Lipset, Seymour Martin
(d. 18 Mart1922, New York kenti, ABD), ABD’li sosyolog ve siyaset bilimci. Toplumlann sınıfsal yapısı, karşılaştırmalı siyaset, seçkinler ve siyasal partiler konularındaki ça-hşmalanyla tanınmıştır.
1943’te New York City College’dan mezun oldu. 1946-48 arasında Toronto Ümversite-si’nde, 1948-50 arasında da Berkeley’deki California Üniversitesinde ders verdi. 1949’da doktorasını tamamladığı Columbia Üniversitesinin lisansüstü bölümünde öğretim üyeliği (1950-56) yaptı. 1954-56 arasında aynca Paul Lazarsfeld’in kurduğu Uygulamalı Toplumsal Araştırma Merkezinin başkan yardımcılığını üstlendi. 1956-66 arasında Berkeley’de sosyoloji profesörlüğü yaptı, 1962-64 arasında aynca bu üniversiteye bağlı Uluslararası Araştırmalar Enstitü-sü’nün başkanlığım yürüttü. 1966-75 arasında Harvard Üniversitesinde profesörlüğe, 1975’ten sonra Stanford Üniversitesi Hoover Enstitüsü’nde siyaset bilimi ve sosyoloji profesörlüğüne getirildi.
Çok sayıdaki yapıtlan arasında Agrarian Socialism (1950; Tarımsal Sosyalizm), başka yazarlarla birlikte hazırladığı Union Democracy (1956; Sendika Demokrasisi), Mac-Iver Ödülü’nü kazanan Political Man (I960; Siyasi insan, 1964/Siyasal insan, 1986), Revolution and Counter Revolution (1968; Devrim ve Karşıdevrim), Myrdal Ödülü’nü kazanan The Politics of Unreason (1970; Mantıksızlığın Siyaseti), Rebellion in the University (1972; yb 1976; Üniversitede İsyan) ve E.C. Ladd’le birlikte hazırladığı The Divided Academy (1975; Bölünmüş Üniversite) sayılabilir. Aynca Emerging Coalitions in American Politics (1978; Amerikan Siyasetinde Koalisyonla-nn Doğuşu) ile The Confidence Gap: Business, Labor, and Government in the Public Mind (1983, William Schneider ile birlikte; Güven Boşluğu: Halkın Gözünde İşçi, İşveren ve Yönetim) adlı yapıtlan yayma hazırladı. Bu son kitapta 1960’lann ortasıyla 1980’lerin başlan arasındaki dönemde toplumdaki bütün önemli kuramlara olan güvenin giderek azaldığını öne sürdü. Sosyoloji alanında geniş etki yaratan yapıdan 18 dile çevrilmiştir.
Lipsius, Justus 20
Lipsius, Justus, Flamanca joestlips (d. 18 Elam 1547, Overijse, Brüksel yakınlan -ö. 23/24 Mart 1606, Leuven, Brabant), Flaman hümanist, ahlak ve siyaset kuramcısı. Klasik metinler üzerine çalışmalarıyla tanınır.
1572’de Almanya’da Jena Üniversitesinin tarih ve felsefe kürsüsüne atandı. 1578’de yeni kurulan Leiden Üniversitesinde tarih ve hukuk, 1592’de de Leuven’de (Louvain) tarih ve Latince kürsüsüne geçti, ilk bilimsel yayını Variae lectiones (1569; Çeşitli Okumalar) geleneksel bir metin eleştirisi olarak değerlendirilir. Kısa zamanda Latince düzyazı metinlerin önde gelen yayımcısı durumuna geldi. Uzun yıllar örnek alınan
Justus Lipsius, kimliği bilinmeyen
bir sanatçının yağlıboya çalışması, 1585;
A. C. L„ Brüksel
Tacitus (ilki 1574) ve Seneca (1605) baskıla-n günümüzde de ilginçliğini korumaktadır. Kısa ve yalın ifadeli Latince üslubu, Taci-tus’un etkisini taşır. Latince mektuplaşma-lan kişiliğinin ve üslubunun gücünü gösterir. Lipsius eski dönemlere ait tarihsel incelemelerinin yanı sıra, ahlak ve siyaset kuramı üzerine yazılanyla da tanımr. 1604’te stoacı düşünce üzerine yayımladığı giriş, Yunan stoacılığından çok, Latin stoacılığım temel almakla birlikte, 200 yıldan uzun bir süre, bu felsefe akımıyla ilgili en açık ve en tam değerlendirme olma özelliğini korudu. Eski filozof ve tarihçileri pratik ahlaka yol göstericilikleriyle de ele alan Lipsius, kendini bir stoacı sayardı. De constantia (1584; Sadakat Üzerine) adlı denemesinde Seneca’nın izleri görülür. Benzer biçimde Tadtus’a duyduğu ilgi 1589’da yayımladığı Politicorum libri sex’e (Altı Siyasal Kitap) esin kaynağı olmuştur.
lipsoz (Scorpaena scrofa), Scorpaenidae familyasından deniz balığı türü. İskorpitlerin genel özelliklerim taşıyan bu dip bahkla-n Akdeniz’in yanı sıra Atlas Okyanusunun doğu kıyılarında da görülür. Uzunluğu en çok 50 cm, vücudu kahverengi, yer yer pembe ve san lekelidir. Altçenesinde deri çıkıntılan bulunur. Türkiye’yi çevreleyen denizlerden Marmara, Ege ve Akdeniz’de yaşar. Karadeniz’de ender olarak bulunur. Özellikle buğulaması ve çorbası çok lezzetlidir.
Benzer türlerden Türkiye’nin Ege ve Akdeniz kıyılarında görülen S. elongata türünün gözleri altında ve solungaç kapaklarında deri çıkıntılan vardır. Altçenesinde deri çıkıntısı bulunmaz. Uzunluğu en çok 55 cm, ortalama 20-40 cm’dir.
Altçenesinin alt ucunda bir delik, üstçene-sinde uzunlamasına bir oluk bulunan S. loppei türü Türkiye’nin yalnız Ege layıla-nnda yaşar. Uzunluğu en çok 15 cm’dir.
Lipton, Seymour (d. 6 Kasım 1903, New York kenti – ö. 5 Aralık 1986, Glen Cove, New York, ABD), soyut organik biçimlerle oluşturduğu güçlü metal heykelleriyle tanınan ABD’li sanatçı.
New York City College’dan sonra gittiği Columbia Üniversitesinde diş hekimliği okudu (1923-27). Resmî bir sanat eğitimi görmedi, 1932’de, diş hekimi olarak çalıştığı sırada ilk figüratif ahşap heykellerini üretti. 1945’ten sonra soyut sanata yönelerek metal levhalarla çalışmaya başladı.
Lipton’ın daha sonraki yapıtlannın en belirgin özelliği iç içe geçmiş biçimler arasındaki ilişkilerdir. Kütlesel ve dokulu heykelleri, eğrilmiş, bükülmüş ve tam açılma anında donmuş gibidir. Çoğunlukla hayvan ve bitkileri anımsattığından hayvan ve bitki adlanyla anılırlar.
Lipton, New York kentindeki Lincoln Sahne Sanatları Merkezi Filarmoni Salo-nu’nda (1964) ve Washington, D.C.’deki Ehlileş Uluslararası Havalimanı’nda (1964) yer alan heykellerini sipariş üzerine yapmıştır.
Lipton, Sir Thomas Johnstone, ı. baronet (d. 10 Mayıs 1850, Glasgow, Iskoçya -ö. 2 Ekim 1931, Londra, İngiltere), Lipton çay imparatorluğunun kurucusu İngiliz tüccar. Aynı zamanda yatçı olarak da tanınır. Ailesi İrlanda’da küçük bir bakkal dükkânı işletiyordu. 1865’te ABD’ye göç eden Lipton, beş yıl çeşitli işlerde çalıştıktan sonra Glasgow’a dönerek küçük bir erzak dükkânı açtı. Bu işte başanh olunca Birleşik Krallık’ın her yanında yeni dükkânlar açmaya başladı. Perakende satış yapan dükkânla-nna en uygun koşullarda ürün sağlamak amacıyla Seylan’da (bugün Sri Lanka) geniş çay, kahve, kakao plantasyonlan satm aldı; aynca Chicago’da büyük bir domuz mezbahası kurdu. Ingiltere’de meyve bahçeleri, reçel fabrikalan, fınnlar ve beykın tesisleri edindi. 1898’de Lipton, Ltd. adlı firmayı kurdu. Aynı yıl “sir” unvanı aldı; 1902’de de baronet yapıldı. Hush bir yatçı olan Lipton, “Shamrock” yatlanyla 1899-1930 arasında beş kez Amerika Kupası yanşlan-na katıldıysa da başan kazanamadı.
lir, gövdesinden çıkan düşey iki kolla bu kollan birleştiren yatay bir çubuktan oluşan telli çalgı. Teller çalgının altındaki kuyrukla yatay çubuğun arasına gerilir. Lir parmakla çekilerek mızrapla, bazen de yayla çalınır. Kutu lirlerin kutuya benzeyen göğüs tahta-lan vardır. Bazı lirlerin kollan, Yunan kithara’sında olduğu gibi, gövdenin uzantısı biçimindedir ve içleri boştur. Çanak biçimli lirlerde sırtı kavisli yuvarlak gövde genellikle kaplumbağa kabuğundan yapılır, göğüse
Doğu Afrika’nın çanak biçimli liri, Pitt Rivers Müzesi, Oxford
Pitt Rivers Museum, Oxford
deri gerilir. Bunlann kollan, Yunan ly sında ojduğu gibi, ayn parçadan yapılır. Kutu lirler ilkçağda Ortadoğu’da çok y gmdı. İÖ 3. binyıldan kalma Sümer al kabartmalannda, önlerinde yerde d” çok büyük lirleri oturarak çalan müzik~ görülür. Bu lirlerin bazısının boyu 150 cm bulur; daha küçük olanlan da vardır. I yüzünde bir boğa figürü bulunan ti Sümer lirleri dik tutulur, her iki e parmaklarıyla çalınırdı. Bunlann kolli dan biri daha uzun olurdu.
