Genel

İLKYARDIM

İLKYARDIM
Türkiye’nin İktisadi Politika Arayışları (İlhan Tekeli’yle birlikte, 1977); Uygulamaya Geçerken Türkiye’de Devletçiliğin Oluşumu (İlhan Tekeli’yle birlikte, 1982), Dünyada ve Türkiye’de Serbest Üretim Bölgelerinin Doğuşu ve Dönüşümü (İlhan Tekeli’yle birlikte, 1987).

İLKÖĞRETİM, okuma – yazma ve sonraki öğrenime temel oluşturan genel bilgilerin öğretildiği öğrenim basamağı. İlköğretimin yapıldığı o-kullara da ilkokul denir. Osmanlı İmparatorluğumda ilköğretimin kurumlaşması yolundaki ilk çabalar II. Mehmet dönemine dek uzanır. XVII. yy’da sıbyan (çocuklar) okulları yaygınlaştı. 1824’de yayımlanan bir kararnameyle ilköğretim çağındaki erkek çocukların sıbyan o-kullarına verilmesi zorunlu kılındı. Ancak bu kararname uygulamada etkisiz kaldı. 1 Eylül 1869’da yayımlanan Maarifi Umumiye Nizamnamesinde ilköğretim okulları iki dönemli kabul edildi. Sıbyan okulları birinci dönem kabul edilerek bu o-kullar zorunlu eğitim kurumlan ilan edildi. Zorunlu öğrenim çağı kızlar için 6-10, erkekler için 7-11 yaşları olarak saptandı. 1913’de kabul edilen Tedrisatı iptidaiye Kanunu Muvakkatiyla sıbyan okulları ile rüştiyeler birleştirildi ve öğretim süresi altı yıl olan ilkokullar kuruldu. Cumhuriyet döneminde 1924’de çıkarılan Tevhidi Tedrisat Kanunu’ yla mektep ve medrese ikiliği kaldırılarak tüm okullar Maarif Vekâletine devredildi. Aynı yıl kabul edilen Anayasa’da da ilk öğretimin herkes için zorunlu ve devlet okullarında parasız olduğu hükmü yer aldı. 1927’de öğrenim laikleştirildi. Bu dönemde kent ve kasaba ilkokullarında öğrenim süresi beş yıl, köy okullarında ise üç yıldı. 1939′ da köy ilkokullarının sûresi de beş yıla çıkarıldı. 1936’da başlayan ilköğretim Kampanyasinda orduda çavuş ya da onbaşı olmuş okuryazar köylüler altı aylık bir kurstan geçirilerek eğitmen olarak görevlendirildiler. Eğitmenli okul uygulamasının başarılı olması üzerine 1937 ve 1939’da çıkartılan yasalarla köy eğitmeni yetiştirilmesi yaygınlaştırıldı. 1940’lı yılların başında savaş koşullarına karşın, büyük bir ilköğ-
retim kampanyası başlatıldı. 1940’ da kurulan köy Enstitüleriyle köye öğretmen ve eğitmen yetiştirilmesi büyük bir hız kazandı. 1942’de köy ilkokulları; eğitmenli köy ilkokulları, öğretmenli köy ilkokulları, öğret-menli ve eğitmenli köy ilkokulları, pansiyonlu ya da pansiyonsuz bölge köy okulları, akşam ilkokulları, köy ve bölge meslek kursları olmak üzere altı türe ayrıldı. 1948’de kent ve köy ilkokulları programlarının birleştirilmesi ve 1953’de Köy Enstitülerinin ilköğretmen okullarına dönüştürülmesiyle ilköğretim atılımı bir durgunluk dönemine girdi. 27 Mayıs 1960’dan sonra ilköğretim yeniden gündeme geldi. 1961’de 222 sayılı ilköğretim ve Eğitim Yasası kabul edildi. Hazırlanan yeni ilköğ retim programı 1962 yılından baş layarak 14 ilde denendi ve 1968 1969 öğretim yılında tüm ilkokul larda uygulanmaya başlandı. İlköğ retimle ilgili son önemli yasal geliş me 16 Haziran 1973’de yayımlanan 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanu-nu’dur. Buna göre temel eğitim 7 -14 yaşlar arasındaki çocukların eğitimini kapsamaktadır. Amacı çocuğa iyi bir yurttaşlık eğitimi vermek, yetenek ve eğilimlerine göre yetiştirilerek hayata ve üst öğretime hazırlamaktır. Bu amacın gerçekleşmesi sekiz yıllık bir süreyi kapsamaktadır. Temel eğitim okulları birincisi beş, İkincisi üç yıllık iki aşamaya ayrılmaktadır. Bu yasa gerek-
TURKIYE’DE ÇEŞİTLİ ÖĞRENİM YILLARINDA İLKOKUL VE ÖĞRENCİ SAYISI
Öğrenim

Yılı
lerini yerine getirmek için kimi ortaokullarla, yatılı bölge ilkokullarının bir bölümü temel eğitim okullarına dönüştürüldü. Yeni kurulan ortaokulların bir bölümü de sekiz sınıflı temel eğitim okulları olarak örgütlendirildi. 1983 – 1984 öğretim yılında ilköğretime başlama yaşı 7′ den 6’ya indirildi. Ülkemizde ilkokulların büyük bir bölümü devlet okullarıdır. 1979-1980 öğretim yılında 44 303 ilkokuldan yalnızca 92’si özel ilkokullardı. 1980’de nüfusun büyük bölümünün dağınık olarak yaşadığı Doğu ve Güneydoğu Anadolu illerinde kurulan 80 yatılı bölge okulu bulunuyordu. Ayrıca belirli merkezlerde özürlü çocuklar için kurulan az sayıda ilkokul vardır. 1980 verilerine göre ilkokulu olmayan köylerin oranı % 6,6’dır. Varolan ilkokulların % 8’i ise standartlara uygun değildir. 1984’de okullaşma o-ranının % 100’e ulaştığı belirtildi.

