Şanlı Plevne Müdafaası ve Gazi Osman Paşa

Şanlı Plevne Müdafaası ve Gazi Osman Paşa

Ruslar, Tuna’yı aştıktan sonra Plevne’ye geldiler. Kolaylıkla galip olacaklarını ve süratle İstanbul önlerine varacaklarını ümit ediyorlardı. Osman Paşa’nın kahraman­ca savunması onları hayal kırıklığına uğratmıştı…Osman Paşa

 

Tarihimize 93 Harbi olarak geçen Osmanlı-Rus Savaşı başladığında (1877) Os­man Paşa Vidin ve Raho- va bölgelerinin korunmasıyla gö­revliydi. Rusların Berkofça Dağla­rı’m aşmaya başlamasından sonra Osman Paşa’ya Plevne’ye hareket emri verildi. Osman Paşa askeriyle beraber Vidin’den hareket edip 150 km’lik yolu zor şartlar altında ta­mamlayarak Plevne’ye ulaştı. Rus kuvvetlerinin elinde bulunan şehri ele geçirip savunma için gerekli ted­birleri aldı.

Haziran ayı sonunda Ruslar Tu­na’yi aştıktan sonra Plevne’ye geldi­ler. Ruslar, kolaylıkla galip olacakla­rını ve süratle İstanbul önlerine va­racaklarını ümit ederek 20 Tem­muz 1877’de şehre saldırdılar. Fa­kat Osman Paşa’nın Plevne’yi kah­ramanca savunması onları hayal kı­rıklığına uğratmıştı.

Osman Paşa, Rusların bu ilk sal­dırısını şanlı askeriyle karşı taarruza geçerek bertaraf etti. I. Plevne Mu­harebesi olarak tarihe geçen bu kanlı muharebe, 93 Harbi’nde Rus­ların Rumeli cephesinde aldıkları ilk darbe oldu. Bu muharebeden sonra Osman Paşa müdâfaa hattını kuv­vetlendirerek etraftan takviyelerle asker sayısını 20 bine çıkarmıştı. Ruslar mağlubiyetten on gün sonra takviye kuvvet sağlayarak 32 bin as­kerle tekrar hücuma geçtiler.

Rus Çarı: “İmdadımıza gel! İstediğin gibi, istedi­ğin yerden, dilediğin şartlarla Tuna’yı geç! Acele Plevne’de yardımımıza yetiş! Türkler bizi mahvedi­yor!.. Hıristiyanlık, davasını kaybetmek üzeredir” diyordu.

Fakat Plevne Kahramanları tara­fından perişan edildiler ve bir kez daha geri çekilmek zorunda kaldı­lar. Ruslar

  1. Plevne muharebesini de kaybettiler. Bunun üzerine Rus Çarı, Romanya Prensi I. Karol’a bir telgraf çekerek yardım istedi.

Bu yardım talebi üzerine Ro­manya 50 bin kişilik bir orduyla Plevne’ye geldi. Osman Paşa da ön­ceki muharebelerden edindiği tec­rübe ile yeni tabyalar ve istihkâmlar yaptı, muhasaraya yetebilecek kadar yiyecek tedarik etti. Her ne pahası­na olursa olsun Plevne’yi almaya ka­rar veren Ruslar 11 Eylül’de 100 bin kişilik kuvvet ve 450 topla saldı­rıya geçtiler. Osman Paşa’nın kuv­vetleri ise 25 bin kişi ve 70 toptan ibaretti. Buna rağmen, Rusların Plevne’ye karşı dalga dalga hücum­ları Osman Paşa’nın şanlı askerleri geri püskürtüyor ve Ruslara ağır ka­yıplar verdiriyorlardı. 12 saat süren bu taarruz Rusya’nın hezimetiyle sonuçlandı. Ruslar 20 bin zâyiat ve­rerek geri çekilmek zorunda kaldılar.Tuna nehri

Tuna Nehri

Tuna Nehri akmam diyor, Etrafımı yıkmam diyor, Şam büyük Osman Paşa, Plevne’den çıkmam diyor..

Plevne kahramanlarının bu şan­lı zaferi neticesinde Osman Paşa, Sultan İkinci Abdülhamid Han ta­rafından “Gâzi” unvanıyla şereflen­dirildi.

Plevne Abluka Altında

Bu ağır kayıp karşısında Ruslar, saldırıdan vazgeçip, Plevne’yi dört bir yandan kuşattılar ve Osman Pa­şa’yı şehri teslime zorladılar. Osman Paşa’ya şehri teslim etmesini teklif ettiler; fakat bu teklifi Osman Paşa şiddetle reddetti. Rusların 130 bin kişilik bir kuvvetle şehri muhasara etmesi Gazi Osman Paşa’yı çok zor durumda bırakmış, şehir tamamen çember altına alınmıştı. Ruslar, Plevne-Sofya telgraf hattını kesip Plevne’nin dışarıyla irtibatını kes­melerine rağmen, Şıpka, Sofya ve İstanbul’dan tertip edilen ve iki ka­file halinde Plevne’ye gönderilen

Gazi Osman Paşa, Çar’ın ikametgâhı olan evin kapısından içeri girdiğinde 150 kadar Rus subayı “Yaşa Osman” diye bağırdılar.

