Kavanabe Gyosai, şoco gyosaî olarak da bilinir

Kavanabe Gyosai, şoco gyosaî olarak da bilinir

(d. 18 Mayıs 1831, Koga – ö. 25 Nisan 1889, Tokyo, Japonya), ressam ve karikatürcü. Son büyük renkli baskı ustalanndan Utagava Kuniyoşi’nin yanında kısa bir süre çalıştıktan sonra Kano Tohaku’nun atölyesine geçti. Ama daha serbest bir üslup kazanmak amacıyla bu ustanın biçimci geleneğinden de uzaklaştı. Ünlü rassam Hoku-
89 Kavango
sai’den etkilendi. Onun gibi, birkaç ustaca fırça vuruşuyla çizdiği figürlerde canlılık ve bir anlık hareket izlenimi uyandırmayı başardı. Meici Restorasyonu döneminde karikatürcü olarak büyük bir ün yaptı. Sık sık mahkûm olmasına karşın karikatürlerinde görüşlerini ifade etmeyi sürdürdü. Çeşitli taslaklannı içeren çizim defterlerinden başka şahinleri konu alan beş ciltlik bir de kitabı yayımlandı. Mizah anlayışı ve özgünlüğü özellikle kuş, balık ve sürüngenler gibi hayvan resimlerinde ve cinleri, cüceleri konu alan çizimlerinde açıkça görülür.
Safa’’den (pirinç rakısı) çok hoşlandığı bilinen Gyosai’nin en iyi yapıtlannı içtikten sonra yarattığı söylenir. Kitaplannı, baskı-lannı ve çizimlerinin pek çoğunu Şoco (Sarhoş) Gyosai adıyla imzalamıştır.
Kavanagh, Patrick (d. 1905, Inniskeen yakınları, Monaghan – ö. 30 Kasım 1967, Dublin, İrlanda), The Great Hunger (1942; Büyük Açlık) adlı uzun epik şiiriyle çağdaş İrlanda şiirinin önde gelen adlan arasına giren şair.
Kendi kendini eğiten Kavanagh, bir süre Monaghan’da bir çiftlikte çalıştı. Orada geçen Terry Flynn (1948) adh romanı, sonradan oyunlaştırılarak Dublin’deki Abbey Tiyatrosu’nda sahnelendi. Kavanagh daha sonra Dublin’e taşındı ve uzun yıllar orada gazetecilik yaptı. Çiftliklerde çalışan İrlandalI bir çocuğu konu alan, D.H. Law-rence’ın üslubunu andıran tutkulu ve yergili bölümlerle dolu The Great Hunger’ı da orada yazdı. Bunu A Soul for Sale (1947; Satılık Ruh), Come Dance with Kitty Stob-ling (1960; Kitty Stobling’le Dans) adh şiir kitaplan izledi. Collected Poems’i (Toplu Şiirler) 1964’te, Collected Prose’a (Toplu Yazılar) 1967’de yayımlandı. İlk dönemlerinde yazdığı otobiyografisi, A Green Fool (1939; Yeşil Aptal) adıyla basıldı.
Kavanagh gerek İrlanda’da, gerek yurtdı-şında şiirlerinin yanı sıra çağdaşları ve kilise ile ilgili eleştirileriyle de ün kazanmıştır.
Kavango, okavango olarak da bilinir, Namibia’nın kuzeydoğusunda özerk bölge. Namibia yönetimine bağlı olmakla birlikte yönetsel bakımdan sınırlı özerkliğe sahip bir Yerli kampı (yurtluk) olarak 1973’te kurulmuştur. 1. Kavango Bölgesi (batı) ve 2. Kavango Bölgesi (doğu) olarak ikiye aynlır;
2. Kavango Bölgesi, Caprivi Şeridinin batı kesimini oluşturur. Kuzeyde Ökavango Irmağıyla Angola’dan aynlan Kavango, güneydoğuda da Botswana ile çevrilidir. Caprivi Oos (Doğu Caprivi), Boesmanland (Bushmanland) ve Owambo (Ovamboland) kabile yurtluklan Kavango’nun sırasıyla doğu, güney ve batı sınır komşulandır. Kavango’nun güneybatısında ise Tsumeb ve Grootfontein yönetim birimleri yer alır.
Yüzölçümü 41.701 km2 olan ve deniz düzeyinden yaklaşık 1.100 m yükseklikte yer alan Kavango genelde düz bir arazi yapısına sahiptir. Yıllık ortalama-yağış mik-tan 500-600 mm arasında değişir. Çalılık ve ağaçlarla karışmış uzun otlarla kaplı topraklar doğuda tikağacı, maun ve mopen orman-lannın içlerine kadar sokulur. Bölge fil, manda, demirkır antilop ve impala gibi büyük av hayvanlan bakımından zengindir; Okavango Irmağında timsah ve yırtıcı balıklar yaşar. Bölgedeki yerleşimlerin hemen hepsi 1. Kavango Bölgesi’nde, sık sık su taşkınlanna uğrayan Okavango Irmağı kıyısında yer alır; bununla birlikte sonradan Okavango Irmağına katılan kesintili akarsu-lann (omuramba) kıyılannda da bazı yerleşmeler kurulmuştur.
Kavanişi 90
Bölge halkının çoğunluğunu Bantu dili konuşan Kavangolar oluşturur; altı ayrı kabileden oluşan Kavangolar tahıl yetiştirir, büyükbaş hayvan beslerler. 2. Kavango Bölgesi’nde Sanlar da (Buşmanlar) yaşar. Okavango Irmağı kıyısındaki yerleşmelerde FinlandiyalI Lutherci misyonerlerle HollandalI ve Alman Katolik misyonerlerin kurup yönettikleri eğitim, sağlık ve din kuruluşları vardır. Geleneksel el sanatlarının başında ahşap oymacılığı gelir. Kavango’nun yönetim merkezi olan Okavango Irmağı kıyısındaki Rundu’da bir bıçkıhane ile marangozhane vardır. Rundu karayoluy-la 241,5 km güneybatıdaki Grootfontein kasabasına bağlanır. Nüfus (1970) 53.982.
Kavanişi, Japonya’da, Honşu Adasındaki Hyogo ilinde (ken) kent. İna Irmağının batı yakasında yer alır. Kentte ırmağın suyundan yararlanılarak renkli kumaş ve ağartılıp sepilenmiş deri üretilir. Güneyde ırmağın sekilerinde çeşitli meyve ve çiçeklerle bahçe bitkileri yetiştirilir.
1910’da kenti Osaka ve Kobe’ye bağlayan demiryolunun açılmasından sonra, metropoliten alanın banliyösü durumuna gelen kentin yakınlarındaki doğal park çok sayıda turist çekmektedir. Nüfus (1986 tah.) 137.936.
Kavasaki, Japonya’da, Honşu Adasındaki Kanagava ilinde (ken) kent ve liman. Tokyo Körfezi kıyısında, Tokyo ve Yokohama arasında yer alır. Keihin Sanayi Bölgesi sınırları içinde kalır. II. Dünya Savaşı
Kavasaki’de Heigen Tapınağı
Photos Pack – EB Inc
sırasında neredeyse bütünüyle yıkılan kent, savaştan sonra yeniden inşa edilmiştir. Ağır sanayi kuruluşları kıyı bölgesinde; otomobil, makine ve takım sanayileri kent merkezinde; kimya fabrikaları ise kuzeybatıda toplanmıştır. 1976’da çıkan büyük yangından sonra, birçok koruyucu önlem alınarak kent yeniden inşa edilmiştir. Budacı Hei-gen-ci (Heigen Tapınağı) kent merkezindedir. Nüfus (1986 tah.) 1.106.148.
Kavatake Mokuami, asıl adı yoşİmura
ŞİNŞİÇt, KAVATAKE ŞÎNŞİÇt II ya da FURUKAVA
mokuamİ olarak da bilinir (d. 3 Şubat 1816, Edo [bugün Tokyo] – ö. 22 Ocak 1893, Tokyo, Japonya), Japon Kabuki oyunları yazan. Çok yönlü ve üretken bir yazar olarak tanınmış, yapıtları şiirsel nitelikleri ve yenilikçi olay örgüleriyle değer kazanmıştır.
