Katkov, Mihail Nikiforoviç

Katkov, Mihail Nikiforoviç

(d. 13 Kasım 1818, Moskova – ö. 1 Ağustos 1887, Zna-menskoye, Moskova yakınlan, Rus Çarlığı), II. Aleksandr (hd 1855-81) ve III. Aleksandr’ın (hd 1881-94) yönetimleri sırasında, hükümet çevreleri üzerinde son derece etkili olan Rus gazeteci.
1838’de Moskova Üniversitesi’nden mezun oldu. Berlin Üniversitesinde okudu (1840-41); daha sonra Moskova Üniversitesi’nde felsefe dersleri verdi (1845-50). 1851’de günlük Moskovskiye Vedomosü gazetesinin, 1856’da da bunun yanı sıra Russki Vestnik adlı gazetenin yayın yönetmenliğini üstlendi. Gazetecilik yaşamının ilk döneminde II. Aleksandr’ın serileri özgürleştirme, bağımsız bir yargı sistemi kurma gibi liberal reformlarını destekledi ve Rus otokrasisinin meşruti bir monarşiye dönüştürülmesinden yana bir tutum takındı. 1863’te Polonya’da patlak veren ayaklanmadan sonra aşırı şoven bir tutuma yöneldi. İçeride gerici politikaları ve saldırgan bir Panslav dış politikayı savunan makaleler yazdı. Kendisini en yakın danışmanlarından biri olarak gören III. Aleksandr’ı, alt sınıflardan gelen öğrencilerin ortaöğretim kuramlarına girişini sınırlama konusunda destekledi. Rusya’yı Almanya karşıtı bir dış politikaya çekmeye yönelik çabalanndan ise bir sonuç alamadı.
Katlar, kattîler olarak da bilinir, İS 1. yüzyılda Romalıların en güçlü rakiplerinden biri olan Germen kabilesi. Visurgis (Weser) Irmağının yukarı kesiminde yaşayan Katlar, İS 1. yüzyılda Taunus Dağlarını ve Moenus (Main) Irmağı Vadisini aşarak, Keruskileri ve öteki kabileleri yenilgiye uğrattılar. İS 83’te İmparator Domitianus, Katları yeniden Taunus Dağlanna sürdü. Roma’ya başkaldıran Yukan Germania valisi Lucius Antonius Satuminus’la ittifak kurarak Romalılara karşı mücadeleyi sürdüren Katlar, 162, 170 ve 213’te Roma topraklarına akınlar düzenlediler. Katlann İS 3. yüzyılda Frankların kurduğu ittifakta yer aldığı sanılmaktadır.
katlı oranlar yasası, iki elementin birden çok kimyasal bileşik oluşturması durumunda, elementlerden birinin, sabit ağırlıkta olan öteki elementle, ağırlıkça belirli basit
tam sayısal oranlarda birleştiğini belirten yasa. Örneğin, azot beş farklı oksit oluşturur ve 14 gram azotla birleşen oksijenin ağırlığı artan sırayla 8,16,24,32 ve 40 gramdır ya da ağırlık oranlan 1, 2, 3, 4, 5’tir. İlk kez 1804’te İngiliz kimyacı John Dalton tarafından geliştirilen ve çok çeşitli bileşikler için doğrulanan bu yasa, gene Dalton’ un, maddenin bölünmez atomlardan oluştuğunu öne süren atom kuramını destekleyen en güçlü gerekçe oldu.
katlı roket, üst üste yerleştirilmiş çok sayıda roketten oluşan fırlatma sistemi. En alt ya da ilk kat ateşlemeyi sağlar ve yakıtı bitinceye değin giderek artan bir hızla taşıtı yerden kaldınr. ilk katın taşıttan aynlmasıy-la taşıt hafifler ve ikinci kat ateşlenerek taşıtı daha da hızlandırır. Fırlatılarak uzaya gönderilen uzay araçlannın çoğu üç katlıdır. Ayrıca bak. fırlatma aracı.
katlıterim bak. çokterimli
katma değer vergisi (KDV), bir malın üretimi ve dağıtımı sırasında oluşan katma değer üzerinden alınan vergi. Başlıca türleri, KDV matrahının belirlenmesinde ilgili malın üretimine katılan sermaye mallan üzerindeki vergilerin indirilmesine hiç izin vermeyen “gayri safi hasıla” türü, sermaye mallan için ayrılan amortismanlara denk düşen verginin indirildiği “gelir” türü, sermaye mallarının alımında ödenen vergilerin hemen, bir kerede ve tam olarak indirilmesine izin veren “tüketim” türüdür. Bunlardan “tüketim” türü özellikle Avrupa ülkelerinde yaygın biçimde uygulanır; Türkiye’ de uygulanan sistem ise “gelir” türüne yakındır.
Tüketim türü KDV iki yolla hesaplanabilir. Birincisi, firma tarafından yapılan bütün faktör ödemelerinin (ücretler, faiz, kira ve kârlar) toplanmasını (amortismanlar belirtilerek) öngören toplama yöntemidir. İkincisi ise, katma değeri saptamak amacıyla toplam satışlardan sabit varlıklar da içinde olmak üzere bütün alımlarm düşüldüğü çıkarma yöntemidir. Böylece belirlenen KDV, tüketim mallanndan alman genel bir satış vergisi niteliğindedir; iki verginin yalnızca toplanma biçimi farklıdır. Bu tür katma değer vergisi sabit varlıklan dışarıda bıraktığından sermaye mallannın tüketim mallan karşısında görece ucuzlamasına yol açar. Böylece ekonomide yatırımlann artmasına ve büyümeye katkıda bulunur.
KDV en yaygın biçimde Avrupa’da uygulanır. 1980’lerde 12 Batı Avrupa ülkesinin yanı sıra Brezilya ve Güney Kore’de de uygulanan başlıca vergilerden biri durumuna gelmiştir. Ayrıca birçok ülkede değişik biçimleri yürürlüktedir. ABD’nin Michigan eyaletinde 1953-67 arasında uygulanmış, 1975’ten sonra yeniden konmuştur.
KDV’yi benimseyen ilk Avrupa ülkesi 1954’te Fransa oldu. Böylece daha önce üretim ve dağıtım sürecinin her aşamasında ürünün el değiştirmesi sırasında kesilen satış vergisinin sakıncalan bir ölçüde giderildi. Satış vergisi, mallann çok sayıda el değiştirdiği sektörlerde vergi yükünün ağır biçimde artmasına yol açıyordu. KDV 1968’de AFC, 1973’te de İtalya ve İngiltere’de uygulamaya kondu. İngiltere’de karmaşık vergi yapısının basitleştirilmesini sağladı. Danimarka’da tek aşamalı genel satış vergisinin kaldırılmasına olanak veren KDV gelir düzeyi düşük kesimlerden alman gelir vergisini azaltmak amacıyla kullanıldı.
KDV’yi savunanlar bu verginin maliyetleri düşük tutan firmalara daha az yük bindirerek verimliliği artırdığım, üretimin her aşamasına eşit olarak uygulandığını, ayrıca tasarruftan ve yatırımlan teşvik ettiğini öne
75 katma değer vergisi
sürerler. KDV’ye karşı çıkanlar ise, fiyatları artırarak bu vergi tüketiciye yüklenebildi-ğinden, ekonomide daraltıcı etki yapabileceğini, pek çok aşamada uygulandığı için de toplanmasının zor olduğunu belirtirler.
Türkiye’de KDV. 1926’daki başarısız Umumi İstihlak Vergisi’nden sonra 1927’de kabul edilen Muamele Vergisi, imal edilen malın girdilerine uygulanan muamele vergisi için indirim olanağı getirmesi nedeniyle, kapsamı dar tutulmakla birlikte bir bakıma KDV’nin Türkiye’deki ilk örneğiydi. KDV konusundaki tartışmalar 1970’ten sonra yoğunlaştı, ilk yasa hazırlığı 1972’de gerçekleştirildi. 25 Ekim 1984’te kabul edilerek 1 Ocak 1985’te yürürlüğe giren 3065 sayılı yasayla günümüzdeki KDV sistemine geçildi. Daha önce değişik tarihlerde birçok kez yeniden düzenlenen tüketim vergileri de bu yasayla yürürlükten kaldınldı.
Türkiye’de KDV uygulamasına geçiş için gerekçe gösterilen başlıca mali nedenler, gider vergilerinin gelir esnekliğinin çok düşmüş olması, 1982’den sonra azalmaya başlayan vergi yükünün 1984’teki büyük vergi indirimleriyle son çeyrek yüzyılın en düşük düzeyine inmesi ve gelir vergisini dengeleyecek boyutta bir dolaylı verginin gerekliliğiydi. KDV’nin ekonomik gerekçelerinin başında ise bu verginin dışa açılma politikalarının mali araçlarından biri sayılması geliyordu. Dolaysız vergilerin sistem içindeki payım azaltarak ihracata doğrudan uygulanabilir dolaylı vergilerin ağırlığının artınlması, dışa açılmanın mali desteklerinden biri olarak görülüyordu. İthalatın gümrük vergileri dışında iç vergi maliyetlerini yansıtacak biçimde vergilendirilmesi de ithalatın hızını bir ölçüde kesecekti. İhracatta otomatik indirim (vanş ülkesi ilkesi) ve ithalatın vergilendirilmesi (kaynak ülke ilkesi) ise Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması (GATT) ilkeleri çiğnenmeden uygulanabilecekti. Ayrıca sanayici ve yatınmcılar teşvik belgeli yatınmlarda vergi yönünden desteklenebilecekti. Bunla-nn yanı sıra KDV’nin, dolaylı ve dolaysız vergi yükünü yeniden dağıtıcı etkisinden yararlanarak ticaret, tarım ve hizmetler kesimlerine vergi kaydırılması amaçlanıyordu. KDV’nin, belge düzenini yerleştirmesi ve özdenetim aracı işlevine bağlı olarak gelir ve kurumlar vergisi gibi dolaysız vergilerde de artışlar sağlayacağı düşünülüyordu.
Türkiye’de uygulanan KDV sistemi, yasanın genel hükümlerinde “amortismana tabi iktisadi kıymetlerin katma değer vergisinin beş yıl içinde ve beş eşit taksitte indirim konusu yapılması” kabul edildiği için temelde “gelir” türü bir KDV niteliğindedir. Bu tür, “tüketim” türüne göre sermaye birikimini daha sınırlı ölçüde destekler. Ama yasadaki beş yıllık sürenin, Devlet Planlama Teşkilatı’nca (DPT) teşvik belgesine bağlanmış yatırımlarda bir yıl olarak belirlenmesi, aynca 20 Haziran 1986’da genel olarak üç yıla indirilmesi sistemin “tüketim” türüne yaklaşmasını sağlamıştır.
Türkiye’de KDV’nin hesaplanmasında uygulanan yöntem (“mahsup usulü” ya da “vergi kredisi”) uyannca, katma değeri hesaplayarak buna vergi oranını uygulamak yerine, satılan mal ve hizmetlerden kesilen vergiden, alınan mal ve hizmetler için ödenen vergiler düşülmekte ve aradaki olumlu fark vergi dairesine yatınlmaktadır. Fark olumsuzsa bir sonraki ay yatınlacak vergiden düşülmektedir.
İlk iki yıllık uygulama döneminde, KDV oram yüzde sıfır olarak belirlenen temel
Katmai Ulusal Parkı 76
mallar dışında standart yüzde 10 oranı kabul edilerek pratikte tek oranlı bir sistem oluşturuldu. 1987’de standart oran yüzde 12’ye yükseltildi, daha önce KDV alınmayan (KDV oranı yüzde sıfır olarak belirlenen) ürünlerden bazıları için yüzde 1 ve yüzde 5 oranlarında KDV uygulamasına geçildi. 1988’in ilk 10 ayında yüzde 1, 3, 5, 8, 12 ve 15 oranlarının uygulandığı yeni bir sisteme geçildi; standart oran gene yüzde 12’de tutuldu. Kasım 1988’den sonra yüzde
1, 3, 5, 10, 15 oranlarını içeren ve standart oranı yüzde 10 olarak belirleyen bir sistem benimsendi. 3 Aralık 1988’de kabul edilen 3505 sayılı yasayla Bakanlar Kurulu yüzde
10 olarak saptanan oranı dört katına kadar artırmaya ve yüzde l’e kadar indirmeye yetkili kılındı. KDV ilk uygulama yılı olan 1985’te konsolide bütçe vergi gelirlerinin yüzde 28’ini sağladı; KDV yasasıyla yürürlükten kaldırılan vergilerin 1984’teki vergi gelirleri içindeki payı ise yüzde 20,6 idi. KDV’nin vergi gelirleri içindeki payı 1986’da yüzde 29,2; 1987’de ise yüzde 31,3 oldu.
Türkiye’de KDV’nin göreli başarısında rol oynayan etkenler arasında kamu iktisadi teşebbüsleri (KİT) sisteminin önemi, alkollü içkiler üzerinden alman ek KDV ve ithalatta vergi kaçağının sınırlı olması sayılabilir. Buna karşılık KDV’nin başarısını tartışan uzmanlar, KDV kaçakçılığının arttığını öne sürmekte, ayrıca yasal olarak tahakkuk eden vergi ile toplanan vergi arasındaki farkın giderek büyüdüğünü belirtmektedirler. Gerçekten de toplanan KDV toplamı tahakkuk eden toplamın 1985’te yüzde 94’ü iken, 1986’da yüzde 92’sine, 1987’de yüzde 82’sine ve Kasım 1988’de yüzde 76’sına düşmüştür.
Katmai Ulusal Parkı ve Koruma Alanı,
eskiden katmai ulusal aniti, ABD’de Alaska eyaletinin güneybatısında ulusal park ve koruma alanı. Alaska Yarımadasının başında Shelikof Boğazı üzerindedir. 1917’de Novarupta’nın şiddetle püskürmesinden sonra 1918’de ulusal anıt olarak düzenlendi. 1931, 1942, 1969, 1978 ve 1980’de parkın sınırlan değiştirildi. 1980’de adı da değiştirilen park ve koruma alanı 2.282.642 hektarlık bir alan kaplar. 1917’deki püskürme sonucunda, eskiden yeşilliklerle kaplı olan vadi çorak bir araziye dönüşmüş ve bundan sonra Ten Thousand Smokes adıyla anılmıştır. Krater de daha sonra bir göl biçimini almıştır. Birçok göl, ırmak, orman, dağ ve bataklık alanının bulunduğu parkta yabani hayvanlar, bu arada çok sayıda boz ayı yaşar. Güzel manzaralı kıyı şeridi üzerinde fiyortlar, yalıyarlar, koylar ve çavlanlar bulunur.
katman, tabaka olarak da bilinir, iki katmanlaşma düzlemi arasında kalan tortul kayaç tabakası. Katmanlaşma düzlemleri, düzlemin üstünde ve altında kalan kayaçla-nn tane boyu, doku ya da öteki tanıtıcı özelliklerindeki belirgin farklılıklarla ayırt edilir. 1 cm’den daha ince olan katmanlara yaprak (lamina), daha kalın olanlara ise yatak denir. Ayrıca bak. katmanlaşma.
katman basamağı bak. kuesta
katmanbilim bak. stratigrafi
Katmandu, kantîpur olarak da yazılır, Nepal’in başkenti. Deniz düzeyinden 1.324 m yükseklikte, Baghmati ile Vişnumati ırmaklannm birleştiği noktanın yakınlann-da yer alır. 723’te Raca Gunakamadeva
tarafından kuruldu. Başlangıçta Maneu-Patan olan adı sonradan değişmiştir; bugünkü adı Raca Laçmina Singh’in 1596’da tek bir ağacın kerestesiyle inşa ettiği söylenen ahşap tapmaktan (kath: “tahta” ve mandir: “tapmak” ya da “yapı”) gelir. Kentin ana meydanında yer alan ve özgün biçimini koruduğu sanılan yapı günümüzde sadhu’la-nn (kutlu kişi) ikametgâhı olarak kullanılmaktadır. Katmandu 1768’den bu yana Nepal’i yöneten Gurkha hanedanından Şah ailesinin yönetim merkezidir.
Kent, Nevar kökenli tüccar ailelerinin etkinlikleri sonucunda ülkenin en önemli iş ve ticaret merkezi oldu. 1970’lerde yeni
Katmandu yakınlarındaki Svayambhunath Tapınağı, Nepal
Ray Manley-Shostal/EB İne
karayollarının yapılması ve havayolu hizmetlerinin gelişmesiyle kent, ülkenin ulaşım sisteminin merkezi durumuna geldi. Kent halkının çoğunluğu tanmla uğraşır. Başlıca yükseköğretim kurumu olan Tribhuvan Üniversitesi 1959’da kurulmuştur.
Kentin modern iki ana caddesi ile dar sokaklar üzerinde oymalı kapılı ve pencereli tuğla evlerin yer aldığı eski mahalleler, çarpıcı bir karşıtlık gösterir. Kente büyük zarar veren 1934’teki depremden sonra birçok modern bina yapılmıştır. Kentin en ünlü yapısı, Malla krallarının eski sarayıdır (durbar); saraya ait binalar arasında 1549’da Raca Mahindra Malla’nın yaptırdığı Talecu Tapmağı da vardır. Sarayın ana kapısında bir Tanrı Hanuman figürü yer alır; bitişikteki küçük Hanuman Dhoka Meydam’nda pagoda görünümündeki tapınaklarla Kala Bhairab’ın siyah taştan yapılmış büyük bir heykeli bulunur.
Kentin doğusunda Tundi Khel adlı tören alanı yer alır. Alanla kent arasında eski başbakanlardan Bhim Sen Thapa’mn yaptırdığı yüksek bir gözetleme kulesi vardır. Kentin dış mahallelerinde Rana ailesince yaptınlan birçok saray bulunur; bunların en gösterişlisi eskiden başbakanlık konutu olarak kullanılan Singha Derbar’dır. Günümüzde bu bina hükümet sekreterliği olarak kullanılmaktadır. Kentin yaklaşık 5 km kuzeydoğusunda, Tibetli Budacıların kutsal saydığı, büyük beyaz kubbeli Bodhnath Tapınağı yer alır.
Katmandu’da her yıl ilkbaharda Tanrı Maçendra’nm bir figürünün taşındığı Ma-çendra Catra ve Şivaratri, yaz sonunda Gai
Çatra (inek töreni), sonbahar başında di İndra Catra şenlikleri düzenlenir. Nüfu: (1981) 235.160.
katmanlaşma, tabakalaşma olarak d; bilinir, magma akması ve volkanik kökeni: malzemelerin birikmesi sonucunda, korka-yaçlarda ve tortul kayaçlarda oluşan tabakalaşma. Katmanları birkaç milimetreden birkaç metreye kadar değişen kalınlıklarda ve çok farklı biçimlerde olabilir. Onlarca kilometrekarelik alanları kaplayan ince yaprak katmanlar olduğu gibi, yalnızca birkaç metre genişliğinde, mercek benzeri kalın katmanlar da vardır.
Tekil kayaç katmanlarını birbirinden ayıran düzlemlere katmanlaşma düzlemi denir. Katmanlaşma düzlemleri, tortulların üst üste düzgün tabakalar halinde çökeldiği yerlerde yatay, çökelmenin gerçekleştiği yerin eğimli bir yüzey olduğu durumlarda ise eğimlidir. Bir katmanın alt yüzeyi, altındaki yüzeyin düzensizliklerine kabaca uyar; buna karşılık katmanın üzerindeki katmanlaşma düzlemi hemen hemen yataydır.
