IRIP

I R I P
İri yan, güçlü adam, ağzında cıgara, dalgın dalgın, kıyıya yürüdü.
Gün bitiyordu, ortabk sıpsıcacıktı. Kıyıdaki kumlukta, pantalon paçalarını
dizkapaklarına kadar sıvamış balıkçılar, ağ onarıyorlardı. İğler,
usta parmaklarda gidip geliyordu. Gergef işlercesine, kahverengi ağlar
onarılıyordu. Uzun ağlar, kıyı şeridi boyunca kumsala serilmiş, daha
küçükleri, iki direk arasına asılmıştı. Kimi ayakta, kimi onardığı ağın
üstüne çökmüş, abanmış, çalışıyordu.
İri yarı adam, yanlarından geçti. Çok dalgın olmıyanlara selâm verdi,
kolay gelsin, dedi. “Kimi zaman bir tek saniye koskoca bir günü kurtarır”
bir satır kalmıştı anısında. Yüzlerini iyice seçemediği bu adamlar,
duyduğu sonsuz can sıkıntısını, içini körelten bungunluğunu giderebilirdi
belki. Ama, dillerinden anlamamak korkusuyla yürüdü, gitti. Ağların
bittiği yerde, karaya çekilmiş bir sandalın başucunda, arkası dönük bir
adam gördü. Elindeki cileti, iskarmuzun yanından başlayıp sandalın
burnuna doğru sürtüyordu. Yabancının ayak seslerini duyunca yüzünü
döndü, iri yan adam, birden şaşırdı. Bu adamın gözleri görmüyordu.
Göz çukurlarında iki karanlık oyuk vardı. Çok çizgili alnı, bir bıçak
sırtı halinde yanaklarını ikiye bölen iki keskin çizgiyle bu yüz, bir
maskeyi hatırlatıyordu. Boynu kırış kırıştı. Deniz, gözleriyle birlikte
dilini de yutmuştu sanki.
Merhaba !…”
«,— Merhaba! Sen kimsin?”
“— Bir yabancı. Doktorun konuğu.”
Ha! Duydum.”
Elindeki cileti bıraktı, keskin ağızlı bir çakı aldı. Çakıyı, ustalıkla
sandalın küpeştesine sürtüyordu, iri yarı adam, merakla sordu:
“— Bunu neden yapıyorsun dostum?”
Balıkçı, kalın erkek sesiyle:
“— Göllerim görmüyor, dedi; Bivri şeyler sinirime dokunuyor. Her-şey bana göre yumuşak olmalı.

ŞAHAP SITKI

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*