yaptıkları savaşlarla belirlenmiştir. İspanyolla-
Fransız Guy anası’nda Maroni ırmağından bir görünüş.
.1574
nn ve Portekizlilerin ilgisini çekmeyen ve ilkel kabilelerin yaşadığı bu elverişsiz topraklarda, önce 1596’da HollandalIlar günümüzdeki Guyana bölgesine yerleştiler. 1616’da bir kale yaptılar. Birçok başarısız girişimden sonra 1650’de Surinam’a yerleşen İngilizler, çok geçmeden HollandalIlar tarafından bu topraklardan kovuldular. Fransızlar 1626’da Cayenne adasını ele geçirdiler. 1667’deki Breda anlaşmasıyla Fransızların Gayenne’deki, HollandalIların da Surinam topraklarındaki egemenlikleri tanındı. İngilizler Hollanda topraklarını iki kez (1799 ve 1804), Fransız topraklarınıysa Portekizlilerin yardımıyla 1809’da bir kez işgal ettiler. 1814’ten sonra, üç ülke arasında art arda imzalanan anlaşmalarla günümüzdeki sınırlar kesinleşti. Üç Guyana’nın sınırları, 1891, 1899,1900 ve 1914’te uluslararası düzeyde belirlendi.
GUYANA
Çok eski bir tarihten beri Guyana topraklarını işgal eden Amerika Kızılderililerinin* nüfusu, melezleşmeler yüzünden günümüzde artık 30 000 kadardır. XVIII. yy. ortalarında Afrika’dan yığınlar halinde getirilen zenci köleler” şekerkamışı, kakao, pamuk, çivit ve tütün yetiştirilen tarım işletmelerinde çalıştırıldı. – Bu insanların, büyük çoğunluğu kent yaşamına ayak uydurmuş torunları, nüfusun % 30’umı oluşturur. Ne var ki, 1838’de köleliğin kaldırılmasından sonra İngilizler yöreye Hintli
işçiler getirttiler. Bu şiddetli »w, akı Birinci Dünya savaşı sonlarına kad sürdü. Hintlilerin çogıı, ülkede \<m1 şerek küçük toprak sahibi bir sır oluşturdular. Bu sınıf, günümü/, larım kesiminde çalışan nülıısıın sağlam temellerinden biridir. Aynı sanayi ve özellikle hizmet kesimleri denetleyen bir orta sınılın kök ni de bu sınıfa dayanır. Pek kalal: lık olmayan AvrupalI nüfusun büy bölümü Portekizlidir. Bununla b likte,Guyana’nın iktisadı, nüfusu 1 binden daha az İngiliz kökenli j azınlığın denetimindedir. Guyana’nın iktisadı, 1950’ye kat başta şekerkamışı olmak üzere la ma dayanıyordu. Rom ve melasla l: likte, şeker günümüzde de Cuya dışsatımının % 30’unu sağlar. Ar çoğunluğu oluşturan Asyalı nüfı beslemek üzere yapılan pirinç tan en geniş toprakları kaplar. 1879’da ülke altına hücum, 18 daysa elmasa hücum dönemini ya dı; ama günümüzde bu dur gerilemiştir. Buna karşılık, 1899 bulunan boksitle Guyana dünyi boksit cevheri satan 5. ülke (yılda milyon t) durumuna geldi. Guyanf ayrıca henüz işletilmeyen biri başka cevher (krom, demir, nikel bulunur. Guyana ancak birkaç h sanayi ürünü ve tüketim madı üreten az sanayileşmiş bir ülke ı rak kalmıştır- Ulaşım olanakları bulunmayışı,iktisadi kalkınırı engelleyen etkenlerden biridir. Siyasal, yapı geniş ölçüde etnik y nın sonucunda oluşmuştur. İkti çekişmesi iki büyük parti arası
sürmektedir: Hint asıllı nüfustan destek alan ve 1964’e kadar hükümeti yöneten Cheddi Jagan’m İlerici Halk Partisi (People’s Progressive Party [P.P.P.]) ile zenci ve melezlere dayanan Forbes Burnham’in Ulusal Halk Kongresi (People’s National Congress [P.N.C.]).
