Kehlibağcıoğlu, Cemal Sahir,. asıl adı cemalettîn
(d. 31 Ağustos 1900, İstanbul -ö. 2 Ekim 1973, İstanbul), operet sanatçısı ve yönetmen.
1916’da hükümet tarafından tarım öğrenimi için gönderildiği Macaristan’da, 1920’ye değin Budapeşte’deki Kraliyet Tiyatro ve Sanat Akademisi’nde eğitim gördü. Türkiye’ye döndükten sonra İstanbul Operet Heyeti’ne girerek, o dönemde alaturka operet denen ve Türk müziği çalgıları kullanılan müzikli oyunlarda oynadı. Bu alaturka operetlerin en önemlileri arasında, hepsi Musahipzade Celâl’in yapıtları olan İstanbul Efendisi, Yedekçi, Kaşıkçılar, Macun Hokkası ve Atlı Ases sayılabilir. Cemal Sahir kendi adıyla Şehzadebaşı’nda kurduğu Sahir Opereti’nde Macaristan’da gördüğü gerçek operetlere benzeyen yapıtlar sahneye koydu. Bunlarda Batı çalgılarıyla özgün müzikleri kullandı. 1 Eylül 1921 ’de gösterilerine başlayan toplulukta Meçhul, Tarla Kuşu, La Mascotte, Çardaş gibi operetler sahneledi. Topluluğunu daha sonra Millet, Ferah ve Kadıköy’deki Hale tiyatrolarına taşıdı. Bir süre Darülbedayi’de oynayan Cemal Sahir, Süreyya Opereti’nde de çalıştıktan sonra uzun bir Anadolu turnesine çıktı. Sahnede geçirdiği bir kaza sonucu kötürüm kaldı.
Cemal Sahir, uyarladığı ya da sahnelediği operetlerin çoğunu kendisi çevirmiştir. Ay-nca Son Buse, Kalbin Aynası, Bir Köpek, Öldüren Kim?, Kelepçe, Dinamit, Altın Ayşe, Gözlerin Görmemeli, Acının Acısı, Bir Şoförün Cinayeti, Salondaki Kadın, Kalbimdesin gibi oyunları da vardır.
kehribar, toprak altında kaldıktan sonra uçucu bileşenlerini yitirerek ve kimyasal değişikliğe uğrayarak kararlı bir yapı kazanan fosil ağaç reçinesi. Dünyanın hemen her yerinde rastlanır; en zengin kehribar yatakları ise, yaklaşık 60-40 milyon yıl önce Baltık Denizi kıyılarında oluşan çökellerdir. Kehribar düzensiz yumrular, çubuklar ya da damlacıklar biçiminde bulunur. Rengi sarının bütün tonlannda olabilir; ama turuncu, kahverengi ve ender olarak kırmızımsı örnekleri de vardır. Süt beyazı ve mat türlerine kemik kehribar denir. İçerdikleri çok sayıdaki küçük hava kabarcığı nedeniyle bazı kehribarların kirli bir görünümü vardır. Kehribarın içinde yüzlerce fosil bitki ve böcek katışkılan da bulunur. Koyu renkli, yansaydam ile saydam arasında değişen kehribarlar, değerli taş olarak kullanılır.
Günümüzde çeşitli tekniklerle, kehribarı en ayrıntılı bileşenlerine ayırma ve bu yolla fosil reçineler ile reçine yapıcı ağaçlar arasındaki genetik ilişkileri belirleme çalışmaları sürdürülmektedir. Kızılötesi spek-troskopi yöntemiyle, Meksika (Chiapas)
kehribarının baklagiller ailesinden Hymena-ea ağacıyla ilişkili olduğu saptanmıştır. Eskiden kehribarın tümüyle biçimsiz (amorf) olduğu düşünülürdü, ama daha sonra X ışınları kırınımı yöntemiyle yapılan çalışmalar sonucunda, bazı fosil reçinelerinde kristal yapılı bileşenlerin bulunduğu belirlenmiştir.
Kehribar, süs eşyası ve takı, tespih, sigara ağızlığı, nargile marpucu ve pipo yapımında kullanılır. Küçük kehribar parçalan basınç altında sıkıştınlarak yapay ürünler de elde edilir. Yapay kehribardaki birbirine koşut şeritler, ürünün, doğal kehribardan ayırt edilmesine yardımcı olur. Kehribann günümüze değin üretilmiş yapay türlerinin hiçbiri gerçek kehribann güzelliğine ulaşamamıştır.
Keidanren, tam adı keİzaî dantaI rengo-kaİ (İktisadi Örgütler Federasyonu), Japon işveren örgütleri birliği. 1946’da, üye kuruluşlar arasındaki görüş aynlıklannda arabuluculuk yapmak, iktisat politikalan ve benzer konularda hükümete önerilerde bulunmak amacıyla kuruldu. Japonya’nın en güçlü örgütlerinden biri olarak kabul edilir.
Savaş sonrasında Japon iş dünyasını yeniden düzenleme çabalarının bir parçası olarak kurulan Keidanren’in başlangıçtaki etkisi sınırlıydı. 1952’de Japon Sanayi Konse-yi’nin işlevlerini üstlendikten sonra hem üye sayısı, hem de nüfuzu arttı. 1955’te Liberal Demokrat Parti’nin kurulmasında önemli rol oynayan Keidanren, Japon toplumunda yaşanan bir dizi değişimde de etkili oldu. Ama 1975’ten sonra, birçok Japon şirketinin giderek çokuluslu bir nitelik kazanması ve siyasal partilere yapılan para yardımlan-na sınırlamalar getirilmesi üzerine etkisini yitirmeye başladı.
Yaklaşık 800 kadar şirketi temsil eden Keidanren’in üyeleri arasında madencilik, maliye ve taşımacılık gibi çok çeşitli sanayi kollannda etkinlik gösteren şirketler bulunur. Ticaret politikaları ve uzay araştırmala-n gibi konularda hükümete öneriler götüren sürekli komitelerle çeşitli danışma kurullarından oluşan karmaşık bir iç yapısı vardır. Keidanren, aynı zamanda resmî olmayan uluslararası iktisadi konferanslar da düzenler.
Keigwin, Richard (ö. 21 Haziran 1690, St. Kitts, Rüzgâraltı Adalan), deniz subayı ve İngiliz Doğu Hindistan Kumpanyası görevlisi. 1683’te Bombay’da kumpanyaya karşı başlatılan ayaklanmaya önderlik etmiştir.
Mayıs 1673’te “HMS Assistance” adlı geminin güverte yüzbaşısı olarak, Felemenklilerin elinde bulunan, Atlas Ökyanusunun güneyindeki St. Helena .Adasına düzenlenen sefere komuta etti; İngilizlerin karaya çıktıklan yer günümüzde de “Keigwin’s Rock” (Keigvvin’in Kayası) olarak bilinir. 1676’da ticaret yapmak üzere Bombay’a giden Keigwin, kısa süre sonra İngiliz Doğu Hindistan Kumpanyası’mn hizmetine girdi. 1679’da Marathalarla yapılan deniz savaşında gemilerine komuta ederek kendini gösterdi. Kumpanyanın Londra’daki merkezinden gelen emirlere karşın Bombay birliklerinin sayısını azaltmayı ve süvarileri terhis etmeyi reddetmesi görevden alınmasına yol açtı.
Deniz yüzbaşısı ve kumpanyanın yönetim kurulu üyesi olarak Bombay’a geri döndü. Ama kumpanya ile kötü ilişkilerinin sürmesi üzerine yönetim kurulundan atıldı. Aralık 1683’te de kumpanya yönetimine karşı kendi adıyla anılan bir ayaklanma başlatarak, Bombay’ı bir yıl süreyle kral adına fiilen yönetti. Sonunda kendisi ve yandaşlan için koşulsuz af sağladıktan sonra Kasım 1684’te kenti kumpanyaya teslim etti. 1685’te İngil-
143 Keihin Sanayi Bölgesi
tere’ye geri döndü. “HMS Assistance” adlı geminin komutanı olarak Rüzgâraltı Adala-nnda bulunan St. Kitts’teki Basseterre’ye bir saldın düzenlediği sırada öldürüldü.