imdat kuvvetlerinin muhasara hattı­nı zorlayarak şehre girmelerine en­gel olamadılar. Bundan sonra Plevne-Orhaniye telgraf hattının da ke­silmesiyle Plevne tamamen dışarıya kapandı ve Ruslar şehrin son muha­sarası için yüldenmeye başladılar.Plevne’de artık şehid olan ve ya­ralanan askerlerin yerine kuvvet alı­namaz, yiyecek, cephane ve sağlık malzemesi tedarik edilemez olmuş­tu. Osmanlı ordusu bu vaziyet için­de iken, Ekim ortalarında ancak on beş günlük erzak kalıp, top hayvan­ları ise yemsizlikten telef olmaya başlamıştı. Kahraman Osmanlı as­kerlerini Ruslardan ziyade açlık yo­ruyor, yıpratıyordu. Hal böyle iken yardım gelmemesi, direnmeye de­vam eden subayları ümitsizliğe dü­şürerek ümit kapılarını kapatmıştı. Gazi Osman Paşa, Ekimin on doku­zuncu günü Osmanlı Ordusu ‘nda bulunan fırka ve liva kumandanları­nı karargâhına çağırıp bir toplantı yaptı. Ordunun genel durumunu ve düşman harekâtını anlattıktan son­ra: “Bizim için gidilecek iki yol kal­dı. Bunlardan biri, elde bulunan bir­kaç günlük erzakla sonuna kadar di­renerek düşmana teslim olmak; di­ğeri Allah’a tevekkül edip düşmanın kuşatma çemberini yararak selâmete

çıkmaya çalışmaktır. Bu yolların hangisini tercih edersiniz?” diye sor­du. Paşa’nın fikri, ikinci şıkkı yani, her savaşta galip gelen Osmanlı or­dusunun şan ve şerefine yaraşır bir harekede askerî vazifeyi yerine getir­mek yönünde idi. Kumandanların fikir ve görüşleri de o noktada bir­leşti. Vid Nehri vadisinden çıkmaya karar verdiler.

Müslüman halk Plev- ne’den çıkmak isteyince Osman Paşa büyük bir mesuliyet alarak teklife razı oldu.

Şehirde sadece iki yüz hane hal­kından ibaret kalan Müslüman halk,Bulgar başıbozuklarının kendilerine zarar vereceğinden endişeleniyorlar­dı ve ordunun Plevne ,den çıkış ha­rekâtını hissedince: “Bizi düşmana bırakıp nereye gideceksiniz? Malları­mızı feda ettiğimiz gibi, ordu nere­ye giderse mutlaka beraber gider ve bu yolda çoluk çocuklarımızla canı­mızı feda ederiz. Biz hiçbir zaman düşmanın ve Bulgarların mezâlimi altında yaşayamayız; kısacası burada kalamayız, yollara dökülürüz.” diye feryâd ettiler. Paşa böyle bir duru­mun harekâtı çok yavaşlatacağını ve büyük zararlara yol açacağını bildi­ğinden teklifi kabul etmek istemedi. Bulgar halkının ileri gelenleri ile gö­rüşerek Müslümanlara zarar veril­meyeceğine dair söz aldı.Osman Paşa

Gazi Osman Paşa, Çar ın ikametgâhı olan evin kapı­sından içeri girdiğinde 150 kadar Rus subayı “Yaşa Os­man” diye bağırdılar.

10 Aralık gecesi kaleyi terk edip Sofya’daki Türk birliklerine kavuş­mak için hazırlıklar yapıldı. Ordu, eşit şekilde ikiye ayrılarak muhte­şem bir hızla harekâta geçti. Osman Paşa’nın başında bulunduğu ilk bö­lük düşman muhasara çemberine daldı, arkadan ikinci bölük de ölüm çemberine korkusuzca atıldı. Rusla­rın üç muhasara çemberinden ikisi yarıldı; fakat ordunun beraberinde halk, yaralılar ve ağırlıklar olduğun­dan dolayı harekât hızlandırılamadı.

2500 şehit verilmişti. Gazi Os­man Paşa’nın atı ölmüş, kendisi de sol ayağına isabet eden kurşunla ya­ralanmıştı. Beraberindeki halkın ve maiyetinde her türlü fedakârlığı gösteren askerin harcanmaması dü­şüncesiyle teslim olmak mecburiye­tinde kaldı.

Gazi Osman Paşa’nın teslim ol­ma kararını müteakip, Rus Çarı Plevne kasabasına gelmiş, Osman Paşa’yı da oraya getirtmişti.

Osman Paşa bir koltuğunda or­du başhekimi Hasib Bey ve bir kol­tuğunda da hizmetçisi bulunduğu halde evin üst katma çıkarılarak Çar’ın odasına girdiğinde Çar ve ba­zı generaller kendisini ayakta karşıladılar. Çar: “Nereye gidiyordunuz? Yüz altmış bin Rus askeri ile kuşatma altında olduğunuzu bilmiyor muydunuz?” diye sorunca, “Evet biliyordum; fakat maksadım savaş hattmızı yarıp çıkmaktı. Gerçi bizim kuvvetimiz sizinkine nispetle azdı, ancak bundan önce üstüngeldigimiz muharebelerde de kuvvetimiz o nispette idi. Üstünlük aza poga bak- maz” cevabını verdi. Çar: “Niçin silah bırakmadınız?” diye sorunca: “Devletim bana düşmanı çok görünce silahı teslim et demedi, beni savaşmak için gönderdi” dedi. Bu­nun üzerine Çar: “Seningibi bir ku­mandanın kılıcı alınmaz. Burada ve Rusya’da kılıcını taşımakta ser­bestsin. Rusya’da bir Rus generali gibi karşılanacaksınız” diyerek ko­nuşmasını bitirdi. Bundan sonra Os­man Paşa’yı Rus karargâhına götür­düler ve oradan Bükreş yoluyla Rus­ya’ya sevk edip Harkof kasabasında kendisine ikametgâh tahsis ettiler. Osman Paşa yolda giderken karşılaş­tığı Başkomutan Grandük Nikola tarafından da tebrik edilmiştir.
 

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*