Bu ikilik 1964’te şiddetli ırk çatışmalarına yol açtı. 26 Mayıs 1966’da bağımsızlık ilan edildi. 23 Şubat 1970’te Guyana’da cumhuriyet kuruldu; Arthur Chung da devlet başkanı oldu. 1971’de iki parti arasında özellikle, Guyana’nın hak ileri sürdüğü Essequibo bölgesi konusunda Ve-nezuela’yla çıkan anlaşmazlık yüzünden bir uzlaşma sağlandı. Bum-ham 1973 seçimlerinde 37 sandalyeyle (rakibinin 14 sandalyesine karşılık) durumunu sağlamlaştırdı. Aynı yıl Küba hükümetini tanıyan Guyana,’‘ kararlı bir ilerici dış siyaset izledi. İ978’de Bumham hükümeti, Anayasa’mn değiştirilmesini sağlayacak bir halkoylaması yaptı. Ekim 1980’de, Bumham, hükümet başkanlığının yanı sıra devlet başkanlığına da getirildi. Bumham’in ölümü üstüne 6 Ağustos 1985’te yerine getirilen yardımcısı başbakan Desmond Hyke, iktisadi durumun gün geçtikçe
bozulmasını, 1989’dan başlay A.B.D., İngiltere, Federal Almanya, İtalya, İsviçre ve Kanada’dan aldığı yardımlarla ve İMF’nin önerilerini uygulayarak, bir ölçüde de olsa düzeltmeyi başardı. Ama 1992 Ekiminde yapılan seçimlerden sonra, yerini Lennart Meri’ye bırakmak zorunda kaldı.
SURİNAM
Guyana’da olduğu gibi sömürgeciler önce zenci kölelerden (bunların melez ya da safkan torunları günümüzde nüfusun % 32’sini oluşturur), sonra da Hintliler (% 37) ve EndonezyalIlar (% 16) gibi Asya kökenli özgür işçilerden yararlandılar. Günümüzde Hollanda kökenli Avrupalı nüfus, ülkede çok küçük bir azınlık oluşturur. 1954’te Hollanda Krallığı’mn “özerk” bir üyesi olan Surinam, ken-\ dişine gerçek bir özerklik sağlayan bir anayasaya kavuştu. 1975’te bağımsızlık tam anlamıyla elde edildi. Şubat 1980’de askeri bir darbe sonucu ulusalcı ve ilerici bir cunta iktidarı ele geçirdi. 13 Ağustos 1980’de başkan Ferrier’nin yerine Henk Chin Sen geçtiyse de, çok geçmeden o da bir askerî darbeyle devrildi (Şubat 1982)
ve yarbay Desi Bouterse başkanlı daki Ulusal Askerî Cunta yeti elinde topladı. 1987’debirhalk( masıyla yeni bir anayasa hazır! ve 1987 KasmnndaUlusalIMeclİ! rularak, Ramsewar Shronk cum başkanlığına, Hertek-Arron da c hurbaşkanı yardımcılığına seç 1990 Aralığında yeni bir askerî beyle cumhurbaşkanlığına Jc Kraag’m getirilmesinin ardm 1991’de yapılan seçimlerde, Ro Venetiaan cumhurbaşkanlığın; çildi.
Surinam’da denizden kazanılan raklar üstünde uygulanan tarım ı makineleşmiştir; verim de oldı yüksektir. En başta pirinç (iç tüke le birlikte dışsatıma yönelik) § onu şekerkamışı, turunçgiller, ve, muz ve kakao izler. Boksit, minle birlikte bütün dışsatı 3/4’ünü sağlar: Surinam, 2,5 mi tonluk üretimle, dünya sıralam« da ilk on içinde yer alır. Altın ürei Guyana’da olduğu gibi zayıfla sanayileşme cılız kalmıştır.
