İlginç Bilgiler

İkna kabiliyeti, cevaplarındaki susturuculuk

hackerİkna kabiliyeti, cevaplarındaki susturuculuk

Imam-ı A’zam Ebû Hanî-fe, Hanefî Mezhebinin, yâni hukuk anlayışının kurucusudur. Diğer hukuk dehâlarıyla kıyas kabul etmez bir tarafı vardır. İkna kabiliyeti, cevaplarındaki sustu-ruculuk, karşısındakilerin boşluklarını tesbit kâbiliyeti o kadar mükemmel ki, zamanın akılcıları onu aklı ihmal etmekle, katı Müslümanları ise; aklı, haddinden fazla büyütmekle itham ettiler. Büyük seciyelerin kaderi. Şimdi O’nun akılcı münkirlere ve onların o devre göre “cevapsız” kabul edilen aklî suallerine
vermiş olduğu cevapların bir kısmını, “Tariki Müstakim” isimli kitaptan nakledeceğim. O zaman okuyucularım göreceklerdir ki, bu suâllerden bazıları, bir zamanlar bir takım öğretmenler tarafından körpe dimağları karıştırmak için sorulmuş olanların aynıdır. Demek ki ateistler, bin senedir bir adım ilerleyememişlerdir. Şimdi Imam-ı Âzam’a sorulan soruları ve cevaplarını nakledelim.

— Allah hangi senede doğdu?

— Kur’an’da ‘‘lemyelid velemyuled” buyuruluyor,
yâni O, ne doğmuş, ne de doğurulmuştur.

— Peki hangi sene var oldu?

— O, zamandan önce-v^ırdı, hiç bir şey onun varlığına sebep olmamıştır.

— Misâlle anlat bunu.

— Üçten önce iki var. İki’den önce de bir. Birden önce… Sayı yok. (Çünkü sıfır sayı değildir). Sayı olan birden önce hiçbir şey olmadığı gibi, gerçek mânâda BİR olan Allah’tan önce, O’nu yaratacak bir şey yoktu.

— Allah hangi cihete bakıyor?

— Karanlık bir yerde bir fener olsa nereye.bakar? Her tarafa bakar değil mi? Yerlerin ve göklerin nuru olan Allah da, öyle her tarafa…

— Peki, cennete girmek için başlangıç var da niçin son yok, cennet nasıl ebedî oluyor. Her başlangıcın bir sonu olmaz mı?

— Bazen olmayabilir. Nitekim sayıların başlangıcı vardır, fakat nihayeti yoktur… Bu noktada biraz durmak istiyorum Ben, matematikçi olup da, son suz mefhumunu, sayıların sonun cusunu merak etmeyen, düşün meyen, sihrin ne olduğu üzerin de kafa yormayan bir kişiyi pa pağandan farklı göremiyorum Maddenin ötesini, ruhun varlığı nı düşünmeyen fizik veya psiko loji mensuplan da aynı sınıfa da hildir.

Üç kişi, İmam-ı A’zam’ın bu cevapları karşısında son
Ergun Göze

olarak birer suâl sordular. Bu üç suâle imamların en büyüğü harika bir cevap verdi. Suâller şunlardı. Birincisi: “Bize Allah’ı göster”. İkincisi: “Cehennemde cezayı ateş verecektir. Halbuki cinler ateşten yaratılmışlardır. Ateş ateşten müteessir olur mu?”. Üçüncüsü: “her şey kaza ve kaderledir diyorsun, halbuki görüyoruz ki, herkes yaptığını mecburiyetle yapıyor. Ne dersin?”

İmam-ı A’zam, yerden bir avuç toprak aldı, bu üç kişinin suratına serpti. Bu hareketi kadıya şikâyet ettiler. İmam-ı A’zam ise “Ben üç suâle bu tek hareketimle cevap verdim” dedi. Birincisinin attığım toprakla gözü ağrıdı. Ama ağrıyı göremedi. O’na Allah’ı gözle görmenin imkânsız olduğunu, daha ağrıyı göremezken Allah’ı görmeye kalkmaması gerektiğini anlatmış oldum. İkincisi ise, topraktan yaratılmış olduğu halde, benim attığım bir avuç topraktan müteessir oldu, ateşin ateşten müteessir olabileceğini anladj. Üçüncüsü ise, cebriyeci idi, “herkes yaptığını mecburen yapıyor” diyor, insanlardaki cüz’î iradeyi unutuyordu. Amma benim cüz’î irademi ur\utmadı ve “mecburen toprağı attı” demedi, beni şikâyet etti. “Kendisini tekzip etti” dedi.

Doktor, usluca ve tir tir titreyerek şöyle söylemiş:

— Beyler, bu insan beyin zarının büyütülmüş haritasıdır!.

2 thoughts on “İkna kabiliyeti, cevaplarındaki susturuculuk

  1. yht dedi ki:

    Selamün aleyküm, Mevlid Kandilimizi ve Mübarek Cuma günümüzü en güzel şekilde değerlendirmeyi Rabbim hepimize nasip etsin. Bu gece bol bol Salavat-ı Şerife okumalıyız. Tevbe, Dua, Zikir ve Namazla gecemizi süslemeliyiz. Allah(C.C) hepimizin yardımcısı olsun. Unutmayalım, kişi sevdiği ile beraberdir buyuran bir Peygamber’in(S.A.V) ümmetiyiz. Haydi sevdiklerimizle beraber olmaya. Bu akşam sohbet Üm
    raniye dergahında olacaktır.

  2. yht dedi ki:

    Ebül Hafs-ı Kebir şöyle buyuruyor:
    “Bir kimse Allah’û Teala’ya elli yıl ibadet etse,sonra müşrike,nevruz günü şerefine yumurta hediye etse kafir olur.Eğer müslümana hediye eder ve bugüne değer vermezse,âdete uyarak veririse kafir olmaz.Başka bir gün almadığı bir şeyi o gün satın alırsa,o güne değer vermişse kafir olur.Değer vermeyip yalnız yiyip içmek için almışsa kafir olmaz. (Darr-ül muhtar)
    Burada ki nevruz mecusilerin bayramıdır noelde kafirlerin bayramdır yani ikisini kutlamak arasında bir fark yoktur.
    Peygamber efendimiz Hz.Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:
    “Kim (inanç,söz,fiil ve davranışlarıyla) bir kavme benzerse o da onlardandır.”
    (Ebu Davud,Libas)
    Allah-û Teala Ve Tekaddes Hazretleri Kuran-ı Azimüşşan da şöyle emir buyurmuştur;
    “O şirk koşarak zulüm işlemiş olan kimselere (onlar gibi giyinip kuşanmak ve kendilerine değer vermek gibi basit gördüğünüz şeylerle de olsa) en ufak bir meyil dahi göstermeyin sonra (onları yakacak olan) o ateş size de dokunur.Sizin için Allah’tan başka yardımcılar yoktur (ki sizi O’nun azabından koruyabilsin)!
    Sonra (kafirlere meyledenlere azap edeceğini açıklayan O Allah tarafından da) yardım olunmazsınız!”
    (Hud süresi (11)’113)
    Bugüne değer veripte yılbaşı niyeti ile eve çerez bile almayalım inşAllah ve en önemlisi bugece özellikle televizyon izlememeye çalışalım bir gece televizyon izlemeyerek hiç birşey kaybetmeyiz biiznillah ama bugece küfre ortak olmuş televizyon programlarını izleyerek bir çok şeyi kaybedebilirz Allah muhafaza…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir