Käutner, Helmut

Käutner, Helmut

(d. 25 Mart 1908, Düsseldorf, Almanya – ö. 20 Nisan 1980, Castellina, İtalya), Alman oyuncu, oyun yazan, tiyatro ve sinema yönetmeni. II. Dünya Savaşı sonrası Almanya’sının (AFC) yetenekli, hümanist sinema yönetmenlerinden biri olarak övgü toplamış, yapıtlarının çizgisinde iniş çıkışlar olmasına karşın Alman sinemasının en önde gelen adlarından biri olmuştur.
Münih Üniversitesi’nde ve Köln’deki Güzel Sanatlar Akademisi’nde öğrenim gördü. Bir süre kabare şarkıcılığı yaptıktan sonra oyunculuğa ve senaryo yazarlığına başladı. İlk filmini 1939’da yönetti. Savaş yıllannda Nazi Propaganda Bakanlığı’nın baskı-lanndan kurtulmayı başardı. Kâutner’in önemi bir bakıma, Nazi rejimiyle işbirliğine girmemesinde yatıyordu. İlk önemli uzun metrajlı filmi Romanze in Moll (1943, Minör Tonda Romans), Joseph Goebbels tarafından yozlaşmışlık ve teslimiyetçilikle eleştirilmişti. Oysa hem bu filmi, hem de ilk döneminin öteki yapıtları başka ülkelerde bütünüyle başarılı sayılmasa da, alışılmamış yanları ve yenilikçi öğeleriyle övgü toplamıştı.
Savaştan sonra İngiliz yetkililerince kendisine çalışma olanağı verilen Käutner, Nazi dönemi üzerine In jenen Tagen (1947; O Günlerde), Die letzte Brücke (1953; Son Köprü) ve uluslararası düzeyde ününü perçinleyen Des Teufels General (1955; Şeytanın Generali) gibi filmler çekti. 1957’de İcısa bir süre için Hollywood’a gitti ve The Wonderful Years (Şahane Yıllar) ve A Strünger in My Arms (Kollarımda Bir Yabancı) adlı iki sıradan film yaptı. Almanya’ya döndükten sonra verdiği yapıtlar ününü sürdürmekte yetersiz kaldı. Çağdaş Almanya’da geçen bir Hamlet uyarlaması olan Der Rest ist Schweigen (1959; Gerisi Sessizlik) adlı filmininse haksız bir kayıtsızlıkla karşılandığı söylenebilir. Käutner, yaşamının son 10 yılında sinemayı bırakıp tiyatro yönetmenliği yaptı.
Kautsky, Kari (d. 16 Ekim 1854, Prag, Avusturya İmparatorluğu – ö. 17 Ekim 1938, Amsterdam, Hollanda), Marksist kuramcı ve Almanya Sosyal Demokrat Parti-si’nin (SPD) lideri.
Viyana Üniversitesi’nde öğrenciyken AvusturyalI Sosyal Demokratlara katıldı. 1880’de Zürich’e gittikten sonra Marksizmi benimsedi ve siyaset kuramcısı Eduard Bernstein’ın (1850-1932) görüşlerinden etkilendi. Londra’da Friedrich Engels ile
Kautsky, Max Uebermann’ın bir taşbaskısı
Staatsbibliothek, Berlin
tanıştı ve yakın dostlukları Engels’in 1895’te ölümüne değin sürdü. 1883’te çıkarmaya başladığı Marksist düşün dergisi Neue Zeit’ı 1917’ye değin Zürich, Londra ve Berlin’de yayımladı. 1891’de, Sosyal Demokratlar tarafından benimsenen Erfurt Programı’nı kaleme aldı. 1899’da yayımladığı Die Agrarfrage (Tarım Sorunu) adlı kitabında, kapitalizmin yasalarının tarım alanında da geçerli olduğunu savunarak günümüze değin sürecek bir tartışmayı başlattı.
I. Dünya Savaşı sırasında parti çoğunluğunun savaşı desteklemesi üzerine, ayrılarak Bağımsız Sosyal Demokrat Parti’yi (USPD) kurdu. 1917 Ekim Devrimi’nin gerçekleşmesinden sonra Rusya gibi geri kalmış bir ülkede silaha başvurarak sosyalizmi kurma girişimlerinde bulunmanın sonunda diktatörlüğe ve çöküntüye yol açacağım ileri sürdü.
Bu konuya ilişkin görüşlerini ortaya koyduğu Die Diktatur des Proleteriats (1918; Proletarya Diktatörlüğü) adlı kitabına, Lenin aynı yıl yayımladığı Proletarskaya revol-yutsia i renegat Kautski (Proletarya Devrimi ve Dönek Kautsky, 1969, 1979) ile cevap verdi. USPD’nin çoğunluğu 1920’de Almanya Komünist Partisi’yle (KPD) birleşme karan alınca Kautsky yeniden Sosyal Demokratlara katıldı.
Kautsky 1918’den sonra, Alman Dışişleri Bakanlığı arşivlerini taradı ve savaşın nedenleriyle ilgili gizli belgeleri yayımladı. 1924’ten, Alman işgali nedeniyle ülkeyi terk etmek zorunda kaldığı 1938’e değin çalışma-lannı Viyana’da sürdürdü. Başlıca yapıtlan arasında Marx’ Ökonomische Lehren (1887; Mani’m İktisadi Öğretileri), Thomas More und seine Utopie (1888; Thomas More ve Ütopyası) ile Neue Zeit’ta yayımlanan makaleleri sayılabilir.
Kava, Kuş’taki (bugün Sudan’da) Eski Mısır kolonisi. Nil Irmağının doğu kıyısında, Dungula’nın 8 km kadar kuzeyinde yer alır. Oxford Üniversitesi’nden Francis L. Griffith ve Laurence Kirwan tarafından 1930-36 arasında yapılan kazılarda ortaya çıkanlmıştır. Mısır’da Orta Krallık döneminde Kuşiler olarak adlandınlan Kerma hükümdarlannın kurduğu Kava, verimli tarım arazileri nedeniyle Kerma’dan sonra bölgenin en önemli kenti durumuna geldi.
Kuşileri yıkan I. Amenofis (hd İÖ 1546-26) tarafından Mısır’a baklandı.
III. Amenofis’in İÖ y. 1380’de burada Amon adına yaptırdığı ilk tapınak, ardılı Ahenaton tarafından yıktırıldı. Ahenaton’ un kentin adını da Gem-aten olarak değiştirdiği sanılmaktadır. Tutanhamon’un (hd İÖ 1361-52) onardığı tapınak, Taharka döneminde (İÖ 689-664) yenilenip genişletildi, ayrıca birçok ştel dikildi. Romalı Petronius Arbiter’in İÖ 23’teki saldırısında yağmalanan kent, 200 yıl daha yerleşim alanı olarak kalmakla birlikte eski refah ve önemine ulaşamadı.
kava, Güney Pasifik Adalarının çoğunda, biber bitkisinin, özellikle Piper methysti-cum’un kökünden yapılan uyarıcı alkolsüz içki. Rengi sarımtırak yeşil, tadı acıdır; içindeki etkin madde özünde alkaloidaldir. Sıkı kurallara bağlı kava töreni sırasında içilir. İçkinin yapımını ve bir şöleni de kapsayan bu tören şeflerin toplanması, komşu bir ada şefinin ziyareti, bir savaşa ya da güvercin avına katılacakların bir araya gelmesi gibi toplumsal nitelikli olayları ya da bir şefin ya da kralın yönettiği toplantının sona ermesi, yeni bir şefin göreve başlaması, kâhinin tanrı ya da tanrılarla buluşması gibi törensel nitelikli olayları kutlamak için düzenlenir.
Kavabata Yasunari, (d. 11 Haziran 1899, Osaka – ö. 16 Nisan 1972, Zuşi, Japonya), 1968 Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanan Japon romancı. Melankolik lirizmiyle, eski Japon edebiyat geleneğini çağdaş bir tarzda yansıtmıştır. Olgunluk dönemi yapıtlarında
Kavabata Yasunari
Harold Strauss
belirginleşen yalnızlık duygusu ve ölüm düşüncesinin çocukluk yaşantılarından kaynaklandığı sanılır.
Küçük yaşta yetim kalan Kavabata, gençliğinde de bütün yakın akrabalarını yitirdi. 1924’te Tokyo İmparatorluk Üniversitesi’ni bitirdikten bir süre sonra, ilk yapıtı Izu no odoriko’yu (1926; İzulu Dansçı) yayımladı. Yarı otobiyografik nitelikteki roman, Yo-komitsu Riiçi’yle birlikte kurduğu ve “yeni duyumculuk” akımının yayın organı olan Bungei cidai’de tefrika edildi. Akımın üyeleri, I. Dünya Savaşı sonrasında Fransa’da gelişen Dadacılık, Dışavurumculuk ve Kübizmden etkilenmişlerdi. Kavabata’nın romanlarındaki beklenmedik geçişlerde, bir-biriyle ilgisiz imge ve izlenimleri şaşırtıcı biçimde bir araya getirmesinde ve güzel ile çirkini birleştirme özelliğinde, bu akımların etkileri izlenebilir. Ama 17. yüzyıl Japon düzyazı sanatında ve 15. yüzyıldaki renga’ larda da (zincirleme dize) aynı niteliklere rastlanır. Sonraki yıllarında Kavabata’nın üslubu daha çok renga’ya yaklaşmıştır.
Yapıtlarının çoğunda renga’nın akıcı yapısını anımsatan bir biçimsizliğin egemen olduğu Kavabata, 1935’te en ünlü romanı Yukiguni’yi (1948; Karlar Ülkesi, 1971)
yazmaya başladı. Ama sonunu birkaç kez değiştirdiği yapıtı ancak 12 yılda tamamlayabildi. Bir anlamda Yukiguni’nin devamı olarak tasarladığı Sembazuru’ya (Bin Beyaz Turna, 1968) 1949’da başladıysa da hiçbir zaman tamamlayamadı. Öbür önemli yapıtları Yama no oto (1949-54; Dağın “Sesi) ve Kyoto’dm (1962; Kiyoto, 1983); Türkçede ayrıca Kiraz Çiçekleri (1969) ve Nemurero Bico (Uykuda Sevilen Kızlar, 1988) adlı kitapları yayımlanmıştır.
Nobel Ödülü’nü alırken yaptığı konuşmada Kavabata, yapıtlarında ölümü güzelleştirmeye, doğa, insan ve boşluk arasında uyum kurmaya çalıştığını; yaşamı boyunca güzellik için çabaladığını söyledi. Dostu Mişima Yukio’nun ölümünden kısa bir süre sonra intihar etti.
Kavad I bak. Kubad I
kavaf, eskiden ayakkabı satıcılarına verilen ad. Osmanlı kaynaklarında ayakkabı ve ayakkabıcı sözcüklerine rastlanmaz. Ayakkabı yapan ve satanlarla ilgili olarak pabuç-çu, başmakçı, dikici ve haffaf gibi sözcükler kullanılır. Bunlardan haffaf sözcüğü zamanla kavaf biçimini almış olabilir. Kavaflar İstanbul’da eskiden Kapahçarşı’da ve Abacılar İçi denen yerde (bugün Kavaflar Çarşısı) bulunurdu.
Kavafis, Konstantinos, tam adı konstan-tînos pfiTROu kavafis (d. 17 Nişan 1863, İskenderiye – ö. 29 Nisan 1933, İskenderiye), Yunanlı şair. Kendine özgü üslubuyla yalnızca Yunan şiirinin değil, Batı şiirinin de en önemli adlarından biri olmuştur. Babası ve annesi, İstanbul’un varlıklı aile-lerindendi. 1870’te babası ölünce, annesi Khariclia Photiady çocuklarını alarak 1872’de İskenderiye’den Londra’ya gitti. Ama yedi yıl sonra aile şirketi dağılınca,
, W.