Tortul kayaçlardaki katmanlaşma, çökelme sırasında ortaya çıkan doku ve bileşim değişikliklerinden kaynaklanabilir; ayrıca, çökelmenin geçici bir süre için durakladığı bir sırada, yeni çökellerin var olan yapıyı örtmesinden önce, birikmiş olan çökellerin değişime uğraması da katmanlaşmaya neden olabilir. Bu nedenle bir katman dizisi, dönüşümlü olarak birbirini izleyen kaba ve ince taneli yapılar, mineral bileşimindeki farklılıklardan kaynaklanan renk değişiklikleri dizisi ya da birbirinden yalnızca belirgin katmanlaşma düzlemiyle ayrılan benzer yapılı katmanlar halinde ortaya çıkabilir. Katmanların kalınlığı ve genişliği ile çökelme hızı ya da çökelme zamanı arasında doğrudan bir ilişki yoktur; örneğin 2,5 cm kalınlığındaki bir kireçtaşı katmanının oluşması, 3 m kalınlığındaki bir kumtaşı katmanının oluşmasından daha uzun zaman alabilir. Katmanlaşmanın en yaygın nedeni, çökelen maddenin taşınabilirliğindeki değişikliklerdir. Su ve rüzgâr, tortulları, parçacıklarının boyuna, ağırlığına ve biçimine göre ayırır ve bu tortullar görece homojen katmanlar halinde çökelirler. Değişik kaynaklardan türeyen tortulların bileşimindeki farklılıklar ve çökelen malzemelerin değişmesinin neden olduğu tortul yapı farkhlıkla-n da katmanlaşmaya yol açar.
Katmanlann uğradığı biçim değişikliklerine (deformasyon) bakılarak, jeolojik çağlarda oluşmuş Yer hareketlerinin ve olaylarının yorumlanması, petrol alanlarının, mineral yataklarının ve yeraltı su kaynaklarının yerlerinin saptanması olanaklıdır.
Tortul kayaçlardaki katmanlaşma, gelişme derecesi ve yapı ayrıntıları bakımından büyük farklılıklar gösterir. Genel olarak en gelişkin tortul katmanlar, ince taneli olanlardır; konglomeralar gibi kaba taneli ortamlarda ise katmanlaşma daha az belirgin ve daha az kalıcıdır. Tortul katmanlar, çökelme ortamına göre başlıca iki farklı yapıda gelişir. Bunlar, çökelmenin akarsu ve rüzgâr etkisiyle oluştuğu ortamlarda sık rastlanan çapraz katmanlaşma ile bulanık yoğunluk akımlannın ve bazı durumlarda da varvlı çökellerin yol açtığı dereceli katmanlaşmadır.
Volkanik kayaçlardaki katmanlaşma bazı bakımlardan tortul kayaçlardakinden farklıdır. Parçacıklar halindeki volkanik malzemeler püskürme sırasında, parçacıklann boyuna, ağırlığına ve rüzgâra bağlı olarak ayrılır. Bunlar yere düştüğünde, farklı katmanlar halinde üst üste biner. Bu malzemeler göllere ya da denizlere düştüğünde,
sudaki öteki asıltı maddeleri gibi katmanlaşır. Birbirini izleyen sıvı lav akıntıları ve kül serpintilerinin üst üste çökelmesiyle de katmanlaşma oluşabilir.