Edo’daki İçimura Tiyatrosu’nda çalışan Kavatake, uzun çıraklık döneminde birçok türde oyun yazmıştı. Kırk yaşından sonra, oyuncu IV. İçikava Kodanci için yazdığı çağdaş orta sınıf oyunları (sevamono) ve pikaresk oyunlarla (şiranami mono) büyük
ün kazandı. 1867’den 1881’e değin, Meici döneminin konuşma ve davranış biçimlerini yansıtan, güncel olaylar üzerine kurduğu tarihsel oyunlar yazdı. 1881’de, 65 yaşındayken bir köşeye çekilmeye ve bütün oyunla-nmn özeti niteliğindeki Şimaçidori tsuki no şiranami’yi yazmaya karar verdi. Ertesi yıl Çikamatsu Monzaemon’un oyunlannı sahnelemeye başladı ve bu uğraşını ölümüne değin sürdürdü. II. İçikava Dancuro için danslı oyunlar ve V. Onoe Kikugoro için oyunlar yazdı. Sayılan 360’ı aşan oyunları içinde en tanınmış olanları Aotozoşi hana no nişikie, Keian taiheiki, Sannin Kiçiza kurma no hatsugai, Tsuta momici utsunoya toge, Kumo ni mago ueno no hatsuhana, Rencişi, Tsuçigumo ve Momicigari’dir.
kavatina, kisa arya olarak da bilinir, operalarda ve bazı kantatlarla çalgı müziğinde görülen bir müzik formu. 18. yüzyıl başlarının kantatlarında (özellikle de J.S. Bach’ınkilerde) kavatina kısa, özlü bir parçaydı ve bazen konuşmayı andıran resitatif-le daha lirik olan arioso arasında söylenirdi. Operada ise kavatima, bir ya da iki bölüm halinde ve tekrarsız olarak söylenen parlak bir aryaydı. Daha önceleri çok rağbet gören da capo aria 18. yüzyılda gerilerken, kavatina gelişti. Örneklerine Mozart, Weber ve Rossini’nin operalarında rastlanır. Beethoven’in Opus 130 Yaylı Çalgılar Dörtlüsü gibi şarkıyı andıran bazı çalgı müziği yapıtlarının başlıklarında da kavatina adı geçmektedir.
Kaveri Irmağı, Hindistan’ın güneyinde kutsal kabul edilen ırmak. Karnataka (eskiden Mysore) eyaletinin Çoorg ilindeki Batı Gatlar’ın bir parçası olan Brahmagiri Tepesinden doğar. Karnataka ve Tamil Nadu (eskiden Madras) eyaletlerinde 765 km boyunca güneydoğu yönünde aktıktan sonra bir dizi büyük çağlayan oluşturarak Doğu Gatlar’dan iner. Tamil Nadu’daki, Kada-lor’un güneyinde geniş bir delta oluşturarak Bengal Körfezine dökülür; bu deltaya “Güney Hindistan’ın bahçesi” denmektedir. Hindulann Dakshina Ganga (Güneyin Ganjı) adını verdiği ırmak, doğal güzelliği ve kutsallığıyla Tamil edebiyatında sıkça geçer; ayrıca aktığı topraklar da kutsal sayılır.
Yukarı çığırında ırmak yatağı kayalıktır; bu kesimde Kaveri, zengin bitki örtüsüyle kaplı yüksek kıyılar arasından dolambaçlı bir yol izleyerek akar. Dar bir boğazdan geçip Çançankatte’nin akıntılı bölümünde 18-24 m aşağıya doğru aktıktan sonra, Karnataka’daki platolar boyunca 270-360 m’ye kadar genişler. Burada yer yer bentler ya da setlerle akışı kesilmiştir. Krishnaraca Sagara’da Hemavati ve Lakşmantirtha adlı kollarını alır; gene bu bölgede, tanmsal sulama amacıyla önüne bir bent yapılarak 31 krrr’lik bir gölet oluşturulmuştur.
