Lesniewski, Stanistew

(d. 30 Mart 1886, Serpuhov, Rus Çarlığı – ö. 13 Mayıs 1939, Varşova, Polonya), PolonyalI mantıkçı ve matematikçi. Varşova mantık okulunun kuruculanndan ve önde gelen temsilcilerin-dendir.
Sibirya’daki Gymnasium’u bitirdikten sonra Avrupa’da çeşitli üniversitelerde okudu. 1912’de Polonya’mn o dönemde Avusturya’ya bağh kesimindeki Lw6w (bugün Lvov, Ukrayna) Üniversitesi’nde doktorasını tamamladı. Doktora tezini, Polonya’nın düşünsel yaşamındaki yaygın etkisinden dolayı çağdaş Polonya felsefesinin babası sayılan Kazimierz Twardowski onayladı. Twardowski, fenomenolojinin kurucusu Edmund Husserl gibi Viyana’da Franz Brentano’nun öğrencisi olmuştu. Skolastik geleneğe bağh Aristotelesçi bir filozof olan Brentano, biçimsel mantığa ilgi duymamakla birlikte felsefi sorunlarda kesin ve aynntı-h analizleriyle ün kazanmıştı. Lesniewski, Twardowski’nin etkisiyle, önce 19. yüzyıl İngiltere’sinde John Stuart Mill’le Avusturya okulundan Husserl ve başkalarının ilgisini çekmiş olan felsefi mantığın ba?ı sorunla-nna eğildi. 1911’de yazdığı doktora tezinde tikel önermelerin analizim ele aldı. LeSniewski’nin düşünsel etkinliği üç ayrı döneme ayrılır. Birincisi, doktora tezini yazmasından 1916’da toplayla kümeler kuramıyla ilgili ilk yapıtının yayımlanmasına değin uzanır. Leimewski felsefe alanmda gerçek yönünü bulmasında, Twardowski’ nin bir başka öğrencisi olan Jan -tukasie-wicz’in belirleyici rol oynadığım belirtmiştir. Sonradan mantık tarihine çok önemli katkılarda bulunan Lukasiewicz, o sırada Alman mantıkçılan Gottlob Frege ile Ernst Schröder’in çahşmalanm inceliyordu; aynca matematiksel mantık dersleri vermeye başlamıştı. -Lukasiewicz’in O Zasadzie Sprzecz-nösci u Arystotelesa (1910; Aristoteles’te Çelişki İlkesi Üzerine) adlı kitabı, -Lesni-ewski’yi, tümdengelime dayalı bütün bilimlerin temellerini sarsan mantıksal ve matematiksel çatışkıların belirlenmesinin yol açtığı sorunlarla ilgilenmeye yöneltti. Lesniewski daha sonra felsefeye kesin olarak sırt çevirerek bütünüyle mantığa yönelecek ve kendisini “bir felsefe döneği” olarak niteleyecekti; ama başlangıçta matematiksel mantıktan edindiği izlenim oldukça olumsuzdu. Kullanılan biçimsel teknik simgeler, gündelik dille ilişkisine hemen hiç önem verilmemesi ve öbek, içerme, doğru gibi terimlerin kullanımındaki belirsizlikler nedeniyle matematiksel mantığa güven duymuyordu. Ama Russell’ın yapıtındaki belirsizlikleri açıklığa kavuşturmaya girişince kısa sürede gündelik dilin kesinlikten uzak ve çok savruk olduğunu, matematiksel mantığın biçimsel ve yapay dilinden vazgeçilemeyeceğini anladı. Bu dönemde, matematiksel mantığın kesinlik taşıyan yöntemlerini benimsemesinden önce kaleme aldığı yazılarındaki görüşlerini sonradan bütünüyle reddetti.
1916-27 arasındaki dönemi yoğun ve yaratıcı araştırmalarla geçirdi, ama araştırma sonuçlannı yayımlamaktan kaçındı. 1915’te Varşova Üniversitesi’nin yeniden açılması
Lesotho 362
üzerine £ukasiewicz Lwöw’dan çağrılarak felsefe profesörlüğüne getirilmişti. LeSni-ewski, Varşova’daki bir Gymnasium’da iki yıl ders verdikten ve savaş yıllarım Moskova’da geçirdikten sonra £uikasiewicz’in ardından Varşova’ya dönerek matematik felsefesi profesörü oldu. £ukasiewicz’le birlikte kısa sürede her alandaki yetenekli öğrencilerin büyük ilgisini çeken başanh bir araştırma merkezi oluşturdu.
Lesnievvski sonunda, henüz dilediği” kadar kusursuz olmasa da bazı buluşlarını yayımlamaya başlaması gerektiği sonucuna vardı. 1927’de matematiğin temelleriyle ilgili ilk olgun yapıtıyla başlayarak, ölümüne değin mantık ve matematikle ilgili kuramlarının ana çizgilerini açıklayan bir dizi makale yayımladı. Bu yayınlar, Varşova felsefe okuluna dünya çapında ün kazandırdı. Ama bu ünün doruğa ulaştığı bir sırada Lesni-ewski II. Dünya Savaşı’nın hemen öncesinde ansızın öldü. Savaş kısa sürede Polonya’mn yazgısına benzer biçimde Varşova okulunun da sonunu hazırladı. Le£niewski öldüğünde buluşlarının çoğu henüz yayımlanmamıştı. Eiyazmalannın hepsi savaş sırasında yok oldu. Ama yayımlanmamış araştırma sonuçlarının çoğu daha sonra Bolesl”aw Sobocin&ki ve Alfred Tarski gibi öğrencilerinin çalışmaları aracılığıyla gün ışığına çıktı.
Lesniewski’nin ayırt edici ve özgün katkısı, Yunancadan türeterek prototetik, ontoloji ve mereoloji adım verdiği birbiriyle ilişkili üç mantık sistemi kurmasında yatar. Kuramın bütününün mantıksal temelini oluşturduğu için bu adla anılan prototetik (Yunanca protos: “ilk”), önermeler arasındaki ilişkiler üzerine geliştirilmiş en kapsamlı kuramdır. Öbür iki sistem ise dağıtıcı bir öbekle toplayıcı bir öbek arasındaki ayrıma dayanır. Le£niewski’ye göre, Russell’ın mantıksal çatışkılar konusunda karşılaştığı güçlükler bu ayrımı yapmamasından kaynaklanır. Bir öbek deyimi, dağıtıcı kullanımda, genel bir adla özdeştir: Bir kişinin PolonyalIlar öbeğine ait olduğunu söylemek, o kişinin PolonyalI olduğunu söylemek demektir. Ontoloji (Yunanca on: “varlık”) adların mantığıdır ve prototetik ile birlikte hem tasım mantığı ile mantıksal cebrin, hem de kümeler ve ilişkiler mantığının bütün teoremlerini sağlar. Mereoloji (Yunanca meros: “parça”) ise, fiziksel olarak parçalan tarafından oluşturulmuş gibi görülen bir bütünün, yani toplayıcı öbeğin mantığıdır. Örneğin Chicago’daki bütün otomobillerin öbeği hepsinin toplamından oluşur. Mereoloji, parça ile bütün arasındaki ilişkinin genel bir kuramıdır. Le£niewski, kuramlarının metamantığmı da belirlemeye büyük özen gösterdi. Bu amaçla, bir yandan konuşmanın parçalany-la ilgili geleneksel öğretiye, öte yandan da Husserl’ın “anlam kategorileri”ne benzeyen genel bir semantik kategoriler kuramı geliştirdi.
LeSnievvski bu sistemleri, matematiksel kesinlik için yeni bir standart oluşturulmasını sağlayan bir açıklık ve kesinlikle geliştirmişti. Bu sistemlerin içermeleri klasik matematiğin bütününe mantıksal bir temel sağlayacak kadar güçlüydü. LeSnievvski geliştirdiği sistemlerin, mantıksal çatışkılann üstesinden öbür bütün çözümlerden daha başanh ve daha doğru biçimde geldiğini savundu. Lesniewski’ye göre modern matematikçiler ve mantıkçılar, insanın gerçeklikle ilgili saf ve temel sezgilerini hor görmeseler bile, çoğu zaman gerekli özenle ele almıyorlardı. Bu nedenle sonradan ABD’ye yerle-
şen öğrencilerinden Alfred Tarski onun genellikle taşkınlara yol açan şiddetli yağ-
konumunu “sezgisel biçimcilik” olarak ad- murlar biçiminde düşer. Doğu kesimlerde
landırdı. Leiniewski, mantık ve matematiği 1.200 mm dolayında olan yıllık yağış mikta-
yalnızca bir simgeler oyunu olarak gören saf n, batı kesimlerde 900 mm’ye kadar iner,
biçimciliği açıkça eleştirmişti. . Biçimd yön- Maloti Dağlannm doruklan kışlan genel-
temlen sağlamlıkları ve kesmliklen dolayı- likle karla kaplıdır. İklim koşullan özellikle
sıyla savunduğu ve kullandığı doğruysa da, otlaklar için çok uygundur. Dağ yamaçla-
bir kuramın sonuçta gerçekliğe uygunluğu nndaki astropik çayırlar sığır ve koyun için
açısından değerlendınlmesı gerektiğini öne elverişli otlaklardır. Buralarda yetiştiri-
sürüyordu. Ama geliştirdiği mantık sistem- len koyunlardan, ülkenin başlıca hayvansal
lennın, metafizik varsayımlara dayanmama- ürünleri olan yün ve tiftik elde edilir,
lan ve birbirinden çok farklı, hatta çatışan Yörede, zeytin ve söğütün yam sıra çeşitli
felsefi yorumlara aynı ölçüde uygulanabı- çalımsı bitkiler, sansabır ve sarımsak yeti-
urhklen bakımından yansız olduğu kamsın- şjr Hayvan varlığıysa antilop, tavşan ve
toy™- bazı sürüngen türleriyle sınırlıdır.
Lesotho, resmî adı Lesotho kraluöi, İngiliz- Lesotho’nun en önemli doğal kaynağı
ce kingdom of Lesotho, eskiden Basutoland, elmastır. Elmas madenlerinin büyük bölü-
Afrika’nın güneyinde bağımsız krallık. Güney mü kuzeydoğudadır. Demir cevheri, jips ve
Afrika Cumhuriyeti’nm ortadoğu kesimin- kuvars, madenciliğe elverişli miktarlarda
deki topraklar içinde kalır. Yüzölçümü değildir. Ülkenin hızlı akışlı ırmakları hid-
30.355 km2’, başkenti Maseru’dur. Kuzey- roelektrik santrallar için büyük bir potansi-
güney doğrultusunda en uzun yeri yaklaşık yel oluşturmaktadır. Lesotho Platosu Su
515 km, doğu-batı doğrultusunda en geniş Projesi ile Oxbow Projesi’nin ülkenin
yeri yaklaşık 432 km’dir. 1992 tahmini nü- enerji sorununu büyük ölçüde çözmesi
fusu 1.854.000’dir. beklenmektedir.
27° 28° 29°
27° 28° 29°
LESOTHO
Doğal yapı. Lesotho topraklanılın yaklaşık Nüfus. Lesotho’da nüfusun neredeyse ta-
üçte ikisi deniz düzeyinden ortalama 3.000 marnını, Bantu dillerinden birini konuşan
m yükseklikteki dağlarla kaplıdır. En yük- Sotholar oluşturur. Sotholar içinde en ka-
sek doruklar kuzeydoğudaki Draken Dağla- labalık topluluk Kvenalardır. Öbür Sotho
nnda yer alır. Kuzeydoğu sınınndaki Tha- halklan arasında Natal (Kuzey) Angunile-
bana Ntlenyana (3.482 m) Lesotho’nun ve ri, Mahlapeler ve Kap (Güney) Angunileri
Güney Afrika’nın en yüksek noktasıdır. (Thembular) bulunur. Beyazlar (Afrika-
Arazi batıya doğru gidildikçe alçalır; yük- ner ve İngiliz), Asyahlar ve Renkliler çok
seklik, dağların eteklerinde 1.500-1.800 m küçük birer azınlıktır. Güney Sotho dili ve
arasında değişir. Daha batıdaki verimli ve İngilizce resmî dillerdir. Ülkede Afrika-
yoğun nüfuslu düzlükler Caledon Irmağı ner, Zulu, Zosa (Xhosa) dilleri ve Fransız-
boyunca uzanan 40 km genişliğinde dar bir ca da konuşulur. Nüfusun yüzde 43,5’ini
koridor oluşturur. Güney Afrika’nın en (1980) oluşturan Katolikler en büyük din-
büyük iki ırmağı, orta kesimin kuzeybatısın- sel gruptur. Öteki dinsel topluluklar, Le-
daki Maloti Dağlanndan doğar; bunlardan sotho Evanjelik Kilisesi (yüzde 29,8), Ang-
biri doğuya akan Tugela Irmağı, öteki batı likan Kilisesi (yüzde 11,5), öteki Hıristiyan
doğrultulu Orange Irmağıdır. mezhepleri (yüzde 8) ve kabile dinlenyle
Lesotho’da ıhman bir astropik ildim ege- (yüzde 6,2) öbür dinlere bağlı olanlardır, mendir. Sıcaklık ortalaması yaz aylarında Güney Afrika’ya yönelik göçlere karşın
20°C, kış aylannda ise 10°C’dir. Kuzey- doğal nüfus artış hızı (1990-95) binde 29,2
doğudaki yaylalarda sıcaklık farkı daha gibi çok yüksek bir düzeydedir. Doğum ve
büyüktür ve sık sık don görülür. Yılhk yağış ölüm oranları (1990-95) sırasıyla binde ortalaması 711 mm dolayındadır. Yağış
40,2 ve binde U’dir. Nüfus yoğunluğu (1992) kilometrekarede 61,1 kişidir. Bu sayı dağlık bölgelerde azalırken, düzlüklerde üç katma çıkar. Nüfusun yüzde 18,9’u (1988) kentlerde yaşar. 1986’da 109.382 kişinin yaşadığı başkent Maseru dışındaki kentlerin hiçDirinin nüfusu 100 bini geçmez.
Ekonomi. Lesotho’da gelişmekte olan karma bir ekonomi yürürlüktedir. Tarım ile elmas madenciliği ve ihracatı ekonominin temelini oluşturur. Ayrıca Güney Afrika Cumhuriyeti’nde çalışanların gönderdiği paralar ile Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET), ABD ve çeşitli uluslararası kuruluşlardan alınan yardımların da ekonomiye önemli bir katkısı vardır. 1990 verilerine
?öre ülkenin gayri safi milli hasılası GSMH) 832 milyon ABD Doları, nüfustan daha hızlı büyüyen kişi başına milli geliriyse 470 ABD Dolan’ydı.
GSMH’nin yaklaşık yüzde 15’i tarımdan sağlanır (1990). Lesotho kralı, ulus adına bütün toprakların mülkiyetini elinde tutar ve kabile reisleri ekilebilir arazileri bireylere ya da ailelere kiralarlar. 1979 tarihli Toprak Kiralama Yasası uyarınca kral, çiftçilere toprağı 99 yıllığına kiralayabilir. Tarımda verimlilik düşüktür; başlıca ürünler mısır, kocadan ve buğdaydır. Ancak bunlann üretimi de Güney Afrika Cumhu-riyeti’nden yapılan ithalatla desteklenmektedir. Aynca önemli miktarlarda yün ve tiftik ihraç edilir.
Elmas üretimi Güney Afrika Cumhuriye-ti’ndeki De Beers Consolidated Mines Ltd’nin denetimindedir. Bu şirket Lesotho hükümetine, ihracat gelirlerinin yüzde 10’u tutannda vergi öder. Elmas üretiminde devletin de hissesi vardır. 100 bini aşkın Lesotholu işçi madenlerde ve Güney Afrika Cumhuriyeti’ndeki sanayi işletmelerinde çalışır. GSMH’nin yüzde 13’ünü yaratan ulusal imalat sanayisinin gelişmesi için Lesotho Ulusal Kalkınma Kurumu destek sağlamaktadır.
Lesotho’nun dış ticareti Güney Afrika Cumhuriyeti’nin denetimindedir. Lesotho, Güney Afrika Gümrük Birliği’nde yer almakta, aynca 1975 ve 1979 tarihli Lome sözleşmeleriyle AET’yle bağları bulunmaktadır.
Yönetsel ye toplumsal koşullar. Meşruti monarşiyle yönetilen Lesotho’da, 1986’da-ki darbenin ardından yönetimi yeni oluşturulan Askeri Konsey üstlendi. Devlet başkanı hiçbir siyasal gücü bulunmayan kraldı. Hükümetin başında ise Askeri Konsey başkanı bulunuyordu. Mart 1993’teki seçimlerin ardmdan anayasal düzene geçildi. En yüksek yargı organı olmakla birlikte İstinaf Mahkemesi’nm temyiz yetkisi sınırlıdır. Lesotho’nun ulusal bir ordusu yoktur, ama kolluk kuvveti ve paramiliter kuvvetleri bulunmaktadır.
Sağlık koşullannın kötü olduğu Lesotho’ da, ortalama ömür (1990-95) erkeklerde 54 yıl, kadınlarda 63 yıldır. Bebek ölüm oranı (1985-90) binde 100’dür. Sağlık hizmetleri kentsel bölgelerde yoğunlaşmıştır ve ciddi bir sağlık personeli sıkıntısı çekilmektedir. Kamu sağlığı hizmetleri de yetersizdir. Nüfusun büyük bir bölümünün içilebilir suyu bulunmamaktadır. Afrika’ mn öteki kesimlerinde görülen sıtma ve şistozomiyaz gibi hastalıklara rastlanma-makla birlikte verem, solunum enfeksiyonları, zührevi hastalıklar, kronik romatizma, mide ve bağırsak enfeksiyonları yaygındır. Ülkede kötü beslenme de ciddi bir sağlık sorunudur.
Lesotho, okuryazarlık oranı açısından Afrika ülkeleri arasında ilk sırada yer almaktadır. On beş yaşın üzerindeki nüfusun
yüzde 74’ü (1985) okuryazardır. Bu oran erkeklerde yüzde 62, kadınlarda yüzde 84 dolayındadır. Yedi yıllık ilkokullarda ücretsiz olan eğitim zorunlu değildir. Okul yaşındaki çocuklann büyük bölümü ilkokula gitmekle birlikte yalnızca onda biri ortaokula devam eder. Ülkede mesleki ve teknik eğitim okullan vardır. * Lesotho Ulusal Üniversitesi Maseru yakınlarındaki Roma’da-dır.
Kültürel yaşam. Lesotho’da eğitimin yaygınlaşmasıyla birlikte canlanan güçlü bir edebiyat geleneği vardır ve folklor hem yazılı, hem sözlü biçimlerde büyük bir gelişme göstermektedir. Duvar süslemeleri, ahşap işçiliği, çanak çömlek yapımı, dokumacılık ve sepetçilik gibi zanaatlar da serpilip gelişmektedir. Koro halinde şarkı söylenmesi yaygındır.
Tarih. Lesotho’ya ilk yerleşenlerin Sanlar olduğu sanılmaktadır. Sanlann ardmdan bölgeye 18. yüzyılda Zulu dili konuşan Anguniler geldi ve Sanların çoğunu buradan sürdüler. 18. yüzyıl sonlannda bölgeye yerleşen ve Sotho dili konuşan kabileler,
19. yüzyıl başlanna değin Angunilerle uyum içinde yaşadılar. Bu tarihlerde Zulu kralı Shaka’nın(*) imparatorluğunun merkezi, bugün Güney Afrika Cumhuriyeti sınırlan içinde kalan bölgedeydi. 19. yüzyıl başla-nnda güllümüzde Lesotho’nun bulunduğu topraklara saldıran Shaka’nın ordusu, genç Sotho (Basuto) kralı I. Moshesh’in kuvvetlerince geri püskürtüldü.
Bu tarihten sonra Moshesh, ölümüne değin (1870) Sotholann tartışmasız önderi olarak kaldı. 1843’te Sotholarla Boeder arasında gerginlik tırmanınca Moshesh, İngiliz koruması altına girmek üzere bir anlaşma yaptı. 1868’de Lesotho İngiliz topraklarına katıldı. Moshesh’in ölümünden sonra Kap Kolonisi’nce ilhak edildi (1871). Kap Kolonisi yönetiminin, Sotho geleneklenni dikkate almayışı ve 1880’de, hükümetin halkı silahsızlandırmaya girişmesi üzerine ayaklanma başladı. 1884’te Lesotho, Kap Kolonisinden aynlıp İngiliz kolonisi oldu. İngi-lizler kabile reislerinin yönetimlerini gelenek ve göreneklerine göre sürdürmesine izin verdiler. İngiliz denetiminde, ■ Lesotho’ nun kendi kendini yönetmesinde, bölgeye önceden yerleşmiş görevlilerin ve Büyük Reis Lerotholi’nin rolü olduğu kabul edilir. 1905’te Lerotholi ölünce ulusal konsey, İngilizlerin de onayıyla Lerotholi’nin oğlu Letsie’yi büyük reis seçti.
1909’da dört Afrika kolonisinin Güney Afrika Birliği adı altında birleşmeleri sırasında Lesotho İngiliz denetiminde kaldı. Güney Afrika Birliği, eninde sonunda Le-sotho’yu ilhak edeceğini varsayıyordu, ama 1965’te yapılan bir seçimde Reis Leabua Jonathan önderliğindeki Lesotho Ulusal Partisi zafer kazandı. 4 Ekim 1966’da Lesotho, İngiliz Uluslar Topluluğu’nda yer alan bağımsız bir krallığa dönüştü. Büyük Reis Motlotheli (II. Moshesh) ilk devlet başkam, Reis Jonathan da ilk başbakan oldu. Anayasanın tanıdığından daha fazla yetki isteyen II. Moshesh tutuklandı. Daha sonra, anayasal sınırlamalan kabul ettiğini açıklayınca serbest bırakıldı. 1970’te Reis Jonathan, Basutoland Kongre Partisi’nin (BCP), seçimde Basutoland Ulusal Partisi’ ne karşı zafer kazandığım öne sürmesi üzerine olağanüstü hal ilan etti. Olağanüstü hal sırasında anayasa askıya alındı ve Moshesh tutuklandı. Reis Jonathan’la uzlaşan Moshesh yeniden devlet başkanlığına getirildi. 1973’te Reis Jonathan olağanüstü hali kaldırdı. BCP’nin bazı üyeleri 1975’te bir darbe girişimi sonrasında vatana ihanet suçuyla yargılandı.