Tortul çökellerin hepsi katmanlı değildir. Örneğin yalnızca buzla taşınan çökellerde, yer kayması çökellerinde, kalıntı topraklarda ve kireçtaşı resiflerinde katmanlaşma görülmez. Bitkiler ve hayvanlar, kireçtaşla-nmn yeniden kristalleşmesi ya da çökelme sonrasındaki başka olaylar, var olan katmanlaşmayı yok edebilir.
katmanlı akış, çalkantisiz akiş ya da lamIner akiş olarak da bilinir, gaz ya da sıvı bir akışkanın düzenli katmanlar ya da düzgün yollar halindeki akış türü. Burgaçlı akıştaÇ*) ise akışkan, düzensiz çalkantılar biçiminde akar. Katmanlı akışta, akışkanın her noktasındaki hızı, basıncı ve öteki akış özellikleri sabittir. Yatay bir yüzey üzerindeki katmanlı akış, birbirine paralel ince katmanlardan oluşuyormuş gibi düşünülebilir. Yatay yüzeye temas halindeki akışkan durağandır, ama tüm öteki katmanlar birbirleri üzerinde kayar. Kaba bir benzetmeyle, yeni bir iskambil destesindeki kâğıtlar, katmanlı halde “akıtılabilir”.
Düz bir borudaki katmanlı akış, iç içe geçmiş eşmerkezli akışkan silindirlerinin bağıl hareketi olarak düşünülebilir; bunlardan boruyla temas halinde olan en dıştaki akışkan silindiri durağan haldedir, ötekiler ise borunun merkezine doğru gidildikçe artan hızlarda hareket eder. Bir sigaradan dikey doğrultuda tüten dumanın akışı da katmanlıdır. Duman bir süre bu biçimde yükseldikten sonra çalkantılı bir hal almaya başlar ve akış türü giderek burgaçlı bir yapı kazanır.
Katmanlı akış ancak akış kanalının görece küçük olması, akışkanın yavaş hareket etmesi ve ağdalılığınm (viskozite) yüksek olması durumunda ortaya çıkar. Yağın ince borulardan, kanın da damarlardan akışı katmanlı akışa örnek olarak gösterilebilir. Bu durumların dışındaki akışların çoğu burgaçlıdır; ama burgaçlı akışta da, akışkanın katı çeperlere yakın ince katmanları, katmanlı biçimde akar.
katmansal dilbilgisi, dilin çeşitli yapısal katmanlardan oluştuğunu varsayan dilbilgisi kuramı ve yöntemi. Dilin biçimsel yapısını çözümlemeyi amaçlayan glosematik(*) ve Amerikan Yapısalcılığının etkisiyle gelişmiştir. ABD’de dönüşümsel dilbilgisine karşı geliştirilen temel yöntemlerden biridir. Ama ABD dışındaki dilbilgisi çalışmalarını fazla etkilememiştir.
katmer, pişirildiğinde kat kat kabaracak biçimde yoğrulan özel yağlı hamurdan yapılan bir çeşit börek.
Anadolu’nun pek çok yerinde hazırlanışı-na, içine konan malzemeye ve pişiriliş biçimine göre değişik adlarla anılır. Katmer hamuru çok yağlı olduğundan, açılırken ya da pişirilirken yağını salmaması için ya serin bir yerde korunur ya da üstüne ıslak bir bez örtülür. Fazla inceltilmeden, içine tahin, haşhaş, şeker, kıyma, lor peyniri vb gibi malzeme konarak yeniden topaklanıp açılan ya da topaklanmadan ikiye katlanan katmer hamuru genellikle saç üstünde pişirilir.
Katna, bugün el-meşrefe, Suriye’de, Hums valiliğinde (muhafaza) antik kent. Özellikle
10 2000’lerde ileri bir düzeye ulaşan kentten, Fı-’at Irmağı kıyısındaki Mari’de bulunan kraliyet arşivlerinde çoğu kez Katanum olarak söz edilir. Robert Du Mesnil du Buisson’nun 1924-29 arasında yörede yaptığı kazılarda Sümer tanrıçası Nin-E-Gal’a adanan bir tapmak bulunmuştur. Mısır
firavunu II. Amenemhet’in (hd İÖ 1929-1895) kız kardeşi Ita’nın yaptırdığı taş sfenks ve kentin Hitit kralı Şuppiluliuma’ nın saldırısına uğrayarak yıkıldığı İÖ 1375 öncesinden kalma çok sayıda Miken vazosu, dış dünyayla ilişkilerin ve ticaretin varlığını yansıtır.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*