96- İstikraz (borç alıp verme) muamelesi, altm ve gümüş gibi yalnız misliyat denilen tartılır şeylerde, ölçeğe bağlı buğday ve arpa gibi şeylerde ve taneleri arasında kıymet değiştirecek derecede fark bulunmayan yumurta ve ceviz gibi sayıya bağlı şeylerde olur. Hayvanlarda ve kumaş gibi değere bağlı şeylerde olmaz.
97- Gerek altından ve gümüştün ve diğer maddelerden olan nakid paralar, grekse diğer tartılan veya ölçülen şeyler, sonradan yalnız misilleri alınmak üzere borç olarak alınıp verilebilir. Buna “Karz-ı Hasen” denilir. Sosyal bir yardım olduğundan büyük bir sevandır. Fakat bunun karşılığında fazla bir şey verilmesi şart kılınırsa, bu bir faiz olur ki, riba hükmündedir. Borç verilen bir veya birkaç kişi olması arasında bir fark yoktur.
98- Borç alınan şeyler, sonradan kendi misilleri ile ödenir. Borç alınan bir altm para, yine aynı bir altın para olarak ödendiği gibi, bir altm para ile bir mikdar buğday, yine fazlalık yapmaksızın aynı altm para ve aynı ölçek buğdayla ziyade yapmaksızın ödenir. Ancak borç alınan para, geçer kâğıt para iken sonradan piyasada bulunmasa veya geçmez bir hale gelse, kabul edilen fetvaya göre, son geçerli olduğu tarihteki kıymeti ile ödenir.
99- Bir kimse, borç verdiği para ve başka şeylerin tamamını veya bir kısmım borçlusuna bağışlayabilir. Borç alan da arada bir şart olmaksızın alacaklı olan kimseye hediye verebilir. Sonuç: İstikraz işlemlerinde iki taraftan birine şart kılınan bir menfaat helal değilse de, şart koşulmayan bir menfaat helâldır. Onun için borçlu, borcunu ödemekle beraber kendiliğinden, bir âdet olmayarak, bir mikdar fazla verse, bu helâl olur.
100- Bir kimsenin bir parayı, başka bir yerde bulunan bir adama ödemek şartı ile borç alması mekruhtur. Fakat böyle bir parayı aralarında bir şart bulunmaksızın, borç verenin izni ile, başka bir yerde bulunan bir adama götürüp vermesi mekruh değildir. Hatta böyle bir şart ve adet bulunmaksızın, biraz da fazla vermesinde bir haramlık yoktur. Bu, bir bağış olur.
101- Bir kimsenin bir adama, her ay veya her yıl belli bir mikdar ödemek üzere para vermesi caiz değildir. Verilen bu ödünç paraya karşı alınan fazla paralar riba olmuş olur. Fakat belli bir parayı muayyen işte kullanıp elde edilecek kârından belli bir nisbette, üçte bir veya dörtte bir gibi, vermesi şartı ile para verilmesi cazdir. Çünkü bu bir ticaret ortaklığı işlemidir. Bu durumda o kimsenin zarara da sermayesi nisbetinde ortak olması gerekir.
8. Kitap: KERAHET ve İSTİHSAN KİTABI 453
102- Komşular arasında ekmekler, ister sayı ile ve ister tartı ile borç alınıp verilebilir. Bu husustaki işlem bir kolaylık ve zaruret esasına bağlıdır. Bu, İmam Muhammed’in görüşüdür ve fetva da buna göredir.
103- Faizin dinde yasak olmasının birçok hikmetleri vardır. Önce, muhtaz bir kimseye verilen bir paradan, daha soma fazla bir şey alınması sosyal yardımlaşma görevine aykırıdır. Soma bir paranın bu şekilde artırılması, çok kere insanın çalışma gayretini azaltır Onu tenbelliğe sevkedebilir. Bununla beraber borç alınan paradan borç alanın bir kazanç elde edip etmeyeceği kesin değildir. Bir ihtimalden ibarettir. Çok kere alman borç parlar boşuna harcanarak karşılığında birçok zararlara katlanmak gerekir. Rehin verilen nice kıymetli malların bu yüzden hiç bahasına elden çıktığı daima görülür. Oysa ki, verilecek fazla mikdar belli ve kesindir. Onun için düşünülen bir kazanç, kesin ve belli olan bir mala karşı tutulamaz. Aslında kesin bir lüzum görülmedikçe, borç almamalıdır. Borç huzuru ve rahatı kaçırır, hürriyeti kısıtlar. Borç verecek durumda olanlar da, ellerinden gelen yardımı muhtaçlardan esirgememelidirler. Sadece Allah rızası için “Karz-ı Hasen” sureti ile borç verip mükâfaatını Allah’dan beklemelidir. Yerinde olarak verilen borç para, sadaka vermekten daha faziletlidir. Bununla beraber borç alacak olanlar da, güvenilir ve sözünde durur, ilk fırsatta borcunu öder kimselerden olmalıdırlar. Bu gibi iyi duygulardan yoksun olmak, yardımlaşma görevini de bozar.
İstikraz (Ödünç Alma) Meseleleri
23
Şub