[Maddî veya manevî bakımdan] Yararlanma, yarar sağlama: Mektebin haraplığı onların istifadesine başka türlü hizmet eder (Ömer Seyfeddin). Ve sime’den şu veya bu suretle istifadeyi tasarlıyordu (Vâ-Nû). || İstifade etmek, yararlanmak, faydalanmak: Dayanamadım, şarkılardan birini bitirmesinden istifade ederek: (R. N. Güntekin). Dervişin Rabia’nın üzerindeki tesirinden istifade etmek istemişti (H. E. Adıvar). — Huk. İstifade hakkı. Bk. ansİkl. — ansİkl. Huk. istifade hakkı. Ana ve baba, çocuk reşit oluncaya kadar onun mallarından yararlanırlar (Borçlar kn. md. 280). Ancak, çocuğun mallarının geliri her şeyden önce, onun ihtiyaçlarının karşılanması için kullanılır ve ana-baba sadece geriye kalandan yararlanırlar (Med. kn. md. 381). Bu istifade hakkı, ana ve babadan veya ikisinden birinden velâyet kusurları yüzünden alınırsa sona erer. Aksine, velâyetin alınmasında ana ve babasının kusuru yoksa, istifade hakkı devam eder. (Med. kn. md. 286). + İstifadeli sıf. Yarar sağlayan, yararlı
İSTİFADE
09
Eki