FRANSIZ GUY ANASI
Fransız Guyanası’mn nüfusunu 80’i zenci ve melezlerden oluşur • manda yaşayan zenciler, XVIII. j Surinam’dan kaçan kölelerin tc landır; melezlerse, kıyıdaki yerli bölgelerinde otururlar ve sömür getirilen kölelerin soyundan gel Fransız Guyanası’nın, 1852 1945’e kadar bir ceza yeri olması üşmesini engellemiş, ama zindi rın kaldırılmasıyla bölgedeki n azalmaya başlamıştır. Günüm Avrupalı nüfus, burada doğmu azınlık ile özellikle merkezden (I sa) gönderilen görevlilerden olı Fransız Guyanası’nın iktisadı, e lişmişliğin bütün özelliklerini g rir. Gerçekten de, Fransız Guya: yoksun olmanın acısını komşul dan çok daha fazla çekmektedir telik, boksit, manganez ve radyo minerallerin işletilmemesi nedı le, daha çok beslenmeye yöneli nm, pek az makineleşmiştir. Bi nayi özelliği taşıyan balıkçılıkta zey Amerikalı şirketlerin deneti deki karides avcılığı dışında) di rum pek farklı değildir. Yalnızc manlar, Fransız şirketleri tarafu sanayiye yönelik biçimde işletib tedir. Bütün bu nedenlerle, bölg iktisadı, tümüyle, dış ticaretini 70’ini yaptığı Fransa’ya bağırtı] 19 Mart 1946’dan bu yana Fransî denizaşırı idare bölgesi olan Fre Guyanası, Fransa içişleri bakar ■atadığı bir vali tarafından yöı mektedir.
Surinam ormanlarında yaşayan zencilerin günlük yaşamından bir görünüş.
gübre
’>Azotlu gübrenin dağıtımı, arka bölümünde bir hazne bulunan traktörle; eğim fazla öldüğündü da elle yapılır.
Verimi artırmak için gereken maddeler açısından yetersiz toprağı zenginleştirici öğe •
Bitkinin gelişmesi için gereken maddelerin çoğunu toprak belirli oranlarda sağlar. Bunların haşlıcaları azot, fosfor, potasyum, kalsiyum, magnezyum, kükürt; demir, çinko, manganez, bor, bakır, molibden gibi oligo-elementler ve klordur. Gübrenin işlevi, toprakları iyi bir verimlilik düzeyine getirerek ve ürünlerle alıp götürülen ya da sularla sürüklenen besleyici maddeleri geri vererek topraktaki yetersizlikle’’; gidermektir.
ORGANİK GÜBRELER
Organik kalıntıların taşıdığı hümü-sün işlevi dışında,organik gübrelerin, toprak verimliliğinin artışına ve bitkilerin beslenmesine önemli bir etkisi vardır. Bunların başlıcaları, ton başına ortalama 4-5 kg azot (N olarak belirtilir), 2-3 kg fosforik anhidrit (P205) ve 4-6 kg potas (K20) içeren çiftlik gübresi ile bileşimi ¿erişimine bağlı olarak değişen azot ve K20 açısından zengin ama P205 açısından yoksul olan şerbettir. Öte yandan, katı ve sıvı dışkı karışımı da gübre olarak kullanılmaktadır. Bu öğelere, ürün artıkları^toprağa gömülü Samanlar ve humus oluşturmak için bulundukları yerlerde gömülen ekinler de katılır. Bu sonuncuların verimliliğe olan etkisi, çeşitli biçimlerde kendini gösterir; Baklagiller, havadan aldıkları azot aracılığıyla toprağı zenginleştirirler; bir bölümünü toprak altından aldıkları fosforik asi ti ve potası, özümlenebilir biçimde yüzey bölgesine verirler; arıtma nedeniyle oluşan azot yitimlerini önlerler.
Son olarak da, azot oram ürünün kökenine göre değişen,sanayi artıklarının oluşturduğu ticari organik gübreler vardır: Kurutulmuş kan (% 10-13); kurutulmuş et (% 9-11); yün artıkları (% 3-9); balık artıkları (% 4-10); vb. Etkileri ağır ve derecelidir; çoğunlukla, organik azot taşıdıkları için, organomineral gübrelerin üretiminde kullanılırlar.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*