Keihanşin Sanayi Bölgesi, Japonca keî-
HANŞİN KOGYO ÇİTAt, KYOTO-OSAKA-KOBE
bölgesİ olarak da bilinir, Japonya’nın orta-güney kesiminde, Osaka-Kobe Metropoliten Alanı’nda odaklaşan sanayi bölgesi.
Güneybatıda Osaka Körfezi ile sınırlanan ve Yodo Irmağı tarafından ikiye bölünen bölge, yer yer tepelerin kesintiye uğrattığı bir taşkın ovasından oluşur. Bölgenin öteki önemli akarsulan Muko, Yamato ve İna, en yüksek noktası Rokko Dağıdır (952 m). Japonya’nın en eski sanayi bölgesi olan Keihanşin, daha küçük bir alanı kaplayan Hanşin (Osaka-Kobe) Sanayi Bölgesı’ni de içine alır. Yönetsel bir statüsü olmayan bölgenin sınırlan içinde Osaka kentsel ili (fu) ve Kyoto kentsel iliyle Hyogo ve Şiga illerinin (ken) bazı kesimleri yer alır.
Kyoto (Japonya’nın eski başkenti) ve Osaka çok eski tarihlerden beri siyasal yaşamda, tanm, sanayi ve kültür alanlannda önemli birer merkezdi. Bölgedeki geleneksel sanayi dallan arasında dokumacılık (örn. Nişicin brokarlan), porselen yapımı ve öteki günlük tüketim mallanmn üretimi yer alıyordu. Bu sanayilerin makineleşmesi yönündeki ilk adımlar Meici döneminde (1868-1912) atıldı. Aynı dönemde Kobe’de çimento, çelik, cam ve kauçuk sanayileri kuruldu. Başlangıçta devletçe finanse edilen bu fabrikalar süreç içinde özel mülkiyete devredildi. Bölgeden Asya anakarasına sanayi mallan ihracatı Çin-Japon Savaşı’ndan (1894-95) sonra başladı.
Şova döneminde (1926’dan sonra) bölgedeki ağır sanayi kuruluşlannda değişik metallerin, buharlı lokomotif ve vagonlann, hafif sanayi dalında ise elektrikli donanım, bisiklet ve kimyasal maddelerin üretimine geçildi. II. Dünya Savaşı’na hazırlık çerçevesinde savaş gereçleri üretimi gelişirken, öbür sanayi işletmeleri Osaka’nın çevre kesimlerine dağıtıldı. Daha büyük kuruluşlar için fason üretim yapan küçük işletmelerde yapay inciden gözlük camı ve dolmakaleme kadar çeşitli mallar üretilmeye başladı. Keihanşin, II. Dünya Savaşı’nın sonuna değin Japonya’nın en önemli ekonomik bölgesi olarak kaldı.
Savaştan sonra askeri gereç üreten fabrikalar demir-çelik, makine, taşıt donanımı ve elektrikli aletler üreten işletmelere dönüştürüldü. 1960’larda sanayinin yayılması ve yeni fabrikalann kurulması için yeni alanlar bulmada güçlükler çıktı. Öte yandan yeraltı sulannın aşırı kullanımı nedeniyle toprağın çökmesi ve Osaka kentinin çevreye yayılması da başka sorunlar yarattı. Yeni alan yaratmak amacıyla geniş ölçekli imar projelerinin uygulanmasına karşın, Keihanşin ekonomideki öncü konumunu giderek Tok-yo-Yokohama Metropoliten Alanı’ndaki Keihin Sanayi Bölgesi’ne kaptırdı.
Keihanşin sınırlan içindeki daha küçük birimler arasında Sakai-Senhoku Kesimi (Yeni Kıyı Yöresi), Doğu Kesimi ve elektrik donanımı üretiminde uzmanlaşmış Kuzey Kesimi sayılabilir. Nara Kesimi’nin bazı bölümleri yerleşim ve dinlenme yerleri olarak gelişmiştir. Biva Gölünün yer aldığı Kyoto-Biva Kesimi sanayi için gerekli su kaynağını sağlar.
Keihin Sanayi Bölgesi, Japonca keMn
KOGYO ÇİTAÎ, TOKYO-YOKOHAMA BÖLGESİ olarak da bilinir, Tokyo-Yokohama Metropoliten Alanı’nda odaklaşan sanayi bölgesi.
Keio Üniversitesi 144
Yönetsel bir statüsü olmayan Keihin, Tokyo Körfezinin (varı) kuzeybatı ve kuzeydoğu kıyılarından iç kesimlere doğru yayılarak Tokyo Metropolü (to) ile Kanagava, Saita-ma ve Çiba illerinin (ken) bazı bölümlerini içine alır. Bölgenin merkezi olan Keihin
Keihin Sanayi Bölgesinde petrol rafinerileri, Japonya
Imperial Press-FPG/EB İne
Limanlan (Keihin-ko) Kavasaki ve Yokohama arasındaki Tokyo Körfezinin kuzeybatı kıyılan boyunca uzanan geniş bir sanayi alanıdır.
Tokyo yöresi Edo’nun (bugün Tokyo) şogunluk merkezi olduğu Tokugava döneminde (1603-1867) gelişmeye başladı. Ama ekonomide belirli bir ilerleme sağlanmasına karşın, büyük ölçüde başka yerlerde üretilen mallan tüketiyordu. Bu dönemde çoğu ticari ve sanayi etkinlikler, sonradan Keihanşin Sanayi Bölgesi’ne dönüşen antik Kyoto ve Osaka kentlerinde yoğunlaşmıştı. Meici Restorasyonu’ndan (1868) sonra Japonya’da ekonomik büyümenin olağanüstü bir hıza ulaşmasıyla birlikte Keihin bölgesi Keihanşin’e yetişmeye başladı. Tokyo yöresi, II. Dünya Savaşı sonrasından başlayarak Japonya’nın önde gelen sanayi bölgesi durumuna geldi.
Keihin bölgesi, savaş sonrası dönemde Japonya’nın ekonomide ve sanayide gerçekleştirdiği atılımın merkezi oldu. Bu büyüme özellikle Keihin-ko’da yoğunlaşan ve çelik fabrikalan, petrol rafinerileri, petrokimya kompleksleri ile tersaneleri kapsayan ağır sanayide sağlandı. Sanayinin yayılmasına yer açmak amacıyla büyük çaplı toprak ıslah projelerine girişildi. Otomobil, makine, elektrik donanımı, dokuma ve işlenmiş gıda gibi mallan üretmek üzere bölgenin içlerinde de fabrikalar kuruldu. Yayımcılık sektörünün odağı sayılan Tokyo, aynı zamanda büyük Japon bankalannın ve şirketlerinin çoğunu barındıran mali merkez durumuna geldi.
Bölgenin büyük ölçekli ve hızlı gelişmesi başta aşırı nüfus artışı olmak üzere birçok soruna yol açtı. Toprak doldurma yoluyla birçok yeni sanayi alanının açılmasına karşın, Keihin bölgesinin merkezindeki arazi kıtlığı sanayinin büyümesini engellemeye başladı. Ulaşım sisteminin yetersizliği ve çevre kirlenmesi de büyük sorun oluşturdu. Bu sorunlann bir sonucu olarak Keihin dışındaki fabrikalar Çiba ve İbaraki illerinin kıyı kesimleri ile Japonya’nın başka yörelerine taşındı.
Keio Üniversitesi, Japonca keio daİgaku, Tokyo’da özel yükseköğretim kurumu.
1868’de liberal eğitimci Fukuzava Yukiçi tarafından Keio Gicuku adıyla özel bir okul olarak kurulmuş, 1900’de üniversiteye dönüştürülmüştür. Fukuzava’mn amacı, o dönemde, özgür araştırmayı geliştirmek yerine yalnızca ulusal çıkarlara hizmet etmek ve geleceğin devlet yöneticilerini yetiştirmek amacı güden, devlet denetimindeki milliyetçi ve otoriter üniversiteler karşısında farklı bir seçenek yaratmaktı. Keio, 1919’a değin Eğitim Bakanlığı’nca bir üniversite olarak resmen tanınmadı. Bu durum, Keio Üni-versitesi’nin devlet denetiminden kurtulmasına ve böylece Tokyo Üniversitesi gibi devlet okullanna göre bireysel gelişime daha çok önem veren özgür bir akademik çevre oluşturmasına katkıda bulundu. 19. yüzyıl sonlarından başlayarak resmî görevlere çoğunlukla devlet üniversitelerinden olanlar alındığından, Keio’da işletme ve hukuk gibi özel sektöre yönelik eğitime ağırlık verildi. Bunun sonucunda bankacılık ve sanayi sektörlerindeki önde gelen yöneticilerin çoğu bu üniversitede yetişti. Bugün üniversitede iş ve ticaret, ekonomi, mühendislik, hukuk, edebiyat, tıp ve işletme fakülteleri bulunur; ayrıca Keio Kültür ve Dil Çalışmaları Enstitüsü de bu kuruma bağlıdır.
Keiser, Reinhard (d. 9 Ocak 1674, Teu-ehern, Weissenfels yakınları, Saksonya – ö.
12 Eylül 1739, Hamburg), Alman opera bestecisi. Yazdığı 120’yi aşkın operayla 17. yüzyıl sonu Barok üslubuyla 18. yüzyıl başı Rokoko üslubu arasında bir köprü oluşturmuştur.
Leipzig’deki Thomas Okulu’nda okudu. Yaklaşık 1697’de Hamburg’a yerleşti. Octa-via (1705), aryalannı Graupner’in yazdığı Der angenehme Betrug (1707, Tatlı Aldatma), Croesus (1711) ve Der lacherliche Prirız Jodelet (1726; Gülünç Prens Jodelet) gibi operalarıyla tanınan Keiser, meslektaştan Johann Mattheson ve G.P. Telemann ile birlikte Almanya’ya özgü bir Barok opera biçimini yerleştirmeye çalıştı. İlk dönem yapıtlannın hepsi Almancaydı, ama daha sonrakilere, gittikçe yaygınlık kazanan Napoliten opera okulunun etkisiyle, İtalyanca aryalar soktu. Son operası Cı’rce’de (1734) yer verdiği 21 Almanca, 23 İtalyanca aryanın bir bölümü Leonardo Leo, Johann Adolf Hasse ve Handel tarafından yazılmıştı. Bale sahnelerinde ise Fransızların etkisinde kaldı. Yapıtlannda aryayı Napoliten operalardan farklı, ama daha önceki Venedik üslubundakilere benzer biçimde çok kullandı. Zarif melodiler yaratma yeteneğiyle İtalyan aryalarıyla yanşabilecek kadar süslü bölümler içeren aryalar yazdı.
Görece basmakalıp Napoliten operalar iyice yaygmlaşana değin Keiser önde gelen opera bestecisi olarak kaldı. 1728’de Hamburg Katedrali’nde kantor ve katedral kurulu üyesi oldu. 1738’de ise Hamburg Operası kapatıldı. Son yıllannda kilise müziğine dönen Keiser daha katı bir üslupla motet, kantat ve opera tarzında oratoryolar yazdı. Üslubuyla hem Bach, hem Handel’i etkiledi.