Kapuçinler

Kapuçinler, Fransisken tarikatının bağımsız bir kolu olan Fratres Minores Capucino-rum’un üyeleri. Tarikatın kurucusu sayılan Matteo da Bascio, Assisili Aziz Francesco’ nun koyduğu kurallan yeniden eksiksiz biçimde uygulamak ve münzeviliği canlandırmak amacıyla 1525’te bir reform başlattı. Fransiskenlerin keşiş giysilerinin Aziz Fran-
cesco’nun giysilerine benzemediği düşüncesiyle sivri uçlu bir kukuleta (İtalyanca capuccino) giydi, sakal bıraktı ve yalınayak dolaşmaya başladı. Kısa sürede birçok kişi Matteo’yu izledi. Matteo ve müritleri aşın katı, yalın ve yoksul bir yaşam sürmeye başladılar. Bu kurallar sonradan bir ölçüde yumuşatıldıysa da temelde günümüze değin bozulmadan geldi. Kapuçinler 16. yüzyılda pek çok zorlukla karşılaştılar. Daha önce oluşmuş Fransisken gruplarının baskılarına uğradılar; papa da Kapuçinlerin İtalya’nın dışına yayılmalarını yasakladı. Tarikat önderi Bernardino Ochino’nun 1542’de Protestanlığa dönmesi tarikatı neredeyse yok olma tehlikesiyle yüz yüze getirdi. Ama Kapuçinlerin sayısı hızla arttı ve 1571’de 17 bine ulaştı. Karşı-Reform hareketinin sonraki aşamalarında neredeyse Cizvitler kadar önemli bir rol oynadılar, özellikle yoksul ve kırsal nüfus üzerinde etkili oldular. 1574’ten sonra serbestçe yayılmalanna izin verildi. 1619’da bağımsız tarikat durumuna gelen Kapuçinlerin sayısı 18. yüzyıl ortasında 34 bine ulaştı. Ama Fransız Devrimi boyunca gerilediler. 16-18. yüzyıllar arasında Avrupa’yı ve bütün dünyayı kasıp kavuran salgınlar sırasındaki hizmetleriyle tanınan Kapuçinler misyoner etkinliklerinde ve sosyal yardım çalışmalarında etkili oldular.

kapudane, Osmanlı donanmasında kapta-nıderyadan sonra gelen deniz subayının rütbesi. İtalyancadaki capitano sözcüğünden Türkçeleşmiştir. İlk kez Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın sadrazamlığı sırasında, 1682’de kondu. Miri kalyonların baş-kaptanı olan kapudane, beylerbeyi rütbesinde ve iki tuğluydu. Onun altında patrone(*) ve riyale(’) yer alırdı. Bunların üçüne, kaptanlık belirtisi olarak asa taşıdıkları için sahib-i değnek denirdi. Yıllığı 4.500 kuruş olan kapudane, süvari kaptanlar arasından yapılan seçim ve sadrazamın onayı ile kaptanıderya tarafından atanırdı. Her yıl padişah, sadrazam ve kaptanıderyaya câize vermesi koşuldu. Bindiği gemiye kapudane-i hümayun, geminin kaptanına da kapudane başreisi denirdi. Geminin sancak altına biri yeşil, öteki kırmızı iki bayrak çekilirdi. Yeşil bayrakta Hz. Ali’nin kılıcının (Zülfe-kar), kırmızı bayrakta da ay ve yıldız motifi vardı. Kapudane, kaptanıderyanın donanmadaki birinci yardımcısı ve danışmanı idi. Ama kaptanıderya İstanbul’dan ayrıldığı zamanlarda ona kapudane değil, tersane emini vekâlet ederdi. 1854’te Osmanlı donanması yeniden örgütlenirken kara ve deniz kuvvetleri arasında rütbe eşitlemeleri yapıldı ve kapudaneye reis paşa dendi.

Kapurthala, Hindistan’ın kuzeybatısındaki Pencap eyaletinde il ve il merkezi kent. Kapurthala kenti Cullundur’un batısında-dır. 11. yüzyılda kurulan kent, 1780’de Kapurthala Prensliği’nin başkenti oldu ve prensliğin 1948’de Hindistan’a bağlanmasına değin bu konumunu korudu. Bugün tarımsal ürünlerin pazarlandığı bir ticaret merkezidir. Sanayi kuruluşlarında kimyasal maddeler, boya ve ecza ürünleri üretilir. Kentte Guru Nanak Dev Üniversitesi’ne bağlı üç yüksekokul, bir hastane ve eski bir saray vardır.

