Lepidus, Marcus Aemilius

Lepidus, Marcus Aemilius

(ö. İÖ 152), cumhuriyet döneminde en yüksek devlet görevlerinde bulunan Romalı devlet adamı. İÖ 200’de Roma’nın Yunanistan, Suriye ve Mısır büyükelçisiydi. Bu sırada V. Philip-pos’a bir ültimatom vererek, herhangi bir Yunan devletiyle savaşa girmemesi konusunda Makedonya’yı uyardı. İÖ 187 ve İÖ 175’te konsül, İÖ 179’da censor, İÖ 180’den sonra pontifex maximus (başrahip), İÖ 179-İÖ 152 arasında princeps senatus (birinci senatör) oldu. Ligurlara karşı savaştı, Ariminium’dan (Rimini) Placentia’ya (Pia-cenza) kadar Aemilia Yolu’nun (Via Aemi-lia) yapımım sağladı. Aynca Mutina (Modena) ve Parma’da Roma kolonilerinin kurulmasına ön ayak oldu. İtalya’nın kuzeyindeki Emilia onun adını taşımaktadır.
Lepidus, Marcus Aemilius (ö. IÖ y. 77,
Sardinya), Romalı senatör. Diktatör Sulla’ mn dayattığı anayasayı ortadan kaldırma girişimi başansızlıkla sonuçlandı.
Lepidus, Sulla’nın iktidara gelmesini desteklemişti. Ama İÖ 78’de Sulla’nın muhalefetine karşın Pompeius’un yardımıyla konsül seçildi. Aynı yıl Sulla’nın ölmesi üzerine, diktatörün getirdiği yasalan yürürlükten kaldırmaya çalıştı. Ucuz tohumluk buğday dağıtımının yeniden başlamasını, sürgünlerin geri çağrılmasını, el konmuş toprakların geri verilmesini ve tribunus’lnk makamının yeniden oluşturulmasını önerdi. Sena-to’nun bu-önerileri reddetmesi üzerine Et-ruria ve Gallia Cisalpina’da topladığı birliklerle Roma üzerine yürüdü. İÖ 77’d®, yeniden konsül seçilmeyi talep etti. Quintus Lutatius Catulus, Roma’daki Milvia Köprü-sü’nde Lepidus’un kuvvetlerini püskürttü. Lepidus daha sonra Etruria’da Pompeius karşısında da yenilgiye uğradı. Sardinya’ya kaçtı ve kısa süre sonra burada öldü. Oğlu Marcus Aemilius Lepidus Roma’yı IÖ 43’ten soma yöneten triumvirliğin üyesi oldu.
Lepidus, Marcus Aemilius (ö. İÖ 13/12), İÖ 43’ten sonra Roma’yı yöneten triumvirliğin üyesi.
Aynı adı taşıyan ünlü siyaset adamının (ö. İÖ y. 77) oğluydu. Caesar’la Pompeius’un yandaşlan arasındaki iç savaş (İÖ 49-İÖ 45) sırasında Caesar’m yanında yer aldı. İÖ 48-İÖ 47’de İspanya’mn bir bölümünü yönetti, İÖ 46’da konsül senidi. İÖ 45’te Caesar’m magister equitum’u (süVan komutanı) oldu. Caesar’m öldürülmesinden soma suikastçılara karşı Marcus Antonius’a katıldı. Antonius, Lepidus’u pontifex maximus (başrahip) makamına getirdi. İÖ Ekim 43’te Lepidus, Antonius ve Octavianus (sonradan İmparator Augustus) Bononia’da (bugün Bologna) triumvirliği oluşturdular. Lepidus İÖ 42’de yeniden konsül oldu. Ama bir süre sonra Antonius ve Octavianus, Lepidus’u yetkilerinin büyük bölümünden yoksun bıraktılar. Galya ve İspanya eyaletleri Lepidus’tan alındı, yalnızca Afrika’daki toprakların yönetimi ona bırakıldı. Lepidus İO 37’de yemden oluşturulan tri-umvirlikte yalnızca biçimsel olarak yer aldı. İÖ 36’da Octavianus’a karşı Sicilya’yı ayaklandırmaya kalkıştıysa da askerleri onu yalnız bıraktı. Pontifex maximus makamında kalmasına izin verildi, ama devlet görevlerinden aynlmak zorunda bırakıldı.
Lepisosteus, Holostei altsınıfının Lepisos-teidae familyasından yedi (bazı sınıflandırmalarda sekiz) türden oluşan ilkel kemiklibalık
353 Lepontine Alpleri
cinsi. Kuzey ve Orta Amerika’da yaşayan bu iri yapılı balıklar temel olarak tatlı sularda yaşamakla birlikte acı ve bazen tuzlu sulara da girer, durgun sularda sık sık yüzeye çıkarak kımıltısız biçimde dururlar. Kan damarlan ile sanlı hava keseleri atmosferdeki havayı da soluyabilmelerini sağlar. Gagaya benzeyen çenelerinde keskin dişler vardır. Vücutlannı eşkenar dörtgen biçimli, mozaik gibi dizilmiş kalın ganoyit pullar örter.
Lepisosteus üyeleri Eosen Bölümde (y. 54-38 milyon yıl önce) Kuzey Amerika’nın yanı sıra Avrupa’da da yaşamıştı. Yumurta sansıyla dolu, görece iri, yeşilimsi yumurtalarının yırtıcı balıklar için son derece zehirli olması günümüze değin varlıklannı sürdürebilme nedenlerinden biri olarak gösterilmektedir. İlkbaharda yumurtalanm sığ sulara döken bu balıklann yavrulan, küçük balıklara doymak bilmez bir iştahla saldırarak hızla büyür. Yaşadıklan yörelerde ekonomik değeri yüksek tatlı su bahklanna önemli ölçüde zarar verdiklerinden sayılan genellikle azaltılmaya çalışılmaktadır. Gaga L. osseus türünde çok uzun ve ince, L. spatula türünde geniş ve görece kısadır. Uzunluğu 3 m’ye ulaşabilen kısa gagalı tür tatlı suda yaşayan en iri balıklardan biridir. Bu cins üyelerinin eti yenebilir olmasına karşın yalnızca belli yörelerde tüketilmekte, mineli pullan bazen süs eşyası ve takılarda kullanılmaktadır.
lepistes (Lebistes reticulatus), gup! ya da gOkkuşaOi baliGi olarak da bilinir, Poecilii-dae familyasından, çok renkli, yaygın biçimde akvaryumlarda yetiştirilen tatlı su balığı. Bakımı kolay, dayanıkh, hareketli ve üreme
(Üstte) erkek ve (altta) dişi lepistes (Lebistes reticulatus)
jane Burton-Bruce Coleman Inc.
yeteneği yüksek olan bu tür, familyanın öbür üyeleri gibi doğurarak ürer. Uzunluğu
4 cm’yi geçmeyen erkekler dişilerden çok daha parlak renklidir. Lepisteslerin renk, desen, kuyruk ve sırt yüzgeçlerinin biçim ve boyutu bakımından farklılık gösteren birçok gösterişli soyu üretilmiştir. Aynca bak. Poeciliidae.
Lepontine Alpleri, İtalyanca alpi leponti-ne, Fransızca alpes lépontiennes , Almanca lepont(in)ische alpen, Orta Alpler’in İtal-ya-İsviçre sının boyunca uzanan kesimi. Güneybatıda Simplon Geçidi ve Pennine Alpleri, kuzeyde Yukan Rhône ve Vorder-rhein Irmağı vadileri, kuzeydoğuda Splügen (Spluga) Geçidi ve Raetia Alpleri, güneyde de İtalya’nın göller bölgesiyle çevrilidir. Batı ucunda en yüksek doruğu olan Leone Dağı (3.553 m) yer alır. Güney yamaçları boyunca Leventina ve Mesolcina vadileri uzanır. Lepontine Alpleri üzerindeki en önemli geçitler Simplon, Sankt Gotthard (San Gottardo), Lucomagno (Lukmanier) ve San Bemardino geçitleridir. Lepontine
lepra 354
Alpleri’nin St. Gotthard Geçidinin doğusunda kalan kesimi Adula Alpleri olarak da anılır; Rhône ve Ren ırmaklarının kaynakları dağların bu kesimindedir. Yörede dağcılık yaygındır.
lepra bak. cüzam
leprechaun, İrlanda folklorunda, çoğunlukla kıvrık kenarlı bir şapka ve den bir önlük giymiş minik bir ihtiyar olarak betimlenen dn. Yalnızlığı sever, uzak köşelerde yaşar, ayakkabı ve postal üretir. Varlığı çekicinin sesinden anlaşılır. Saklı bir küp altım vardır. Yakalanıp şiddet kullanmakla tehdit edilmediğinde, yakalayan kişi gözlerini ondan ayırmazsa ¿tınlan sakladığı yeri söyleyebilir. Ama onu yakalayanlar sonunda boş bulunarak gözlerini başka yöne çevirirler, cin de yok olur.
Alfred Perceval Crave’in Irish Fairy Book adlı kitabından leprechaun, 1909
Folklore Society Library, University College.
Londra; fotoğraf, R. B. Fleming
Leprechaun, Eski İrlanda dilinde “küçük beden” anlamına gelen luchorpan sözcüğünden türemiştir.
Lepsius, Karl Richard (d. 23 Aralık 1810, Naumburg an der Saale, Saksonya -ö. 10 Temmuz 1884, Berlin), Eski Mısır uygarlığı uzmanı ve modern bilimsel arkeolojinin kuruculanndan, Arkeolojik ka-lıntılan kataloglayarak Eski Mısır kronolojisinin çıkarılmasına önemli katkıda bulunmuştur.
Arkeolojik filoloji ve karşılaştırmalı dilbilim okudu; Daha sonra Berlin Üniversitesi’nde
Lepsius
Deutsche Staatsbibliothek, Berlin
okutman oldu. 1843-45 arasında Prusya kralı IV. Friedrich Wilhelm’in koruması altında, Mısır ve Sudan’a düzenlenen arkeolojik keşif gezilerine başkanlık etti. İÖ 3000’den kalma piramit kahntılan buldu; Eski Krallık dönemine (İÖ y. 2686-2160) ait 130 tane mastaba’yı inceledi ve Tel el-Amama’da (eskiden Ahetaton) firavun Ahenaton’un (IV. Amenofis) kişiliğini ortaya çıkaracak ilk bulgulan gün ışığına çıkardı. Bibanü’l Mülûk’ta (Kral Mezarlan Vadisi) ölçüm yaptı, tapınaklardaki kabart-
malann ve yazıtların kalıplarını çıkardı, birçok çizimi denetledi, papirüsler ve eski buluntulan topladı. Ama belki bütün bunlardan da önemlisi, Mısır tarihinin gelişim çizgisini kavrayan ilk araştırmacı olmasıydı.
Pnısya’ya döndükten sonra Berlin Üniver-sitesi’ne profesör oldu (1846) ve bugün de ilgi çeken yapıtlar yayımladı. Bunlar arasında özellikle Chronologie der Ägypter (1849; Mısırlıların Kronolojisi), Königsbuch der Alten Ägypter (1858; Eski Mısırulann Krallar Kitabı) ve 12 ciltlik Denkmäler aus Ägypten und Äthiopien (1859; Mısır ve Etiyopya Anıtları) sayılabilir. Lepsius 1866’aa Mısır’a dönerek Rosetta Taşı’na benzer bir yazıt olan Kanopos Fermanı’nı ortaya çıkardı. Bu belge, Mısır uygarlığı uzmanı Jean-François Champollion’un hiyerogliflerin çözülmesi konusundaki bulgu-lannı destekliyordu. Lepsius’un yönetiminde Berlin Müzesi’ndeki Mısır koleksiyonu dünyanın en iyi koleksiyonlanndan biri oldu. Lepsius 1873’te Berlin Kraliyet Kütüphanesi’nin de müdürlüğüne getirildi.
Leptaena, Brachiopoda Blumundan soyu tükenmiş omurgasız cinsi. Fosillerine genellikle Ordovisiyen Dönem ile Misisipiyen Dönem arasında (y. 500-325 milyon yıl
Leptaena
British Museum of Natural History
önce) oluşan tortul kayaçlarda rastlanan bu hâyvanlann kabuğu dalgalı kabartılar ve ince çizgilerden oluşan deseniyle ayırt edilir.
Leptis, Afrika’da iki antik kentten biri. Günümüzde Libya’da el-Hums yakmlann-da yer alan Büyük Leptis (Latince Leptis, Pön dilinde Lpqi, bugün Lebda) geçmişte Trablusgarp bölgesinin en büyük kentiydi. Fenikelilenn mevsimlik bir ticaret merkezi olarak kurduğu kent, büyük olasılıkla İÖ 6. yüzyılın sonunda Kartacalılarca sürekli bir
Leptis’te Caracalla döneminde tamamlanan bazilika, 216
British School at Rome
yerleşmeye dönüştürüldü. Verimli toprakla-nndan dolayı çok geçmeden Afrika kıtasının iç kesimleriyle de ticareti gelişti. II. Kartaca Savaşı’ndan sonra İÖ 202’de başında Masinissa’nm bulunduğu Numidya Kral-lığı’na bağlandı; İÖ lll’de krallıktan koparak Roma’nın müttefiki oldu. Ama Karta-ca’yı örnek alan yönetim biçimini ve resmî
Pön dilini 2. yüzyıla değin korudu. İmparator Traianus döneminde (98-117) colonia (yurttaşlık haklannın tümüne sahip Roma yerleşmesi) statüsü kazandı. Leptıs’te do-an imparator Septimius Severus (hd 193-11), kente ius Italicum (mal ve arazi vergilerinden bağışıklık hakkı) verdi. Kentin büyük yapılanndan birçoğu onun döneminden kalmadır. Bölgeye yönelik dış saklınlar ve imparatorluğun artan ekonomik güçlükleri sonucunda hızla gerileyen Leptis, Araplann fethinden (642) sonra, eski canlılığını yitirdi.
Leptis Magna’nın yerleşim yeri olarak seçilmesinde önemli rol oynayan Lebda Irmağının ağzındaki doğal demirleme yeri,
1. yüzyılda ve Severus döneminde yapay olarak geliştirilmiştir. Kartacahlann kurduğu ilk yerleşmenin yakınlannda Roma egemenliğimin başlannda kentin merkezim oluşturan eski forumun kahntılan yer alır. Sonraki yıllarda Roma kentinin iç kesimlere ve kıyı boyunca batıya doğru hızla yayıldığı anlaşılmaktadır.
Hadrianus döneminde inşa edilen ve günümüze değin ayakta kalan büyük hamam, 2. yüzyıla ait önemli bir yapıdır. Kentin önde gelen anıtsal yapılan Severus döneminden kalmadır. Nitelik, ölçü ve sağlamlık bakımından Antik Çağın en güzel kahntılan arasında sayılan bu yapılann başhca örnekleri yeniden inşa edilen liman, 19 km uzunluğundaki sukemeri, işlemeli zafer takı ve ırmağın sol yakasında özenle inşa edilmiş yapı topluluğudur. Irmağın yanı başındaki yeni mahalle, her iki yanında özenle yapılmış arkadlann sıralandığı 410 m uzunluğunda anıtsal bir caddenin çevresinde planlı olarak düzenlenmiştir. Mahallenin ginşinde dev bir nympheum’un egemen olduğu, daire biçimli bir meydan bulunur. Aşağı uçta limandaki iskelelere açılan mahallenin batısında anıtsal bir forum ve bazilika yer alır. Bazilika oldukça büyük üç nefli ve kolonad-lı bir salondan oluşur. Her iki ucunda yanm daire biçimli birer apsis ve yan neflerinin üzerinde galeriler bulunur. Örta nef 40 m genişliğinde, 70 m uzunluğunda ve en az 33 m yüksekliğindedir.
Kazılarda ortaya çıkanlan öteki önemli anıtlar arasında, bir amfitiyatro (IS 56), 460 m uzunluğunda bir Circus (2. yy), 4. yüzyıldan kalma bir batı kapısı, sayısız kemer, bir okul (schola) ve Av Banyolan sayılabilir.
Günümüzde Tunus’ta Manastır’a (Ruspi-num) 16 km uzaklıkta yer alan Küçük Leptis (Latince Leptimunus, bugün Lem-ta), Kartaca yönetiminde küçük bir kentken, Roma döneminde zeytin yetiştirilen zengin bir bölgenin merkezi durumuna geldi. IO 46’da Tnapsus Çarpışmasından önce Julius Caeşar tarafından askeri üs olarak kullanıldı. Iustinianos döneminde, Kafsa ile birlikte Byzakenia eyalet komutanının oturduğu iki kentten birhdaha sonra piskoposluk merkezi yapıldı.
Leptodactylidae, Anura takımından 600’ü aşkın türü içeren kurbağa familyası. Genellikle Güney ve Orta Amerika’da görülen bu kurbağalar suda, kanıda ve ağaçta yaşar. Yaklaşık 225 türden oluşan Eleutherodact-ylus cinsinin üyeleri Orta Amerika ve Batı Hint Adalart’na dağılmıştır. Bu dnsin yavrulan yumurtadan çıktıklarında tipik kurbağa larvası olan iribaşlardan çok, erişkinlere benzer.
Leptodactylus cinsinden kurbağalar üreme davranışlan bakımından büyük bir çeşitlilik gösterir. Bazı türler yumurtalanm köpüğe benzer bir topak halinde yere bırakır. Yavrular yağmurla birlikte su birikintilerine sürüklenene değin bu köpük içinde yaşar.
Panama ve Güney Amerika’da görülen ve uzunluğu 20 cm’yi aşabilen L. pentadactylus türü yenen kurbağalar arasındadır.
Leptodactylidae familyasından Leptodaclylus pentadactylus
Cy La Tour / Philadelphia 200
Gözleri arasında çıkıntı yapan derisinden ötürü boynuzlu kurbağa adı verilen Cera-tophrys cinsinin üyeleri Güney Amerika’ya dağılmıştır. Başlan ve ağızlan çok geniş olan bu kurbağalann uzunluğu küçük türlerde yaklaşık 2,5 cm’den başlayarak Amazon’da yaşayan C. comuta türünde 20 cm’yi aşar. Boynuzlu kurbağalar ürktüklerinde saldırgan davranışlar gösterebilir ve bazen tehlikeli biçimde ısırırlar.
Genellikle Myobatrachidae(*) familyasında sınıflandınlan Avustralya ve Afrika’ya özgü birçok kurbağa türü bazı uzmanlar tarafından Leptodactylidae familyasına alınmaktadır.
Leptodesma, soyu tükenmiş çiftçenetli cinsi. Midyeye benzeyen bu hayvanların fosillerine Silüriyen Dönem ile Misisipiyen Dönem arasında (y. 430-325 milyon yıl
Leptodesma
H. Shimer ve R. Shrock, Index Fossils of North America,
M.I.T. Press, Cambridge, Massachusetts;
Massachusetts Institute of Technology
önce) çökelmiş kayaçlarda rastlanır. Kabuklan önde oval biçimli olmasına karşın, arkada yana doğru keskin bir çıkıntı yapar. Bu kabuklann üstünde belirgin büyüme çizgileri vardır.
Leptodus, Brachiopoda filumundan soyu tükenmiş omurgasız cinsi. Fosillerine Per-miyen Dönem (y. 280-225 milyon yıl önce) kayaçlannda rastlanan bu cins üyeleri son
Leptodus
British Museum of Natural History
derece özelleşmiş alışılmadık kabuk biçimleriyle ayırt edilir. Birbirine eklemli olan icahnkiannın alt parçası istiridyeye benzer bir biçim alarak sert yüzeylere tutunmalan-m ya da olasılıkla öbür kabuklara yapışma-lannı sağlar. Üst kabuk yassı ve çok incedir. Leptodus cinsinin Permiyen Dönemde Kuzey Amerika’yı çevreleyen sığ denizlerdeki resiflerin kenarlarında yaşadığı sanılmaktadır.
Leptolepis, günümüzde yaşayan balıklann büyük bölümünü içeren kemiklibalıklann atası olduğu sanılan balık cinsi. Jura Döneminin (y. 190-136 milyon yıl önce) denizlerinde çok geniş bir dağılım gösteren ve bol bulunan bu balıklar hem görünüşleri, hem boyutlan bakımından ringaya benziyordu.
Solnhofen’de bulunmuş Leptolepis sprattiformis
Buffalo Museum of Science, Buffalo, N.Y.
Gerek daha eski, gerekse sonradan oluşmuş kayaçlarda bulunan kalıntılar Leptolepis cinsinin Jura Döneminden önce ortaya çıktığım ve varlığını bu dönemden sonra da sürdürdüğünü göstermektedir. Bazı anatomik özellikleri nedeniyle bu balıklann daha ilkel yapılı Holostei grubundan balıklar ile kemiklibahklar arasında bir geçiş aşaması oluşturduğu sanılmaktadır.
lepton, parçacık fiziğinde, yalnızca elektro-magnetik, kütleçekimsel ve zayıf etkileşimlere giren, kuvvetli etkileşime girmeyen fermiyon türü. Leptonlar, bütün fermiyon-lar gibi buçuklu spine (fini) sahiptir (spin, bir parçacığın sahip olduğu açısal momentu-ma karşılık gelir). Leptonlar, Pauli dışlama ilkesine uyar; bir başka deyişle belirli bir topluluktaki iki ftzdeş fermiyon aynı kuvan-tum durumunda bulunamaz. Leptonlar te-ıpel parçacıklardır, yani daha küçük parçacıklardan oluşmuş değildirler.
Elektron, müon ve tau olmak üzere üç tür lepton vardır. Bunlann üçünün de elektrik yükleri eksidir; buna karşılık her birinin kütlesi farklıdır. Kütlesi en küçük lepton olan elektronun kütlesi proton kütlesinin yalnızca 0,0005’i kadardır. Müonun kütlesi, elektron kütlesinin 200 katından biraz fazladır. Taunun kütlesi ise elektron kütlesinin yaklaşık 3.700 katıdır. Her lepton türüne ilişkin bir de nötrino vardır, bunlar elektron nötrinosu, müon nötrinosu (ya da mü nötrinosu) ve tau nötrinosu olarak adlandı-nlır. Nötrinolar elektriksel olarak yüksüzdür, kütleleri de sıfıra eşittir. Bütün lepton-lann (nötrinolarla birlikte) karşıt parçacık-lan vardır, bunlar karşıt lepton olarak adlandınhr. Bir karşıt leptonun kütlesi lep-tonun kütlesine eşittir, bütün öteki özellikleri ise leptonun özelliklerinin karşıtıdır. Parçacık tepkimelerinde leptonlann sayısı değişmeden kalır. Bu özellik, matematiksel olarak, toplam lepton sayısı olarak adlandı-nlan ve leptonlann sayısı ile karşıt leptonlann sayısının farkına eşit olan L sayısının sabit kalacağı biçiminde ifade edilir. Buna ek olarak her türden lepton için ayn ayn geçerli olan bir korunum yasası da vardır. Örneğin elektronlann ve elektron nötrinola-nnın sayısı, müonlann ve müon nötrinolan-nın sayısından bağımsız olarak, korunum-ludur. Bu korunum yasasının çiğnenme olasılığı, günümüzdeki bilgilere göre, milyonda bir dolayındadır.
355 leptospiroz
1960’lann sonlannda ortaya konmuş olan ve elektromagnetik etkileşim ile zayıf etkileşimi birleştiren Weinberg-Abdüsselam kuramı lepton etkileşimlerinin daha iyi anlaşılmasına olanak sağlamıştır. Bu önemli kuramsal kazanım, bir yandan da birçok yeni problemin ortaya çıkmasına yol açmıştır. Kuvvetli etkileşim ile zayıf etkileşimi ve elektromagnetik etkileşimi birleştirmeye yönelik yeni kuramsal görüşlerin de benzer etkileri olmaktadır. Baryonlar (kuvvetli etkileşime giren fermiyon türü, örneğin proton) için de lepton sayısının korunumu-na benzer bir korunum yasası geçerlidir. Yeni “büyük birleşik” kuramlar, protonun bozunarak leptonlara ve başka parçacıklara dönüşeceğini, böylece hem lepton sayısı hem de baryon sayısına ilişkin korunum yasalarının çiğnenmiş olacağım öngörmektedir. Bu kuramlarda korunumlu olan nicelik, B-L sayısıdır (baryon sayısı ile lepton sayısının farkı). Ayrıca bak. ayar kuramı; fermiyon.
leptosomik tip bak. astenik tip
Leptospermum, mersingiller (Myrtaceae) familyasından, kışın yapraklanın dökmeyen 40 kadar çalı ve küçük ağaç türünün oluşturduğu cins. Anayurdu Avustralasya olan bu türlerin bazılan gülü andıran göste-
Leptospermum scoparium
A to Z Botanical Coltectk>n-EB Inc.
rişli çiçekleri nedeniyle seralarda süs bitkisi olarak yetiştirilir.
Anayurdu Avustralya olan, 6 m yükseldiğindeki Leptospermum laevigatum parçalanarak dökülen kabuklan ve beyaz renkli çiçekleriyle ayırt edilir. Kumlu topraklardaki aşınımı önlemek ve yeni araziler kazanmak üzere dikilir. L. lanigerum öbür türlerden tüylü genç sürgünleriyle aynlır. Yeni Zelanda kökenli bir tür olan L. scoparium’ un süs bitkisi olarak yetiştirilen beyaz, pembe ya da kırmızımsı çiçekli çeşitleri vardır.
leptospiroz, bulaşici sarilik olarak da bilinir, Leptospira cinsi bakterilerin neden olduğu, kimi zaman insanlara da geçen bulaşıcı hayvan hastalığı.
Leptospira’lan vücutlarında banndıran kemiriciler ve başka evcil hayvanlar canlı bakteriyi idrarla dışan atar. Hayvanın vücudundan çıkan bakteri tatlı suda birkaç hafta yaşayabilir. Hastalık, insana, mikrop taşıyan hayvanlann idranyla doğrudan ya da kirli su ve yiyeceklerle dolaylı olarak bulaşır. Leptospira’\aı mukozalardan kolayca geçebilirse de, sağlam deriyi aşarak vücuda girmeleri çok zordur. Burun mukozası ve göz, aynca derideki çizikler ye kesikler de mikrobun vücuda girmesi için son derece
Lerdo de Tejada, Sebastián 356
elverişli bölgelerdir. Bu nedenle leptospiroz vakalarının çoğu mikroplu sularda yürüyen, oynayan, yüzen ya da herhangi bir biçimde temas edenlerde, ayrıca çeltik tarlalarında çalışanlarda ve hayvanlarla doğrudan temas halinde bulunanlarda ortaya çıkar.
Hastalık belirtileri hastalığa neden olan bakterinin türüne bağlı olarak değişir. Yaklaşık bir hafta süren kuluçka devresinin ardından ateş, bacaklarda, sırtta, karın kaslarında ağrılar ve halsizlik görülür; bulantı, kusma ve ishal de ortaya çıkar. Hastalığa özgü belirtilerden biri de gözde, korneanın çevresindeki damarların kanla dolup şişmesidir. İlk haftanın sonlarında sanhk ortaya çıkar. Ağır geçen sarılıklı vakalarda ölüm oram yaklaşık yüzde 30’dur.

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*