Irmak, Karnataka’da iki kola ayrılarak birbirine 80 km uzaklıkta bulunan Şriranga-patnam ve Şivasamudram adlı kutsal adalan oluşturur. Şivasamudram’ın çevresinde manzarasıyla ünlü Şivasamudram Çağlayanı vardır. Bhar Çukki ve Gagana Çukki adlı iki dizi ivintiden oluşan çağlayan, yaklaşık 95 m yükseklikten dökülür; genişliği ise yağmur mevsiminde 300 m’ye ulaşır. Çağlayan, 160 km uzaklıktaki Mysore, Bangalore ve Kolar Altın Alanlan’na elektrik enerjisi sağlar.
Kaveri, Tamil Nadu topraklanna girdikten sonra Hogenakal Çağlayanına kadar birçok kıvnmlı ve tehlikeli dar geçitten akar. Düz ve dar bir geçitten geçtiği Salem yakınlarında, 1.592 m uzunluğunda ve 53 m yüksekliğindeki Mettur Barajı ile yüzölçümü 155 km2 olan Stanley Göleti yer alır. 1934’te tamamlanan Mettur Projesi, tanmsal sula-
maya olanak vererek çevrede geniş tarım alanları ile önemli bir sanayi bölgesinin oluşmasını sağlamıştır.
Kaveri, tarihsel bir kaya olan Tiruççirap-palli’yi (Triçinopoli) geçtikten sonra hac merkezi Srirangam Adasına ulaşır. Burada hızı kesilir ve Tamil Nadu eyaletindeki Tancor’da, yaklaşık 10.363 km2 alan kaplayan, dolambaçlı ve çok sulak bir delta bölgesi oluşturur. Irmağın ikiye ayrıldığı noktada, 2. yüzyılda yapılmış olan Büyük Bent yer alır. Daha kuzeydeki büyük kanal Kolrun’da 1836-38 arasında kurulan ikinci bir bent, eski bendin mille dolmasını önleyerek sulama sisteminin genişletilmesini sağlamıştır. Deltanın denize yakın kesimindeki Nagappattinam ve Karikal’da açık dış limanlar kurulmuştur. Üzerinde, hasırdan örülmüş sallarla ulaşım yapılan Kaveri’nin en büyük kollan Kabbani, Amaravati, No-yil ve Bhavani’dir.
kavgacı siyam balığı bak. beta
Kavieng, Papua Yeni Gine’de, New Ireland ilinin yönetim merkezi ve en önemli limanı. Adanın kuzey ucundaki Balgai Koyunun kıyısında yer alır. Adalar arasında ve Avustralya’yla yapılan deniz taşımacılığında önemli bir uğrak limanıdır; buradan kopra, kakao ve düğme üretiminde kullanılan salyangoz kabuğu gibi ürünler yüklenir. Ülkenin kuzeydoğu kesiminin Alman sömürgesi olduğu dönemde (1880-1914) inşa edilen mercanla kaplı 193 km’lik Doğu Kıyısı Yolu, sonradan plantasyonları ve köyleri birbirine bağlamak üzere uzatılmıştır. Kavi-eng’in ülkenin öteki kesimleriyle havayolu bağlantısı da vardır. II. Dünya Savaşı sırasında Japonların işgal ettiği kent, 1943-44 yıllarında Müttefikler tarafından birçok kez bombalandı. Nüfus (1980) 4.633.
kavinne, Cyprinidae (sazangiller) familyasından, tatlı sularda yaşayan iki balık türünün ortak adı. Bunlardan Phoxinellus hand-lirschi (Acanthorutilus handlirschi) türünün gövdesi mekik biçiminde, sırtı ve yanları koyu lacivert üzerine çok küçük siyah benekli, karnı parlak beyazdır. Uzunluğu
25 cm’ye ulaşabilen ve yalnızca Türkiye’nin Eğirdir Gölünde yaşayan bu balık gölde yetiştirilmeye başlayan sudak(*) balığının etkisiyle hemen hemen tümüyle yok olmuştur.
Eğrez adıyla da tanınan öbür türün (Vim-ba vimba) sırtı koyu boz, karnı parlak beyaz, ağzı başın alt bölümünde ve yanmay biçimindedir. Kann yüzgeçlerinin gerisinde pulsuz bir karina görülür. Uzunluğu 50 cm’ye ulaşabilen bu balıklar Orta Avrupa’ nın tatlı sulan ile Karadeniz Havzasına yayılmıştır. Türkiye’de Trakya ile Anadolu’nun kuzey ve kuzeybatı kesimlerinde bulunur. Eti yenmekle birlikte, önemli bir ekonomik değer taşımaz.
Kavirondolar bak. Luolar kavitasyon bak. kovuklama kavkı kayaç bak. kokina
Kav m Umbu (Arapçada “Umbu Tepesi”), Yukan Mısır’da, Assuan ilinde (muhafaza) kent ve vadi. Assuan Yüksek Barajı’nın yaklaşık 48 km kuzeyinde yer alır. Tanmsal pazar yeri, ayrıca şekerkamışı işleme ve pamuk çırçırlama merkezi olan Kavm Umbu kenti, vadiden geçen ana karayolu ile Kahire-Assuan Demiryolu arasında, Nil’in doğu kıyısında kuruludur.
Kentin hemen doğusunda, Nil boğazı, kuzey-güney doğrultusunda 32 km kadar uzanan 16 km genişliğinde bir vadiye açılır. Assuan Yüksek Barajı’nın inşa edilme-
sinden (1959-70) ve Nâsır Gölünün oluşmasından sonra sular altında kalan kesimde yaşayan 60 binden fazla Nübyeli Mısırlı, vadinin çevresinde çölden kazanılan topraklara yerleştirilmiştir. Eskiden geçimlik düzeyde buğday ve mısır eken bu topluluklar, günümüzde Assuan Yüksek Baraj ı’nın suladığı topraklarda şekerkamışı ve başka ticari ürünler de yetiştirmektedir. Kavm Umbu’ nun güneyindeki Nil Vadisi geçmişte Nüb-yelilerle Sudan’ın kuzeyinde de yaşayan ve Mısırh-Nübyeli karışımı bir kökene dayanan toplulukları barındırıyordu. Kentin hemen güneybatısında Ptolemaios ve Roma dönemlerine ait benzersiz ikili tapınağıyla ünlü antik Umbus kenti yer alır. Timsah Tannsı Sebek’e (Sukhos) ve şahin kafalı Tanrı Horus’a adanan tapınağın kapısı ve avlusu ırmak sulannın etkisiyle yıkılmıştır. Mısır Eski Eserler Bakanlığı kentin bulunduğu höyükte kazılara 1980’lerde başlamıştır. Nil Irmağına ve Nübye’den Nil Vadisine giden yollara egemen olan stratejik konumundan dolayı kurulduğu sanılan Kavm Umbu, özellikle Umbus eyaletinin merkezi olduğu Helenistik Ptolemaios hanedanı döneminde (İÖ 305-İÖ 30) canlı bir kentti. Nüfus (1983 tah.) 56.700.
kavram, insanın anlama ve nesnelerle bağlantı kurma yetisinin, dolayısıyla da genel olarak dili kullanma yetisinin temeli ve ürünü olarak görülen anlam birimi. Mantıkta, felsefede ve psikolojide farklı biçimlerde ele alınır.
Kavramların temel özelliği bir sözcüğe bağlı olarak belirli nesneleri nitelemeleridir. Mantıkta, sözcüklerin anlam içeriğini oluşturan kavramların içlem ve kaplamından söz edilir. İçlem, kavramın nitelediği nesnelerin ortak özelliklerinin toplamı, kaplam ise, bu özelliklere sahip olan bütün nesnelerin oluşturduğu alandır. Bir kavramın içle-mi ile kaplamı ters orantılıdır; bir araya getirdiği özellikler ne kadar çoksa, nitelediği nesneler o kadar az ya da kaplamına giren nesneler ne kadar çoksa, içlemi o kadar dardır. En geniş kaplamlı kavram “nesne” kavramıdır, çünkü nesne, edinilebilecek her şeye göndermede bulunur; buna karşılık içlemi en dar olan kavramdır, çünkü yalnızca gönderide bulunulan şey olma özelliğini içerir. Özel adlar gibi tek bir nesneye göndermede bulunan kavramlann içlemleri ise tüketilemeyecek kadar geniştir, çünkü o tek nesnenin bütün özelliklerini içerirler.
Içlem-kaplam ilişkisinden kavramlann mantıksal türleri elde edilir. Buna göre kavramlar soyut-somut, genel-özel ve tü-mel-tikel biçiminde ayrılır. Ayrıca, kavramlann değillenmesiyle olumlu-olumsuz kavram aynmı ortaya çıkar.
Felsefede, kavramlar ile tümeller arasında ilişki kurulur. Bir görüşe göre, kavramlar tümellere aittir ve bir nesnenin kavramından söz edildiğinde, maddesi olmayan bir nesneye göndermede bulunuluyordur. Kavramsal gerçekçilik denen benzer bir görüşte ise, kavramın kendisi gerçek bir birim olarak alınır. Bir başka deyişle kavramlar tümellerdir. Adcılığın(*) bir türü olan Kavramcılıkta ise tümeller birer kavramdır. Kavramın tam tanımı yapılamaz, ama bütün zihinlerin paylaştığı ortak bir zihinsel ürün olduğu kabul edilir.
Gottlob Frege kavramı mantıksal bir terim olarak alır ve nesne ile karşüaştuır. Nesneler, üzerinde konuşulabilen şeylerdir, kavramlar ise nesneler üzerinde konuşurken onlara yapılan eklemelerdir. “Çomar bir köpektir” örneğinde “çomar” bir nesneye, “köpektir” bir kavrama göndermede bulunur. “Çomar” kendi içinde bir bütünlük taşır, ama
“köpektir” tek başına bir anlam içermez. Bu yüzden nesnelerle karşılaştırıldığında kavramların tamamlanmamışlıkları ortaya çıkar.
Analitik felsefede, mantıksal birim olarak kabul edilen kavram, felsefenin ana konusudur. Gilbert Ryle’ın The Concept of Mind (1949; Zihin Kavramı) adlı kitabında haz, ödev ya da anımsamanın mantıksal özelliklerini araştırmanın gerçekte haz, ödev ve anımsama kavramları ile doğrudan ilişkili olduğu ileri sürülür. Bu dilsel ifadeleri kullanabilmek için kavramlarına sahip olmak gerekir.
Psikolojide ise kavramın, daha çok oluşma süreci ele alınır ve nedensel gelişme biçimleri incelenir. Ayrıca bak. kavramlaştırma.
kavrama, eşeksenel iki döner milin hareketlerinin birleştirilmesinde ya da ayrılmasında kullanılan aygıt. Kavramalar makinelerde genellikle, hareketi sağlayan motor ile giriş mili arasına yerleştirilir; böylece makinelerin harekete geçirilmesi ya da durdurulabilmesi ve aynca makine hareket etmeden motorun çalıştırılabilmesi sağlanır.
Mekanik kavramalar, tırnaklı (kaymasız) ya da sürtünmelidir. Tırnaklı kavramalar
Machine Desing, 1968, MacGraw-Hill Book Co
birbirine geçebilen dişlilerle ya da tırnaklarla donatılmış iki manşondan (bilezik) oluşur; manşonlardan biri, üzerinde bulunduğu mile sabit durumda bağlanmıştır, öteki ise kendi mili üzerinde kayar.
Sürtünmeli kavramalar, birbirine bastırılan bir çift konik diskten (bak. çizim) ya da düzlemsel yüzeyden oluşur. Diskler ya da yüzeyler birbirlerine, bir baskı yayının ya da konik bir masuranın kamalama hareketiyle kilitlenen bir dizi kolun yardımıyla bastı-nlır.
Merkezkaç kavramalann yardımıyla otomatik birleştirme sağlanır. Bu tür kavramalarda devindirici milin çevresi, halka biçimindeki sürtünme balatalanyla donatılmıştır; aracın hızı arttıkça, balatalar döndürülen milin silindirik iç yüzeyine giderek daha fazla yapışır.
Tekyönlü kavramalar ise, momenti (buru) yalnızca bir yönde iletir ve devindirici mil durdurulduğunda, devindirilen milin serbestçe dönebilmesini olanaklı kılar. Bisikletlerde kullanılan bu tür kavramalar, sürücünün pedalı çevirmesine gerek kalmadan aracın yokuş aşağı kaymasını sağlar.
kavramlaştırma, özgül deneyimleri genel kurallar ya da sınıflar altında toplama işlemi. Bilişsel gelişimin temel öğelerinden birini oluşturur ve İsviçreli psikolog Jean Piaget’nin (1896-1980) ele aldığı konular arasında çok önemli yer tutar.
Kavramlaştırma karmaşık bir olgudur ve uyanlar arasındaki farklan algılayarak yanıtlama yeteneği biçiminde tanımlanan, görece somut ayrım(*) işleminden farklıdır. Kavram oluşturma sürecini anlamaya yönelik çeşitli laboratuvar deneyleri geliştirilmiştir.
Kavramlaştırmanm iki ana aşamada gerçekleştirildiği kabul edilir. Birinci aşamada
91 Kavramsal Sanat
önemli özellikler, İkincide ise bu özelliklerin aralarındaki mantıksal bağ belirlenir. Kavramlar basit birer sınıflandırma olmanın ötesinde, bazı nesnelerin bazı yönleriyle sabit kalırken bazı yönleriyle değişikliğe uğrayabilmesini açıklayan ölçüt ya da kalıplar olarak da işlev görürler.
Çeşitli deneyleri yürütenler ve kuramsal açıklamalarda bulunanlar kavramsal davranış konusundaki gözlemlerinde genellikle birbirlerine yakın düşerlerse de kavramların yapısı ve kökenleri, sezgisel ve ussal düşünce arasındaki geçişler ve “bilişsel tümeller” sorunu metafizik ve epistemolojik açıdan çok farklı görüşlere yol açmıştır. ABD’li psikolog B.F. Skinner, geliştirdiği uyan-yanıt kuramında öğrenmenin sınama ve yanılma yoluyla gerçekleştiğini ileri sürerek zihinsel içeriklere başvurmayı reddeder. Piaget’nin bilişsel kuramı ise öğrenmenin birleştirici ilişkileri ve özleri anlama süreci olduğunu savunur. ABD’li dilbilimci ve psikolog Noam Chomsky de insanlann bilişsel yapılara doğuştan sahip olduklarını ileri sürer.
Piaget’ye göre çocuğun zaman, mekân, nedensellik, rastlantı, sayı ve kimlik (kütlenin korunumu) gibi çevresel tümeller ile etkileşimi bilişsel gelişimini olanaklı kılar. İlk kavramları çevresinden ayrı olduğunun farkına varması ile oluşur. Psiİcomotor beceri gelişiminin ve el-göz eşgüdümünün kav-ramlaştırmada önemli işlevleri vardır. Bilişsel çerçeve insanın uyarlayıcı kavramları düşünebildiği ve oluşturabildiği yetişkinlik dönemi boyunca da gelişir.
Günümüzde kavramlaştırma yeteneğinin yalnızca insana özgü olmadığı kabul edilmektedir. Hayvanlar, özellikle maymunlar arasında kavram gelişimi konusunda geniş araştırmalar yapılmıştır. Birçok araştırmacı hayvanlann soyut düşünme yeteneğine sahip olabileceğini göz önünde tutar. Bilgisayarla bilgi işlem sürecinin insanın kavram-laştırma yetisiyle ilişkisi de yapay zekâ araştırmalannın önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Ayrıca bak. düşünce, gelişme psikolojisi.
Kavramsal Sanat, sanat yapıtının somut bir ürün değil, bir “kavram” ya da “düşünce” olduğunu savunan akım. Geçmişi çok eskilere dayanan kavramsallık terimi, geleneksel kullanımı içinde “var olan” ya da “var olduğu bilinen” nesnelerin temsili olarak betimlenmesi anlamını taşır. Örneğin Eski Mısır duvar resimlerinde bir figürün vücudunun cepheden, başının ise profilden verilmesi, iki ayrı bakış açısının aynı düzlem içinde birleştirilmesi nedeniyle, kavramsal sanat kapsamında düşünülebilir. Rönesans Döneminde sanatta görülen büyük değişikliği bazı uzmanlar “kavramsal” anlatımdan “algısal” anlatıma geçiş olarak yorumlar. Kübizmin birkaç bakış açısını aynı düzlemde yansıtması da kavramsal sanata bir dönüş olarak görülebilir.
Bugünkü anlamını 1960’larda kazanan terim, farklı uygulamalar için kullanılır. Ama bütün bu uygulamalardaki ortak yan, “gerçek” sanat yapıtının somut bir ürün değil, bir “kavram” ya da “düşünce” olduğudur. Dolayısıyla malzemesi de tuval ya da boya değil, düşüncedir.
Douglas Huebler (d. 1924), Sol LeWitt (d. 1928), Dennis Oppenheim (d. 1938), Bruce Nauman (d. 1941), Joseph Kosuth (d. 1945), Richard Serra (d. 1939) ve Jan Dibbets (d. 1941) gibi sanatçıların uyguladığı Kavramsal Sanat, örneğin Yeryüzü Sanatı (bak. Yoksul Sanat) gibi bir eylemi
Kavruk, Hasan 92
içerebileceği gibi, bu eylemin oluşum sürecini belgeleyen fotoğraflardan da oluşabilir. Düşüncenin en uygun ifade biçimi olan dil de bu akımın anlatım araçlarından biridir. Böylece yazılı metinler bu sanat türünün kapsamı içine girebilir. Ayrıca harita, çizim gibi başka görsel iletişim araçlarıyla ses ve video kasetlerinden de büyük ölçüde yararlanılır.
Pop heykelci Claes 01denburg(*) “Durgun Kent Anıtı” adlı eyleminde New York’ta Metropolitan Sanat Müzesi’nin arkasındaki Central Park’ta mezar kazıcılarına dikdörtgen bir mezar açtırmış, sonra bu çukuru yeniden doldurtmuştur.
Londra’daki Tate Galerisi’nin 1970’lerin başlarında hazırladığı bir katalogda Kavramsal Sanatın temelinde iki eğilimin yattığı belirtilmiştir. Bunlardan biri, izleyiciye bitmiş ürün sunmak yerine, yapıtın oluşum sürecini izleme olanağı vermek, İkincisi ise onun da bu sürece etkin olarak katılmasını sağlamaktır. Kavramsal sanatçılar izleyicinin dikkatini özellikle “düşünce” üzerinde yoğunlaştırabilmek amacıyla sanat yapıtını bilinçli olarak önemsiz, sıradan, hatta banal kılmaya, estetik değerleri “düşünce” üzerinde odaklaştırmaya çalışmışlardır. Örneğin Joseph Kosuth 1965’te “Bir ve Üç Sandalye” (Modern Sanat Müzesi, New York) adlı yapıtında bir gerçek sandalye, bir sandalye fotoğrafı ve sandalyenin sözlükteki tanımının büyütülmüş yazılı metnini kullanarak, özellikle ilginç olmayan, sıradan bir düzenleme yaratmıştır. Sol LeWitt 1968’de yaptırdığı metal bir küpü Bergeyk’teki (Hollanda) Visser Evi’nin bahçesine gömmüş ve olayı betimlediği fotoğraflarda hiçbir sanatsal amaç gütmemiştir. Bütün-bu olay sırf banal olması için yapılmıştır. Kavramsal Sanat ürünleri belli ölçütlere vurulamadığından, başanlı-başansız ya da iyi-kötü gibi değerlendirmelerden de uzaktır.
Türkiye’de Kavramsal Sanat doğrultusundaki ilk çalışmalar 1970’lerin ortalarında görülmeye başladı. Şükrü Aysan(*), Ahmet Oktem (d. 1951) ve Serhat Kiraz’ın (d. 1954) fotoğraf, resim ya da yerleştirme (installation) nesnelerle düzenledikleri iç mekânlar bu sanatın Türkiye’deki ilk örnekleri oldu. Daha sonra bu düzenlemelere açıklayıcı metinlerin eşlik etmeye başladığı görüldü. 1979’da Şükrü Aysan ve arkadaşlarının kurdukları Sanat Tanımı Topluluğu bu alanda etkinlikler gösterdi. İstanbul Sanat Bayramı çerçevesinde düzenlenen Yeni Eğilimler sergilerinde 1980’lerden sonra Kavramsal Sanat ürünleri ağırlık kazanmaya başladı. Yusuf Taktak ve Canan Baykal’ ın tuvali de kullanarak giriştikleri biçim denemelerinin yanı sıra, Handan Börtücene ve Erdoğan Aksel de Kavramsal Sanat doğrultusunda yapıtlar ürettiler.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*