Yüzölçümü 1.634 km2 olan Kapurthala ili, alüvyonlu ve engebesiz bir düzlük üzerinde yer alır. Ekonomisi tanma dayalı olan ilde başta buğday, şekerkamışı ve pamuk olmak üzere çeşitli tarım ürünleri yetiştirilir. Nüfus (1981)

cesco’nun giysilerine benzemediği düşüncesiyle sivri uçlu bir kukuleta (İtalyanca capuccino) giydi, sakal bıraktı ve yalınayak dolaşmaya başladı. Kısa sürede birçok kişi Matteo’yu izledi. Matteo ve müritleri aşın katı, yalın ve yoksul bir yaşam sürmeye başladılar. Bu kurallar sonradan bir ölçüde yumuşatıldıysa da temelde günümüze değin bozulmadan geldi. Kapuçinler 16. yüzyılda pek çok zorlukla karşılaştılar. Daha önce oluşmuş Fransisken gruplarının baskılarına uğradılar; papa da Kapuçinlerin İtalya’nın dışına yayılmalarını yasakladı. Tarikat önderi Bernardino Ochino’nun 1542’de Protestanlığa dönmesi tarikatı neredeyse yok olma tehlikesiyle yüz yüze getirdi. Ama Kapuçinlerin sayısı hızla arttı ve 1571’de 17 bine ulaştı. Karşı-Reform hareketinin sonraki aşamalarında neredeyse Cizvitler kadar önemli bir rol oynadılar, özellikle yoksul ve kırsal nüfus üzerinde etkili oldular. 1574’ten sonra serbestçe yayılmalanna izin verildi. 1619’da bağımsız tarikat durumuna gelen Kapuçinlerin sayısı 18. yüzyıl ortasında 34 bine ulaştı. Ama Fransız Devrimi boyunca gerilediler. 16-18. yüzyıllar arasında Avrupa’yı ve bütün dünyayı kasıp kavuran salgınlar sırasındaki hizmetleriyle tanınan Kapuçinler misyoner etkinliklerinde ve sosyal yardım çalışmalarında etkili oldular.

kapudane, Osmanlı donanmasında kapta-nıderyadan sonra gelen deniz subayının rütbesi. İtalyancadaki capitano sözcüğünden Türkçeleşmiştir. İlk kez Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın sadrazamlığı sırasında, 1682’de kondu. Miri kalyonların baş-kaptanı olan kapudane, beylerbeyi rütbesinde ve iki tuğluydu. Onun altında patrone(*) ve riyale(’) yer alırdı. Bunların üçüne, kaptanlık belirtisi olarak asa taşıdıkları için sahib-i değnek denirdi. Yıllığı 4.500 kuruş olan kapudane, süvari kaptanlar arasından yapılan seçim ve sadrazamın onayı ile kaptanıderya tarafından atanırdı. Her yıl padişah, sadrazam ve kaptanıderyaya câize vermesi koşuldu. Bindiği gemiye kapudane-i hümayun, geminin kaptanına da kapudane başreisi denirdi. Geminin sancak altına biri yeşil, öteki kırmızı iki bayrak çekilirdi. Yeşil bayrakta Hz. Ali’nin kılıcının (Zülfe-kar), kırmızı bayrakta da ay ve yıldız motifi vardı. Kapudane, kaptanıderyanın donanmadaki birinci yardımcısı ve danışmanı idi. Ama kaptanıderya İstanbul’dan ayrıldığı zamanlarda ona kapudane değil, tersane emini vekâlet ederdi. 1854’te Osmanlı donanması yeniden örgütlenirken kara ve deniz kuvvetleri arasında rütbe eşitlemeleri yapıldı ve kapudaneye reis paşa dendi.

Kapurthala, Hindistan’ın kuzeybatısındaki Pencap eyaletinde il ve il merkezi kent. Kapurthala kenti Cullundur’un batısında-dır. 11. yüzyılda kurulan kent, 1780’de Kapurthala Prensliği’nin başkenti oldu ve prensliğin 1948’de Hindistan’a bağlanmasına değin bu konumunu korudu. Bugün tarımsal ürünlerin pazarlandığı bir ticaret merkezidir. Sanayi kuruluşlarında kimyasal maddeler, boya ve ecza ürünleri üretilir. Kentte Guru Nanak Dev Üniversitesi’ne bağlı üç yüksekokul, bir hastane ve eski bir saray vardır.

Yüzölçümü 1.634 km2 olan Kapurthala ili, alüvyonlu ve engebesiz bir düzlük üzerinde yer alır. Ekonomisi tanma dayalı olan ilde başta buğday, şekerkamışı ve pamuk olmak üzere çeşitli tarım ürünleri yetiştirilir. Nüfus (1981) kent, 50.300; il, 545.249.

kar, suyun atmosferde kristalleşerek beyaz tanecikler halinde bulutlardan yeryüzüne düşmesiyle oluşan yağış türü. Yer yüzeyinin
yaklaşık yüzde 23’ü sürekli ya da ge< olarak karla kaplıdır. Kar atmosferde l kristalleri ya da yumaklar (kuşbaşı) haliı bulunur. Buz kristalleri, çoğunlukla don noktasının altındaki sıcaklıklarda yoğun! ma (buz) çekirdeklerinin üstünde oluşur, buharı -40°C’nin altında herhangi bir çel değe gereksinim duymadan katılaşabi Yumaklar ise çoğunlukla suyun don noktasına yakın sıcaklıklarda, çok deği biçimler halinde ortaya çıkan buz krista rinin birbirine yapışarak kavnaşması oluşur.

Kar kristalleri genellikle altıgen biçimi ve çoğunlukla zarif karmaşık yapılar oluş rur. Atmosferdeki buz kristallerinin bo\ lan ve biçimleri ne olursa olsun altı] yapıda olması, oksijen atomlarının heksa nal (altıgen) sistemde açık bir kristal örg oluşturmasından kaynaklanır. Uluslara! sınıflandırmada kar kristalleri levha, yılı sütun, iğne, dallanmış, başlıklı sütun düzensiz kristal biçimli olmak üzere baş yedi türe ayrılır. Kar kristallerinin büyül ğü ve biçimi genel olarak oluştuklan sıca ğa ve havadaki su buharının miktaı bağlıdır.

Kristaller -40°C’den daha yüksek sıc lıklarda, havada asıltı halinde bulunan küçük çekirdeklerin üzerinde oluşur (hı rojen çekirdeklenme). Çekirdekler, çoğ lukla kil mineralleri ve mikalar gibi k kökenli silikat mineralleri parçacıklan Daha düşük sıcaklıklarda ise buz, doğru su buharından oluşur (homojen çekirc lenme). Atmosferdeki su buhannın eti temel olarak buza oranla aşındoymuş derecesine bağlıdır.

Eğer havada büyük bir su buharı fazk varsa, kar taneleri hızla ve dallana büyümeye başlar. Görece kuru katman da kar taneleri çoğunlukla basit biçimle gelişir. Karmaşık yapılı kristallerin birbi: yapışmasıyla (kimi zaman 100’den çok i tal birbirine yapışabilir) yumaklar olu bu yumakların çapı 2,5 cm’ye ulaşab Eğer kristaller donma noktasına yakın sıcaklıkta ise ve yaşsa, yumak oluşı süreci bu tanelerin aşırısoğumuş su dar aklarıyla çarpışmasıyla daha da hızla Bir kar kristali bol miktarda su damlc içeren bir bulutun üstüne düştüğünde, damlacıkların bir bölümünü üzerinde lar. Damlacıklar buzla temasa geçtikleri ise donarak kristalin üstünü kaplarlar, tür parçacıklara dolu denir.

Kar taneleri, sirüs tipi bulutları (si sirrostratüs ve sirro kümülüs) oluştu Buz ve kar bulutlan yalnızca donma no sının biraz altındaki sıcaklıklarda or çıkar. Bu bulutlar ılıman ve alçak enlen de troposferin en üst katmanlannda olu Tropik bölgelerde 4.750 m’nin altında men hemen hiç oluşmazlar. Yüksek da bölgelerde ve kısmen de kutup bölgeleri yüzeyin yakınlarında oluşabilirler ve sisleri olarak gelişebilirler. Yer’e yakın simlerdeki soğuk havanın üstünde s hava yer aldığında (kutup bölgelerinde c likle kışın çok sık görülür), soğuk l kütlesinin sıcak hava kütlesine değdiği lümleri aşındoyar. Bunun sonucunda îci buz sütunları ve iğneleri oluşur ve bu aşağıya doğru iner. Son derece parlak ış olan bu parçacıklar, Antarktika’nın en ğuk bölümlerinde çok sık oluşur. Buz ‘ talleri aşağı düşerken ya da havada < halde uçuşurken, Güneş ve Ay ışığı alt ilginç optik olaylara yol açar.

Ihman enlemlerdeki sağanak yağmur] bulutlardaki buz ve kar tanecikleri yol e Serbest atmosferdeki akışkan daml; lan aşınsoğuyabilir; tipik buz bulu

kent, 50.300; il, 545.249.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*