363 Lesseps, Ferdinand
1970’ler boyunca Lesotho, bir yandan Güney Afrika Cumhuriyeti’ne olan ekonomik bağımlılığı, öte yandan Afrika Birliği Örgütü’nün (OAU) siyasal baskılan arasında zor bir dönemden geçti. 1980’lerin başında, BCP’nin yeraltı kolu Lesotho Kurtuluş Ordusu’nun silahlı eylemleri ve Güney Afrika Cumhuriyeti silahlı kuvvetlerinin saldmlan görüldü. Ocak 1986’daki askeri darbeyle Tümgeneral Justin Metsino Lek-hanya yönetimi ele geçirdi ve yeni oluşturulan Askeri Konsey’in başkanlığını üstlendi. Şubat 1990’da Kral II. Moshesh’in yürütme yetkileri elinden alındı. Kasım 1990’da da kral tahttan indirildi ve yerine oğlu Prens Mohato, III. Letsie adıyla tahta çıktı. Nisan 1991’deki ayaklanmanın ardından Lekhanya Askeri Konsey başkanlığından istifa etti ve yerine Albay Elias Phıso-ana Ramaema geçti. 1992’de eski kral II. Moshesh iki yıllık bir sürgün döneminin ardından ülkesine döndü. Sivil yönetime geçmek için Mart 1993’te yapılan çok partili seçimler BCP’nin ezici üstünlüğüyle sonuçlandı.
Son yıllardaki gelişmelere ilişkin aynntılı bilgi ve istatistikler için bak. Ana Yillik.
Alfabetik sıralama sözcük esasına göre yapılmıştır.
Lesseps (Vikontu), Ferdinand (-Marie)
(d. 19 Kasım 1805, Versailles – ö. 7 Aralık 1894, La Chenaie, Guilly yakınlan, Fransa), Süveyş Kanalı’nın yapımcısı olarak tanınan Fransız diplomat.
Culver Pictures
Uzun süre kamu görevlerinde çalışmış bi aileden geüyordu. 1825’te Lizbon’da konso los ikinci yardımcısı oldu. 1828’de Tunus’ti görevlendirildi. 1832’de gönderildiği İsken deriye’de, Napoléon’un emrindeki J.-M.Lı Père adlı bir mühendisin hazırladığı Süvey Kanalı projesine ilgi duydu. Mısır hıdiv Mehmed Ali Paşa ve oğlu Said Paşa’ylı kurduğu yakın dostluğa güvenerek Le Père in başlattığı kanal çahşmalanm sürdürmeye karar verdi. Ama o sırada planlann gerçekleştirme olanağı bulamadı. 1833-3′ arasında konsolosluk yaptığı Kahire’de bi veba salgınına karşı yürüttüğü başanl mücadeleyle ün kazandı. 1839’da Rotter dam’da, ardından Mâlaga’da ve başkon solos olarak Barselona’da görev yaptı Fransa’da İkinci Cumhuriyet’in ilamndaı sonra, 1848-49 arasında Madrid’de Fransı ortaelçisi olarak görevlendirildi. Mayı 1849’da Roma’da cumhuriyet ilan edeı
Lessing, Doris 364
Mazzini ile, Roma’dan kaçmak zorunda kalan Papa IX. Pius arasında arabuluculuk girişiminde bulundu. Ama mayısın sonunda, tutucu nitelikteki Fransız Yasama Mec-lisi’nin de cumhuriyetçi görüşleri savunan Kurucu Meclis’in isteğine uyması üzerine geri çağrılarak Devlet Şûrası (Conseil d’É-tat) kararıyla görevden alındı. Bu arada Fransız birlikleri kilisenin Roma’da yeniden yönetimi ele geçirmesini sağladı. Lesseps 1854’te, hıdivliğe yeni atanan Said Paşa’dan aldığı çağrı üzerine Mısır’a gitti. 30 Kasım 1854’te Said Paşa’dan Süveyş Kıstağım delerek kanal açma imtiyazım elde etti.
Kızıldeniz’i Akdeniz’e bağlayacak kanalla ilgili ilk projeyi Linant Bey ve Mougel Bey’le (L.M. Linant de Bellefonds ve E. Mougel) birlikte kısa sürede hazırladı. Bu proje 1856’da bazı küçük değişikliklerle uluslararası bir mühendisler kurulunca onaylandı. Bundan cesaret alan Lesseps, çalışmalarına hız vererek şirket kuruluşu için gerekli sermayeyi toplamayı başardı. Sermayesinin yansından çoğu Fransız yurt-taşlannca taahhüt edilen şirket 1858’de kuruldu. Kanalın yapımına, 25 Nisan 1859’da ilk kazmanın Lesseps tarafından vurulmasıyla Port Said’de başlandı. Süveyş Kanalı 10 yıl sonra 17 Kasım 1869’da Hıdiv İsmail Paşa’nın çağrısıyla Mısır’a gelen Fransa imparatoriçesi Eugénie tarafından resmen işletmeye açıldı. 1875’te İngiliz hükümeti Başbakan Benjamin Disraeli’nin girişimleri sonucunda İsmail Paşa’mn paylanın satın alarak kanal şirketinin en büyük hissedan oldu. Lesseps, Fransızlara güvenmedikleri için daha önce kanal yapımım engellemeye çalışmış olmalanna karşın İngilizlerle iyi ilişkiler geliştirdi ve şirket denetimini ele geçirmelerinde onlara yardımcı oldu. Siyasetten genellikle uzak durmakla birlikte, 1869’da Bonapartistlerin adayı olarak Marsilya’dan Temsilciler Meclisi seçimlerine katıldı, ama sonradan Üçüncü Cumhuriyet’in kurulmasına önemli katkılarda bulunan Leon Gambetta karşısında yenilgiye uğradı.
1879’da Paris’te toplanan Uluslararası Coğrafya Bilimleri Kongresi Panama Kana-lı’nın yapımına karar verince 74 yaşındaki Lesseps inşaatın zorluğunu yeterince dikkate almadan projeyi yürütme görevini üstlendi. Projenin özel bir şirketin olanaklanyla gerçekleştirilemeyeceğinin anlaşılması üzerine, kurduğu şirket 1889’da feshedildi. 1892’de resmî bir soruşturmanın ardından Fransız hükümeti şirket yöneticilerine karşı dava açtı. Lesseps Şubat 1893’te oğlu Charles (1849-1923) ile birlikte 5 yıl hapis cezasına çarptınldı, ama yalnızca Charles cezaevine konuldu. Haziranda bir üst mahkeme önceki karan iptal etti. Öte yandan hükümet üyelerinin ve milletvekillerinin Lesseps’in şirketinden rüşvet almakla suçlanması üzerine Panama Kanalı olayı siyasal ve mali bir skandala dönüştü.
Lesseps Académie Française’in, Fransız Bilimler Akademisinin ve başka pek çok bilimsel kuruluşun üyesi idi. Aynca Légion d’honneur ve Hint Yıldızı nişanlanyla Londra onursal hemşerilik unvanını aldı.
Lessing, Doris (May) (d. 22.Ekim. 1919, Kirmanşah [bugün Bahteran], Iran), Ingiliz yazar. Roman ve öykülerinde daha çok 20. yüzyılın toplumsal ve siyasal çalkantılarında rol oynayan kişileri konu almıştır. .
Babasının İngiliz subayı olarak İran’da görev yaptığı sırada doğdu. Ailesi 1924’te Rodezya’da bir çiftliğe taşındı. Yirmi beş yıl
orada kalan Lessing 1949’da Ingiltere’ye yerleşti. İlkgençlik yıllarında etkin bir komünistti. In Pursuit of the English (I960; İngilizlerin Peşinde) adlı yapıtında İngiltere’deki ilk aylanm anlattı. Going Home’da (1957; Yuvaya Dönüş) kısa bir süre için döndüğü Rodezya’ya duyduğu tepkiyi dile getirdi.
Yayımlanan ilk kitabı The Grass Is Singing de (1950; Türkü Söylüyor Otlar, 1983), Rodezya’da yaşayan çiftlik sahibi beyaz bir kan kocayla Afrikalı hizmetçilerini konu aldı. Güney Afrika’da büyüyerek İngiltere’ye yerleşen Martha Quest adlı kahramanına ilişkin iki ciltlik roman dizisi Children of Violence (1964-65; Şiddet Çocuklan) başlığıyla yayımlandı. En karmaşık ve en çok okunan romanı olan The Golden Notebook’ ta (1962; Altın Defter, 1992,2 cilt) sanatı aracılığıyla yaşadığı çağla uzlaşmaya çalışan bir kadın yazarı konu aldı. The Memoirs of a Survivor (1975; Sağ Kalanın Anılan) ileriyi görmeye çalışan bir fantezi niteliğindeydi. Usta bir öykü yazan olan Lessing A Man and Two Women (1965; Bir Adam ve İki Kadın) ve The Story of a Non-Marrying Man (1972; Evlenmeyen Adamın Hikâyesi, 1990) gibi kitaplar yayımladı. Bazılan Afrika Öyküleri “(1985) adıyla Türkçeye çevrilen Afrika’ya ilişkin öykülerini This Was the Old Chiefs Country (1973; Burası Yaşlı Şefin Ülkesiydi), The Sun Between Their Feet (1973; Güneş Ayaklannın Arasında) ve Stories (1978; Öyküler) adlı kitaplarında topladı.
Lessing Canopus in Argos; Archives (Ka-nobos Argos’ta: Arşivler) adlı dizisiyle bilimkurgu türüne yöneldi. Dizide Shikasta (1979), The Marriage Between Zones Three, Four, and Five (1980), The Sirian Experiments (1981), The Making of the Representative for Planet 8 (1981) ve Documents Relating to the Sentimental Agents in the Volyen Empire (1983) başlıklı kitaplan yayımlandı. Lessing The Diary of a Good Neighbour (1983; iyi Bir Komşunun Günlüğü) ve If the Old Could… (1984; Yaşlılar Yapabilselerdi) adlı romanlarında tanınmamış yazarların sorunlarını gözler önüne sermek için Jane Somers takma adını kullandı. 1985’te Londra’daki bir grup devrimciyi anlattığı The Good Terrorist’i (Terörist, 1992) yayımladı. Bunu 1988’de, anormal bir çocuğun ailesini sürüklediği yıkımı konu alan dehşet öyküsü The Fifth Child (Beşinci Çocuk, 1990) izledi. Lessing’in Türkçede yayımlanan öteki yapıtları Sevme Alışkanlığı (1990) ve Siyah Madonna (1991) adlı öykü kitaplanyla Yaz Yağmuru (1991) adlı romanıdır.
Lessing, Gotthold Ephraim (d. 22 Ocak 1729, Kamenz, Yukan Lausitz, Saksonya
– ö. 15 Şubat 1781, Braunschweig, Almanya), Alman oyun yazarı ve eleştirmen. Felsefe ve estetik konularında da yazıları vardır. Alman tiyatrosunun klasik tiyatroyla Fransız tiyatrosunun etkisinden kurtulması için çaba göstermiş, ilk önemli Alman oyunlannı kaleme almıştır. Eleştirel denemelerinin Alman edebiyatı üzerinde büyük etkisi olmuştur. Bu denemeleriyle tutuculuğa, bağnazlığa ve ikiyüzlülüğe karşı çıkarak, dinsel ve entelektüel bir hoşgörüyü, önyargısız bir gerçek arayışını savunmuştur.
Eğitimi ve ilk tiyatro yapıtları. Lessing’in babası çok saygın bir ilahiyatçıydı. Başpapazlığa kadar yükselmiş olmasına karşın, kalabalık ailesini geçindirmekte güçlük çekiyordu. Lessing 12 yaşındayken Meissen’ de soylulann okuduğu ünlü St. Afra okulu-
na girdi. Daha o yaşta tam bir kitap kurdu, yetenekli ve meraklı bir öğrenciydi. Yunanca, İbranice ve Latinceyi çok iyi öğrendi. Plautus ile Terentius’un oyunlarına duyduğu hayranhkla güldürüler yazmaya yöneldi.
1746 sonbaharında ilahiyat öğrencisi olarak Leipzig Üniversitesine girdi. Ama edebiyat, felsefe ve sanata daha çok ilgi duyuyordu. O günlerde, yetenekli ve enerjik bir tiyatro oyuncusu olan Caroline Neuber’in çalışmalarıyla yeni bir canlılık kazanan Leipzig’deki tiyatro dünyası, Les-sing’i büyüledi. Neuber de bu genç şairle ilgilendi ve 1748’de onun Der junge Gelehrte (Genç Bilgin) adlı komedisini başanyla sahneye koydu. Oyun kibirli, yüzeysel, gösteriş düşkünü ve alıngan bir bilgin üzerine yazılmış hoş bir yergiydi ve Lessing aslında kendi kitap düşkünlüğüyle alay ediyordu. Leipzig’de 1747-49 arasında yazdığı Dämon, Die alte Jungfer (Yaşlı Kız), Der Misogyn (Kadın Düşmanı), Die Juden (Yahudiler), Der Freigeist (Bağımsız Düşü-
Gotthold Ephraim Lessing, Georg May’m bir yağlıboya çalışmasından ayrıntı, 1768;
Gleimhaus, Halberstadt, Almanya Gleimhaus, Halberstadt, Almanya
nür) gibi başka komedilerinde bağnazlık, önyargılı davranma, zor beğenirlilik, servet avcılığı, çöpçatanlık, dalaverecilik, ikiyüzlülük, yozlaşmışlık ve hoppalık gibi insana özgü zayıflıklar üzerine nükteli yorumlar getirmişti. Bu tür zayıflıktan olan kişilerin karşısına ise, anlayışlı, fedakâr, duyarlı, yardımsever, içten, aşkta sadık ve erdemli erkeklerle kadınlan koymuştu. Die Juden’de. aklın yüceliğini övüyor, gettolarda yaşamak zorunda bırakılan Yahudilere karşı hoşgörüyü savunuyordu. Kendine Almanya’nın Moliere’i olmayı hedef seçmişti. Bu komedilerinde, geleneksel oyun tiplerinden uzaklaşarak karakterlerini, kim olduklan kolaylıkla anlaşılabilen kişiler arasından seçmeye başladı.
Lessing’in Leipzig’de tiyatro ile uğraşmasını hoş karşılamayan annesiyle babası, 1748’in başlannda onu eve geri çağırdılar. Ama Lessing tıp öğrenimi görmek için onların onayını almayı başararak Leipzig’e döndü. Neuber’in topluluğundan bazı kişilere cömertçe kefil olmuştu ama kendisinin de ağır borçlan vardı; bu yüzden sıkıntıya düştü. Topluluk kapanınca, ödeyemediği borçla-nndan ötürü tutuklanmamak için ’Leipzig’ den kaçtı. Aynı yıl Berlin’e gitti. Orada tanınmış bir yayımcı olan kuzeni Mylius’un yardımıyla bir gazetede iş bulabileceğini umuyordu. İzleyen dört yıl boyunca çeşitli işlerde çalıştı. Fransızca ve İngilizceden tarih ve felsefe kitaplan çevirdi. Bu arada, kitap köşesini yönettiği Berlinische privilegierte Zeitung’äa çıkan çarpıcı ve nükteli eleştirileriyle adını duyurdu. Aynı dönemde çıkarmaya başladığı Beiträge zur Historie und Aufnahme des Theaters adh dergi 1750’de yayımına son verdi.
Oyun yazan ve eleştirmen olarak ününün yayılması. Lessing 1751-52’de Wittenberg’de tıp öğrenimini tamamladı. Daha sonra Berlin’e dönerek Theatralische Bibliothek adında yeni bir dergi çıkarmaya başladı; ama bu dergi de dört sayı sonra kapandı. Lessing 1753-55 arasında altı cilt halinde basılan yapıtlarına, Leipzig’de yazdığı komedilerin en önemlilerinden başka, Alman edebiyatındaki ilk büyük orta sınıf trajedisi olan Miss Sara Sampson’ı da (Miss Sara Sampson, 1948) almıştı. Orta sınıf yazarları edebiyattaki geleneksel sınıf ayrımını ortadan kaldırmaya çalışıyorlardı. Bu aynma göre, kahramanlık ve trajedi temalarını soylu karakterler canlandırır, orta sınıftan karakterler ise yalnızca komedilerde yer alırdı. Gerçekte Lessing bu geleneği yıkmaya çalışan ilk Alman yazar değildi. Ama Miss Sara Sampson adlı oyunuyla onun, Alman sahnelerinde o dönemde hâlâ egemenliğini sürdüren klasik Fransız tiyatro anlayışından kopuşu gerçekleştirdiğini söylemek yanlış olmaz. Lessing yapıtı kaleme alırken George Lillo’nun The London Merchant (1731; Londralı Tüccar) adlı oyunundan, Samuel Richardson’ın orta sınıf kadınlarının erdemlerine övgüler düzen romanlarından ve bir ölçüde de 18. yüzyılın başlarında yaşayan Fransız oyun yazan Pierre-Claude de La Chausée’nin öncülüğünü yaptığı duygusal acıklı komedi (comédie larmoyante) türünden esinlenmişti. Trajik bir kaderin bütün yükünü burjuva karakterlerin taşıdığı ilk Alman oyunu olan Miss Sara Sampson ilk kez 1755’te Frankfurt an der Oder kentinde*, başanyla sahnelendi.
Lessing’in bu dönemdeki yazılannın tipik örneği, keskin üslubu ve açık seçik mesajı ile olağanüstü bir yapıt olan Rettungen (Kurtarmalar) adlı kitabıydı. Kitapta yer alan dört denemede Lessing, haksız yere hakarete uğrayan ve baskılarla karşılaşan Johannes Cochlaeus ve Gerolamo Cardano gibi Reform döneminin bağımsız düşünürlerini savunmayı amaçlamıştı. Keskin ve parlak bir polemik yazısı olan Vade Mecum für den Herm Samuel Gotthold Lange (1754; Bay Samuel Gotthold Lange için Cep Kitabı) adlı yapıtım, aşın kibirli bir bilgin olan S.G. Lange’nin, Horatius’un şiirlenn-den yaptığı özensiz ve kötü çevirilere karşı yazdı. Bu saldınmn Lange’nin edebiyattaki saygınlığım yok etmesinden sonra Lessing, keskin kalemiyle korku uyandıran bir yazar oldu. Filozof Moses Mendelssohn ile yazar ve yayımcı C.F. Nikolai, Lessing’in Berlin’ deki önde gelen arkadaşlanydı. Onlarla trajik tiyatronun estetiği üzerine, gerçekten çığır açıcı nitelikte yazışmalar yaptı (Brief’■ wechsel über das Trauerspiel [1756-57; Trajedi Üzerine Mektuplaşma]). Lessing’e göre trajedi, ahlak değerleri koymak yenne, izleyicinin duygusal katıhmımn kanıtı olarak, hayranlık ve acıma duygusu uyandır-malıydı.
Lessing, 1755-58 arasında Leipzig’de, 1758-60 arasında da Berlin’de yaşadı. Berlin’de Nikolai’nin çıkardığı Briefe, die neu-este Literatür betreffend (En Yeni Edebiyata İlişkin Mektuplar) adlı dergiye çağdaş edebiyat üzerine denemeler yazdı. Bu yazı-lann tümünde Fransız tiyatrosunu, özellikle de 17. yüzyıl trajedi yazarı Pierre Cor-neille’in yapıtlannı örnek alan bir tiyatroyu savunan eleştirmen J. C. Gottsched’e yönelik amansız bir saldın vardı. Lessing’e göre, Fransa’nın saray kökenli, yapmacık tiyatrosu Alman ruhuna yabancıydı. Bunun yerine, gerçek anlamda ulusal, halka ait, doğaya ve gerçekliğe bağhhk temeli üzerine kurulu bir tiyatroyu savunuyordu. Alman oyun yazarlarım Shakespeare’i örnek alma-
ya çağırdı. Bu yazılardan “17. Literatur-brief’te (“17. Edebiyat Mektubu”) kendi kaleme aldığı ve henüz tamamlanmamış Faust oyunundan ilginç bir bölümü yayımladı. Yapıtta Şeytan’la anlaşma yapmış olmasına karşın, dinmek bilmeyen araştırma isteği Tann katında kabul gören, “kötülüğe kapılmamış bir Faust” tipi çizmişti. Böylelikle genç çağdaşı Johann Wolfgang von Goethe’ye ve onun yazacağı büyük Faust oyununa giden yolu açmış oldu.
Lessing 1759’da, çoğu toplumsal eleştiri ağırlıklı, ustaca yazılmış bazı masallar ve masal türü üzerine bir deneme yayımladı. Bu denemede, masalın didaktik ve alegorik yapısmı çözümleyerek, türün özgül yasalan-m ortaya koydu. 1760’ta, Silezya askeri valisi General Tauentzien’in kâtibi olarak Breslau’ya (bugün Wroctaw) gitti. Orada kütüphanelerde felsefe ve estetik konula-nnda çalıştı. Bu çalışmalan sonucunda Lao-koon: oder über die Grenzen der Malerei und Poesie (1766; Laocoon [Laokon\, 1935) başlığını taşıyan önemli incelemesini yazdı. Kitapta, çağdaşı olaıi sanat tarihçisi Johann Winckelmann’in Helenistik dönemde yapılmış ünlü “Laokoon” heykeli üzerine yorumunu ele alarak, resim ile şiirin birbirinden farklı işlevlerini tanımlamaya çalıştı. Ona göre resim, mekân içinde yakınlığı gözetmek, dolayısıyla da olaylar zincirindeki en belirleyici, en anlamlı am seçip işlemek zorundaydı. Şiirin görevi ise, bir olayı organik olarak ve zamanın akışı içinde ele almaktı. Dolayısıyla şiirin özü betimlemede değil, geçici olanın, yani hareketin sunuluşunda yatıyordu.
Lessing’in Breslau’da yazdığı bir başka yapıt da klasik Alman komedisinin doğuşunu müjdeleyen Minna von Bamhelm’di (1767; Minna von Bamhelm, 1942). Goethe bu oyunu, güncelliği ve ulusal bir önem taşıyan ana teması (Yedi Yıl Savaşı’nda, Prusya ile Saksonya arasındaki mücadele) nedeniyle övgüyle karşıladı. Oyunun başki-şileri Pnısyau binbaşı Tellheim ile Thürin-genli zarif bir genç kız olan Minna idi. Erdemli bir insan olan subayın aşın dürüstlüğü ve onur kurallannı katı bir biçimde yorumlaması, Minna ile ilişkisini tehlikeye sokuyordu. Sevimli ve canlı bir kişiliği olan Minna bunun üzerine olayların gidişine müdahale ediyor, kalbinin sesini dinleyerek savaşın ve işgalin ilişkilerine getirdiği engelleri kararlı bir biçimde alt ediyordu. Böylelikle vicdanıyla mutluluğun gerekleri arasındaki çelişkiyi’de bir çözüme kavuşturuyordu. Oyun, güçlü bir biçimde canlandınl-mış ikinci derecede karakterlerle desteklenmişti. Lessing’in usta diyaloglan bugün bile izleyicinin ilgisini ayakta tutabilecek nitelikteki canlı dramatik yapıyı daha da zenginleştirmişti.
Lessing 1765’te Berlin’e dönünce, kraliyet kütüphanesinin müdürü olmak için başvuruda bulundu. Ama II. Friedrich’in (Büyük) gözdesi olarak sarayda yaşayan Voltaire ile tartışmaya girdiği için, Alman yazarlara pek değer vermeyen kral, Lessing’in başvurusunu geri çevirdi. Lessing bunun üzerine, bazı Hamburglu tüccarların kurduğu, özel fonlarla desteklenen bir ulusal tiyatroda danışman ve eleştirmen olarak çalışma önerisini kabul etti. Ama bu girişim bir yıl içinde iflas etti ve Lessing, Alman ulusal tiyatrosunun kuruluş zamanının henüz gelmediğini acı bir biçimde anladı. Bu arada 50’den fazla oyun üzerinde çalışmış, değerlendirmeler yapmıştı. Bu notlanm tiyatronun temel ilkelerim ele alan 104 tane kısa deneme biçimine sokarak Hamburgische Dramaturgic (1767-69; Hamburg Dramatur-jisi) adıyla yayımladı. Bu kitabında da
365 Lessing, Gotthold Ephrai
Corneille ve Voltaire’in tiyatrolanm öm< alan trajedilere karşı çıkıyor, ama çağd Fransız yazar Deniş Diderot’nun, oı sınıfın yaşamına ilişkin betimlemelerinde gerçekçiliği övüyordu. Aristoteles’in ç< tartışmalı ünlü Katharsis kavramını, traj olaylara tanık olanlann yaşadıktan geri min hemen ardından gelen duygusal rah< lama olarak yorumlamıştı. Acıma ve kork nun doğurduğu duygulann erdemli eylemi re dönüşerek izleyici üzerinde ahlaksal l etki bırakması gerektiğini öne sürdü. 176 69 yıllannda Halle’li profesör C. A. Klot un kendini beğenmiş ve seçkinci tavırlara karşı çıkarak Briefe antiquarischen inha, (Eski içerikli Mektuplar) adlı kitabım y yımladı. Bu tartışmanın bir başka ürünü d konuyu açık seçik ve çok yönlü bir biçim« ele aldığı Wie die Alten den Tod gebila (Eskilerin Ölüm Anlayışı Üzerine) adlı k tabı oldu.
Wolfenbüttel’deki son yıllan. Lessing, mi bakımdan çok zor durumda bulunduğu iç 1770’te Wolfenbüttel’deki bir kütüphane« çok az bir maaşla çalışmaya başladı. Ora< mutsuz ve çalkantılı, ama ürün bakımınd; oldukça verimli yıllar geçirdi. O sıralarc ölen Kitabı Mukaddes eleştirmeni ve bilgi
H. S. Reimarus’un yazılarından, olduk«; radikal düşünceler içeren bazı parçala Fragmente eines Ungenannten (1774-7 Adsız Birinden Parçalar) adı altında yayın layınca, yazarlık yaşamının belki de en se tartışmasına girmek zorunda kaldı. Hırisı yan inancının temel ilkelerini reddede Reimarus’un radikal tezlerine karşı, dal orta yolcu bir tavır takındıysa da, d: bilginleri bu yayınlan dine karşı ciddi b saldın olarak değerlendirdiler. Lessing d adamlarına karşı savaş açarak, önderle Hamburg başrahibi J.M. Goeze ile şiddet tartışmalara girdi. Yazdığı “Anti-Goez< (1778) adlı keskin polemik yazısında gerçe arayışın, dinsel tutuculuğa sanlmakla ek edilecek kesinlikten çok daha değerli oldı ğuna ilişkin inancını dile getirdi.
Bu arada sahne yapıtlan yazmayı ( sürdürüyordu. 1772’de Emilia Galotti (Em lia Galotti, 1955) adlı trajedisi sahnelend Yoğun ve keskin bir dille yazdığı oyunc Lessing, bir İtalyan prensinin sarayınc geçen vicdan çatışmasını parlak bir kurç içinde ele alıyordu. 1779’da iambos(*) ölçt süyle yazılmış bir “dramatik şiir” olan Na han der Weise’si (Bilge Nathan, 1966,1982 yayımlandı. Teolojik ve felsefi nitelikli bu d daktik oyun, ahlak derinliğim komik değir melerle birleştiren, şiirsel cleğeri ve dramati gerilimi yüksek bir yapıttı. Oyunun başkiş si Bilge Nathan (Lessing bu rolle eski do: tu Moses Mendelssohn’u anlatmıştı), ahla] temelleri bakınundan üç büyük dinin eşiti ğini simgeliyordu. Üç dinin temsilcileri ola Müslüman Salaheddın Eyyubi, Hıristiya Templier şövalyesi ve Yahudi Nathan’daı yalnızca sonuncusu en yüce insan idealin ulaşmaya yakındı. Yalnızca o, kendini ti müyle inkâr edebilecek güçteydi ve e güçlülere bile gerçeği çekinmeden söyleye bilecek cesareti vardı. Oyunun kahramanla rrnın, sonunda akraba olduklarım keşfetme leri, hepsinin büyük insanlık ailesinin üyele ri olduğu düşüncesini vurguluyordu.
Son yapıtı Die Erziehung des Menschei geschlechts (1780; İnsan Soyunun Eğitim Lessing’in zihninin çalışmasını çok iyi yans tan ve insanın yetkinliğe ulaşabileceğin inancını dile getiren bir denemeydi. Lei sing, dünya dinleri tarihinde gittikçe gelişe bir manevi bilincin bulunduğuna ve bunuı
L’Estrange, Sir Roger 366
eninde sonunda bütün dogmaları ve öğretileri aşarak, evrensel kardeşlik ve manevi özgürlük doruğuna varacağına inanmıştı.
Lessing, Wolfenbüttel’dekı son 10 yılında birçok felsefi ve edebi ürün verdi. Ama yaşamı, başka yönlerden sıkıntılarla doluydu. Sağlığı bozulmaya başlamıştı. Tekdüzelikten kurtulmak için birkaç kez geziye çıkmıştı; bunun dışında yapayalnız yaşıyordu. Sonunda 1776’da, dul bir kadın olan ve uzun süreden beri arkadaşlık ettiği Eva König ile evlendi. Ama karısı 1778’de tek çocuklarını doğururken öldü. Lessing bundan sonra gene yalnızlık ve yoksulluğa gömüldü. Öldüğü zaman belediye tarafından yoksullar mezarlığında toprağa verildi.
L’Estrange, Sir Roger (d. 17 Aralık 1616, Hunstanton, Norfolk – ö. 11 Aralık 1704, Londra, İngiltere), ilk İngiliz gazetecilerinden. İngiliz İç Savaşları ve Cromwell Cumhuriyeti döneminde (1649-60) kralcı hareketi var gücüyle destekledi. Bu tutumu daha sonra basın müfettişliğine atanmasıyla ödüllendirildi. Bu görevinde yayımcılara ruhsat verme ve basını denetleme yetkilerini elinde tutan L’Estrange, hükümet karşıtı propaganda yapan tüm yayınlan yasakladı.
1644’te kral karşıtı güçlerin elinde bulunan Norfolk’taki Lynn kasabasını geri almayı amaçlayan başansız girişime katıldığı için dört yıl hapis cezasına çarptinldı. Hapisten çıktıktan sonra Felemenk’e yerleşti. Monarşinin yeniden kurulmasından hemen önce yayımladığı bir broşürde cumhuriyetçi şair John Milton’ı eleştirdi. Milton’ın körlüğünü kastederek yapıtına No Blinde Guides (1660; Kör Kılavuzlara Hayır) adını verdi. 1663’te müfettişliğe atandı ve 1663-66 arasında Intelligencer ve News, 1681-87 arasında ise Observator adlı gazeteleri çıkardı. Aynca hükümeti destekleyen çok sayıda broşür yayımladı. Cizvitlerin Kral II. Charles’ı öldürmeyi planladıktan savıyla ortaya atılan ve Papalık Suikastı adıyla bilinen düzmece
L’Estrange, John Michael Wright’in yaptığı sanılan bir yağlıboya çalışmadan ayrıntı, y. 1680; Ulusal Portre Galerisi National Portrait Gallery, Londra
öykünün içyüzünün ortaya çıkanlmasmda oynadığı rol nedeniyle “sir” unvanıyla ödüllendirildi.
1688’deki “kansız devrim”de Kral II. James tahtım, L’Estrange de görevini yitirdi. Daha sonra yaşamını çevirilerle kazandı. Bunlar arasında özellikle Fables of Aesop, and other Eminent Mytholoşists: with Morals and Reflexions (1692; Aisopos Masalla-n ve Mitolojinin Öbür Büyükleri: Kıssadan Hisseler ve Düşünceler) önemlidir.
Lestres, Alonie de bak. Groulx, Lionel-Adolphe
Lesueur, Jean-François (d. 15 Şubat 1760, Drucet-Plessiel, Abbeville yakınlan –
ö. 6 Ekim 1837, Paris, Fransa), dinsel ve dramatik yapıtlanyla tanınan besteci. Devrim sırasında Fransız müzik beğenisinin değişmesine katkıda bulunmuştur.
1781’de Dijon Katedrali’ne, 1786’da da Paris’teki Nötre Dame’a müzik yönetmeni olarak atandı. Burada dramatik yönden etkili olacağı düşüncesiyle missalanm büyük orkestra eşliğinde seslendirmesi tartışmalara yol açtı. Operayı sevenlerin beğendiği
Lesueur, bir oymabaskı J.P. Ziolo
missalan yüzünden Notre Dame’a L’Opéra des gueux (Dilenciler Operası) dendiyse de Lesueur bunlarda dinsel ve dindışı müzik tarzlannı kaynaştırmayı başardı. Böylelikle de Hector Berlioz ve Charles Gounod’nun dinsel yapıtlarının, aynca Verdi’nin Requi-em’inin habercisi oldu. Gregorius dinsel ezgisini iyi biliyordu; eski Yunan modlannı da inceledi. Noel oratoryosunda temaları Wagner’in laytmotifi kullanışını anımsatır biçimde dönüşüme uğrattı. 1789’dan sonra Devrim’i kutlamak için düzenlenen açık hava gösterilerinde çok büyük korolar ve çalgı topluluklan tarafından seslendirilmek üzere odlar ve dinsel ezgiler besteledi. 1793-96 arasında La Caverne (Mağara), Paul et Virginie ve Télémaque operalarım yazdı. 1795’ten 1802’ye değin Paris Konser-vatuvan’mn denetçisiydi. 1804’te I. Napolé-on’un hizmetinde müzik yöneticiliğe getirildi ve Ossian ou les bardes (Ossian ya da Bardlar) operasını ona adadı. Daha sonra XVIII. Louis’nin müzik yönetmeni, 1818’de de konservatuvarda kompozisyon profesörü oldu. Berlioz, Gounod, Ernest Guiraud ve Ambroise Thomas konservatuvardaki öğrencileri arasındaydı.
Leszno, Almanca lissa, Polonya’nın orta-batı kesiminde il (wojewôdztwo). 1975’te kurulan ve 4.154 km2 lik alan kaplayan il kuzeyde Poznan, doğuda Kalisz, güneyde Wroctaw ve batıda da Legnica ve Zielona Göra illeriyle çevrilidir. Ekonomisi tahıl ve patates tarımının yanı sıra elektrikli makine, inşaat malzemesi ve kimyasal madde üretimine dayanır. Leszno’nun kuzeydoğu bölümündeki Gostyn kasabası yakınlannda çıkanlan doğal gaz bütün ilde kullanılır ve borularla Polonya’nın orta kesimine taşınır. Poludniowy ve Obry kanalları ilin kuzey bölümünde yer alır. İl merkezi Leszno kentidir. Nüfus (1991 tah.) 386.800.
Leszno, Almanca lissa, Polonya’mn orta-batı kesimindeki Leszno ilinde (wojewôdztwo) kent. Bir demiryolu kavşağında bulunan kent tarım ve sanayi merkezi olarak önem taşır. 15. yüzyılda tanınmış Leszczynskı ailesi tarafından kuruldu. 16. yüzyılda Bohemya’dan kovulan Protestan-lann oluşturduğu Unitas Fratrum grubu Leszno’yu Reform hareketinin merkezi durumuna getirdi. Eğitim reformcusu ve dinsel önder Jan Âmos Komenskÿ burada ders verdi. 17. ve 18. yüzyıllarda kent bir tekstil ve eğitim merkezi olarak gelişti. Sırasıyla
Prusya ve Rusya yönetiminde kaldıktan sonra, I. Dünya Savaşı sonrasında Polonya’ya geri verildi. Nüfus (1982 tah.) 50.400.
leş kargası (Corvus corone), Corvidae familyasından Palearktik bölgeye dağılmış karga türü. Uzunluğu 45 cm olan bu türün
C. c. corone alttürü İtalya dışında Batı Avrupa’da yaşar. Kuzgun gibi tümüyle siyah renkli ve mavi parıltılı tüylerle kaplı olmasına karşın ondan çok daha küçük yapılıdır. Özellikle seyrek ağaçlı yerlerde yaşar, ama yerleşim birimlennde de görülür. Sık sık kalabalık sürüler halinde bir araya gelmelerine karşın toplu olarak yuva yapmazlar. Hepçil olan bu kuşlar yazın kuş yuvalannı yağmalar, leşin yanı sıra böcek, solucan, tohum gibi hemen hemen her şeyi yiyerek beslenirler.
Palearktik bölgede çok daha geniş bir dağılım gösteren C. c. cornix sırt, ense ve karnı bölümünün boz renkte olmasıyla öbür alttürden kolayca ayırt edilebilir. Türkiye’nin her yerinde rastlanan bu alttür davranışları bakımından C. c. corone’ye benzer.
leş yiyen, leşçîl olarak da bilinir, tümüyle ya da bir ölçüde leşle beslenen hayvan. Leşböceği gibi birçok leş yiyen omurgasız, çürüyen hayvansal maddeler üstünde yaşar. Bunlardan bazılan sıçan gibi oldukça iri hayvan ölülerini gömer ve bunlann içine girerek beslenir.
Akbaba gibi bazı omurgalılar yalnız leş yemesine karşın öbürleri beslenme konuşunda genellikle daha az seçici davranır. Örneğin dazlak kartal koşullara göre balık avlar, leş yer ya da balık kartalının avladığı balıklan yağmalar. Aslan ve kurt gibi iri memelilerin çoğu yırtıcı olmasına karşın öbür hayvanların öldürdüğü hayvanlan da yerler. Büyük ölçüde leşle beslenen sırtlan-lann kemikleri kolayca kırmalarım sağlayan güçlü çeneleri vardır. Sırtlanlar yalnız yaşa-dıklannda büyük ölçüde leşle beslenirlerken sayılannın arttığı yerlerde sürüler oluşturarak geceleri avlanmaya çıkarlar. Sayıla-n 30’u bulan bir sırtlan sürüsü kalabalık olmayan bir aslan grubunun elinden avım kapabilir.
leşböceği, Coleoptera (kınkanatlılar) takımının Silphidae familyasını oluşturan yaklaşık 230 böcek türünün ortak adı. Bu böceklerin büyük bölümü ölmüş hayvanlar-
Leşböceklerinden Silpha ramosa
Herbert tanks
la beslenerek, organik maddelerin aynşma sürecinde önemli bir işlev görür. Leşböcek-leri arasında an kovanlanndaki ölü böcekleri ve artıklan yiyenlerin yanı sıra mağaralarda yaşayan ve yarasa dışkılanyla beslenen gözsüz türler de vardır. Uzunluktan birkaç milimetre ile 35 mm arasında değişirse de genellikle 12 mm dolayındadır. Birçoğu turuncu, san ya da kırmızı renklerde ve
parlak, öbürleri siyahtır. Yassı ve esnek vücutları ölü hayvanların altına kolaylıkla girmelerini sağlar. Leşlerin içine bırakılan yumurtalardan çıkan uzun ve yassı larvaların uçlara doğru incelen vücudu, sivri birer üçgen yaparak sonlanır. Birçok türün larvası yumurtadan çıktıktan sonra ilk birkaç gün erişkinlerin ağızlarından çıkardıktan kahverengi bir sıvıyla beslenir.
Leşlerin altını kazarak gömülmelerini sağlayan birçok leşböceği türü bu davranış biçimlerinden ötürü gömücüböcek adıyla da tanınır. Gömücüböceklerin ölü bir fareyi çok kısa bir sürede toprağa gömdükleri ve bazen bu leşleri 1 m kadar, kazılması daha kolay bir yere taşıdıkları bilinmektedir.
leşçiçeği, ipekotugiller (Asclepiadaceae) familyasının Stapelia cinsini oluşturan 100 kadar kaktüs benzeri bitki türünün ortak adı. Anayurdu Güney Afrika’nın tropik kesimleri olan bu bitkiler adını köttt kokulu
Leşçiçeği (Stapelia glgantea)
E.S. Ross
çiçeklerinden alır. Bu koku, sinekleri çekerek tozlaşmayı sağlar. Leşçiçeği bitkilerinin kalın, dört köşe ve oluklu gövdeleri genellikle renklidir. Yapraklar diken ya da pul haline gelmiştir. Gövdenin köşelerinden çıkan mor, kırmızı ya da san çizgili ve lekeli iri çiçekleri vardır. Bazı türlen süs bitkisi olarak yetiştirilir.
Leşker-i Bazar Şarap, Afganistan’da Büst kenti yakınlarında Gazneli hükümdarı Mahmud ve oğlu Mesud tarafından yaptın-lan saray. Ayrıca bak. Gazneli sanatı.
leşya (Sanskrit dilinde “ışık”, “açık renk”), Caynacıhkta, ruhun çevreye yaydığı özel renk ya da koku. Dokunma ve tat duyula-nyla da tanımlanabilen bu nitelik insan, hayvan, şeytan ya da kutsal her tür yaratığın ulaştığı tinsel gelişme aşamasını gösterir. Leşya’mn kaynağı, iyi ya da kötü eylemlerin sonucu olan karman’m (kişinin geçmiş eylemleri) ruha yapışmasıdır.
Caynacıhkta bütün canlı varlıklar (civa) iyi ya da kötü duyguların egemen oluşuna göre sınıflandırılır. Leşya’sı olanlar (saleşi) bu duygulardan en az birinin egemenliği altındadır; leşya’sı olmayanlar (ateşi) ise acı, haz ya da başka hiçbir duyguyu yaşamayan, kurtuluşa ermiş ruhlardır (siddha). Uç kötü duygu (kötü niyet, kıskançlık ve sadakatsizlik) leşya’ya acı bir tat, koyu ya da kasvetli bir reıik, inek leşinin kokusuna benzer bir koku, testere ağzından daha kaba bir doku verir. Üç iyi duygu (iyi niyet, iyilikle bütünleşme ve yalınlık) ise güzel çiçek kokulan, tereyağı yumuşaklığı, meyveden ya da baldan daha tatlı bir tat ve parlak kırmızıdan kar beyazına kadar değişen hoş bir renk verir.
tetaifname, eğlenceli ve gülünç fıkralardan oluşan kitap. Dönemlerinin dil ve söyleyiş özellikleriyle deyimlerini yansıtmalan açısından önemli olan letaifnameler, Osmanlı
mizah edebiyatında çoğu zaman hezl, hiciv, tehzil vb konulu kitaplara da ad olmuş düzyazı yapıtlardır. Çağın tipik kişilerinin de zaman zaman eleştinlerek konu edildiği letaifnamelerde gülünç olaylar anlatılırken, gerçek adlar yenne düşsel kahraman adlan verilebilir. Bazılannda ünlü kişilerin yaşanılan ve kişilikleri ile ilgili bilgilere de rastlamr. Osmanlı edebiyatındaki başlıca letaifnameler şöyle sıralanabilir: Letaif-i Hoca Nasreddin Efendi (1838), Lamiî Çele-bi’nin, oğlu tarafından tamamlanan Mecma-ü’l-Letâifi (Latifeler, 1978), Zatî’nin Letaifi (1970), Cinanî’nin Bedayiü’l-Âsâr’ı, Hü-sam Şahraviyyü’l-Gülûgî’nin (ü. 16. yy) Hamatjfie’si, Azmi’nin (u. 16. yy) Letaifiia-me’si, İbrahim Kemali’nin Letaif-i Kemali’si (1873), Faik Reşad’ın Gencine-i Letaifi (1882) ve Külliyat-ı Letaifi (1912), Şemsed-din Sami’nin Letaifi (1883-84, 2 cilt), Meh-med Tevfik’in Hazine-i Letaifi (1885), Ah-med Fehmi’nin Letaif-i Fıkarat’ı (1887), Karabet Palamutyan’ın Letaif Hâzinesi (1897), Avanzade Mehmed Süleyman’ın Letaif Cüzdanı (1899).
Lethbridge, Kanada’da, Alberta eyaletinin güney kesiminde kent. Calgary’nin 217 km güneydoğusunda, Kanada Kayalık Dağlarının eteklerinde, St. Mary ile Oldman ırmaklarının birleştiği yerin aşağısında, Oldman Irmağı kıyısında yer alır. 1880’lerde bir maden kasabası olarak Coalbanks adıyla kuruldu. Kömür madeninin hâlâ önemini korumasına karşın, yörede petrol ye doğal gaz bulunması ve tanmın gelişmesi ekonomiye çeşitlilik kazandırmıştır. Lethbridge, 1900’de başlatılan ve Kanada’daki en yaygın sulama ağı durumuna gelen sistemin merkezinde bulunur. Bu sistemde 400 bin ha arazi sulanmaktadır.
Nikka Yuko 100. Yıl Bahçesi (1967) Kuzey Amerika’daki en büyük gerçek Japon bahçesidir. Kanada Kraliyet Ath Pohsi karargâhının yer aldığı kentte her yıl temmuz ayında Whoop-Up Günleri sergisi ve rodeo düzenlenir. Lethbridge Üniversitesi 1967’de, Lethbridge Community Cöllege ise 1957’de kurulmuştur. Kasaba Olarak 1891’de, kent olarak 1906’da tüzel kimlik kazandı. Nüfus (1981) 54.072.
Lethe, Yunan mitolojisinde Kavga Tanrıçası Eris’in kızı ve unutuşun kişileşmesi. Aynca Hades(*) ülkesindeki bir pınann ya da ovanın adıdır. Mistik nitelikli Orpheus kültüne göre, yeraltı dünyasının girişi olduğuna inanılan Lebadeia yakınlarında, Trop-honios kahininin bulunduğu yerde bir bellek pınanyla (Mnemosyne) bir unutuş pına-n (Lethe) vardır.
Leticia, Kolombiya’nın güneydoğu kesiminde, Amazonas yönetim biriminin (comi-saria) merkezi. Amazon Irmağı üzerinde Kolombiya, Brezilya ve Peru sınırlannın kesiştiği noktada yer alır. Peruluların 1867’de askeri bir karakol ve ırmak limanı olarak kurduğu orman köyü 1930’larda Kolombiya’nın eline geçti. Son yıllarda büyümesine, turizme açılmasına ve düzenli hava seferlerine karşın, Leticia bir ileri karakol havasım korumaktadır. Avcılık ve toplayıcılıkla geçinen Yerliler kasabanın çevresinde yaşar. Hemen hiç sanayi kuruluşunun bulunmadığı Leticia’da kauçuk toplama başlıca ekonomik etkinliktir. Bir gümrük noktası bulunan kasabanın yolu yoktur. Ama ırmak yoluyla Iquitos (Peru), Manaus (Brezilya), Florenda (Caquetâ ili) ve öteki orman kasabalanyla düzenli bağlantılan vardır. Nüfus (1973) 5.849.
Leto, Latince latona, Yunan mitolojisinde Koios ile Phoibe’nin kızı, Apollon ile Arte-
367 Leton edebiyatı
mis’in annesi. Leto’ya ilişkin efsanede adı geçen başlıca yöreler Delos ile Delphoi’dir. Efsaneye göre Leto Zeus’tan hamile kalır ve doğum yapabileceği bir yer arar. Sonunda çorak Delos Adasına ulaşır. Bazı anlatılara göre dalgalann oradan oraya sürüklediği bir kaya olan Delos Adası, Apollon ile Artemis’in doğması için denizin dibine yapışır. Sonraki anlatılarda ise Leto’nun doğum yapmak üzere sığınacak bir yer arayışı Zeus’un kansı Hera’mn kıskançlığına bağlanır. Apollon’un doğumunun hemen ardından Delphoi kurulmuştur.
Likya tanrıçası Lada’yla da özdeşleştirilen Leto, aynı zamanda bir bereket tanrıçası olarak ve Kourotrophos (Hemşire) adıyla da tanınırdı.
Leto, Giulio Pomponio bak. Laetus, Julius Pomponius
Leton edebiyatı, Letonca yazılmış edebiyat yapıtlanmn tümü. Letonya’nın 13. yüzyılda siyasal bağımsızlığım yitirmesi, Leton halk şiirinden doğal bir evrimle yeni edebi biçimlerin gelişmesini engelledi. Leton edebiyatının büyük bölümü, halk edebiyatıyla yeniden bağlantı kurma çabasının ürünüydü. Yazılı edebiyat oldukça geç bir tarihte, Alman din adamlannın etkisiyle ortaya çıktı. Dindışı edebiyat ise, 18. yüzyılda Aydınlanma döneminin ruhunu yansıtan didaktik öyküler ve kırsal yaşamı yücelten şiirler yazan G.F. Stender’le başladı. Stender kendi yazdığı şarkılann halk şarkı-lannın yerini alması için çahştıysa da başan-h olamadı. Ama halk şarkılannın (yaklaşık 400 bini yayımlandı, 1 milyona yakım da yazıya geçirildi) çağlar boyunca Leton edebiyatı üzerinde büyük etkisi olduğunu ortaya koydu. 17. yüzyılda da, şiire yeni bir ölçü ve uyak düzeni getiren şair Cr. Fuereccerus Leton halk şarkılannın üslup özelliklerinden yararlanmayı denemiş, Leton düzyazısının kurucusu G. Mancelius ise halk kültürünü tümüyle karşısına almasa da aşmaya çalışmıştı.
Letonlar (Letler) 19. yüzyıl ortalarındaki “ulusal uyanış” hareketi sırasında, edebiyat alanında da bağımsızlık kazandılar. J. Alunâns’ın şiir kitabı Dziesmias (1856; Küçük Şarkılar), çağdaş Leton lirik şiirlerinin başlangıcını oluşturdu. Auseklis’in (M. Krogzems) lirik şiirlerinde ve A. Pum-purs’un epik şiiri LücplBsis’te (1888; Ayıyı Öldüren) görüldüğü gibi, halk şiiri edebiyatın esin kaynağı olmayı sürdürdü. Leton edebiyatının ilk önemli romanı, R. ve M. Kaudzites’in yazdığı, Leton köylülerinin yaşamını gerçekçi bir biçimde anlatan MSrnieku laiki’ydi (1879; Kadastrocular Zamanında). Çağdaş Leton edebiyatında oyun ve öykü türleri ise R. Blaumanis’le başladı.
1890’larda ortaya çıkan “yeni hareket”le birlikte gerçekçilik önem kazandı ama o yılların önde gelen şairi Rainis (J. Pliek-Sâns) dönemin sorunlannı ele alan yapıtla-nnda, halk şiirinin imgelerinden yararlanarak simgeci bir anlatımı benimsedi. Kansı Aspazija (E. PliekSâna, eö Rozenberga), yapıtlanyla kadın haklan mücadelesine ön ayak olduysa da, sonraki yıllarda daha çok romantik bir tarza yöneldi. J. Poruks yeni-romantizm akımını başlatırken, daha sonra ortaya çıkan “Dekadanlar” ya da “simgeciler” sanat için sanat anlayışım savundular.
1905 Devrimi sırasında Letonlar Rus yayılmacılığından ve Alman vesayetinden kurtulmaya çalıştılar. Bu yüzden devrim, Leton yazarlar için büyük bir duygusal deneyim oldu.
Letonca 368
Bu dönemden sonra edebiyatta ürik bir üslup ağır bastı. Büyük şair Kârlis Skalbe şiir ve masallannda halk şiirinin ahlaksal dünyasını yeniden kurdu. Letonya 1918’de bağımsızlığına kavuşunca, yeni bir yazarlar kuşağı ortaya çıktı. J. Akuraters yapıtlarında, Nietzsche’yi andıran estetik idealleri olan romantik kahramanlan ve kendini anlattı. Ayrıca doğaçlamaya dayanan güçlü lirik şiirler yazdı. Fransız ve Rus doğalcılığından esinlenen A. Upltis, işçi sınıfı kökenli kahramanlan yüceltti. E. Virza (E. Lieknis) klasik biçimlere sıkı sıkıya bağlı kalan lirik şiirler yazdı, Straumeni (1933) adlı düzyazı şiirinde ataerkil çiftlik yaşamını övdü. Aija, Atbalss ve Ziema adlı yapıtlardan oluşan roman üçlemesiyle ünlü J. JaunsudrabinS ise, lirik ve duygusal edebiyata daha denetimli, daha ölçülü bir anlatım kazandırdı. I. Dünya Savaşı, aralarında K. Strâls’ın Kars (1922-27), Ânna Brigadere’ nin KveloSa lokâ (1922) ve A. Grins’in Dvesefu putenis’inin de (1932-34) bulunduğu birçok yapıta konu oldu. Savaş sonrasının atmosferi de J. EzerinS ve K. ZarinS’in sağlam yapılı öyküleriyle dile getirildi. J. Veselis, çağının ve Leton halk şiirinin ruhunu birleştirmeye çalıştı. Zinalda Lazda, Andrejs EgÖtis ve Veronika Strelerte’nin şiirleri bu çabarnn en başarılı örnekleri arasında yer ahr.
Leton edebiyatçılar 20. yüzyılda bütünlüklü bir dünya görüşü geliştirmede güçlük çekerek, daha çok psikolojik aynntılara yöneldiler. M. Bendrupe öykülerinde Freud’dan etkilendi. E. Âdamsons, çağdaş insanın bunalımlannı konu aldı. Anllavs Eglıtis insanın belirli özelliklerini abartarak, karikatürleştirerek anlattı. Çağdaş Leton oyun yazarlarının en başarılısı sayılan M. Zîverts ise, tarihsel trajedisi Vara (1944) ve başka yapıtlanyla, sonunda büyük bir monologun yer aldığı, tek perdelik uzun oyun biçimini geliştirdi.
20. yüzyılda da pek çok şair, halk şarkıla-nndan etkilenmeye ya da esinlenmeye de-
vam etti. Ama A. Caks (A. Cadarainis), serbest nazımla yazdığı yapıtlannda, banliyölerdeki yaşamı abartılı imgelerle betimleyerek yem bir gelenek yarattı. En önemli yapıtı, I. Dünya Savaşı’nda çarpışan Leton askerleri konu alan Müiibas skârtie (1938; Sonsuzluğun Sınırında) adlı balad dizişiydi. Ğaks, II. Dünya Savaşı’ndan sonra Batı’ya göç eden şairler kuşağım da etkiledi.
Sonraki şairlerden Velta Sni^ere, eski -Leton halk kültüründeki büyü formüllerini andıran şiirlerinde, yer yer gerçeküstücü >’ öğelerden yararlandı. A. Ğaks’ın şiiriyle Letonlann büyük Amerikan kentlerindeki deneyimlerinin etkileşimi, L. Tauns ve G.SaliçS gibi şairlerin yapıtlarında ürünlerini verdi. Ğaks’ın şiirleri aşın yenilikçi anlatından yüzünden günümüz Leton şiirinde yankı bulamadı. Çağdaş Letonya’nın yetenekli şairlerinden Vizma BelSevica, O’ Vâcietis ve I. Ziedonis, dış baskıların sınırladığı deneyimlerini ve iç dünyalarım bireysel bir tarzda dile getirmeye çalıştılar. Batı’ya göç eden Astride Ivaska, Aina Krauıiete ve Baiba Biöole gibi şairlerin yapıtlannda da yeni açılımlar görüldü. Düzyazı alanında ise, Letonya’da yaşayan önde gelen yazarlardan A. Beis, gerçekliği çok çeşitli yönleriyle ele almaya çalıştı. Batı’da ise Ilze fyipsna, Neapsolltâs zemes (1971) adlı romanında olduğu gibi, varoluşçuluktan çeşitli düzeylerde kendini belli eden derin bir simgeciliğe yöneldi.
Letonca, Letonca latvtesu valoda, yaygın olarak Letonya’da konuşulan Doğu Baltık dili.
Letonca en eski metinler, her ikisi de gotik yazıyla yazılmış, 16. yüzyıldan kalma Katolik ve Lutherci inanç ve ibadet kılavuz-landır. Letoncamn ilk dilbilgisi kitabı- 18. yüzyılda ortaya çıkmış, edebiyat dili 19. yüzyıl sonlarına doğru gelişmiştir. Letonca-nın yazımında 1922’de Latin alfabesi kullanılmaya başlamış, ama alfabede bazı değişiklikler yapılmıştır.
Letoncada üç lehçe öbeği vardır; Doğu ya da Yüksek Letonca, Batı Letonca (Lıvon-ca) ve Merkezî Letonca. Eski yapısını öte-
kilere oranla daha çokScoruyan Merkezî Letonca, çağdaş edebiyat dilinin temelini oluşturur.
Letonca, Litvancayla yakın akraba olmasına karşın, bu dile oranla yeniliğe daha fazla açıktır. Örneğin, sözcüğün son hecelerindeki ünlülerin düşmesi, Letoncada çok daha yaygındır. Aynca, Fincenin etkisiyle vurgu sözcüğün^birinci hecesine geçmiştir. ^
Letonyapresmî adı ¿BTON^lOduMHOTiYETi, Lefonca latvuas republika, ”Avrupa’nın kuzeyinde ülke. Baltık Denizi ve Riga Körfezi kıyılannda yer alır. Kuzeyde Es-tonya, doğuda Rusya, güneyde Litvanya ile çevrilidir. Yüzölçümü 64.500 km2, başkenti Riga, 1992 tahmini nüfusu 2.685.000’dîr.
Doğal yapı. Letonya’nın büyük bölümü dalgalı bir düzlükten oluşur. Yükseklik doğuya doğru gidildikçe artar. Ülkenin doğu kesimindeki Orta Vıdzeme Yükseltilerinin en yüksek noktası 311 m’dir. Batıya doğru akan Vetna Irmağı batıdaki Kurzeme (Kurland) Yükseltilerini iki kesime ayırır. Orta Vidzeme Yükseltileri ile ülkenin en doğusundaki Latgale Yükseltileri arasmda Doğu Letonya Düzlüğü uzanır.
Letonya’mn iklimi Atlas Okyanusundan gelen hava kütlelerinin etkisi altındadır. Yazlar genellikle serin ve yağışlı geçer; aralık ortasında başlayan kış, martta sona erer. Yeraltı kaynaklan çakıl, kum, dolomit, kireçtaşı, balçık ve turbayla sınırlıdır. Kurland Yarımadasında bulunan petrol rezervleri henüz işletmeye açılmamıştır. Ülkenin yüzde 67’si ormanlar, çayırlar, otlaklar, bataklıklar ve boş alanlarla kaplıdır. Ülkede yaşayan başlıca hayvanlar sincap, tilki, tavşan, vaşak, porsuk ve gelinciktir. Alınan koruma önlemleri sonucunda bölgedeki geyik ve karaca sayısı artmış, kunduzlann çoğalması sağlanmıştır. Kuş türleri arasmda ardıç bülbülü, san-asma, kara bakal, ağaçkakan, baykuş, or-mantavuğu, keklik, bıldırcın, toygar, leylek ve balıkçıl sayılabilir.
Nüfus. Nüfusun yüzde 52’sini Letonlar (Letler) oluşturur. Ruslann toplam nüfus
İferetlerin büyüklüğü kentlerin görece büyüklüğünü gösterir ‘ • • ■
içindeki oranı yüzde 34’ü bulur. Ülkede Ükraynalılar, Litvanlar ve Beyaz Ruslar da yaşar. Yaygın ve resmî dil Doğu Baltık dillerinden bin olan Letoncadır.
Nüfus yoğunluğu (1992) km?’de 41,6 kişidir. Nüfusun yüzde 71’ı kentlerde yaşar.
Letonya’nın başkenti Riga’da eski kentten bir görünüm
ABC Ajansı
Başkent Riga dışındaki önemli yerleşmeler, Daugavpils, Liepâja, Jelgava ve Jur-mala’dır.
Ekonomi. Sanayileşmiş bir ülke olan Le-tonya’da nüfusun yaklaşık yüzde 30’u imalat ve madencilik sektörlerinde çalışır. Başlıca sanayi dallan makine yapımı ve metal işlemedir. Radyo, laboratuvar araçları, buzdolabı, çamaşır makinesi ve motosiklet üretimi de önemlidir. Ülkede aynca gemi, tramvay, dizel motor, jeneratör ve tanm makineleri üretimi gibi ağır sanayi dallan da gelişmiştir. Başlıca hafif sanayi dallan dokumacılık ile ayakkabı ve giyim eşyası üretimidir. ,
Letonya enerji gereksiniminin yaklaşık yansını kendi kaynaklanndan sağlar. 1990 verilerine göre elektrik üretimi 6,6 milyar kW-sa’dır. Gene aynı yılın verilerine göre gayri safi milli hasıla (GSMH) 20,6 milyar ruble, kişi başına düşen milli gelir ise 7.676 rubledir.
Letonya’da ulaşım demiryolu, karayolu, havayolu ve iç suyollan aracılığıyla sağlanır. Riga’da uluslararası bir havalimanı vardır. Ticaretin büyük bölümü yıl boyunca açık olan Riga ve Ventspils limanlarından yapılır.
Yönetsel ve toplumsal koşullar. Letonya 1991’e değin SSCB’yi oluşturan cumhuriyetlerden biriydi. O dönemde ülkenin siyasal yaşamına Letonya Komünist Partisi yön veriyordu ve en yüksek yönetim organı Yüksek Sovyet’ti. Yüksek Sovyet’in kendi içinden seçtiği Prezidyum bu kurulun etkinlikleri arasında eşgüdüm sağlardı. Üyeleri gene Yüksek Sovyet tarafından seçilen Bakanlar Kurulu ise yürütmeden sorumluydu.
1980’lerin sonlannda SSCB’de yürürlüğe konan reformlar Letonya’da milliyetçi eğilimlerin güçlenmesine yol açtı. 1989’da yapılan anayasa değişikliğiyle Komünist Par-tisi’nin üstünlüğüne son verildi. Ülkenin bağımsızlığını amaçlayan Letonya Halk Cephesi üyeleri 1989’da yapılan ilk çok partili seçimlerde çoğunluğu elde ettiler. 4 Mayıs 1990’da ülkenin bağımsızlığı ilan edildi; 21 Ağustos 1991’de de yeni anayasa onaylanarak yürürlüğe girdi. SSCB’deki başansız darbe girişiminin ardından Sovyet Devlet Konseyi 6 Eylül’de Leton-ya’nın bağımsızlığını tamdı. Letonya aynı yıl Birleşmiş Milletler’e (BM) ve Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı na (AGİK) kabul edildi. Haziran 1993’te ya-
pılan ilk serbest seçimlerde sağ partiler meclis üyeliklerinin dörtte üçünü kazandı.
On bir yıl süren ilk ve orta öğrenim parasız ve zorunludur. Başlıca eğitim dilleri Letonca ve Rusçadır. Letonya Bilimler Akademisi’ne bağh 10 yükseköğretim kurumu ve 10 bilimsel kuruluş vardır. Sağlık koşullannm oldukça iyi durumda olduğu Letonya’da yaklaşık 202 kişiye bir doktor düşer. Ortalama yaşam (1990) erkeklerde
64,2 yıl, kadınlarda 74,6 yıldır.
Kültürel yaşam. Amatör sanat çalışmalan çok yaygındır. Ülkede çeşitli kulüpler, özel tiyatro topluluklan, korolar, müzik topluluklan, orkestralar ve dans gruplan etkinlik gösterir. Letonya’da 1873’ten bu yana şarkı festivalleri yapılmaktadır. Ülkede bir müzik konservatuvarı ve güzel sanatlar akademisi ile müzik, resim ve uygulamalı sanatlar gibi alanlarda uzmanlık eğitimi veren kuruluşlar vardır. Leton-ya’nın önde gelen bestecileri arasında Ja-zeps Medins, Janis Medins ve Emelis Melngailis sayılabilir.
Pumpurs’un 19. yüzyılın sonlarında yayımlanan LScplesis (Ayı Öldürücü) adlı epik şiir çağdaş Leton edebiyatının başlangıcı olarak kabul edilir. Devrim öncesi dönemin önde gelen yazarlanndan Rainis 1929’da ölmüştür. Leton edebiyatı devrimden sonra da gelişimini sürdürmüş, ama bu dönemde yayımlanan kitaplann yansından çoğu Rusça basılmıştır. Altı ciltten oluşan Letonya edebiyatı tarihi 1963’te yayımlanmıştır. Letonya’nın tarihi için bak. Baltık ülkeleri (Tarih).
Son yıllardaki gelişmelere ilişkin aynntılı bilgi ve istatistikler için bak. AnaYillik.
Letoon, bugün bozoluk ya da bohsulu, AnadoJ[u’ıyın güneybatısındaki antik Likya bölgesi^lefeanthös(Kınık) kentinin kutsal alanı. Kınık’ın 4 fcm’gürçeyindedir. Burada Likya’nm ulusal tannçası plan Leto’ya ve çocuklan Apollon ile Artemis’e Roma dö-
Letoon’daki tapınakların kalıntılan, Bozduk, Antalya
Nezih Başgeten
nemine değin tapınılmıştır. Letoon’da 1962-79 arasında Fransız arkeolog Henry Metzger, 1980-88 arasında da Chnstian Le Roy kazı yapmıştır. Bu kazılarda üç tapınak ortaya çıkanlmıştır. Bunlardan ilki İon düzenindedir; kısa kenarlannda altı, uzun kenarlannda 11 sütun vardır. İÖ 150-100 araşma tarihlenen bu tapınağın doğusunda benzer planlı, ama daha sonra yapılmış bir tapmak bulunmaktadır. İkisinin arasında ise daha eski tarihli, küçük üçüncü bir tapmak yer alır. Yazıtlarından Leto, Artemis ve Apollon’a adandıklan anlaşılan tapmaklar zamanında bir duvarla kuşatılmaktaydı. Ta-pınaklann doğusundaki yamaçta bir tiyatronun kalıntılan vardır. Letoon İS 7. yüzyıldan sonra tümüyle terk edilmiştir.
369 lettre de cachet

Rate this post
Rate this post

Cevapla

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar işaretlenmelidir *

*