83- İhtikârın lügat anlamı, azalsın ve kıymetlensin diye bir malı saklamaktır. Din deyiminde ise: “İnsanların ve evcil hayvanların yiyecek ve içecekleri olan maddeleri ucuz yerlerden alıp kıymetleri yükselsin diye kırk gün bekletmektir.” Böyle yapan kimseye “Muhtekir” denir.
İhtikârın kırk gün ile bağlanması, dünyaca yapılacak ceza bakımındandır. Yoksa bir gün bile ihtikâre meydan veren kimse günahkâr olup ahiret azabma hak kazanır.
84- Bir beldeye dışardan gelecek malları, şehirde serbest satılmaması için şehir dışmda karşılayarak satm almak da bir nevi ihtikârdır.
85- İhtikâr, tarifinden de anlaşıldığı gibi, İmam Azam’a göre yalnız yenecek ve içilecek maddelerde olur. Fakat İmam Muhammed’e göre, elbiselik mallarda da ihtikâr ol«r. İmam Ebu Yusufa göre de, topluma zarar veren herhangi bir maddede ihtikâr olur. Altın, gümüş, demir ve diğer maddeler gibi…
86- ihtikârın hükümlerine gelince: Topluma zararlı olan bir ihtikâr, tahrimen mekruhtur. Yüce Allah katında sorumluluğu gerektirir.
İhtikârın sonu iflâstır. İhtikâr yapan, kendi adi yaran için toplumu zarara ve sıkıntıya sokuyor. Bunun sonucu olarak da toplumun hayatma kasdetmiş oluyor. Onun için yetkili idareci, ihtikâr mallarını satmasına hüküm verebilir. Eğer satmaz da karşı çıkarsa, uygun şekilde cezalandırılır ve o mallar ihtikârcmm adma satı lır.
87- İhtikâr zamanında yetkili olan idareci eşyaya kıymet koyabilir. Şöyle ki: İdareci veya yetkili kıldığı kimse, bir zaruret görülmedikçe, ticaret mallarına kıymet biçemez. Bu durumda mallara “Fiat koymak” mekruhtur. Çünkü ticaretin gelişmesine engel olabilir. Bir hadis-i şerifde buyurulmuştur. “Gerçekte kıymet takdir buyuran, daraltan, genişleten ve rızık veren Yüce Allah’dır.” Fakat bu mal Allah yanında cezası pek büyüktür. Aynı cinsten olan bu iki kısım eşyadan biri, sanat ve kıymet bakımından veya biri diğerinden iyi olma bakımından farklı olsalar bile, yine riba olur.
Altın ile gümüş, sanat bakımından veya darb edilmiş para haline geçmekle tartıya bağlı olmaktan çıkmazlar. Ağırlıkları ile işlem görürler. Çünkü bunların tartıya bağlı olmaları dinin bir hükmüdür. Misal: On gram altın, yine on gram altın karşılığında peşin olarak satılır. On bir gram karşılığında satılamaz. Bu bir gram fazlalık riba olur.
Yine, on kile buğday, on kile buğday karşılığında peşin olarak satılabilir. Fakat dokuz veya on bir kile karşılığında satılamaz. Ziyade olan mikdar ribadır.
93- Riba-i Fazl’dan kurtalmak için, bir cinsten olan ria ile ilgili mallardan her birini ya tamamen veya kısmyen kendi cinslerinden başkası ile değiştirmeli dir.
Misal: On gram altın, yüz gram gümüş karşılığında ve on kile buğday, on beş kile arpa karşılığında peşin olarak satılmalıdır. Yine on gram altm, dokuz gram altın ile bir mikdar gümüş ağırlığı karşılığında veya on kile buğday, beş kile buğday ile sekiz kile arpa karşılığında peşin olarak değiştirilebilir.
94- Riba-i Nesîe’ye gelince: Bu da tartılan ve ölçülen şeyleri, birbiri kar şılığında veresiye olarak değiştirmektir. Mikdarları eşit olsa bile, haramdır.
Örnek: On gram gümüş, bu ağırlıktaki gümüş para karşılığında veresiye olarak satılamaz. Çünkü bunların cinsleri ve mikdarları birdir. Biri peşin, diğeri veresiyedir. Bu şekilde aralarında bir fark vardır. Onun için bu bir riba işlemidir ve günahtır.
Yine, eldeki bir kile buğday ile somadan harman zamanında verilecek bir kile buğday satın alınamaz. Bunlar iyi veya düşük cins olma bakımından farklı olsalar da yine ribadır. Çünkü cinsleri ve mikdarları aynıdır. Böyle olmakla beraber biri peşin, diğeri veresiyedir. Veresiye ise, peşine karşılık olamaz. Arada bir fazlalık bulunmuş olur.
95- Tartıya bağlı olan şeyler, cinsleri değişik olsa da, birbirleri ile veresiye olarak değiştirilemezler. Şu kadar kilo demir karşılığında, o kadar kilo bakır veresiye olarak satılamaz. Çünkü bunlar ağırlığa bağlı olma bakımından birdirler.
Yine, şu kadar kile buğday o kadar kile arpa karşılığında veya tuz karşılığında veresiye olarak satılamaz. Çünkü bunlar ölçeğe bağlıdır.
Bu esastan yalnız nakid paralar müstesnadır. Şöyle ki: Nakid paralar kar- şılığında, nakid cinsinden olmayan tartılır ve ölçülür şeyler peşin olarak alınabi leceği gibi, veresiye olarak da alınabilir. Çünkü alış-veriş için buna ihtayaç vardır.