İNSANLIK TARİHÎ NE ZAMAN BAŞLADI

İNSANLIK TARİHÎ NE ZAMAN BAŞLADI?

insanlık tarihi

insanlık tarihi

ilk insan Hz. Âdem’den bu yana ne kadar zaman geçmiştir? Ve bu hususta ileri sürülen yüz binler yıllık tarihler, ne derece doğrudur? Bugünkü kabule göre, dünya 5 milyar yıl önce sıcak ve yoğun bir gaz kümesi idi. 4 milyar yıl önce ise, koyu bir ateş topu hâlinde bulunuyordu. Hayat ise, tek hücrelilerin ortaya çıktığı 1 milyar yıl öncesine dayanıyor. Bu tahmin, çağlar boyunca zamanın hep aynı aktığı ve sabit kaldığı düşünülerek yapılıyor. Halbuki zamanın değişken bir boyut olduğu ve onun, atomda, ışınlarda, olaylann başında ve sonunda farklı bir seyir takip ettiği anlaşıldı. Bu durum, bir ırmağın yeryüzü şartlarına göre aynı hızlarda seyretmemesine benziyordu. Zaman, ilk çağlarda olduğu gibi genişleme gösterip durgun akabildiği gibi, asnmızdaki şekliyle de daha hızlı bir seyir takip edebiliyor, ilk çağlardaki iri hayvan ve bitkilerin, şimdikilere oranla on kat daha fazla yaşadıklanna bakılacak olursa, o çağlarda zamanın on kat daha yavaş aktığı söylenebilir. Bu durumda yaş hesaplamalannı, şimdiki zaman akışına göre yaklaşık (1/10) onda bir ölçüsünde küçültmek mantıklı olur. Buna göre Güneş Sisteminin 4 milyar değil 400 milyon, hayat başlangıcının 1 milyar yıl değil 100 milyon yıl önce ortaya çıktığı ve 100 bin yıl olduğu farzedilen insanlık tarihinin 10 bin yıl olduğu sonucu ortaya çıkar. Cisimler hızlandığında ve ışık hızına yaklaştığında, mutlak sandığımız değerlerin bir bir değiştiğini gözleriz. Meselâ ışık hızına çok yaklaşan birinin zamandaki seyri, bize göre 14 defa daha yavaştır. Yâni o kişi 1 yıl yaşadığında, biz 14 yaş almış oluruz. Bu hızda seyreden birinin sadece zamanı değil, boyu da değişikliğe uğrayarak yanya iner. Ağırlığı ise üç misli artar. Diğer bir ifadeyle, ağırlığı 70 kg’dan 210 kg’a yükselen o kişinin elindeki metre yan yanya kısalmış, kolundaki saat ise yerdeki bir insana göre 14 defa daha yavaşlamıştır. O kişinin böyle bir saatle Cisimler hızlandığında ve ışık hızına yaklaştığında, mutlak sandığımız değerlerin bir bir değiştiğini gözleriz. Meselâ ışık hızına çok yaklaşan birinin zamandaki seyri, bize göre 14 defa daha yavaştır. kâinatın geçmişini ve insanlığın tarihini ölçmesi hâlinde ulaştığı sonuçlar doğru olabilir mi? Aynı şekilde yerdeki biri de, enerji dünyasını normal saat ve cetvelle ölçmeye teşebbüs ederse başan elde edebilir mi? Maddî âlemin çapını, kütle hesabını ve zamanını bu ölçülerle incelersek doğru sonuçlara ulaşamayız. Aynı hesaplamayı, enerji dünyasında yaşayan eneıji-varlık cinlerden biri yapmaya kalkışsa, enerjinin ölçüleriyle maddî dünyayı ölçmeye çalışsa, doğru sonuçlar elde edemeyecektir. Radyoaktif elementler, “yan ömür” denen sırlı bir olayla, belli bir zaman sonra, esrannı bilmediğimiz bir şekilde enerji denen mahiyete çevrilir. Meselâ 1 kg. Uranyum, 1620 sene sonra yanm kiloya iner. Bu süre Uranyumun yan ömrüdür. Maddenin bir şekli ve boyutu varken onun hamuru ve aslı olan enerjinin, boyutsuz ve zamansız dünyasının sırlanna henüz vâkıf değiliz. Bildiğimiz bir şey, enerjinin ışık hızında olduğu ve maddeden tamamen farklı özellikler sergilediğidir. Radyoaktif elementlerin belli bir zaman sonra yanya inmesi, canlıların özellikle yakın geçmişleri ile ilgili ipuçlan vermektedir. Ne var ki, biz, hesaplamalan hep madde konusuyla ele alıyoruz. Bu hesabı enerjinin ölçülerine göre yaparsak: Yâni neredeyse ışık hızı dediğimiz ışık hızının %99 küsuru ile ele alırsak (Elektron gibi birçok atomaltı ve kozmik parçacıklar bu hızda seyrederler. Tabii ki bu hızda parçacık değil ışın halindedirler), hesaplanmız-da düzeltme yapmak zorunda kalır ve kâinatın yaşının 16-20 milyar yıl değil, bunun on dörtte biri olduğu sonucuyla karşılaşmz. Dünyanın yaşı ise 4 milyar yıl yerine 300 milyon yıl bulunur. 100 bin yıl önce ortaya çıktığına inandığımız insanlık tarihi ise, âniden 7000 yıla iniverir. Bu anlatılanlan destekleyen meselenin bir başka yönü de, ivmeli bir artış gösteren dünyanın şu andaki nüfus miktandır. Eğer insanlık tarihinin 15 bin yıldan bu yana devam ettiği ve bu tarih boyunca ortalama ömrün hep 70 yıl olduğu kabul edilirse, dünya nüfusu yapılan hesaplamalara göre şimdi 1 trilyon civannda olmalıydı. Şu andaki teorik anlayışa göre yüz binler yıl olduğu ileri sürülen insanlık tarihinin 15 bin yıldan daha kısa olması gerekiyor. Bu da kâfi Dünya nüfusuna tesir eden veba gibi salgınlar ve savaşlarda ölenlerin ancak nüfusun yüzde bir-buçuğuna tekabül ettiği kabul ediliyor. Sadece nüfus artış hızı bile insanlığın ömrünün 10 bin yılı geçemeyeceğini gösteriyor. 305 gelmemekte, atalarımızın ilk zamanlar 600-1000 yıl gibi daha uzun ömürlü olduklannı kabul etmek durumundayız. 100 sene sonra dünya nüfusunun ne kadar olacağını tahmin edebileceğimiz-gibi, aynı tahmini geriye doğru gittiğimizde, Hz. Isa döneminde dünya nüfusunun 250 milyon kadar olduğu hesaplanıyor (Miller, C.Tyler. “Living In the Envi-ronment” Kaliforniya A.B.D. 1975). Dünya nüfusuna tesir eden veba gibi salgınlar ve savaşlarda ölenlerin ancak nüfusun yüzde birbuçuğuna tekabül ettiği kabul ediliyor. Bu durumda insanlığın ömrünün yüz binler yıl olduğu iddiası da geçerliliğini kaybediyor. Sadece nüfus artış hızı bile insanlığın ömrünün 10 bin yılı geçemeyeceğini gösteriyor. Bugünkü tarih hesaplamalannda kullanılan metot, termodinamik soğuma gibi kaba bir metottur. Radyoaktif yanlanmaya dayanan hesaplama metodu ise, uzak zamanlar için doğru sonuçlar vermemektedir. Bu durumda en güvenilir ve doğru kaynak, Kur’an ve Hadislerin haberleri olmalıdır. Zaten ilmin doğru sonuçları ile Kur’an’a ait gerçekler birbiriyle her zaman mutabık kalmış, birbirini nak-zetmemiştir… Çünkü kâinat ve Kur’an, Allah’ın iki ayrı kitabıdır. Yeter ki her iki kitabı da doğru anlayalım ve yorumlamayı bilelim. Bazan görülen yanlışlıklar, yorumlayanların kifayetsizliğinden ileri gelmektedir. Peygamberimiz “Ben insanlığın ikindi vaktinde geldim.” buyuruyor. Diğer bir hadisinde ise “Benim ümmetimin ömrü 1500 seneyi pek geçmeyecek.” buyurmuş. Günün dörtte ya da beşte biri olan ikindiden akşama kadar ki vakti 1500 yıl kabul ettiğimizde, insanlığın ömrünün 6000-7500 yıl arasında olduğu ortaya çıkar. Diğer bir meşhur hadis rivayetinde ise bu açıkça ortaya konmuştur: “Âdem’den kıyamete kadar insanlığın ömrü yedi bin senedir.” Görüldüğü gibi bu üç hadis birbirini teyit etmekte ve tamamlamaktadır. Muhbir- i Sadık olan Peygamberimizin (s.a.v.) âhirzamanla ilgili verdiği haberler bir bir çıkmaktadır. {Geniş bilgi için Bak. Bediüzza-man Said Nursî: Barla Lahikası, Sf: 324-326 Enuar Neşriyat) Peygamberimiz “Ben insanlığın ikindi vaktinde geldim.” buyuruyor. Diğer bir hadisinde ise “Benim ümmetimin ömrü 1500 seneyi pek geçmeyecek.” buyurmuş.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*