Sizin, kendiniz için seçtiğiniz şeyi seçiyorum.” dedim. O anda şöyle diyen bir ses işittim: “Öyleyse sana dünyâda yiyeceğin gıdâdan âhiretin
Uzun müddet burada perişan bir halde kaldılar. Yiyecek bir şey bu- limayıp ot yediler. Üzerlerindeki •Iblseleri eskidi. Lime lime olup dökülmeye başladı. Büyük bir zâtı İmtihân etmek isteği ile bu hâle
ildiklerini anlayıp, tövbe ettiler, nların bu hallerine vâkıf olan layyid İbrâhim, talebesini tekrar Onların yanına gönderdi. Talebe Onlara; “Artık buradan gidiniz!”
YOKSA
Son gunlc-rınde talehe Icrıne: “E> fvlatldiım1 Om runüz her ge<*en gun azalmakta, eceliniz yaklaşmaktadır. Bir gun bu üzerinde yaşadığınız dünyâ dürülecek. kıyâmet Kopacaktır. Hergün amel defterinizi ha- yırlı işlerle doldurmava bakınız. Böyle yapanlara müjde- ’ ler olSun. Amel defterlerim, yasaklardan kaçmayarak günâhlarla dolduranlara da yazıklar olsun. Vakitlerindi ter$f etmeyiniz. Zamanfarı- nızı boşa geçtrmeyıp değerlendiriniz. Yoksa pışmân olursunuz. Duanızın kabul olmasını istiyorsanız, helâl- den yiyiniz ve müsluman kardeşlerinizin hakkında yersiz soz etmekten dilinizi tutunuz.” nasihati oldu.
dedi, O kişiler etraflarına bakınırken, bir. anda kendilerini İbrâhim Desûkî hazretlerinin huzûrunda buldular. Seyyid hazretleri onlara; “Haydi hazırladığınız suâlleri söyleyin!” buyurdu. Onlar da; “Efendim, biz bir kabahat işledik. Bundan çok üzgünüz, affınızı ve bizi talebeliğe kabûl etmenizi istiyoruz.” dediler. Seyyid İbrâhim Desûkî de bunları affedip, talebeliğe kabûl etti.