Kavafis
Dımıtrı Papadımos
yeniden İskenderiye’ye dönmek zorunda kaldılar. Kavafis orada Hermes adlı ticaret lisesine yazıldı, aynı zamanda evde özel dersler aldı. Haziran 1882’de İngilizler İskenderiye’yi İşgal edince, aile İstanbul’a göçtü. Kavafis İstanbul’da kaldığı üç yıl boyunca Fenerli Rumların tarihlerini ve yaşam biçimlerini yakından tanıdı, Bizans ve Yunan tarihi ile çağdaş Yunanca konuşma dili Demotikos üzerine incelemeler yaptı. İskenderiye’ye döndükten sonra Su işleri Bakanlığı’nda kâtip (1892-1922) ve İskenderiye borsasında simsar olarak çalıştı. İlk şiirleri 1903’te Yunanistan’da yayımlandı. Bir yıl sonra 14 şiirden oluşan ilk kitabını çıkardı. 1907’de Nea Zoe adlı edebiyat dergisinin çevresinde toplanan genç edebiyatçılarla ilişki kurdu. 1910’da birinci kitabını 12 şiir daha ekleyerek yeniden yayımladı. 1911’den ölümüne değin şiirlerini dergilerde yayımlayan Kavafis’in 150’yi aşkın şiiri toplu olarak ancak 1935’te yayımlanabildi.
En önemli şiirlerini 40 yaşından sonra yayımlaması, Kavafis’in neden kendini “yaşlılığın şairi” olarak nitelendirdiğini açıklar. Kavafis Hıristiyanlığa, milliyetçiliğe
87 Kavai Kanciro
ve heteroseksüelliğe ilişkin geleneksel değerleri reddetmiş, şiirlerinde Roma, Bizans ve Helenistik dönem tarihlerinden hareketle yarattığı dramatik atmosfer içinde güncel olanı lirik bir dille ele almıştır. Kullandığı dil, klasik kurallara bağlı kalınarak geliştirilmiş gösterişli ve incelikli Katharevusa ile halkın konuştuğu Demotikos’un özgün bir karışımıdır. Üslubu ve şiirlerinin tonu ise içten ve gerçekçidir. Düzyazının sınırında duran şiirlerinde imgeye pek rastlanmaz.
Kavafis’in şiirlerinden yapılan seçmeler Türkçede Barbarları Beklerken (1979,1988) ve Kavafis’ten Kırk Şiir (1982) adlarıyla yayımlanmıştır.
Kavagoe, Japonya’da, Honşu Adasındaki Saitama ilinde (ken) kent. Musaşino Platosunun kuzeyinde yer alır. 15. yüzyılda Ota ailesinin inşa ettiği bir şatonun çevresinde kuruldu. Edo (bugün Tokyo) yolu üzerinde yer alması ve Şingaşi Irmağı kıyısında bir liman kenti olması gelişmesinde önemli rol oynadı. Tokugava döneminde (1603-1867) döküm işleri ve güzel mobilyalarıyla ün kazandı. 1895’te 37 km güneydoğudaki Tokyo’ya bağlanan demiryolu hattının açılmasından sonra kısa sürede bir ticaret merkezi durumuna geldi. Günümüzde başta dokuma ve gıda işleme fabrikaları olmak üzere birçok sanayi tesisinin bulunduğu kent, Tokyo-Yokohama Metropoliten Alanı içinde bir konut banliyösü özelliği de taşımaktadır. Nüfus (1986 tah.) 289.218.
Kavaguçi, Japonya’da, Honşu Adasındaki Saitama ilinde (ken) kent. Tokyo’nun hemen kuzeyinde, Ara Irmağının alüvyonlu ovasında yer alır. Tokugava döneminde (1603-1867) birkaç sanayi kuruluşunun da bulunduğu bir ticaret merkeziydi. 20. yüzyılın başlarında metal döküm sanayisi hızla gelişti. II. Dünya Savaşı’ndan sonra kentte dokuma, duyarlı ölçüm aletleri ve mayalı içkiler üreten yeni fabrikalar kuruldu. Nüfus (1986 tah.) 407.520.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*