kaynaşmak
1. iki şeyden söz
ederken, ayrılmayacak şekilde birleşmek:
Kemığin kaynaşması uzun sürdü. -2.
(Bir yerde) kaynamak, canlı varlıklardan
söz ederken, süreklı bir devinim içinde ol–
mak: Toprakta kanncalar, böcekler solucanlar
kaynaşıyorlardı. -3. İki renk sözkonusuysa,
birbirine iyice uymak: Renkler
iyi kaynaşmış. -4. İki ya da daha çok
kişi sözkonusuysa, yakınlaşmak, dost olmak,
sıkı fikı olmak: Onunla çok çabuk
kaynaşmıştık.