wiki

İslâmda Aile ve Akrabalık İlişkileri

52- Müslümanlar arasında bir din kardeşliği vardır. Bu, din bakımından genel bir yakınlık ve akrabalıktır, en kuvvetli bir bağdır. Bu yönden müslümanlar, he­ rhangi ırka, herhangi yurda bağlı olurlarsa olsunlar, birbirine bağlıdırlar, birbirini sever, birbiri hakkında hayır isterler. Bir ayet-i kerimede buyurulmuştur.

“Mü’minler şübhe yok ki, kardeştirler.”

Bundan başka müslümanlar arasında birbirinden farklı derecelerde bir soy, bir neseb, bir hısımlık ve akrabalık vardır. Bu bakımdan da aralarında birtakım görevler haklar ve hükümler bulunur. Bunların gözetilmesi dinimizce gereklidir.

53- Müslümanların çoğalmaları ve kuvvetlenmeleri, yurdlarını ve varlıklarını savunabilmeleri aralarında aile ocağının gelişmesine bağlıdır. Bu yönü ile aile kurmak ve bu ailenin devamına çalışmak İslâmda önemli bir görevdir. Şöyle ki: Aile yuvası kurmaya gücü yeten ve kendiside kuvvetli bir meyil bulunan müslüman için evlenip aile sahibi olmak vacib veya farzdır. Nefsi taşkın olmayan bir müs­ lüman için de bir müekked sünnettir.

Bir hadis-i şerifde buyurulmuştur:

“Evleniniz, çoğalınız; çünkü ben, kıyamet günü ümmetlere karşı sizinle öğünürüm.”

Fakat kadına zulüm ve eziyet edileceği bilinerek zevce haklarını çiğneyecek olan kimsenin evlenmesi haramdır. Çünkü bu durumda aile hayatından beklenen yararlar elde edilemez.

54- Talâk (boşama) işine gelince: Bu bir yönden meşru ise de, diğer bir yönden yasaktır ve sakıncalıdır. Şöyle ki: Aile hayatından beklenen şeyler elde edilmeyince veya iffet ve geçim bakımından bir fenalık yüz gösterirse, boşama meşrudur, müstahsendir. Fakat böyle bir gerek ve zaruret bulunmadıkça bocama kötüdür, müstahsen değlidir. Bir hadis-i şerifde buyurulmuştur:

“Allah katında helâl olan şeylerin en sevimsizi boşanmaktır.”

Onun için aile hayatını yaşatmaya çalışmalı, gereksiz olarak ayrılma ve boşama olaylarına meydan vermemelidir. Bunun sorumluluğundan çekinmelidir.

55- Her müslüman için aile hayatı ile ilgili din meselelerini yeteri kadar bilip onları uygulamak da bir görevdir. Kimlerin birbiri ile evleneceğini, kimlerin ev­ lenebileceğini ve kimler arasında mahremiyet bulunduğunu bilmek gerekir.

56- Nikâh denilen evlenme akdi (sözleşmesi) karı-koca olacak müslümanlar veya bunların velileri veya vekilleri arasında iki mü’min erkeğin veya bir erkekle iki mü’min kadmın şahidlikleri ile gerçekleşir. Çiftlerden biri tarafından teklif ve diğeri tarafından kabul olur. Şöyle ki: “ben seni zevce edindim” diye yapılan teklife, karşı taraf da “Kabul ettim” der. Çiftlerin veli veya vekilleri de şöyle der: “Ben falanın kızı falam, velisi veya vekili olduğum falan için zevce kabul ettim,” diye yapılan teklife karşı: “Ben de falan kimseyi, velisi veya vekili bulunduğum falncaya veli veya vekil olarak evlendirdim” der. buna da şahitler şehadet ederler. Böylece icab ve kabul tamamlanıp akid yapılmış olur. Ayrıca kadına “Mehir” adı ile em­ saline kıyasla bir mal verilmesi veya anılması gerekir. Bu “mehir” her iki tarafın rızası ile daha önce de tayin edilebilir. Kadın bu mehrini soma kocasma ba­ ğışlayabilir.

57- Babalar, dedeler, anneler, nineler, erkek ve kız kardeşler, amcalar, dayılar, halalar ve teyzeler arasında bir soy yakınlığı ve ebedi bir mahremlik ardır. Bunlar arasında nikah asla caiz değildir. Bir kimse, hiç bir zaman bunlardan he­ rhangi birini nikâhlayamaz.

Yine, bir kimse, kendi kardeşinin kızını ve bunun torunlarını da alamaz. Fakat bir kimse, amcasının, halasının veya teyzesinin kızmı alabilir. İki kardeş çocukları birbirleriyle evlenebilirler. Bunlar arasında akrabalık varsa da mah­ remiyet yoktur.

58- Süt emme ile meydana gelen mahremiyet de, soyla sabit olan mahremiyet gibidir. Önün için bir kimse ile süt babası, süt anası, süt dedesi, süt kardeş evlâdı, süt halası, süt teyzesi arasmda ebedi bir mahremiyet vardır. Bunlar birbirleri ile evlenemezler.

Süt mahremiyetinin gerçekleşmesi için, süt emen çocuğun iki buçuk ya­ şından küçük olması ve emdiği sütün boğazından geçmiş olması şarttır. Bu iki buçuk yıldan sonra emilen veya içilen süt ile süt evladlığı veya kardeşliği olmaz. Bu müddet İmam Azam’a göredir. İki İmama göre süt emme müddeti iki senedir.

59- Zevcenin kocasının bazı akrabaları ile ve kocasının da, zevcesinin bazı akrabaları ile Sıhriyet (Hısımlık) bakımından mahremiyetleri olur. Bu ise nikâhın cevazına engeldir. Şöyle ki: Bir kimse, kendi karısının anasını, ninesini, başka kocasından olan kızmı veya torununu asla nikâhlayamaz. Karı koca arasındaki evlilik kalkmış olsa bile…

Bir insan eğer bunlardan birine, helâl olmadıkları halde yaklaşmış olsa veya bunların bir uzvunu, haraketi duyurmayacak bir engel olmaksızın şehvetle tutsa veya öpse, bunun karısı kendisine ebedi olarak haram olur. Buna “Hürmet-i Mü- sahere” denir.

60- Bir kadın da kendi kocasının babası ile veya başka zevcesinden olan oğlu ile, torunu ile evlenemez. Bunların arasmda da ebedi bir hürmet vardır. Eğer aralarında helâl olmayan bir yakınlık (temas) veya şehvetli bir ilişki (dokunma) meydana gelse, bu zevce ebediyyen kocasma haram olur.

61- Bir erkekle, kendi karısının kız kardeşi, halası veya teyzesi arasmda geçici olarak bir hürmet vardır. O erkeğin zevcesi ile boşama gibi bir sebeble nikâh (zevciyet) kalkınca, ibadet çıktıktan sonra bunlardan herhangi birini nikâhlaya- bilir.

62- Bir kimse, üvey annesi ile, kendi oğlunun veya torununun karısı ile asla evlenemez. Nikâh kalksa bile bu caiz olmaz. Bunlar arasmda da “Hürmeti mü- sahere” vardır. Eğer bir kimse oğlunun veya torununu zevcesine veya babasımn zevcesine gayr-i meşru ilişkide bulunsa veya şehvetle dokunsa, bu kadın kocasma ebedî olarak haram olur.

63- Hısımlıktan doğan haramlık, meşru olmaan ilişki ile de meydana gelir. Şöyle ki: bir kimse, gayr-i meşru surette ilişki kurduğu veya şehvetle tuttuğu veya öptüğü veya tenasül organına şehvetle baktığı bir kadının neseb veye süt yönünden anasını, ninesini, kızını, torunun asla alıp nikâhlayamaz. Bunlarla kendisi arasında ebedî bir haramlık bulunmuş olur. Bu yapmış olduğu haram işin bir nevi ce­ zasıdır.
64- Bir müslüman başkasının nikânında veya iddetinde bulunan bir kadmı

alamaz. AYine, bir müslüman Kitab Ehli denilen bir Yahudi ve Hıristiyan kadınla evlenebilirse de, bir Mecusi veya putperest kadını nikâh edemez. Ancak kadın şirkini terk ederse, o zaman caiz olur.

Müslüman bir kadın ise, hiç bir gayr-i müslimle evlenemez. Bu İslâm dininde kesinlikle haramdır. Böyle bir durum, İslâm şerefine, İslâm yararına, müslüman kadmın selâmet ve mutluluğuna aykırıdır.

65- Müslümanların karşılıklı olarak birbirleriyle ilişkilerinde bir hürmet ve nezaket vardır. Bir müslüman, başkasının evine rızası olmadan giremez. Başkasmm evi içine, izni olmadan dışardan bakamaz. Sözleri ile kimseyi rahatsız edemez.

Erkekler, göbekleri altından diz kapakları altma kadar olan yerleri müstesna olmak üzere, birbirlerinin diğer bütün organlarına bakabilirler.

66- Kadınların birbirlerine veya kocaları olmayan erkeklere bakmaları da, erkeklerin birbirlerine bakmaları gibidir. Onun için müslüman kadm, diğer bir kadmın veya bir erkeğin göbeği altından diz kapakları altma kadar olan kısmına bakamaz, diğer uzuvlarına bakabilir. Ancak bir şehvet duygusu, kalbin bir istek ve meyil bulunmamalıdır.

67- Bir erkek, kötü bir niyet olmaksızın yabancı olan (kendisine nikâh düşen) bir kadmın yalnız yüzüne ve ellerine bakabilir. Fakat kendisine ebedi olarak haram bulunan anasının, kızının ve teyzesi gibi kimselerin yüzlerine, başlarına, gö­ ğüslerine, kulaklarına ve baldırlarına, yine aralarında şehvet korkusu olmamak şartı ile bakabilir.

68- Erkekle zevcesi arasında özel durum olduğundan bunlar şehvetle veya şehvetsiz olarak birbirlerinin bütün vücudlarma bakabilirler. Yalnız cinsel or­ ganlara bakılmaması daha iyidir, edebe uygun olan budur.

69- Bir doktor tedavisinde bulunan bir kadınm hasta olan herhangi bir or­ganına zaruret mikdarı bakabilir. Fakat onun tedavisini bir kadına öğreterek ona yaptırması daha uygundur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir