Mezopotamya alüvyon ovası boyunca uzanan toprakların üzerindeki Irak, genç bir devlettir. Osmanlı împaratorluğu’nun Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra dağılmasıyla ayrılan topraklarda, 1932’de bağımsızlığına kavuştu. 1958’de krallığın kaldırılmasından sonra ülke, Baas Arap Sosyalist Partisi’nin yönetiminde aktif ve acımasız bir ekonomik modernleşme sürecine girdi. 1991’de Birleşmiş Milletler tarafından dayatılan ve Körfez Sava-şı’na son veren ateşkes, Irak’ı sonuçlan çok ağır biçimde hissedilen uluslararası bir vesayet altına aldı.
FİZİKÎ COĞRAFYA
Irak topraklan üç büyük doğal parçadan oluşur; Dicle ve Fırat nehirleriyle sulanan Mezopotamya, kuzeybatıda Kürdistan dağlarıyla, güneyde ve batıda ise çöl halindeki platolarla sınırlanır.
Yeryüzü şekilleri
Irak topraklarında iki yapısal alan çakışmaktadır. Kalker kayalarla kaplı olan Arap yarımadası kalkanı, Zagros Sıradağları’nın kıvrımlı bütününe gömülür. Tepeler ve ovalarla şekillenen eteklerin gerisinde yükselen bu dağlar, Irak Kürdistanı’m oluşturur (80 000 km2). Çoğu zirvesi 2 000 m’yi aşan ve en yüksek noktası
3 607 m’yi bulan bu kütlenin üzerinde, kırıklardaki vadilerden, dar ekilebilir alanlardan ve çok güç ulaşılabilir odaklardan oluşan yalçın ve karmakarışık bir şekillenme görülür. Kürt nüfus uzun süre bu bölgede kapalı bir ekonomi içerisinde yaşamıştır. Zagroslar’ın tam kıyısında bulunan, toprakları verimli ve sulanabilir Musul ve Kerkük ovaları ve tepeleri, tanma elverişli alanları oluşturur.
Mezopotamya ise yüzölçümü 94 000 km2’yi bulan, Dicle ve Fırat nehirlerinin akışıyla biçimlenmiş, yüksekliği 65 m’yi geçmeyen bir alüvyon ovasıdır. Çölün ortasında akan bu iki büyük nehir, verimli toprakların Körfez bölgesine kadar devam etmesini sağlar. Dicle ve Fırat, Basra Körfezi’ne dökülmeden 204 km önce birbirleriyle birleşir ve Şattülarab’ı oluşturur.
Ülke topraklarının en büyük bölümü, pek hafif kıvrımlı, çöl ve step özellikli platolardan meydana gelir (260 000 km2). Güneybatıda, Fırat vadisinden Suudî Arabistan’a kadar Hamad platolan uzanır. Batıda, Bağdat’ın öteki tarafında ise Dicle ve Fırat’ın arasındaki topraklar, alçak El Cezire yöresini oluşturur.
Hükümet ve yönetim Anayasa: 1970 temmuzunda ilan edilerek 1973 temmuzunda öı ölçüde değiştirilen anayasa, devleti üniter yapıda bir cumhuriyet rejimi de tek partili olarak tarif eder.
Kurumlar: Baas Partisi’nin uzantısı olan ve cumhurbaşkanı tarafından yönetilen Devrim Komuta Konseyi (9 üye) ve sınırlı yetkili bir millet meclisi (250 üye).
Ekonomi GSMH: 26,3 milyar dolar [1996]
Kişi başına GSMH: 1 286 dolar [1996]
İthalat: 1 834 milyon dolar [1990] ihracat: 10 353 milyon dolar [1990]
Eğitim ve sağlık Okuryazarlık oram: yetişkin nüfusun % 58’i [1995]
Ortalama ömür: kadın 63, erkek 60 [1996]
Çocuk ölüm oranı: % 12,2 [1991]
İklim
Akdeniz tipi olarak nitelenebilecek olan iklim, enlem nin ve kıtanın etkisini taşır. Nispeten soğuk olan kış mevsi: deniz üzerinde meydana gelen basınç değişikliklerinin gö ği yağmurların yağdığı dönemdir.
Dağlardaki yağışın alt sınırı yıllık 400 mm olup kışla: ve nemli geçer. Yükseklikle birlikte artan yağışlar yer ye mm’yi geçer ve 1 800 m’nin üzerinde kar olarak düşer. I. ve sonbahar hemen hemen hiç görülmez. Mezopotam> ve El Cezire çanağı yıllık yağış ortalamaları 100 – 200 n sında olan, kurak bölgelerdir. Bağdat’ta yaz mevsimi il kadar süren (aralıktan şubata), serin, zaman zaman don len ve nispeten nemli olan kış mevsimi arasında, bir ha vardır.
Akarsular
Başka ülkelerden çıkıp Irak’a gelen Dicle ve Fırat r esas olarak komşu iki ülkenin topraklarına düşen yağ: beslenir. (%70 Türkiye, % 7 İran) . Mezopotamya akıttıkları suyun toplamı yılda 74 milyar m3 dolaylarını bunun üçte ikisi Dicle ve kollarından gelir. Taşıdıkla yağmurlara ve karlara bağlı olduğu, yani yüksek Anadı lalarındaki karların erimesiyle ve soğuk mevsimde niz’den gelen yağmurlarla beslendiği için, İraklılar yi önemli ölçüde değişen bir debi düzensizliğini hesaba zorundadır.
IRAK
IRAK CUMHURİYETİ
el-Cumhuriyet-ül Irakiye Uluslararası kod: ÎRQ Yüzölçümü: 435 052 km2 Nüfus: 22 000 000 [1997]
Nüfus yoğunluğu: 50,5 kişi/km2 Başkent: Bağdat (3 800 000 nü£.) [1993]
Resmî dil: Arapça
Din: İslam (resmî din); % 95,5 Müslüman, (Şiî % 61,5,
Sünnî % 34), % 3,7 Hıristiyan [1990]
Millî bayramlar: 14 Temmuz (1958’de cumhuriyetin ilanının yıldönümü) ve 17 Temmuz (1968’de iktidarın Baas Partisi tarafın ele geçirilmesinin yıldönümü)
Ulusal Para birimi: Irak dinarı (IQD)
[1 dinar = 5 riyal]
Irak, Akdeniz çanağıyla Uzakdoğu’nun buluştuğu noktada ve tarihin en eski uygarlıklarının gelişmesine tanık olmuş topraklar üzerinde kurulmuş, genç bir devlettir. Günümüzde Irak, iki büyük kozu olan akarsuları ve petrolü üzerinde temellenen ve birçok başarısız silahlı girişimle gerçekleştirmeye çalıştığı dev siyasî ve ekonomik tutkular beslemektedir. Ne var ki ülkeyi bir ulus-devlet olarak niteleyen anayasa, önemli etnik (Kürt) ve dinî (Şiî) azınlıkların umut ve beklentileriyle çelişki halindedir.
Dicle Vadisi. Geniş Mezopotamya ovasını sulayan bu besleyici nehir, ülkenin öbür atardaman olan Fırat’a kıyasla daha yüksek bir debiye sahiptir.
t ülkenin tam ortasında, Dicle üzerindedir. Bu başkentin önemi, İslâmî bir kültür merkezi olarak Abbasî dönemine kadar gitmektedir.
İÇİNDEKİLER
FİZİKÎ COĞRAFYA BEŞERÎ VE İKTİSADÎ COĞRAFYA TARİH
DEVLET VE KURUMLAR TOPLUM VE KÜLTÜREL HAYAT
JERÎ VE İKTİSADÎ COĞRAFYA
_ „-.:zla artan bir ülke olan Irak, çeyrek yüzyıldan daha kıra içerisinde büyük projeleri gerçekleştirmek suretiyle . .t derin bir değişimden geçirmek için, muazzam petrol .5- yararlanmayı bilmiştir. Ama sanayileşme ve şehirleş-=naştırıcı bir gelişme göstermekle birlikte tarım sorunu durmakta ve Irak da diğer birçok Arap ülkesi gibi, gı-.ian dışarıya bağımlı olmanın acılarını çekmektedir.
İS
r_r demografik değişimden geçen bir ülke olan Irak, yük-^;ğam oranının (%o 46) muhafaza edilmesinin ve ölüm -_iakı küçük bir gerilemenin (%a 7) sonucu olarak çok hız-r-s artışına (% 3,9) sahne olmaktadır. Nüfusun artışı ger-etkileyicidir: 1957’de 6,2 milyon iken 1965’te 8 milyo-‘ de 12 milyona ve 1992’de 18,8 milyona çıkmıştır. Irak’ın :_n 2025 yılında 48 milyon kişi olacağı ve artış hızının da şrr.eyeceği tahmin edilmektedir.
bir nüfus olan Irak halkı (halkın % 45’i 15 yaşın altmda-; rspraklanna çok eşitsiz bir biçimde dağılmıştır. Çoğunluk Mezopotamya ovası, dağlar ve özellikle de eteklerinin oluş-. _çte biri üzerinde yoğunlaşmaktadır. Son otuz yıl içerisin-bir kırsal göç yaşanmış olup bu hareket günümüzde Irak-■_zde 7O’iniri şehirlere yerleşmesiyle sonuçlanmıştır.
ırji ve yeraltı kaynaklan
Ortadoğu’nun eski bir petrol ülkesi olup, son derece rezervlere (13,6 milyar ton) sahiptir. «Siyah altımın Kermesinde keşfi, 1927 yılma kadar çıkar. Bu petrolün çıkartır hayli güç olduğu için yıllık üretim 1947 yılma kadar or-5-4 milyon ton seviyesinde kaldı. Asıl büyük atılım, ‘.”Harın hızlı gelişmesi sırasında yaşandı. 1951’de millîleş-«mden sonra Iran petrolünü boykot eden uluslararası kumar. Irak’ın üretimini teşvike giriştiler ve çıkartılan miktar ;a zamanda yılda 40 milyon tonu aştı. 1960’ta ülkenin ku-:eki petrol alanlarının (Kerkük, Ayn Zala) genişletilmesi ve Mezopotamya’da, Körfez yakınlarında yeni yataklann bu-s: ^Kumayla, Zübeyr), hızla büyüyen dünya pazarında yıl-milyon ton düzeyinde bir satışa ulaşılmasını sağladı.
O andan itibaren de petrol ülke ekonomisinde temel, ama görünüşe göre tutarsız bir rol oynamaya başladı. Petrol, kalkınma çabasının üzerine oturtulduğu somut temeli oluşturdu. Kendi ulusal şirketi olan Iraq National Oil Company’yi (INOC) kuran Irak hükümeti, Iraq Petroleum Company (İPC) şirketi ile şiddetli bir çatışmaya girdi. 1972’den itibaren gündeme gelen hidrokarbürlerin millileştirilmesi konusu, 1975’te gerçekleşti. Sürekli desteklenen üretim 1979’da yılda 170 milyon tona kadar çıktı, ama bu tarihten beri çok önemli iniş ve çıkışlar göstermektedir. Bu durum, Irak’m taraf olarak ortaya çıktığı bölgesel çatışmalara sıkı sıkıya bağlıdır.
Sanayi
Petrol gelirlerinin göz kamaştırıcı bir biçimde artışı (1970’te 520 milyon dolar iken 1980’de 26 milyar ve 1981 – 1986 arasında ortalama 11 milyar dolar) devlete hidrokarbürleri daha da değerlendirecek olan sanayi alanlarına cesaretle girme ve petrokimya tesisleri kurma imkânlarını verdi. Brüt 16 milyon ton kapasiteli rafineri tesisleri, üretim bölgeleriyle büyük şehirlerde bulunan sekiz önemli tesise dağılmış durumdadır (1991’deki Körfez Sava-şı’ndan sonra ve Birleşmiş Milletler ambargosu nedeniyle bu tesisler yalnız iç tüketimin ihtiyacı kadar işletilmektedir). Petrolün yanı sıra elde edilen ve eskiden yüzde 80’i yakılan doğal gaz, günümüzde petrokimya sanayiinin temel enerjisini sağlamaktadır.
ENERJİ VE YERALTI
KAYNAKLARI
(1993)
doğalgaz 3,20 milyar m3
elektrik 29; 1 milyar kWsa
petrol 22 300 0001
Şiîler sayıca Sünnîlerden çoktur ve esas itibariyle Mezopotamya ovasına yerleşmişlerdir. Kutsal yerleri arasında Necef ve Kerbela sayılabilir.
Bir bostan dolabı. Romalılar tarafından geliştirilmiş tamamen el yapımı bu sulama sistemi, bir hayli iş görmektedir.
TARIM
(1993)
Ürünler ve üretim
(milyon ton)
arpa 1,56
buğday 1,18
hurma 0,55
mısır 0,31
narenciye 0,27
patates 0,23
pirinç 0,20
şekerkamışı 0,06
Hayvancılık
(milyon baş)
büyükbaş 1,55
eşek 0,36
keçi 1,65
Bu kompleksler, Basra (etilen), Zübeyr ve Hasip (üre, kimyevî gübreler) gibi ülkenin güneyindeki yörelerde kurulmuştur.
Çok değişik alanlardaki gereçlerin hızla çeşitlenmesi büyük bir çimento ve yapı malzemeleri talebi yaratmış olduğundan, ulusal üretim bu talebi karşılamak için yeterli bir düzeye yükseltildi. Bu gelişmeye paralel olarak, ama çok daha yaygın bir şekilde, tarım ve gıda, tekstil, elektrikli ev eşyalan gibi bazı yeni sanayi sektörleri hızla çoğaldı. 1970’li yıllann Irak’ı, çok geniş bir şantiye alanıyla kıyaslana-bilirdi. Bu çabalar İran’la savaş yıllan boyunca da kesintisiz sürüp gitti. Ama Körfez Savaşı’dan beri önemli ölçüde kesintiye uğradı.
Tarım sorunundaki veriler
Yakın zamana kadar, akarsulardan mükemmel bir şekilde fay-dalanıldığı söylenemez. Eskiden kalan düzenlemelerin en önemlisi olan Dicle ile Fırat’ı birbirlerine en yakın oldukları Bağdat yöresinde bağlayan kanallar, günün siyasî durumuna göre az veya çok bakım gören, doğal ve gerçek bir çözüm yolu oluşturuyorlardı. XX. yy’m ilk yarısında daha büyük düzenlemelere girişildi. Sulama kanallarını beslemek için derivasyon barajları inşa edildi. Ama sonuçta tarımsal imkânların yaygınlaştırılması, suyu yükseğe çıkaran mekanizmalar, bostan dolapları, motorlu pompalar gibi bireysel çözümlere başvurularak gerçekleştirilebildi. İkinci Dünya Savaşı’ndan hemen sonra düzen çağdaşlaştı ve İraklılar vadiyi sel baskınlarından koruma yollarını aradılar. Ra-madi barajından itibaren Fırat’ın fazla suları Habbaniye doğal çöküntü alanına yönlendirildi; Dicle’nin fazla suları ise Samarra Barajı sayesinde Sersar (Tartar) çöküntü alanına doğru akıtıldı. XX. yy’m ikinci yarısı boyunca ekilebilir toprakların kullanımı hızlı bir şekilde arttı ve gerçekten ekilen toprakların alanı 380 000 hektar iken 3 milyon hektarın üzerine çıktı. Son sel felaketi 1954’te yaşandı. Bundan sonra çabalar sulama imkânlarının yıl içerisindeki düzensizliğini gidermeye yöneltildi. Elverişli dağlık bölgelerde su tutma barajları inşa edildi. Toplam altı barajlık bir sistem ile 40 milyar m3’lük bir su stoklama kapasitesi yaratılmaya girişildi (bunlardan üç tanesi Körfez Savaşı’ndan hemen sonra bitmek üzereydi). Aynı amaçla gerçekleştirilen Sersar (Tartar)-Fırat kanalı, Sersar (Tartar) Gölü’nde biriken suları (85 milyar m3) tekrar kullanmaya ve böylelikle Suriye ve Türkiye’deki sulamalar sebebiyle debisi hayli azalan Fırat’ı takviye etmeye yaramaktadır.
Topraklardaki tuz düzeyinin yükselmesi çok ciddî bir sorun olarak belirmekte ve ülkenin tarımsal gelişmesine ciddî bir engel teşkil etmektedir. Sorun kısmen doğal koşullardan kaynaklanmaktadır: Dicle’nin ve Fırat’ın suları bol miktarda erimiş tuz içermekte olup doğal durumlarıyla kullanılmaktadır. Nehirlere verilen tuzlu suları doğrudan denize akıtmak için Bağdat’tan Körfez’e kadar uzanan bir kanal inşa edilmiştir. Yapımı 1992 yılında tamamlanan, 565 km uzunluğundaki bu «üçüncü nehir», gerçekleştirdiği tuzdan arındırma işlevi sayesinde 1,5 milyon hektar dolaylarında ekili arazinin kazanılmasını sağlamıştır.
Nadasa bırakılan topraklar sayılmazsa, ekili alanların yüzölçümü yaklaşık 2,5 milyon hektar (1976-1979 ortalaması), yani ekilebilir alanların toplamının yüzde 20’si dolaylarındadır. Tarım alanlarının yüzde 84’ünde tahıl ekilmektedir. Pirinç üretimi pek azdır. Buğday ve arpadaki verimlilik ise, sulamaya rağmen çok düşük bir seviyededir (0,7-1 t/ha). Tuzluluk şartlarına daha dayanıklı olan arpa genellikle Aşağı Mezopotamya’da ekilmektedir. Sanayi bitkileri ise (pamuk, tütün, susam, şekerkamışı, ayçiçeği) ekilebilir alanların pek sınırlı bir kesimini, ancak yüzde 2,5’ini işgal etmektedir. Ama özellikle şehirlerin çevresinde yaygın bir biçimde sebzecilik görülmektedir. Mezopotamya vadisi günümüzde büyük ve önemli bir gıda ürünleri (tahıllar, yağ bitkileri, et, süt ürünleri, vb.) alıcısı haline gelmiştir. Körfez bunalımından hemen önce Irak temel gıda maddelerinin yüzde 70’inden fazlasını dışarıdan alır hale gelmişti ki Batıkların ambargosunu etkili ve başarılı kılan da bu bağımlılık durumudur.
Şehirler
Irak’m şehirleşmesi, petrol sayesinde gerçekleşmiştir. Şehirli nüfusun genel nüfusa oram 1960’ta yüzde 40 iken 1970’te yüzde 50’yi ve 1991’de yüzde 70’i bulmuştur. Krallığın sona ermesinden bu yana şehirli nüfus tam beş kat, yani ortalama olarak yılda yüzde 5 oramnda artmıştır. Başkent Bağdat, şehirler arasındaki sıralamada da başta gelir. Yaklaşık 4 milyonluk nüfusuyla ülkenin toplam şehirli nüfusunun dörtte birini barındırmaktadır. Güneyin büyük şehri Basra (650 000), hidrokarbürlere bağlı olan etkinliklerle yaşamaktadır. Musul (571 000) ve Kerkük (500 000) Kürt şehirleridir. Kerbela ve Necef ise Şiîliğin kutsal merkezleridir.
fos*
Taşımacılık ve ulaşım
Ulaşım şebekesi yıllar boyu son derece yetersizdi. XX. y lannda Almanlann ticarî emellerim gerçekleştirmek üzeri (Berlin-Bağdat-Basra) projesinin temelim oluşturdu. Ne va itibariyle 1960 sonrasında gerçekleşen günümüzdeki demi bekesinin (Bağdat’ın Basra, Musul ve Erbil’le olan bağlantıla miği olan İstanbul-Bağdat hattının tamamlanması için 19 kadar beklemek gerekti. Ama günümüzdeki ticarî hareket e riyle karayolları üzerinden yapılmaktadır. Havayolu ulaşın gelişme göstermekte olup iki büyük havalimanı (Bağdat uluslararası hava ulaşımım sağlamaktadır. Musul, Kerkük de düzenli uçuşlar yapılmaktadır.
Körfez’e ancak dar bir pencereden açılan Irak, liman tesi
o dolaylarında toplamak zorunda kalmıştır. Dış saldırılara az korunabilen bu tesislerin büyük bir kısmı İran savaşı ağır hasara uğramıştır. Petrol akışım güvenceye almak içi topraklan üzerinden geçen iki boruhattı inşa edilmek sur hidrokarbürleri Akdeniz limanlarına sevk edilebilmiştir.
TARİH
Kürdistan dağlan, insanlık tarihinin, avcılık ve to ekonomisinden yerleşik tarım toplumuna geçişe sahi eski bölgelerinden biridir. MÖ VII. – VI. binyıllarda ins leri ve dağları terk ederek ovalara inmişlerdir. Günümi genç ulus-devlet, kimliğini ve tarihsel geçmişini Me; üzerinde şekillendirmek istemektedir.
Antikçağ uygarlıkları
İnsanoğullarmın ilk gelişlerini izleyen binyıllarda .’ gütlenmeden, sulama sistemleri sayesinde sağlanan a yararlı sonuçlarının alınabildiği bir şehir yerleşimine yetine geçiş süreci yaşanmıştır. Bu, şehir-devletler dö
Ortak bir dil ve yazının kullanımıyla ticarî ilişkile diği MÖ III. binyıl, Sümer medeniyetinin izlerini t. Güneyden gelen Sami kökenli göçebe bir halk olaı başkenti Babil olan yeni bir imparatorluk kurdular; b en tanınmış kralı Hammurabi’dir (1793-1750). Dah zeyliler geri gelerek başkenti Ninova olmak üzere } yetini kurdular. Bu medeniyet de en yüksek dönemi pal (669-627) döneminde yaşadı. Babil ise II. Nal (605-562) döneminde yeniden hâkimiyet sağladı. ı torluğu hızlı bir çöküş sürecine girdi ve Mezopotar nışlar İmparatorluğu’nun geniş topraklarına katıldı.
Abbasî İmparatorluğu’nun haşmeti
Mezopotamya’mn Araplar tarafından MS 637 yıl hedilmesi, ülkenin tarihinde bir dönüm noktası ol dan itibaren Bağdat, en parlak döneminde topraklar kelerine, Hindistan’a ve Orta Asya’ya kadar geni imparatorluğu’nun başkenti oldu. Bağdat medenî c ropolü haline geldi; Charlemagne ile aym dönemde ve Binbir Gece Masalları ile ölümsüzleşen Halife H bu medeniyetin sembolü oldu. Bu İslam imparator deniyetinin parlaklığıyla ve entelektüel zenginliği^ ti. Ülkenin diğer yöreleri de son derece üstün nitel ağı sayesinde bir bolluk dönemi yaşadı. Arap tarihi göklere çıkartılan bu «altın çağ» Moğol istilası ile n dat da 1258 yılında düştü ve harabeye döndü.
Bundan sonra Irak uzun süre Arap hâkimiyetiı zopotamya ovası, Osmanlı İmparatorluğu’nun d ceği bir daralma ve gerileme dönemine girdi. Ekile çerlerin sürüleri için otlaklar haline geldi. Hızlı bir sı da ekonomik gerilemeyi beraberinde getirdi.
IRAK
-n-anya mandası ve Haşimî Irak
1 -~ya Savaşı’ndan ve Osmanlı İmparatorluğu’nun da-_ – sonra, Sykes-Picot Andaşması (1916) uyarınca Irak -; – I r_tanya vesayeti uygulandı. San Remo antlaşmalarıyla : _\~jk Britanya, ülkeyi yönetmek üzere Milleder Ce-
– ‘ :;r- sanda kurma yetkisi aldı. Ülkenin sınırları manda
î^r-asında tespit edildi ve 1925 yılında da Musul vilaye-_ £ Basra’nın oluşturduğu ülkeye katıldı, böylelikle Irak _r : iîi. Haşimî ailesinden Emir Faysal tahta geçti. 1932 _ :: rsğımsızlık ilan edildi.
_ _ —snarşisi döneminde de Britanya etkisi altında kalan -, Sünnî aileler tarafından yönetildi. Belli bir ekonomik
– : is beraberinde getiren petrol köklü bir değişiklik süre-
atmış oldu. Toplumda bir ara kuşak (doktorlar, öğret-
– – _~endisler, memurlar, subaylar, aydınlar) fışkırıp yeşer-~z~ yandan aşiret reislerinin ve şehir oligarşisinin ağır •_:sal kesimde yaşayan kitlelerin büyük bir sefalete yu-
=-=a yol açtı. Mısır’da «özgür subayların» iktidarı ele ge-: 1952) Irak’ta derin yankılar uyandırdı. Genel hoşnut-rıısrek yükseldi ve siyasal bilinç keskinleşti. Muhalefet çevresinde bütünleşiyordu: siyasal hayatta demok-i_jra uyulması ve Batık güçlerle işbirliğinin milliyetçi bir _ . Ordu monarşiyi 1958’de devirdi.
■ak Cumhuriyeti ve Baas rejimi
;_:d!ıuriyetçi rejimin güçlü adamı General Kasım, top-. r siyasî sorunları çözümlemekte başarısız oldu. 1963’te _ – r_r hükümet darbesi, Baas Partisi’nin Irak kanadının ikti-:jnesıni sağladı. 1968’den itibaren de Saddam Hüseyin’in . ; .liginin damgasını vurduğu bu parti, ülkenin biricik yö-
– haline geldi. Bu tarihten itibaren Irak çok köklü bir de-
– i iönüşüm sürecine girdi. Petrol kaynaklarım tamamen ..:k kendi denetimi altına alan Baas Partisi, çağdaş ve -; bir ekonominin temellerim attı. Nasır’ın ölümünden ‘ izzza Irak, panarabizm akımımn en önemli savunucusu
. reli. Baas Partisi’nin Iraklı ve Suriyeli iki kanadımn birbir-: : düşmanca çekişmeleri yüzünden Bağdat’ın Suriye’yle _ : r. .ter zaman sürtüşmeli oldu. Ayrıca Irak, İsrail’in en karar-olarak da sivrildi. Bir Körfez kıyısı devleti iken bölge-
– i – •. bir güç olmaya özenen Irak, İran’la olan çatışmasından
– .-33} güçlenmiş olarak çıktı. Ne var ki Körfez bunalımı ve
.990-1991), şimdilerde Arap dünyasının ortasında çok so-_ı bir şekilde yaşayan bir ülkenin bölgesel tutkularına, ge-•••_< bile olsa, bir son nokta koymuş bulunmaktadır.
DEVLET VE KURUMLAR
– ~ ısmmuzunda ilan edilen Anayasa, defalarca değiştirildi. Irak -v. _^yeti kendisini bir halk demokrasisi olarak tanımlamaktadır.
rzgürlüğü tanınmış olmakla birlikte, devlet dini İslamiyettir. politikası sosyalizm üzerine temeUendirilmiştir. Uygula-üst yürütme organı, Devrim Komuta Konseyi’dir. Onun aynı zamanda cumhurbaşkanıdır. Ordunun denetimini de •r*;3n Baas Partisi’nin bu konsey üzerindeki etkisi mudaktır. ızsrz Hüseyin’in kişiliğinde temsil edilen hükümet, sadece birko-:’-L-von ve işletme aracı olarak görülmektedir. Vilayetlerin haşinlerin hareket alanları hayli sınırlıdır, çünkü yetki bütün ida-zann merkezileştiği Bağdat’ta bulunmaktadır. Bağdat ise fark-, : – hiçe sayan bir ulus-devlet yaratmak peşindedir.
KURT SORUNU
Komşularının birçoğu gibi Irak da Kürtlerin hak talepleriyle karşı karşıyadır. Bu güçlü topluluğa karşı Bağdat kimi zaman açılma girişimlerinde bulunmuş, kimi zaman ise eşi az görülür bir şiddet ve baskı uygulamıştır. 1970 yılında Kürtlerle merkezî yönetim arasında bir özerklik statüsü tanıyan bir uzlaşmaya gidildi. Bu statü Erbil, Duhuk ve Süley* maniye yönetim birimlerinde yürürlüğe girdi. Bireryürütme konseyi ve seçilmiş bir yasama organı bulunan bu üç özerk bölge, içişleriyle ilgili İdarî faaliyetlerde bulunmaya başladı. Bu bölgede Kürtçe, Arapçayla birlikte resmî dil oldu; ilk ve orta öğretimde, hatta yükseköğretimde de eğitim dili haline geldi. Bu azınlık on kadar gazete, bir radyo ve bir de televizyon kanalıyla belli bir kültürel hayata kavuştu. Ama Kürder bununla yetinmek istemediler; Kerkük’ün özerklik dışında tutulmasına tepki gösterdiler ve bu bölgelerdeki petrol yataklannın işletilmesinde de hak talep ettiler. Bunun üzerine Bağdat Kürtlere karşı şiddedi bir savaş açtı. Direnişlerini kırmak amacıyla Saddam Hüseyin 1975’te Cezayir’le ve Iran şahıyla antlaşmalar yaptı: Kürt isyanını bastırmak için İran’ın yardımı karşılığında Şattülarap sınırını tanıdı. Kültler Irak’ın 1980 sonrasında girdiği çatışmalardan yararlanarak avantajlar sağlamaya çalıştılarsa da bunda başarılı olamadılar. Her iki ateşkeste de asıl kaybeden onlar oldu. Îran-Irak Savaşanın hemen ardından Saddam Hüseyin İran’la işbirliği yaptıkları gerekçesiyle Kürtlerden intikam almak istedi . Merhametsiz bir baskı ve kıyım başladı; yüzlerce köy yakılıp yıkıldı ve kırsal kesimdeki nüfus sürgün edildi; pek çok Kürt için İran’a ve Türkiye’ye doğru kaçmak kaçınılmaz oldu. Hemen hemen aynı senaryo Körfez Savaşı’ndan sonra da sahneye kondu. 1 milyon kadar Kürt yeniden göçmen olup yollara döküldü. Baskının boyutlan, özellikle 19&8’de kimyevî silahlann kullanılması, büyük bir tepki duyan Batılı güçlerin, «İnsanî yardım» adına devreye girmelerine yol açtı.
TOPLUM VE KÜLTÜREL HAYAT
Etnik ve dinî çeşitlilik. Irak toplumu çok değişik unsurlardan oluşmuş, karışık bir toplumdur. Büyük çoğunluğu kuzeybatıdaki dağlık bölgelerde (Irak Kürdistam) oturan Kürtler, İraklıların yüzde 20’sini oluşturmaktadır. Arap halk Sami kökenli i-ken, Hint-Avrupalı olan Kürtler, Farsçaya yakın bir dil konuşmaktadır. Etnik ve kültürel özgünlüklerinin tanınması için mücadele etmektedirler.
Ülkede sayıca çok sınırlı olmakla birlikte başka bazı etnik gruplar da bulunmaktadır (Türkmenler, Ermeniler, Çerkezler). Ama çeşitlilik aym zamanda din alanında da söz konusudur. Arap nüfus Şiîler ve Sünnîler olarak, ama çok eşitsiz bir biçimde bölünmüştür. Sayıca çok daha fazla olan Şiîler Mezopotamya ovasının güneyinde bulunmaktadır. Bazı Kürt aşirederi de bu mezheptendir.
Ülkenin merkezinde daha kalabalık ve geneüikle şehirlerde yerleşmiş olan Sünnî nüfus, tartışılmaz bir siyasî ve toplumsal hâkimiyete sahiptir. Hıristiyan azınlıklar (Süryanî-Keldanîler, Süryanî Ortodokslar, Ermeniler) ülkenin kuzeyinde (Musul) ve büyük şehirlerde (Bağdat, Basra) oturmaktadır.
Eğitim. Irak rejimi de, diğer birçok Arap ülkesi gibi, eğitimi geliştirmek için hatırı sayılır bir çaba harcamıştır. İki önemli ilke benimsenmiştir: öğretimin her seviyede parasız olması (1974) ve ilköğretimin zorunlu olması (1978). Tamamen Arapça olarak yapılan yükseköğrenim için ek bir çaba harcanması gerekmiştir. Beş üniversiteden başka, savaş bilimleri fakültesi ve ulusal savunma fakültesi ile, askerî yükseköğrenim de mevcuttur.
Kültür varlığı. Kültür hayatı, genellikle eski geleneklerle bazen Arap, bazen Batı dünyasından gelen çağdaş etkiler arasındaki çe-kşkilerle şekillenmektedir. Geleneksel toplumdaki temel ayrılık, şehirlerle köyleri karşı karşıya getirmekteydi. Bedevî kültürü esas itibariyle sözlü iken, şehir kültürü yazılı ve dinî temeUiydi. Önceleri kısmen Suriye ve kısmen de Lübnan, daha sonraları Mısır kökenli Arap etkisi, kendilerim geniş bir biçimde hissettirmiştir. □
AYRICA BAKINIZ
• İB.MSLI Amerika
Birleşik Devletleri
– ts.ANşy Arap dili ve edebiyatı
• fe.ANsıl Araplar
■ KansD Asya
• [EânslI Babil
– ib.ansli Ingiltere
• 1b.ansii Iran
• İOnsO İslam
• [B.AKŞLI İsrail
• İB.ANŞLJ Körfez Savaşı
• 133Ü3 Mezopotamya
– İb.ansli Mısır
• IB.ANSÜ Ortadoğu
> İb.ansli Osmanlı imparatorluğu
– İB.ANSÜ petrol ve doğalgaz
• Imnsö Sovyeder Birliği
• 1B.ANSH Suriye
> tevsii Suudî Arabistan
• İB.ANSLİ Türkiye
Saddam Hüseyin. Taraftarlar,~~ pankartlarını taşıdığı Saddar ~ ülke özerinde hâkimiyetim t ^ss, e paylaşmadan, tek başına sürmektedir. 1991 ‘deki Ko^ez Savaşı ’ndan sonra Arap dunya&^oak-saygınlığı bir hayli zedelen mş olmakla birlikte, İrak önden merkez: ve totaliter siyasî sistemim sürdürmeyi başarmıştır.