Keita, Modibo

Keita, Modibo

(d. Mayıs 1915, Bamako, Fransız Sudanı – ö. 17 Mayıs 1977, Bamako, Mali), milliyetçi siyaset adamı ve Mali’nin (eskiden Fransız Sudanı) ilk devlet başkanı.
Öğretmenlik eğitimi gördü. Fransız sömürge yönetiminin koyduğu siyasal parti yasağının sürdüğü 1930’larda Batı’da öğrenim görmüş gençlerin kentlerde kültür dernekleri kurmasında etkin rol oynadı. II. Dünya Savaşı sonrasında Sudanlılar Birli-ği’nin kuruluşuna katılarak genel sekreterliğini üstlendi, aynca Afrika Demokratik Birliği’nin (RDA) yöneticileri arasında yer
aldı. Sonradan Fildişi Kıyısı’nın başka: olan Félix Houphouët-Boigny ile yakın b dostluk kurdu. Fransız sömürgeciliğine ka şı yürüttüğü mücadeleden dolayı 1946’c kısa süreyle hapse atıldı. İki yıl som bölgesel meclise seçildi. 1950’lerin ortal; nnda Fransız Ulusal Meclisi’ne girdi ve b meclisin ilk Afrikalı başkan yardımcısı oldı İki Fransız hükümetinde bakanlık göre’ aldı.
Bu arada Sudanlılar Birliği’nin başkanhğ: na getirilen ve başkent Bamako’nun beled ye başkanı seçilen Keita, partisinin 195 seçimlerinde ezici bir çoğunluk elde etmesi ne karşın, iç sorunlardan çok, dış ilişkileri ilgilenmeyi sürdürdü. Batı Afrika’da! Fransız sömürgelerinin Fransız Ulusla Topluluğu içinde özerklik ve hemen bağım sızlığa geçiş arasında bir seçim yapmalannu istendiği 1958’deki referandumda, toplulul içinde kalma yönünde başanh bir kampan ya yürüttü. Eski Fransız sömürgelerini Bat Afrika Federasyonu altında bir araya getir me çabalan, bağımsızlığı seçen öteki sömür gelerde merkeziyetçiliğe karşı bir eğilimiı ağır basması nedeniyle sonuçsuz kaldı. Ar dından Senegal ve Fransız Sudanı’nın oluş turduğu Mali Federasyonu’nda başbakanlık görevini üstlendi. Devlet yapısına ilişkir anlaşmazlıklar ve kişisel çekişmeler nedeniyle kısa ömürlü olan federasyonun dağılmasından (1960) sonra Mali adını alan Fransız Sudam’nda başkan olarak yönetimde kaldı. Bağımsızlığın ilk yıllannda sol politikalara dayalı bir program uyguladı. Kurduğu otoriter ve güçlü yönetim, 1967’de parti içindeki sağ ve sol kanatlann yönelttiği eleştirilerin yanı sıra artan mali ve ekonomik sorunlann da etkisiyle sarsılmaya başladı. Kötü bir hasat mevsiminin ardından 19 Kasım 1968’de genç subaylann yönettiği kansız bir darbeyle devrildi. Yaşamının geri kalan bölümünü gözaltında geçirdi.
Keitel, Wilhelm (d. 22 Eylül 1882, Helmscherode – ö. 16 Ekim 1946, Nürnberg, Almanya), II. Dünya Savaşı sırasında Alman silahlı kuvvetleri yüksek komutanlığı başkanlığını yapan feldmareşal. Adolf Hitler’in en sadık ve güvenilir yardımcıla-
Keitel
Ullstein, Berlin
nndan biri olarak onun özel kurmay heyetinin başkanlığını yürütmüş, askeri harekâtların çoğunun yönetiminde- rol oynamıştır.
I. Dünya Savaşı’na kurmay subay olarak katıldı. Weimar Cumhuriyeti döneminde (1919-33) çeşitli yönetim görevlerinde bulundu. 1935’te savaş bakanlığı düzeyinde bir görev olan silahlı kuvvetler dairesi kurmay başkanlığına getirildi. 1938’de ise, Hitler’in askeri işleri tek elden yönetmek için oluşturduğu silahlı kuvvetler yüksek komutanlığı başkanlığına yükseltildi. Haziran 1940’ta Fransızlara önerilen teslim koşullarmı hazırladı. Savaştan sonra Nürnberg’deki Ulus-
lararası Askeri Mafıkeme’de yargılandı; savaş tutsaklarını kurşuna dizme emri vermekten ve uluslararası hukuk kurallarını çiğneyen başka eylemlerinden dolayı suçlu bulunarak idam edildi. Genellikle Hitler’e dalkavukluk etmekten öteye gidememiş, taktik askeri deneyimi az ve yetersiz bir subay olarak kabul edilir.
Keith, Sir Arthur (d. 5 Şubat 1866, Aberdeen, İskoçya – ö. 7 Ocak 1955, Downe, Kent, İngiltere), İskoçyalı anatomi ve fiziksel antropoloji bilgini, insan fosilleri üzerinde uzmanlaşmış, özellikle Avrupa ve
‘“fi
*5s. -is-”
Sir Arthur Keith, William Rothenstein’ın kurşunkalem çiziminden ayrıntı, 1928;
Ulusal Portre Galerisi, Londra
National Portrait Gallery, Londra
Kuzey Afrika’da bulunan fosiller ile günümüzde İsrail’de yer alan Karmel Dağında bulunan önemli iskelet gruplarını yeniden düzenlemiştir.
Tıp, bilim ve hukuk doktoru olan Keith, 1908’de Londra’daki İngiltere Kraliyet Cerrahlık Okulu’nda profesör oldu. 1918-23 arasında, Londra’daki Kraliyet Enstitüsü’n-de fizyoloji profesörü olarak çalıştı. 1930-33 arasında Aberdeen Üniversitesi rektörüydü. En önemli yapıtları arasında The Antiquity of Man (1915; İnsanlığın Geçmişi), Concerning Man’s Origin (1927; İnsanın Kökeni Üzerine), A New Theory of Human Evolution (1948; İnsanın Evrimine İlişkin Yeni Bir Kuram) sayılabilir. Evrim konusundaki yazılarında yarışma etkenine ağırlık verdi, ayrıca ırksal ve ulusal önyargının doğuştan var olduğunu öne sürdü. 1921’de “sir” unvanı aldı.
Keith, William (d. 21 Kasım 1839, Old Meldrum, Aberdeen, İskoçya – ö. 13 Nisan 1911, Berkeley, California, ABD), Califor-nia’yı konu aldığı manzaralarıyla tanınan İskoçya doğumlu ABD’li ressam.
1859’da California’ya yerleşti. Yaptığı ilk manzara resimleri olumlu eleştiriler aldı ve iyi satıldı. Keith bundan cesaret alarak Avrupa’ya gitti ve 1869-70 arasında orada resim çalıştı. Geri döndükten sonra San Francisco’da bir atölye kurdu. Doğada yaptığı eskizlerden 40 yıl boyunca bu atölyede binlerce orman ve dağ manzarası üretildi. Onun Sierra Nevada, California ve Yosemi-te’ta yaptığı bu resimlerde Constable, Corot ve George Inness’in etkileri görülür. Cali-fomia’da (Moraga kentindeki St. Mary’s College’da ve Oakland Sanat Müzesi’nde) adına kurulmuş iki galeri vardır. Yapıtları bunlardan başka New York kentindeki Metropolitan Sanat Müzesi’nde, Washington, D.C.’deki Corcoran Sanat Galerisi’nde ve Cleveland Sanat Müzesi’nde bulunmaktadır.
Keizan Cokin, keîzan olarak da bilinir, ös sıfatı cosaİ DAİşi (d. 13 Kasım 1268, Eçizen yöresi – ö. 22 Eylül 1325, Noto yöresi, Japonya), Budacıhğın Soto mezhebinin yaygınlaşmasında önemli rol oynamış rahip.
Yokohama’daki Soci-ci’nin (Soci Tapmağı), ayrıca mezhebin iki ana tapınağından birinin kurucusudur.
Mezhebin merkezi Eihei-ci’nin (bugün Fu-kui ilinde) ikinci başrahibi Koun Eco’nun yanında eğitim görerek 12 yaşında rahip oldu. Koun Eco’nun ölümünden sonra Dai-co-ci başrahibi Tettsu Gikai’nin öğrencisi oldu. On yıl boyunca Soto mezhebinin görüşlerini yaymak için çahştı. Ardından Şogaku-ci’nin (bugün Işikava ilinde) başrahibi oldu. Şogoku-zan Soci-ci adını verdiği bu tapmağı 1321 ’de Soto mezhebine bağladı. Kendini tapınak kurmaya adayan Kei-zan’ın yönetiminde mezhep hızla bütün Japonya’ya yayıldı. Bu yüzden mezhebi yeniden kurduğu kabul edilen ve Taiso (Büyük Usta) adıyla anılan Keizan, Soto mezhebinin meditasyon yöntemleri ve manastır yaşamı üzerine kitaplar da yazmıştır.
Kekçiler, Guatemala’da yaşayan Maya halkı. Ülkenin iç kesimlerindeki yayla ve ovalarda tarımla uğraşırlar; başlıca geçimlik ürünleri mısır ve fasulyedir. Bitki örtüsü yakılarak açılan tarlalar sopalarla işlendikten sonra, mısır ve fasulye karma olarak ekilir. Kekçi toplumunda, tarım etkinliğiyle yakından ilişkili cinsel tabular ve bereket törenleri vardır. Evler kazıkların üstüne yapılıp çatısı sazlarla örtülür; pencere açılmaz. Yatak olarak da hamak kullanılır. Kekçilerin geleneksel uğraşları olan çanak çömlek yapımı yok olmaya yüz tutmuştur. Bazı yerlerde kadınların, kayışlan sırta geçirilen tezgâhlarda dokumacılık işini sürdürmelerine karşın, fabrika ürünü kumaşlar da yayılmıştır.
Kekçiler Katolikliği kabul etmiş olmakla birlikte, cofradia (yoksullara yardım ve hastanelere destek amacıyla oluşturulmuş kurumlar) denen örgütlenmeler geçerliliğini korumaktadır. Hıristiyanlık öncesi tanrılara tapınma da yaygın olarak sürmektedir. Bunlann en önemlisi dağların ve vadilerin tannsı Tzultacaj’dır (Tzultakah).
kekemelik, dİsfemî olarak da bilinir, konuşmanın ritmi ile akıcılığını etkileyen bozukluk. Konuşma sırasında seslerin ya da hecelerin istençsiz biçimde yinelenmesi ve ses, hece ya da sözcüklerin aralıklı olarak engellenmesi ya da uzaması biçimde kendini gösterir. Çoğu zaman pepelik ya da pepemelikle eşanlamlı kullanılırsa da, pepeler dudaksıl, kekemeler ise damaksıl sesleri çıkarmada güçlük çekerler.
Kekemeler, yüksek sesle okumaları gereken bir parçada kekeleyecekleri sözcüklerin yüzde 95’ini önceden kestirebilirler. Geçmişte güçlük çektikleri sözcüklerle karşılaşınca gene aynı güçlüğü yaşamayı beklerler; bu kaçınma tepkisi, kekemeliğin sürüp gitmesinde temel etkendir. Belirli sözcükler karşısında bütün kekemeler güçlük çeker. Bunlar, ünsüz harfle başlayanlar, bir tümcenin ilk sözcüğü, eylem, ad, sıfat gibi içerik belirten sözcükler ve çok heceli sözcüklerdir. Ama bunlar, konuşma bozukluğu görülmeyen kişilerde de zaman zaman duraklamalara yol açan sözcükler olduğundan, kekemelik ile konuşma akışındaki normal bozukluklar (örn. duraklama, yineleme) arasında bir ilişki bulunduğu düşünülmektedir.
Kekemeliğin bazı ailelerde daha sık ortaya çıkmasına karşın araştırmalar, bu durumun kalıtımdan kaynaklanmaktan çok, sinir sistemindeki bir yatkınlığa ya da çevre koşul-lanna bağlı olduğunu göstermiştir. Kekemelerde organik bir bozukluk olmadığı gibi, çocuğu sağ ya da sol elini kullanmaya zorlamanın kekemeliğe yol açtığı biçimindeki yaygın kanı da temelsizdir. Çocuğun
145 kekik
konuşma akışındaki normal aksamalar üzerinde çok fazla durulmasının, bu bozukluğun ortaya çıkışında önemli rol oynadığı düşünülmektedir. Dolayısıyla kekemelik, çocuğun konuşmasındaki olağan duraklama ve yinelemelere ana babanın aşın tepki göstermesinden kaynaklanır; bu da kekemeliğin tek çocuklarda ya da kendine yakın yaşlarda kardeşi olmayan çocuklar arasında daha sık görülmesini açıklamaktadır. Toplumun, akıcı ve güzel konuşmaya verdiği önem de kekemeliğin ortaya çıkmasında rol oynar; örneğin topluluk önünde konuşma becerisine büyük değer veren İbolar arasında kekemeliğe, dünya ortalamasından (yüzde 1 dolayında) üç kat daha fazla rastlan-maktadır. Batı toplumlannda kekemeliğin erkeklerde kadınlara oranla beş kat fazla görülmesi de, bu toplumlarda erkeklere yönelik beklentilerin yarattığı baskıya bağlanabilir.
Eski Roma’da kekemelerin kötü ruhlarca ele geçirilmiş olduğuna inanılırdı. Ortaçağ Avrupa’sında ise sorunun kaynağı olarak görülen dil, kızgın demirle dağlanır ya da üstüne acı baharat sürülürdü. Oysa kekemelerin yüzde 80’i, hiçbir tedavi görmeden ergenlik döneminin başlannda ya da yetişkinlikte bu sorundan kurtulmaktadır. Bu durum, olgunlaştıkça kendine güvenin artması, sorunun kabullenilmesi ve buna bağlı olarak kişinin rahatlamasıyla açıklanabilir.
kekik, ballıbabagiller (Lamiaceae ya da Labiatae) familyasının Thymus cinsini oluşturan çokyıllık, kokulu bitki türlerinin ortak adı. Genellikle kurak tepe ve sırtlarda kümeler oluşturarak büyüyen bu bitkiler yaygın biçimde baharat ve ilaç olarak kullanılırlar. Aynca, gene aynı familyadan çeşitli Origanum türleri ile kokusu kekiği andıran başka pek çok bitki türü de kekik olarak bilinmekte ve kullanılmaktadır.
Güney Avrupa kökenli bir bitki olan ve yaygın olarak tanmı yapılan Thymus vulgaris 25-30 cm yüksekliğinde kıvnk yapraklı bir kekik türüdür. Kurutulmuş çiçek ve yapraklan çok eskiden beri baharat olarak kullanılan bitkiden bazı yörelerde kekik balı üretilir. Bitkiden başlıca bileşenleri timol ve karvakrol olan bir uçucu yağ (kekik yağı) çıkarılır. Bitkinin yatıştmcı, midevi, idrar artına, antiseptik, solucan düşürücü ve kan dolaşımını uyancı etkileri vardır. Kekik yağı ise ağızdan solucan düşürücü, dışandan antiseptik olarak kullanılır. Anadolu’da bulunmayan bu türe karşılık, yaygın olarak bulunan T. serpyllum ile Batı ve Güney Anadolu’da yetişen T. capitatus gibi uçucu yağ içeren pek çok kekik türü de benzer biçimde kullanılır.
Yaygın biçimde kekik adıyla satışa sunulan Origanum türlerinden, Trakya ve Ege bölgesinde yetişen istanbulkekiği (O. heracleo-ticum) çalımsı görünüşlü, beyaz çiçekli ve sık tüylü çokyıllık bir bitkidir. Yaklaşık yüzde 4-5 oranında uçucu yağ (başlıca bileşeni karvakrol) içeren bitki kekik yerine baharat olarak kullanıldığı gibi,, uçucu yağından da kekik yağına benzer biçimde yararlanılır. Batı ve Güney Anadolu’da yaygın olan izmirkekiği (O. onites) 50-60 cm yükseklikte beyaz çiçekli bir türdür. Gene yaygın biçimde baharat olarak kullanılan güveyotu ya da keklikotu (O. vulgare) ile Orta ve Güney Anadolu’da yetişen tahtacı-otu da (O. sipyleum) halk arasında idrar artıncı, hazmettirici ve gaz söktürücü etkilerinden ötürü çay olarak içilir.
Gene aynı familyadan karabaşkekik ya da karakekik adıyla bilinen Tymbra spicata
I;
!
Kekkonen, Urho K(aleva) 146
Trakya ile Batı ve Güney Anadolu’da yaygın bir türdür; halk arasında baharat ve çay olarak kullanıldığı gibi, ansiteptik etkisi nedeniyle ilaç olarak da yararlanılır.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*