İLKYARDIM, sağlığı tehlikede olan birine uygulanan ilk basit ve pratik tedavi. Günlük olaylar sırasında karşılaşılan çeşitli kazalar ilkyardımın önemini gittikçe arttırmaktadır, ilkyardım özellikle şiddetli kanamalar, solunum durması, zehirli bir maddenin içilmesi, ileri derece yanıklar ve şok durumlarında yaşamsal önem taşır. Bu durumlarda genel olarak, hastaya hemen ilk yardım uygulanmalı, hastayı sıkan, soluk alıp vermesini engelleyen eşyaları gevşetilmeli, soluk almıyorsa yapay solunum yaptırılmalı, kanaması varsa durdurulmalı, bayılmışsa yüzüstü yatırılmalı ve en kısa zamanda bir tedavi kurumuna ulaştırılmalı ya da hekim getirilmelidir, ilk yardım gerektiren başlıca durumlar şunlardır: Tehlikeli Kanamalar: Kanayan yere hemen-doğrudan basınç yapılmalıdır. Basınç, bulunabilen en temiz bezle yarayı sıkıca sararak yapılmalı, kanama durmazsa, pıhtılaşmayı bozmamak için kanlanan bez kaldırılmadan yeni bezlerle basınç artırılmalıdır. Bez bulunmazsa basınç elle yapılabilir. Kol ve bacak yaralanmalarında yara, yukarısından sıkıca sarılarak turnike yöntemi uygulanmalıdır. Sargının arasına sert bir çubuk sokularak çevrilirse sargının tam baskı yapması sağlanır. Hasta hemen

İLKYARDIM
iiıvyoıuıirı Diçimleti: 1. Koı sargıs., 2. Sargi olarak kullanılan üçgen bez, 3. Ba$ sarg^,, 4. Ayak sargısı, 5-6-7. Değişik sargı bezleri, 8. Yara, 9. Sarg, bezinin sarılması, 10. Hamut, 11. Kı-ık bacak, 12. Süyek, 1-13. Kırıklarda ilkyardım, 14-17. Kanamaların bağlanıp sıkılması, 18-23. Bir yabalının taşınması, 24-27. Yapay solunum, 28-23. Buz kırılmasında ilkyardım, 34-38. Deniz kazasında ilkyardım.
bir hekime ulaştırılmalı, turnike, dokulara zarar vermemesi için yarım saatte bir gevşetilerek tekrar sıkılmalıdır. Solunum Durması: Boğulma ve kaza sonucu solunum dur-
muşsa zaman yitirmeden yapay solunum yapılmalıdır. Yapay solunumda hastanın ağızdan boğaza uzanan havayolu açık tutulur. Bunun için hasta sırtüstü yatırılıp baş ge-
riye itilir. Dilin arkaya kayması önlenip ağız temizlenir. Bir elle burun delikleri kapatılır, öbürüyle de cğız açılır. Ağızdan ağıza solunum uygulanarak hastaya soluk verilir. Ayrıca hastanın göğüs kafesi elle sıkıştırılıp gevşetilerek doğan basınç farkıyla da havanın akciğerlere girmesi sağlanabilir. Kalp Durması: Solunum durunca kalp, kalp durunca solunum da durur. Kalp hastalığı da durma nedeni olabilir. Kalp masajla çalıştırılabilir. Masaj için hasta sırtüstü yatırılır, bacakları bir destekle dik tutulur. Kanla dolan kalp, çalışmak için uyarılmış olur. Çalışmazsa göğüs kemiğinin aşağı bölümüne eller açık tutularak üç kez vurulur. Kalp yine çalışmazsa el ayaları ile göğüs kemiğinin alt bölümü üzerine basınç yapılır. Bu cabalar doktor gelinceye dek sürdürülür. Kalp masajı yöntemi uzman kişiler denetiminde uygulanmalıdır. Zehirli Maddelerin İçilmesi: Hastaya bol su ya da süt içirilerek alınan maddelerin yoğunluğu azaltılır. Tıbbi yardım gecikirse kusturmaya çalışılır. Petrol türevi bir madde alınmışsa kusturmamak gerekir. Vanıklar: Yanan giysiler hemen çıkarılmalı ve derinin yanmış kısmı, soğuk suyla serinletilmeli, acı di-ninceye dek serinletme işlemi sürdürülmelidir. Yanan ver kuru ve temiz bir bezle sarılmalı. Sarma işlemi yanığı kaplayacak kadar geniş tutulmalı, sargının kaymamasına özen gösterilmelidir. Deriye yapışan şeyler varsa çıkarılmamalı, kabarcıklar oluşmuşsa sargı sıkılmamalı-dır. Tehlikeli yanıklarda hastaya içecek hiçbir şey vermemelidir. Yanıklar sürtünme ve asit benzeri kimyasal maddeler sonucu olmuşsa yanan yer su altında tutularak kimyasal maddeden arıtılmalı, lekelenen giysiler hemen çıkarılmalıdır. Hekimin görmesi gereken durumlur-da merhem ve benzeri şeyler sürülmemelidir. Kırıklar: Ağrı, şişme ve çarpıklık varsa kemikte kırık düşünülmelidir. İlk olarak hastanın kıpırdamaması sağlanmalı ve kırılan bölüm hareketsiz tutulmalıdır. Böy-lece acı azalır ve kemik uçlarının deriyi delerek sinirleri, kan damarlarını ve önemli organları incitmesi önlenir. Belkemiği kırılmalarında, hasta olduğu yerde yatar durumda

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir