Genel

İkinci Abdülhamid Tarafından Osman Paşa’ya Hitaben Yazılan Telgraf

İkinci Abdülhamid Tarafından Osman Paşa’ya Hitaben Yazılan Telgraf

İkinci Abdülhamid Tarafından Osman Paşa'ya Hitaben Yazılan Telgraf

Sadakatli Müşirim Osman Paşa,

Çeçmişteki kahramanca hizmetlerine ilaveten yeni kazanmış ol­duğun gazanla Osmanlılığın şanını ve ordumuzun şeref ve Haysiye­tini yücelttin. Hak teâlâ ve Mefhar-ı enbiya her iki cihanda yardım­cın olsun. Öz evlatlarım olan bütün komutan ve subaylarıma ve övünç, kaynağım olan muzaffer askerlerime ayn ayrı selam ederim. Mertçe ve kahramanca gazalarıyla padişahlarını memnun ve mesrur ediyorlar. Cenab-ı Oiai^da kendilerini sonsuz saadete eriştirsin ve İs­lam sancağının muhafazası uğrunda daima 6u gibi gazalarda başa­rı kazanmakla dünyevî ve uhrevî yüksek, mükafatlara kavuştursun, Bu hizmetinize mükâfat olarak^şahsınıza bir kıt a nişân-ı Osmanî verdim. Ümerâ ve zâbitan hakkında arz ettiğin rütbe ve taltifle­rin verilmesini irade ettim. İnşaallahü teâlâ kahraman erlerin hakla­rı olan iftihar nişanlarını da döndüklerinde kendi elimle veririm. *Bundan böyle fevkalâde fedâkârlık^ eseri gösteren ümerâ, zâbitan ve erlerden, müstehaki olacakları mükâfatı derhal kendilerine vaad ve tebşir ederek ‘Dersaâdetimize arz etmeye yetkilisiniz. ‘Tarafınıza hu­sûsî memûrgönderilmekle o vesile ile de cümlenize memnuniyet ve te­şekkürümün bildirilmesi kararlaştırılmıştır.

“Gazânla Osmanlılığın şânını ve ordumuzun şeref ve haysiyetini yücelttin.

Sultan İkinci Abdülhamid Han tarafından da Gazi Osman Paşa’ya bir tebrik ve takdir telgrafı gönde­rilerek, kendisine “Nişan-ı Osma- nî” tevcih edilmiştir. Sultan Ab­dülhamid Han telgrafında, diğer asker ve subaylara da gerekli ni­şanların verileceğini bildirmiş ve Osman Paşa’ya “Gazânla Osman­lılığın şânını ve ordumuzun şeref ve haysiyetini yücelttin. Öz evlat­larım olan bütün kumandan ve su­baylarıma ve övünç kaynağım olan muzaffer askerlerime, ayrı ayrı se­lam ederim” demiştir.

Gazi Osman Paşa’yı İstanbul’a getirmek için Sultan Abdülhamid Han, Serasker Müşir Rauf Paşa’yı yâver-i ekremîlik ve fevkalâde bü­yük elçilik pâyeleriyle Petersburg’a gönderdi. 12 Mart’ta İstanbul’a gelen Osman Paşa halk tarafından “Hoş geldin ey namuslu kahra­man, çok yaşa Gazi Osman” nidâ ları ile karşılandı.Gazi Osman Paşa

Çar: “Niçin silah bırakmadınız?” diye sorunca: “Devletim

bana düşmanı çok görünce silahı teslim et demedi, beni savaşmak için gönderdi” dedi. Bunun üzerine Çar: “Senin gibi bir kumandanın kılıcı alınmaz. Burada ve Rusya’da kılıcını taşımada serbestsin.

Rusya’da Rus generali gibi karşılanacaksınız. ” dedi.

“Sen benim yüzümü bu dünyada ak ettin, Allah da senin yüzünü iki cihan­da ak etsin”

Sultan Abdülhamid Han, saray merdivenlerinde karşıladığı Os­man Paşa’yı alnından öptü ve ken­disine; “Sen benim yüzümü bu dünyada ak ettin, Allah da senin yüzünü iki cihanda ak etsin” diye dua etti. Sultan tarafından Mâ- beyn Müşiri (Saray Mareşalliği) görevine getirilerek kendisine bir daire tahsis edildi. Sultan Abdül­hamid Han, kızlarından Zekiye Sultan’ı Osman Paşa’nın oğlu Nureddin Paşa’yla, diğer kızı Fatma Nâime Sultan’ı da Osman Pa­şa’nın diğer oğlu Kemaleddin Pa­şa ile evlendirdi. Gazi Osman Pa­şa, 5 Mayıs 1900’de 68 yaşında iken vefat etti ve vasiyeti üzerine Fatih Camii avlusuna defnedildi. Türbesini onu çok seven Sultan Ab­dülhamid Han yaptırmıştır.

Gazi Osman Paşa

Osman Paşa 1832 yılın­da Tokat’ta doğdu. Beşik­taş’taki Askeri Rüşdiye’yi ve Kuleli Askeri İdâdîsi’ni bitirdi. Harp Akademisi’ne başladı; fakat Akademi’yi bi­tirmeden Kırım Savaşı’nın çıkması üzerine Tuna Cep- hesi’ne gönderildi. Burada teğmenliğe terfi etti. Kırım Savaşı’nın sonunda yüzbaşı oldu. 1856’da tekrar Harp Akademisi’ne dönerek tah­silini tamamladı. Rumeli, Cebel-i Lübnan, Girit, Ye­men ve Bosna’da görevler yaptı. 1875’te Dördüncü Ordu Erkânıharp Başkanlı­ğı’na tayin edildi; fakat Bal­kanlar’daki kargaşadan do­layı Niş’e gönderildi ve bu­radan sonra Vidin Kuman­danlığı’na getirildi. Sırpla­rın 2 Temmuz 1876’da Os­manlI’ya harp ilan etmesi üzerine Rusların kumanda ettiği Sırp ordusunu bozgu­na uğrattı, kendisine de ma­reşallik unvanı verildi.

Kaynaklar: Mehmet Metin Hülâgü, “Gazi Osman Paşa’1, DİA, c. XIII, s. 465; Şerafeddin Turan, “Plevne”, İA, c. IX, s. 570; Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, VIII, s. 50; Fahir Ar- maoğlu, 19. Yüzyıl siyasi Tarihi (1789-1914), İstanbul, 2007, s. 518; Mahmud Celaleddin Paşa, Mir’ât-ı Hakikat, İstanbul, 1983; Tahsin Paşa, Sultan Abdülhamid: Tahsin Pa- şa’nın Yıldız Hatıraları, İstanbul, 1999; Ömer Faruk Yılmaz, Sultan Abdülhamid Han’ın Harem Hayatı, İstanbul, 2002.


 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir