İSRAİL, Yahudi inancına göre, Ya-hudiier’in atası Yakub’a tanrı tarafından verilen lâkap. Yakub ile güreşe tutuşan, ama onu yenemeyen tanrı, İbranice Tanrıyla savaşan anlamındaki İsrail adını ona verir. Bu nedenle Yahudiler israiloğulları ülkeleri de İsrail diye anılır.
i
r^ .
f&m-
t*#*#
»few-
M <
‘ vi
XIV. yy.’da Irak’ta yapılmış İsrafil’i gösteren bir minyatür (Washington Sanat Galerisi)
İSRAİL
neybatıda Mısır’la komşudur, batıda Akdeniz, güneyde Kızıldeniz’e açılan Akabe Körfezi’yle çevrilidir.
COĞRAFYA Yüzey Biçimleri: Ülke yüzey biçimleri bakımından üç bölgeye ayrılır. Batıda Akdeniz’e açılan kıyı bölgesi, Karmel Dağı’ndan Necef Çölü* ne dek ve kuzeyden güneye doğru genişleyerek uzanır. Bu bölge Karmel Dağı’nın dışında alçak ve kumluktur. ikinci bölge birkaç bütün halindeki engebeli orta bölümdür. Ülkenin en yüksek noktasının bulunduğu (Meyron Dağı, 1 208 m) kuzeydeki Gafile Dağları, Samiriye ve Yahudiye yaylaları bu bölgede yer alır. Yaylalar, Ürdün sınırları içinde olmasına karşın, İsrail tarafından işgal edilmiştir. Bölgenin orta ve güney kesiminde Necef çöl alanı uzanır. Kuzeyinde Beerşeba ve Nakab yaylalarının, batısında Ramon (1 035 m) ve Sagi (1 006 m) dağlarının bulunduğu bu alanın yüzölçümü 12 000 km2’yi aşar. Orta bölüm vadilerle bölünmüş dağ grupları görünümündedir. Bu vadilerin en önemlisi Akdeniz kıyısından Ürdün’e dek uzanan Esdralon Vadisr dir. Üçüncü ‘bölge Kuzeybatı Suri-
Ortadoğuda devlet. Kuzeyde Lübnan, kuzeydoğuda Suriye, doğu ve güneydoğuda Ürdün, güney ve gü-
2532
‘ 4 Vb
İsrail’in yüzey biçimlerinden çeşitli görünümler
ürdün-l srail sınırının bir bölümünü oluşturan Lut Gölü (solda) ve doğuda Bedevilerin yaşadığı dağlık araziden bir görünüm (sağda)
ye’den başlayıp Doğu Afrika ortalarına dek uzanan tektonik çöküntü alanının (Rift Vadisi) bir parçası olan Gor Çukuru’dur. Kuzeyden güneye doğru Golan Tepeleri, Tabe-riye Gölü ve Araba (Aravak) Vadisi bu bölgede yer alır. Necef’in batısı ve Golan Tepeleri 1967 Arap – İsrail Savaşı’ndan sonra ülke topraklarının bir parçası oldu. İsrail’in en büyük gölleri olan Lut (1 015 km2) ve Taberiye ile Ürdün sınırı boyunca uzanan Şeria İrmağı, deniz düzeyinin 396j m altında bulunan Gor Çukuru’ndadır. Suları çok tuzlu olan Lut Gölü Ürdün – İsrail sınırının bir bölümünü oluşturur.
İklim: Kıyı bölgelerinde Akdeniz iklimi, iç bölgelerdeyse kara iklimi e-gemendir. Sıcaklık farklarının çok yüksek olduğu ülkenin kıyı ovalarında kışlar yumuşak, yazlar sıcak geçer. Necef Çölü’nde sıcaklık ortalaması yazın 33°C, kışın 17°C’dir. İç bölgelerdeyse sıcaklık 32°C ile
— 12°C arasında değişir. İsrail, dar kıyı şeridi dışında, kurak bir ülkedir. Kuzeyde Akdeniz’den esen nemli rüzgârlar yılda 1 000 mm’ye
yakın yağış sağlarken, güneyde yıllık yağış ortalaması 250 mm’ye düşer. Necef Çölü’nde yıllık yağış toplamı yalnızca 35 mm’dir.
Bitki Örtüsü ve Yabanıl Hayvanlar:
Yağışların az, sulamanın yetersiz olduğu İsrail’de, yüzyıllardır yapılan tarım ve hayvancılık sonucu orman alanı kalmamıştır. Yüksek yerlerde küçük çalılık ve fundalık alanlara.
Resmi Adı Başkenti Yüzölçümü Nüfusu Kırsal Nüfus
Yıllık Nüfus Artış Hızı (%) Okur-yazarlık Oranı (15 + ) Dil .
Din
Etnik Gruplar Katıldığı Uluslararası Örgütler
Ekonomi
Parası
KBYUG
Dışalım
Dışsatım
2533
İSRAİL (İL)
; İsrail Devleti
■ Kudüs (457 700, 1986)
•20 770 km2
■ 4 512 000 (1988)
••% ■: -içi
•1.69 (1985)
• % 91,6 (1979)
•İbranice, Arapça, Yiddiş
•Musevi (% 83,5), Müslüman (% 12,9),
•Hıristiyan (% 2,3)
Yahudi, Arap
UNO, CCC, FAO, GATT, IAEA, IBRD, ICAO, IDA, IFC, ILO, IMF, IMO. ITU, UNESCO, UPU, WHO, WMO.
Shekel
4 300 dolar (1986)
11 S16 milyon dolar (1987)
8 475 milyon dolar (1987)
kıyı bölgelerinde Akdeniz bitkilerine (maki, palmiye) rastlanır. Buna karşılık meyve bahçelerindeki turunçgiller kıyı düzlüklerinin olağan bitki örtüsü görünümündedir. Bunun dışındaki alanlar bozkır ve çöl bitkileriyle kaplıdır. İsrail’de yeniden ağaçlandırma programı çerçevesinde milyonlarca iğne yapraklı ve kozalaklı ağaç dikilmesine karşın, henüz yeterli sonuç alınamadı. Ülkede en çok bulunan hayvan türleri memeliler (yaban kedisi, yaban domuzu, sırtlan, ceylan, dağ keçisi, tavşan, porsuk), sürüngenler ve kuşlardır. İsrail’in kuzeydoğu ucundaki Hula Gölü çevresinde birkaç doğal koruma alanı bulunur.
Nüfus: Ülke nüfusu gerek etnik, gerekse dinsel türdeşlikten yoksundur. XIX. yy’da başlayan göçler, İsrail devletinin kurulmasından sonra, çoğunluğunu Yahudiler’in oluşturduğu göçlerle süregitti. 1948 -1856 arasında Arap ve Müslüman ülkelerden yaklaşık 800 000 Yahudi ülkeye göçetti. Bugün kentlerde yoğunlaşmış Yahudi nüfus da kendi içinde yerli Yahudiler (Sabra), azgelişmiş Arap ve Müslüman ülkelerden göçetmiş Yahudiler (Sefarad) ve gelişmiş Batı ülkelerinden göç-
İSRAİL’DEN YAHUDİ GÖÇLERİ
Yıllar Miktar
1919 – 1948 452 158
1948 – 1979 1 674 676
1979 37 222
1980-1981 Ayrılanlar
gelenlerden
daha fazla
İSRAİL’E BAŞLICA
YAHUDİ GÖÇLERİ
Yıllar Miktar
1882 – 1914 55 000 – 70 000
1919 – 1932 126 349
1933 – 1939 215 232
1940 – 1943 26 524
1944 -1948 84 042
1848 – 1975 1 569 875
1976 17 092
1677 18 641
1978 26 394
1979 37 222
1980 20 428
1981 13 000
2534
etmiş Yahudiler (Eskenazi) olmak üzere üç gruba ayrılır ve nüfusun %44’ünü oluşturan Eskenaziler tüm yüksek devlet görevlerini ellerinde tutarlar. Kırsal kesimde ise Filistinli Arap nüfus toplanmıştır. Kuzeydeki Dürziler ve Hıristiyan halk nüfusun diğer bileşenlerini oluşturur.
TARİH
Yahudiler’in ataları olan İbraniler MÖ 2000 yıllarına doğru bugünkü İsrail Devleti’nin topraklarına (Filistin) yerleştiler. MÖ XI. yy’da bir Yahudi krallığının kurulduğu ülke daha sonra Asur ve Babil istilasına uğradı; Pers, Mısır ve Roma İmpa-ratorluğu’nun sömürgesi oldu. MS 70’de Kudüs’ün Romalılarca yıkılmasından sonra Yahudiler göç ederek dünyaya dağıldı. Filistin, Ortaçağ boyunca çeşitli devletlerin eline geçti ve XVI – XX. yy arasında Osmanlı İmparatorluğu’nun bir parçası oldu. 1880’den sonra Çarlık Rusyası’ndan kaçan Yahudiler’in dernek kurmaları (Siyon Aşıkları) Filistin’de bir Yahudi Devleti’nin kurulması düşüncesini güçlendirdi. Sürgün Yahudiler, Filistin’de 1870′ den sonra kurulan tarım kolonilerine katılmaya başladılar. Theodor Herzl’ın çağrısıyla 1897’de Basel’de toplanan ilk siyonist kongresinin ardından Siyonizm bir siyasal öğretiye dönüştü. Siyonist hareketin başkanı secilen Herzl, 1903’te, Filistin’in yönetimini elinde bulunduran Osmanlı Devleti’nden yerleşim
izni istedi. II. Abdülhamit tarafından reddedilen bu istek daha sonra 1913’te erki ele geçiren İttihat ve Terakki tarafından kabul edildi. Dünyanın her yanına dağılmış olan varlıklı Yahudiler’in (Rotschild, Ek-ron, Zion) parasal desteğiyle güçlenen siyonistler, uluslararası alanda da Lloyd George ve A. J. Bal-four gibi B. Britanya yöneticilerinin desteğini sağladı. Kasım 1917’de Milletler Cemiyeti I. Dünya Savaşı sırasında bölgeyi işgal eden B. Britanya’ya Filistin’in mandasını verdi. Balfour Bildirisi’ni imzalayan İngiltere Filistin’de bir Yahudi Devleti’ nin kurulmasını onayladı. Siyonist hareketin uzantısı olarak kurulan Yahudi Bürosu 1922’den sonra Yahudiler’in uluslararası düzeyde temsilcisi durumuna geldi ve Yahudi topluluklarının Filistin’e göçünü düzenledi. 1930’larda Almanya’da erke gelen Nazi rejiminin Yahudiler’e yönelik baskıcı tutumu Filistin’e yığınlar halinde Yahudi göçüne yol açtı. Ama bölgedeki Araplar bu yığınsal göçe kimi zaman şiddetle karşı koyunca, 8. Britanya Filistin’ deki Yahudi nüfusunu toplam nüfusun üçte biriyle sınırlandırdı (1940). Ne var ki 1939’da başlayan II. Dünya Savaşı ve Naziler’in soykırım hareketi (Hitler’in emriyle Avrupa’daki yaklaşık 9,5 milyon Yahudi’nin 6 milyondan fazlası yok edildi) B. Britanya’nın kararının yürürlüğe girmesini önledi. II. Dünya Savaşı er-
Yahudi krallığının kurulduğu kalan tarihi yapılardan biri
Filistin topraklarında, Roma egemenliği döneminden
îesinde giderek artan Arap ayak-Eanmalarının yanısıra siyonist İrgın ve Stern gibi örgütler, terör eylem ¡erine başladı. 1947’de, Yahudiler’ !e Araplar arasında bir uzlaşma sağlayamayan B. Britanya, sorunu Birleşmiş Milletler’e (BM) götürdü. Islâm ülkelerinin 13 olumsuz oyuna karşılık 35 olumlu oyla BM, Filistin topraklarının bir Yahudi ve bir Fi-Eostin Arap devleti arasında paylaşılması kararını verdi (Kasım 1947). Karara göre Filistin topraklarında 11 500 km2’lik bir alanda Filistin Arap Devleti ve 14100 km2’lik bir alanda İsrail Devleti kurulacak, Kudüs de BM denetiminde uluslararası bir bölge olacaktı. Araplar bu kararı reddettiler. Gerginliğin arttığı bu dönemde B. Britanya, manda yönetiminin 15 Mayıs 1948’de sona ereceğini açıkladı. 14 Mayıs 1948′ de Yahudi Bürosu Yürütme Kurulu başkanı David Ben Gurion, Tel -Aviv’de bağımsız İsrail Devleti’nin kurulduğunu ilan etti ve bu devlet belli başlı devletlerce hukuken ya da fiilen tanındı. Ancak İsrail Dev-leti’ni tanımayan Arap ülkeleriyle JMısır, Irak, Suriye, Lübnan, Yemen, Suudi Arabistan ve Ürdün) başlayan çatışmalar (15 Mayıs’1948) kısa sürede savasa dönüştü (Bk. İSRAİL – ARAF SAVAŞLARI). Zaman zaman BM kararlarıyla kesilen savaş, 24 Şubat 1949’da Rodos’ta imzalanan İsrail – Mısır antlaşmasıysa sona erdi. 24 Nisan 1949’da Lozan’da başlatılan görüşmelerle İsrail’in ele geçirdiği topraklara ilişkin düzenlemelere gidildi. Lozan görüşmeleri sonrasında İsrail ele geçirdiği toprakların bir bölümünü resmen sınırları içine alarak devletin alanını 20 700 km2’ye çıkardı. Şeria Irmağı’nın iki yanındaki topraklar Ürdün’e bırakıldı. Kudüs ikiye bölünerek İsrail ile Ürdün arasında paylaşıldı. Bu arada savaş sırasında topraklarından göçetmek zorunda kalan Filistinliler’in geri dönmesine ya da bunlara tazminat ödenmesine ilişkin BM kararı, İsrail devletince uygulanmadı, yaklaşık 700 000 Filistinli Arap, Lübnan ve Ürdün’e sığındı. 11 Mayıs 1949’da İsrail BM üyeliğine kabul edildi. Uluslararası düzeyde konumunu antlaşmalarla sağlama alan İsrail’de bir dizi yasayla devlet yapısının güçlendiril-
mesi çalışmaları başladı. Balfour Bildirisi’nin hazırlamşında etkili o-lan Hayim Vaytsmann 16 Mayıs 1949’da cumhurbaşkanı seçildi. 25 Kasım 1949’da İsrail parlamentosu (Knesset) kuruldu. Seçimleri kazanan Mapai (İsrail Sosyalist Partisi) önderi Ben Gurion ilk İsrail hükümetini kurdu. 1949-1951 arasında İsrail’e büyük bir Yahudi göçü gerçekleşti. Kasım 1950’de Arap Birliği toplantısında alınan İsrail’e karşı ambargo uygulamasının sürdürülmesi kararı Arap – İsrail ilişkilerini
yeniden gerginleştirdi. 1956’da Na-sır’ın Süveyş Kanalı’nı ulusallaştırması ve Mısır, Ürdün ve Suriye arasında askersel antlaşmalar imzalanması göreli barış dönemine son verdi ve İsrail hükümetinin ikinci İsrail – Arap savaşını başlatmasına yol açtı. Savaş sonunda İsrail Sino Yarımadası’nm büyük bölümünü denetim altına aldı ve Kızıldeniz’e açılan Tiran Boğazı’nda bir savunma bölgesi ele geçirdi. İsrail ile Arap ülkeleri arasındaki gerilim, 1863’lere doğru Filistinli göçmenle1-
Knesset’in 14 Şubat 1949 toplantısında ilk devlet başkanı Hayim Weizman yemin eâiyor. Duvarda Siyonizmin kurucusu Herzl’in bir resmi
ve Ürdün nehrinin sularının çevrilmesi sorunlarıyla ilgili olarak yeniden arttı. Bu arada 1965-1967 yıllarında İsrail derin bir ekonomik bunalım ve bununla birlikte toplumsal çalkantılarla sarsıldı. Bu zorlu ii? koşullara, 1966’da Baas’ın sol kanadının erke geldiği Suriye’yle ilişkilerin kötüleşmesi gelip eklendi. Böylesi bir iç ve dış koşullar ortamında Knesset “olası tehlikelere karşı operasyonlar”ı başlatma kararını onayladı ve Altı Gün Savaşı’ nı (Haziran 1967) başlattı. Bu savaşta İsrail Sina Yarımadası, Gazze şeridi, Ürdün ve Golan Tepeleri’ni işgal etti. Savaş sonunda Filistinli mülteciler sorununa işgal edilmiş ve yönetim altına alınmış topraklar sorunu da eklendi, yaklaşık 500 000 Arap daha yurtsuz kaldı. İsrail işgal ettiği topraklarda yerleşim merkezleri kurdu ve BM Güvenlik Kon-seyi’nin işgal edilen topraklardan çekilmesini isteyen kararını reddetti. Ele geçirdiği topraklarda bir güvenlik alanı oluşturmayı amaçlayan İsrail, Mart 1968’de Ürdün’deki FKÖ kamplarına saldırdı. 1968 yılı sonlarında Mısır kuvvetleriyle birleşen FKÖ gerillaları Süveyş Kanalı’nın doğusundaki İsrail mevzilerini bombaladı. İsrail, karşılık olarak Yukarı Mısır’a komando baskınları düzenledi (1969) ve 1970 yılı boyunca İsrail Hava Kuvvetleri Lübnan, Mısır ve Suriye’ye saldırdı. Bu dönemde ABD’nin arabuluculuk girişimleri (G. Jaring’in görüşmeleri, Rogers Planı) sonuç vermedi. 6 Ekim 1973′ te Mısır ve Suriye kuvvetleri İsrail’ in işgal ettiği topraklara girerek Dördüncü İsrail – Arap Savaşı’nı başlattılar. ABD ve BM’nin girişimleriyle 30 Ekim’de yürürlüğe giren ateşkes antlaşması savaşın sonu oldu. 21 Aralık 1973’te Cenevre’de başlayan İsrail – Mısır görüşmeleri ABD’nin aracılığıyla sürdü. İsrail ile Mısır arasında Eylül 1978’de Camp David, Mart 1979’da Washington antlaşmaları imzalandı. İsrail, Mısır’ la sağlanan barışa karşın, antlaşmayı onaylamayan Arap ülkeleriyle (Suriye, Lübnan, Suudi Arabistan ve Irak) çatışmaları sürdürdü. 1980’de Suriye kuvvetleriyle Hıristiyan Milisler arasında Bekaa Vadi-si’nin denetimi için sürüp giden çatışmalara İsrail müdahale etti. 1981′
in bahar aylarında Suriye ile İsrail arasındaki çarpışmalar Bekaa Va-disi’nin tümüne yayıldı. Ekim 1981’ de ABD’yle stratejik işbirliği antlaşması yapan İsrail, Aralık 1981’de Golan Tepeleri’ni resmen topraklarına kattı. Haziran 1982’de FKÖ’nü tümüyle yoketmek için Lübnan’a giren İsrail kuvvetleri Beyrut’u kuşattı. Eylül 1982’de ABD’nin barış planı İsrail’ce reddedildi. Ocak 1983’ te ABD aracılığıyla imzalanan İsrail
– Lübnan antlaşması yürürlüğe girmedi. Lübnan’a geri dönen binlerce Filistinli’nin İsrail kuvvetleri ve Hıristiyan Milisler tarafından öldürülmesi (Eylül 1982) dünya ölçüsünde tepkilere yol açtı. İsrail kamuoyunun da baskısıyla bir soruşturma komisyonu kuruldu. Soruşturma sonrasında Filistin kamplarındaki katliamın sorumlusu tutulan dışişleri bakanı >Ar/e/ Şaron istifa etti. Mart 1983’de devlet başkanlığına seçilen Hayim Herzog Ekim 1983’te Izak Şamir”] başbakanlığa atadı. 1984 yılı sonuna dek süregelen İsrail’in Lübnan’ı işgali 1985 yılı başlarında yeni bir aşamaya girdi. Şubat 1985’de İsrail birlikleri Güney Lübnan’dan çekilmeye başladılar. Türkiye İsrail Devleti’ni ilk tanıyan Müslüman ülkedir (Mart 1949). Uzun yıllar büyükelçilik düzeyinde sürdürülen Türkiye – İsrail ilişkileri, Türkiye’nin FKÖ’nü Filistin halkının u-lusal temsilcisi olarak tanıması ve İsrail’in işgal ettiği topraklardan çekilmesini istemesi üzerine katiplik düzeyine indirildi. (Bk. FİLİSTİN) 1985’te İsrail ABD ile bir anlaşma imzalayarak 10 yıl içinde tüm gümrük vergilerinin kaldırılmasını kararlaştırdı. 1986’da İzak Şamir’in başbakan olduğu İsrail’de Ortadoğu barış sürecinde olumlu gelişmeler sağlama ve ülke içinde ekonomik durumu güçlendirme umut-
ları 1987’de önemli bir sarsıntı geçirdi. Başbakan İzak Şamir ile Dışişleri Bakanı Şimon Peres BM Güvenlik Konseyi’nin desteğinde bir barış konferansının düzenlenmesi konusunda anlaşmazlığa düştüler. Perez’in savunduğu konferansı Şamir olumsuz karşılayınca hükümet içinde derin görüş ayrılıkları çıktı. Ayrıca Batı Şeria ve Gazze’de yaşayan Araplar’a ilişkin konularda da önemli anlaşmazlıklar vardı. A-ralık ayında İsrail’in işgal altında tuttuğu Gazze ve Batı Şeria da yaşayan Filistinliler İsrail’e karşı gösterilere başladılar. Kendilerine taş atan çocukların, kadınların vs gençlerin oluşturduğu gruplara karşı İsrail askerleri zaman zaman silah kullandı. İşkenceye varan dayak olayları uluslararası kamuoyunda İsrail’e karşı tepki yarattı. İsrail tüm baskı ve şiddet uygulamasına karşın ayaklanmayı denetim altına alamadı. 1988 sonunda «intifadada (ayaklanma) 300 Filistinli öldürülmüş 6000’den fazla kişiyse yaralanmıştı. Kasım 1988′ de yapılan seçimlere 27 parti katıldı. Hiçbir parti hükümeti kurabilmek için mecliste yeterli çoğunluğu sağlayamadı. Sağcı Likud Partisi lideri İzak Şamir aşırı dinci Şas ve Agudat’ın desteğinde bir hükümet kurmayı amaçladıysa da bu iki partinin aşırı talepleri karşısında vaz geçti. Yeni hükümet ancak 19 Aralık’ta İzak Şamir ile İşçi Partisi lideri eski dış işleri bakanı Şimon Peres’in yeni bir koalisyonda anlaşmalarıyla kurulabildi. Yeni başbakan Şamir ilk demecinde FKÖ ile görüşme masasına oturmayacaklarını açıkladı. 1989 başında hükümet işgal altındaki topraklarda bulunan Filistinlilerin okullarını kapattı. 300 000 öğrencinin etkilendiği bu tutumunu hükü-
İSRAİL’İN YÖNETİM BİRİMLERİ
Eyalet Yüzölçümü (km2) Nüfusu (1987) Merkezi
Kuzey Bölgesi 3 325 718 000 Nazaret
Haifa 854 596100 Haifa
Merkez Bölgesi 1 242 907 700 Ramla
Tel – Aviv 170 1.018 800 Tel – Aviv
Kudüs 557 518 200 Kudüs
Güney Bölgesi 14107 518100 Be’er Sheva
* Doâu Kudüs nüfusu dahil.
met «intifada»nın okullardan tırmandırıldığını ileri sürerek savundu. Aynı yıl İsrail komandoları Lübnan’da bir köyü basarak Hizbullah Örgütü liderlerinden Şeyh Abdul Kerim Obeyd ile iki yandaşını kaçırdı.
Yönetim Yapısı: Yönetsel olarak 6 bölgeye ve 12 alt bölgeye ayrılmış olan İsrail’de yasama yetkisi 120 üyeli parlamentonun ¡Knesset} elindedir. Knesset üyeleri genel oy ve nispi temsil sistemiyle, 4 yi! için seçilirler. Seçimlerde 18 yaşın üstündeki yurttaşlar oy kullanabilir. 5 yıl için Knesset tarafından seçilen cumhurbaşkanının yetkileri sınırlıdır. Yürütme gücü başbakan ve bakanlar kurulunca kullanılır. İsrail’de yazılı bir anayasa yoktur. Ancak 1950’den sonra Knesset, anayasanın çatısını oluşturacak bir dizi temel yasa hazırladı. İsrail’de evlenmemiş kadınlar ve bütün erkekler için askerlik zorunludur.
EKONOMİ
Ulusal gelirinin % 25 – 30’u kadar bir ABD yardımı alan İsrail, silahlanma harcamalarına ulusal gelirinin 1/3’ini ayırmaktadır. Gitgide artan enflasyon oranı 1983’te % 100′ leri aşarken, dış ticaret açığı 5 milyar dolar dolaylarındaydı.
Tarım ve Hayvancılık: Toprakların
% 20’sinde gerçekleştirilen yüksek verimli tarımsal üretim ülke gereksiniminin bütününü karşılamaktan uzaktır. Tarımın can damarı olan sulama çağdaş yöntemlerle gerçekleştirilir. Necef’in kuzeybatısı ve Galile yöresi büyük düzenlemelerle verimli tarım alanlarına dönüştürüldü. Buğday ve arpa gibi tahıllar bu alanda yetiştirilir. Hula çevresindeki bataklıkların kurutulmasıyla eîde edilen alüvyon ovalarında pirinç ve mısır ekimi, Şeria kıyısında meyvecilik ve sebzecilik yapılır. Galile ve Necef’te yer yer zeytinlikler bulunur. İsrail’in en önemli tarımsal dışsatım ürünleri olan turunçgiller (dünya üretimi sıralamasında 8.) ve pamuk daha çok batı ve orta bölgelerde yetiştirilir. Dünya greyfurt dışsatımının dörtte birini gerçekleştiren ve portakal dışsatımında dünya İkincisi olan İsrail’ de tarımsal üretimin itici gücü kol-lektif işletmelerdir (Kibbutzlar ve Moşavlar). işlenebilir toprakların yarıya yakınını otlaklara ve hayvan yemi tarımına ayrılan İsrail’de hayvancılık önemli bir kesim oluşturur. Süt inekçiliği, et sığırcılığı, yumurta tavukçuluğu ileri teknoloji kullanılarak yüksek verimle yürütülür. 1980’de 294 000 bin baş sığır, 14 750 000 baş kümes hayvanı, 235 000 bin baş koyun, 124 000 baş keçi ülkenin hayvan zenginliğini o-luşturuyordu. Ayrıca balıkçılık (1980′ de 24 700 ton) ve balık yetiştiriciliği
(özellikle sazan balığı) de ağırlıklı uğraşı alanları oluşturur.
Sanayi ve Madencilik: İsrail doğal kaynaklar bakımından pek zengin değildir ve Necef ile ölü Deniz a-rasındaki bölgede dağılmıştır. Necef ve Araba’da fosfat ve potas, Lut Gölü’nde kükürt, nitrat ve fosfat yatakları bulunur. Güney kıyı o-valarındaki Heletz, Bror ve Kokhav’ da 1954’ten sonra çıkartılan petrol ve doğal gaz çok azdır. 1967’ve dek kıyılarda yoğunlaşmış bulunan sanayi işletmeleri giderek iç bölgelere doğru yaygınlaştı. Hammaddelerin hemen hemen tümünü dışalım yoluyla sağlayan İsrail’de sanayi daha çok gıda maddeleri üretimine yöneliktir (konserve, meyve suyu, şeker, bira fabrikaları). Ortadoğu ülkelerine göre gelişmiş bir sanayi yapısı olan İsrail, kimi uzmanlaşmış ve yüksek nitelikli sanayiler üzerinde durur. Sanayi işletmeleri Hayfa (demir – çelik, hafif metal, kimya, besin, yapı malzemeleri, kâğıt, plastik ve tütün işleme), Tel-Aviv (yapı, hafif metal, elektronik ve elektrikli araçlar, besin, tekstil, giyim, içki, otomobil montajı ve uçak yapımı) ve Kudüs’te yoğundur. Elmas yontuculuğu (endüstri dışsatımının % 30’u) önemlidir. Son yıllarda silah yapım sanayii ve elektronik sanayii alanında önemli yatırımlara girişildi. 1981’de 1 137 100’ü bulan turist sayısıyla ve 1982’de 150 milyon dolar geliriyle turizm ekono-
Tarımsal üretimin kollektif işletmelerinden bir “Kibutz” kuruluşunun görünüşü
mi de önemli bir kesim olarak yer alır.
EDEBİYAT
Ortaçağın sonunda unutulan eski İbrani Edebiyatı yeni bir Yahudi devleti kurulması düşüncesiyle birlikte yeniden canlandı. Yeni İbra-nice edebiyatın tarihi üç döneme ayrılır: Haskala (öğrenim) dönemi: XVIII. yy ortalarından 1880’e dek sürer. Bu dönemin yazarları Fransız Devrimi ve düşünürlerinin etkisiyle yeni düşünceleri yaymak için çalıştılar. Ancak İbranice konuşma dili olarak artık kullanılmadığından anlatımları Tevrat’ın üslubundan kurtulamadı. Ulusal Uyanış dönemi: 1880’den, I. Dünya Savaşı’nın sonuna dek uzanır. Avrupa’da şiirde H. N. Bialik (1873-1934), romanda Men-dele – Moşer – Serafim (Abramoviç) (1836-1917), Yahudi topluluklarının sorunlarını ve acılarını işlediler, öte yandan 1882’den başlayarak Filistin’e yerleşen Yahudi göçmenlerin yeni hayatları, yukarıdaki iki edebiyatçının yanısıra Eliezer Ben Yalı uda (1859-1923), Çernikovski (1875 -1843) gibi yazarlarca çağdaş yaşama uygun bir ibranice ile işlendi. İsrail Devieti’nde Çağdaş İbranice Edebiyat dönemi: Halkın konuştuğu İbranice ile yazılan edebiyattır. Şiirde Shlonsky (d. 1900), Alter-mann (d. 1910), romanda J. S. Ag-non (1888-1970), geleneğe bağlı bir edebiyat anlayışının temsilcileri o-lurken Yizhar (d. 1918), Meged (d. 1920), Samir (d. 1921), Carmi (d. 1925) vb yazarlar İsrail gençliğinin duygu ve düşüncelerini yansıttılar. 1960’larda gelen yazarlar kuşağı, İsrail’in tarihi, bugünkü konumu. Yahudilik olgusu, insanların yakılarak öldürülmesi, savaşların getirdiği sorunlar vb temaları işlediler. Ef-raim Kişon (d. 1924), Natan Şaham (d. 1925) oyunlarında yerleşik değerlere karşı çıkarak, kişisel sorunları işlediler.
SİNEMA
Filistin’de ilk filmler 1910’larda Rus siyonisti Yacob Ben Dov tarafından gerçekleştirildi. 1927-1938 arasında
2538
G. Akelrod tarafından belgesel ve yarı belgesel filmler yapıldı. İsrail Devleti’nin kurulmasından sonra 1951’de Herzlia bölgesinde ilk stüdyolar kuruldu. İngiliz Thorold Dic-kinson’un yaptığı 24. Tepe Cevap Vermiyor (1954), İsrail’in sinema a-lanındaki ilk başarısı oldu. Yıllar geçtikçe yapılan film sayısı artsa da 1970’lere dek önemli bir başarı sağlanamadı. Moshe Mizrahi, Fransa’da çektiği Onca Yoksulluk Varken (1976) ile ünlendi. Menahem Golan, uluslararası yapımlarla dikkati çekti. İsrail sinemasının genç kuşak yönetmenleri arasında ise Dan Wolman, Av ram Heffher, Boaz Davidson vb sayılabilir. İsrail sineması günümüzde teknik sorunlarını çözmüş olmasına karşın uluslararası düzeyde bir başarı sağlayamadı.
ARKEOLOJİ
İsrail’de arkeoloji çalışmaları yabancı enstitüler ve İsrailli bilim a-damları tarafından sürdürülmektedir. Bir Fransız kazı grubunun Carmel dağında Kafzeh mağarasında yaptığı çalışmalar sonucu bilinen en eski homo sapiens bulundu. Ein Gev, Mallaha, Wadi Fallah gibi yerlerde yapılan çok sayıda kazılar sonucunda ise MÖ X. bin yıla doğru
‘Jirem Sinagogunda bulunan VI. yy.’a ait )ir mozaik
ortaya çıkan Natuf kültürü saptandı. Kalkolitik döneme ait buluntular bu dönemde nüfus yoğunluğunun bugünkünden daha yüksek olduğunu göstermektedir. İlk kentlere ise Tunç Devri’nin başlarında MÖ 3100 yıllarında rastlanır. Güçlü duvarlarla çevrili kentler, semtlere bölünür. Tapmaklar ve yönetim binaları vardır. Demir çağına ait ise Yahudi krallıklarından, Asur – Babil istilâcılarından ve Persler’den izler bulundu.
GÜZEL SANATLAR 1£06’da heykeltraş Boris Şatz’ın Ku-
Kudils kentinden bir genel görünüm
Ari Sinagogundaki yasaların yazılı olduğu Bölüm (XVI. yy.)
düs’te kurduğu Betzabel Sanat O-kulu, İsrail sanatının başlangıcı sayılır. Bu okulda Art Nouveaux (Yeni Sanat) üslubuyla, yerel el işçiliğinin birleştirilmesiyle yaratılmak istenen Yahudi sanatı başarılı olmadı.
XX. yy’ın ilk yarısında Filistin’e gelen pekçok Yahudi ressam bu toprakların görünümlerini konu a-lan tablolarıyla çağdaş İsrail sanatının öncüleri. oldular. 1930’larda Orta ve Doğu Avrupa doğumlu ressamlar anlatımcı bir üslup geliştirdiler. Bu eğilimin başlıca temsilcileri Moşe Mokadi (d. 1902), Mor-dekay Levanon (d. 1901), Yakov Staynhard (d. 1887), gravürcü Mi~ ron Sima (d. 1902) dir. Yozef Za-ritzki (d. 1891), ince renk ustalığı ile dikkati çeker. 1948’de soyut sanatçıların geliştirdiği Yeni Ufuklar akımı etkin oldu. Günümüzde Yahudi sanatçıların büyük çoğunluğu çalışmalarını İsrail dışında sürdürmektedir.
İSRAİL – ARAP SAVAŞLARI, İsrail Devleti’nin kuruluşundan (1947) bu yana İsrail ile Arap ülkeleri arasında yapılan savaşlar. Birinci İsrail -Arap Savaşı: BM’nin Filistin’de Yahudi Devleti kurulmasına ilişkin kararından sonra bölgedeki Yahudi ve Arap halk arasında çatışmalar yoğunlaştı (1947). Filistin’e komşu Arap ülkelerinin oluşturduğu askeri birlikler 17 Aralık 1947’de bu ülkeye girdiler. Çatışmaya BM müdahale edip ateşkesi sağladı (1 Haziran 1948). Bu sırada Haganah ve Irgun İsrail Ordusu’na dönüştü. İsrail, 1948 Temmuzu’nda, aynı anda Mısır, Ürdün, Suriye, Lübnan ve Irak üzerine karşı-taarruza geçti. Bu taarruzu Filistinlilerin yığınsal olarak topraklarından sürülmesi izledi. Temmuz – Ekim arasındaki ikinci a-teşkesten sonra taarruza geçen İsrail, 1948 sonunda Filistin topraklarının % 78’ini ele geçirdi. Mısır’dan Necef, Suriye’den Galile bölgelerini işgal etti. Bu askersel başarılardan
sonra İsrail, sırasıyla Mısır’la (24 Şubat 1949), Ürdün’le (11 Mart 1949) ve Suriye’yle (20 Temmuz 1949) a-teşkes antlaşmaları imzaladı. 27 Nisan 1949’da BM Uzlaştırma Komis-yonu’nun girişimiyle Lozan’da toplanan taraflar Kudüs’ün statüsü ve Filistinli göçmenler konusunda kesin anlaşmaya varamadılar. Ancak Kudüs gibi, diğer Filistin topraklan Ürdün ile İsrail arasında bölüştürüldü. 194S-1956 döneminde bir dizi sınır çatışması yer aldı. İkinci İsrail
– Arap Savaşı: 1955’da Süveyş Ka-
nalı’m devletleştirmenin yanısıra Mısır’ın bir dizi Arap ülkesiyle askersel antlaşmalar imzalaması ve Gazze Şeridi iie Akabe Körfezi’ni İsrail gemilerine kapatması üzerine Ekim – Kasım 1956’da İsrail Mısır’a karşı savaşı başlattı. General Moşe Dayan komutasındaki İsrail kuvvetleri, kısa sürede Mısır birliklerini yenilgiye uğratarak Şarm-el-Şeyh’i ve Tiran ve Sahapir adalarını işgal etti. 30 Ekim’de yayımlanan İngiliz – Fransız ultimatomu, savaşan tarafların askeri birliklerini Süveyş Kanalı’ndan 16 km içeriye çekmelerini istedi. Ultimatomu Kasım başlarında İngiliz – Fransız birliklerinin bölgeye askeri müdahalesi izledi. Fakat ABD ve SSCB’nin baskısıyla bu birlikler geri çekilmek durumunda kaldı. Kısa süre sonra BM İsrail’den Sina Yarımadası’nı ve Gazze Şeridi’ni boşaltmasını istedi ve 1987’ye dek bu bölgede BM güvenlik güçleri yerleşti. Üçüncü İsrail – Arap Savaşı: İzleyen dönemde İsrail’de yoğun bir ekonomik bunalım yaşanırken, Suriye’de Baas’ ın sol kanadı erke geldi ve Filistinli askersel güçleri desteklemeye başladı. Filistinli gerilla eylemlerini bahane eden İsrail Kasım 1966’da Ürdün’de operasyonlara girişti. 1967 Nisam’nda ise İsrail – Suriye birlikleri arasında ciddi çatışmalar oldu. Bu durumda Mısır BM güçlerinin Sina Yarımadası ve Gazze Şeridi’ni boşaltmasını istedi, Tiran boğazını İsrail gemilerine kapattı (22 Mayıs 1967), Ürdün’le (30 Mayıs) ve Irak’ la (4 Haziran) askersel antlaşmalar
imzaladı. 5 Haziran’da taarruza geçen İsrail birlikleri Mısır uçaklarını havalanamadan yok ettikten sonra
6 günde (5 -10 Haziran) Mısır, Ürdün ve Suriye cephelerinde büyük bir başarı sağladılar. BM Güvenlik Konseyi’nin ateşkes çağrısı yaptığı
10 Haziran’da İsrail birlikleri Sina Yarımadası’nı, Gazze Şeridi’ni, Batı Şeriya’yı, Kudüs’ün Arap kesimini ve Golan Tepelerini işgal etmiş bulunuyordu. Bunun üzerine SSCB ve diğer sosyalist ülkeler İsrail’le ilişkilerini kestiler. BM Kasım 1967’de aldığı kararla İsrail askeri birliklerinin işgal ettiği topraklardan çekilmesinin, bölgedeki her devletin egemenliğinin ve toprak bütünlüğünün tanınmasının, uluslararası sularda gemi işletmeciliği güvencesinin sağlanmasının, Filistinli göç-
2540
menler sorununun çözümlenmesinin ve bölgede askerden arındırılmış alanların yaratılmasının zorunluluğuna işaret etti. Dördüncü İsrail
– Arap Savaşı: Kippur Savaşı olarak da anılan bu savaş, 6 Ekim 1973’te Mısır ve Suriye’nin beklenmeyen bir taarruzuyla başladı. Ne var ki Arap ordusu İsrail ordusu karşısında başarılı olamadı. Diğer savaşlarda olduğu gibi, Araplar’ın can kaybı daha fazlaydı. İsrail askerleri Süveyş’ in batı yakasına geçmeyi başardılar. Mısır güç durumdayken Ürdün’e giren siypnistler, Filistinli göçmenli:
leri soykırımdan geçirdi. Bunun ü-zerine Lübnan’a taşınan Filistin mülteci kampları nedeniyle Lübnan
– İsrail sürtüşmesi başladı. Beşinci İsrail – Arap Savaşı: 1982’de patlak veren son büyük İsrail – Arap savaşında, Lübnan topraklarına giren ve Beyrut’u kuşatan İsrail ordusu. Falanjistlerle işbirliği halinde Filistinliler”! soykırımdan geçirdi. Lübnan’ m su kaynaklarını İsrail’e çevirmeyi, FKÖ’yü ezmeyi ve de facto’yu kalıcılaştırmayı amaçlayan İsrail’e ABD destek oldu. Buna karşılık Batı Avrupa ülkeleri eski “hoşgörülerini” bırakmaya başladılar. FİLİSTİN, İSRAİL)
imzaladı. 5 Haziran’da taarruza geçen İsrail birlikleri Mısır uçaklarını havalanamadan yok ettikten sonra
6 günde (5 -10 Haziran) Mısır, Ürdün ve Suriye cephelerinde büyük bir başarı sağladılar. BM Güvenlik Konseyi’nin ateşkes çağrısı yaptığı
10 Haziran’da İsrail birlikleri Sina Yarımadası’nı, Gazze Şeridi’ni, Batı Şeriya’yı, Kudüs’ün Arap kesimini ve Golan Tepelerini işgal etmiş bulunuyordu. Bunun üzerine SSCB ve diğer sosyalist ülkeler İsrail’le ilişkilerini kestiler. BM Kasım 1967’de aldığı kararla İsrail askeri birliklerinin işgal ettiği topraklardan çekilmesinin, bölgedeki her devletin egemenliğinin ve toprak bütünlüğünün tanınmasının, uluslararası sularda gemi işletmeciliği güvencesinin sağlanmasının, Filistinli göç-
2540
menler sorununun çözümlenmesinin ve bölgede askerden arındırılmış alanların yaratılmasının zorunluluğuna işaret etti. Dördüncü İsrail
– Arap Savaşı: Kippur Savaşı olarak da anılan bu savaş, 6 Ekim 1973’te Mısır ve Suriye’nin beklenmeyen bir taarruzuyla başladı. Ne var ki Arap ordusu İsrail ordusu karşısında başarılı olamadı. Diğer savaşlarda olduğu gibi, Araplar’ın can kaybı daha fazlaydı. İsrail askerleri Süveyş’ in batı yakasına geçmeyi başardılar. Mısır güç durumdayken Ürdün’e giren siypnistler, Filistinli göçmenli:
leri soykırımdan geçirdi. Bunun ü-zerine Lübnan’a taşınan Filistin mülteci kampları nedeniyle Lübnan
– İsrail sürtüşmesi başladı. Beşinci İsrail – Arap Savaşı: 1982’de patlak veren son büyük İsrail – Arap savaşında, Lübnan topraklarına giren ve Beyrut’u kuşatan İsrail ordusu. Falanjistlerle işbirliği halinde Filistinliler”! soykırımdan geçirdi. Lübnan’ m su kaynaklarını İsrail’e çevirmeyi, FKÖ’yü ezmeyi ve de facto’yu kalıcılaştırmayı amaçlayan İsrail’e ABD destek oldu. Buna karşılık Batı Avrupa ülkeleri eski “hoşgörülerini” bırakmaya başladılar. . FİLİSTİN, İSRAİL)