katma bir şarapların damacana veya

mevcut. Her evin zemin katma bir şarapların damacana veya fıçılar mahzen yapılmış. Son birkaç yıl– az olmuş, alet edevat çürümeye terk

gümbürtülerle kayalar paLİatılmaya • hayat değişmiş Zeytinlikle. Kimse : ” vTie/ olmuş. “Tuhaf işler oluyor” di-senedir gece yarısı sokak lambaları Elektrikleri kesiyorlar, uzaktan gören sa-. ..-‘san vaşamıvor. Psikolojik baskıdır bu,

_ roplayıp göçenler olmuşsa da kalanlar ,.r.n niyeti tepedeki yeni yerleşime çık-. zr.ıdir diye devlet olmaz demiş ama on-. Olmak zorunda. Onlar düzenlerini, gereklerini nasıl feda etmişse devlet de rJecek, bekledikleri bu. Köylülerden bi-zeytin fidanı dikmiş oraya, bakalım tu-_ Kökten aşılıdır bizim zeytinlerimiz, bi-; hevecanla. İnip çıkıp onu gözlüyor.
Fidanın da tutacağı varmış. Toza toprağa aldırmadan yeşillenip durmakta. Ne büyük bir umudu temsil ettiğini bir bilse… “Biz burada oldukça yine kurarız köylerimizi ama kalmıyor insanlar, ona üzülüyorum” diyor muhtar, “yeniden hayat kurmaya uğraşmaktansa parasını alan gidiyor” diye dertleniyor.

Vadide tanık olduğumuz her şev, beş yıl önceki Orla Fırat izlenimlerimizi hatırlatıyor. Sonuçların benzerliği, sürece de yansımalı diye düşünüyoruz ister istemez, ama öyle olmuyor. Kimi köylerde istimlak tamamlanmış, evler boşaltılmış, insanlar gelecek planlarını uygulamaya koymuş bile. Kimi köylerde ise “yapılmaz inşallah” umudunu hâlâ canlı tutacak kadar uzak ihtimal. Gözümüzde bir “son” resim canlandırmak için, suların nereye kadar yükseleceğinin işaretlerini arıyoruz, nehir boyunca. Ama o da yok. Hatta bununla pek ilgilenen de yok. İstimlak bedellerindeki adaletsizlik konuşuluyor en çok* Bir de, iş olanağı açar diye ümit ettikleri baraj inşaatlarında yöreden neredeyse kimsenin çalıştırılmaması na öfkeliler. “Su seviyesi işaretlemesi yapılmaması neyi değiştirir ki” diyor bir kamu görevlisi: “Suların

gündemde dahi değil.

Konuyu “barajlar” özelinden çıkarıp esasen bütün bir ülkenin kalkınma modeli üzerinden yeniden tartışmak gereğim bir yaııa koysak. Artvin tacağı bütün yıkımları uııutsak, halta nehir tipi hidro-elekLrik santrallarmın ekolojik koruma açısından en uygun tercih olduğunu kabul elsek bile7kendrciögâı konağıyla üretim yapan Türkiye Cumhuriyetinin, elde edilen enerjiden ne kazandığının, ne kaybettiğinin hesabına bir daha dönüp bakmak, dolayısıyla 20 yıl öncesinin verileriyle hazırlanan Çoruh Havzası Gelişme Planı nı, günün koşullarıyla bir kere daha değerlendirmek gerekmiyor mu?

Hayrettin Çoruh, sokakları taze kesilmiş yaş odun kokan, hızar sesleriyle çocuk sesleri birbirine karışan, kadınları tandır ocağında erişte fırınlayan, bol yokuşlu Oruçlu köyünden. Saçları beyaza kesmiş, çok düşünüp az konuşmaktan sesi derinlere çekilmiş, boylu boslu, yakışıklı bir orta vaşh. Çocuklarını okutup büyük kente
yolladıktan sonra kendi hep köyde kalmış, ccds sahip çıkmak için. Dedeleri reismiş. Borçka’da çömlek getirir, kıyı kıyı dolaşarak köylünün it ı.ıt-n^ |p .Rat.n.nVfl. snlm: rürlermiş. Daha çok zeytin ve üzüm üiıırmu> “’Gidiş hadi kolay, ya akıntıya karşı dönüş” -m>; ¡jj; kvrnl; : “Bi> rlnrl tayfa ir

getirirlermiş kayığı. Bir kişi de sırıkla kıyıya u nıiş. O zamanın adamları öyle. Dağ gibi.”

1870lerde, Osmanlı-Rus Savaşı sırasında Binası olarak yapılmış, “damojna” dedikle: . nağı gezdirirken ninesinden dinledikleri ge “Ruslar geldiğinde soba kurmuş. Köylü -• görmüş sobayı. Mesela domatesi yeşilken ve: kiler, kızarınca çürüdü diye atılırmış. Kınn= yemeyi de Ruslardan öğrenmişler, ımıerri^—-Bu binada yaşayan Gümrük Müdürü • varmış, Maria ve Nalaşa. Batum’da tıp ok. diklerinde Çoruh’ta vüzerlermi.ş. Uvgar

Türkiye’nin de taraf olduğu sözleşmeler “Gelişme hakki bugünün ve yarmın kuşaklarının gelişme ve çevre gereksinmeleri arasında adaletli bir denge sağlayacak biçimde kullanılmalıaır” diyor. Ama Çoruh’un Yusufeli Erzurum arasındaki bölümü de, vadinin tümü gibi yarın başına neler geleceğinden habersiz (üstte, solda}. Tortum Gölü, Çoruh’un kollarından Tortum Çayı’nın vadisinde bulunuyor. Göl genişliği bir kilometreyi aşmıyor; dar, uzun ve derin (üstte). Çoruh’u çevreleyen ve pek çok yerde 3 bin metreyi aşan dağlar vadide korunaklı ve hassas ekosistemler oluşturuyor. Çoruh, Dünya Doğayı Koruma Vakfı tarafından Avrupa’da acilen korumaya alınması gerektiği ilan edilen 100 sıcak noktadan biri. Kelebekler, vadinin belki de kaybettiği ilk sakinleri olacak (solda).

bir

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*