hüzün şehri

hüzün şehrihüzün

Bir sonbahar akşamıydı. Osman ve oğlu Tevfik, yolda yürüyordu. Yeniden sokakta, yeniden boşlukta. Sonbaharın hüznü üzerlerine çökmüştü. Tekrar evden atılmışlardı. İnşaatta çalışan Osman, yine ödeyememişti kirayı. Oğlu iyileşsin diye çırpınmaktan, çalışmaya fırsatı da olmamıştı zaten. Evden atıldığı gün işten de kovuldu. Tevfik yine mandalina istiyordu. En sevdiği meyveydi mandalina. Hastalandığından beri hep mandalina istemişti. Osman ne yapsın? Meteliğe kurşun atarken, nereden bulsun oğluna yiyecek, meyve? Ama artık dayanamıyordu. Hayatı boyunca iyi biri olmak için çırpınmıştı. Ama artık yeterdi. Bir hışımla oturdukları kaldırımdan kalktı. Oğlunu da alıp, dosdoğru manavın yolunu tuttu. Belki basit bir şeydi bu yapacağı, ama onun için adeta bir dönüm noktasıydı. Yeni bir Osman demekti bu. Susmayan bir Osman. Ev sahibi “Çıkın gidin evimden!” diye bağırırken susmuş, patronu “Para falan yok sana. Defol!” diye bağırırken öylece durmuştu. Ama oğlu ağlarken durmayacaktı. Oğluna, Tevfik’ine dayanamazdı o. Hayatının kadınından, Ayşe’den kalan tek hatıra… Tevfik…

Ve sonunda, kırdı camı. Giriverdi manavdan içeri. Oğlu ne istiyorsa hepsinden yedirdi. Oğlu susmuş, Osman mutluydu. Fakat arkasını döndüğünde karşısında polisi görünce, gülümsemesi yapmacık bir hal alarak yüzünde öylece kaldı. Belli ki sesleri duyan komşular polisi aramıştı. Karakola gittiklerinde Tevfik yeniden ateşlenmişti. Osman ise nezarethanedeydi. O gece küçük Tevfik, polislerin hastaneye götürmesine rağmen dayanamadı. O küçük kalbiyle, yalnız başına, annesi babası yanında yokken nasıl dayanabilirdi ki?

Osman buna inanamadı. Osman buna dayanamadı. Ah be Ayşe, ne de zamansız gitmişti öyle. Yoksa güzel bir şey miydi ki ölüm? Güzel olmasa ölmezdi Ayşe, Tevfik…

Hani neredeydi adalet? Oğlu ağlarken mandalina çalan baba suçlu muydu yani? Onu bu hale getiren hayatın hiç mi suçu yoktu?

Nedendir bilinmez, uzun zamandır bu şehre uğramamıştı mutluluk. Gelesi de yoktu. Tevfik’in kursağında takılı kalan meyveler, sevince ket vuruyordu. İnsanların mutlu olası, Ayşe’nin gelesi, Tevfik’in ölüme direnesi yoktu. Gözler her dolduğunda, hüzün yağacaktı sağanak sağanak. Hep Ayşe’den bunlar. Bu şehir küs sana Ayşe. Hep sevdadan bunlar. Bu şehir sana da küs sevdaya da, adil hayata da.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*