Sümerlerden sonra iki yam eş olma (asimetrik) küçük lirler daha çok kullanıl Bunlann çoğu dikine ya da eğik tutulur mızrapla çalınırdı. Babil’de de yatay tut ‘ başka bir tür lir vardı.
Mısır lirleri arasında ise (İÖ y. 2000’ sonra) yatay tutularak mızrapla çalman lir ile (İÖ y. 1000’den sonra) dik ola çalman daha küçük simetrik bir lir bulun yordu. İbranilerin kinnor’u da bir kutu ” Yakındoğu ve Eski Yunan lirlerinin telinin ucuna sınm ya da bez topaklar san çalgı bunlar aşağı yukan kaydırılarak ak edilirdi. Sümer lirlerinin akorduysa, sai] topaklanmn içine sokulan tahta kamalar yapılırdı.
Kehanet ve Müzik Tannsı Apollon’ Çalgısı olan Ur, Eski Yunanlılar için bilge ve ölçülülük simgesiydi. Yunan lirleri i ve kithara olmak üzere iki tipe aynhr Kithara’mn Asya kökenli olduğu sanılmak. tadır. Lyra ise ya yerliydi ya da Suriye’d gelmişti. Her iki tipin de hem çalmışı, he de akort ve tel düzeni aynıydı. Homeros’ çağında (İÖ 9. ya da 8. yy?) üç ya da d” olan tel sayısı, İÖ 5. yüzyıla gelindiği’ 12’ye kadar çıkmıştı; ama klasik tel sa yediydi. Daha çok şarkılara eşlik etm üzere kullanılan bu lirler, sağ eldeki mL rapla çalınır, sol el parmakları ise istennr yen sesleri susturmak için kullanılır Bazı durumlarda daha tiz bir ses çıkarm için sol elin parmaklanyla tel çekilir ya da bastınlırdı. Solo çalışta ise teller olasılıkla iki elin parmaklanyla titreştiriliyordu. Lyra amatörlerin, kithara ise profesyonel şarkıcılann çalgısıydı. Bu çalgı, Romalılar-ca cithara biçiminde Latinceleştirilerek be* nimsendi.
Ortaçağda Avrupa’da kithara gibi ku biçiminde olan lir türleri ortaya çıktı; ar-bunlann Antik Çağ lirleriyle kesin ilişkil saptanabilmiş değildir. Çoğu zaman ro adıyla anılan Avrupa lirleri değişik biçimler de yapılıyordu; kollan düz olanlar gibi h içe doğru kıvnmlı olanlar da vardı. Birço nun gövdesi ve boyunduruğu masif ah tan oyulurdu. Bu lirlerde ilkçağ lirlerinde sarma sınmlannın yerini akort burgul almıştı. 12. yüzyılda yayh lirler ortaya çıktı. Bunlar Finlandiya ve Estonya’da yayh adı altında bugün de çalınmaktadır.
Yayh lirlerden biri de Galler’de çalınan crwth’ti (yaylı lir). Bu çalgıda yatay çubuktan ses tahtasına kadar uzanan bL perdelik vardı. Sibirya’daki Fin-Ugor kökenli Hantı (Ostyak) ve Mansi (Vogul) topluluktan arasında, içine takırtı yapa» misketler ya da çakıl taşlan konmuş, mızrapla çalınan lirler bugün de kullanılmaktadır.
Günümüzdeki Doğu Afrika lirlerinin Mısır’dan geldiği sanılmaktadır. Kutu lirler yalnızca Etiyopya’da ve Uganda’nın Nil-Hami halklanndan biri olan Sebeiler arasında bugün de çalınmaktadır. Etiyopya’nı* begenna’sı mızrapla çalınan ve daha çok şarkıya eşlik etmek üzere kullanılan bir lirdir. Bu çalgı da, Sümer lirleri gibi ağaç kamalarla akort edilir. Afrika’da, Etiyopya’nın masonquo ile Acar’ından, Uganda’ mn rıdongo ile odı’sine ve Kongo’daki
ara kadar, çok çeşitli çanak vardır. Bu çalgılarda bazen deriye değdirilerek ya da tellerin den üstünde takırtı oluşturacak bir konarak cızırtılı bir ses çıkması sağla-Afrika lirleri, Eski Yunan lirlerinin : «e çalma tekniklerine ışık tutabilir.
■ bugünkü lirlerle o çağlardan kalma ‘ ” rastlanan örnekler ve Eski Yu-bu konudaki teknik terminolojisi, bir uygunluk göstermektedir.
gövdesi armut biçiminde, yayla çalı-âç ya da beş telli çalgı. Ortaçağ çalgısı ve klasik Türk müziğinde kullanı-kemençenin yakın akrabasıdır. Temel ‘ değişmemiş olarak günümüzde de halk çalgılarında varlığım sürdürür. Bıugarlann gadulka’sıyla Yu-tnn gusla sı bunun iki örneğidir.
_ sözcüğü, mızrapla çalınan Eski Yu-çalgısı Tyra’nm adından türemiştir; ilk 9L yüzyılda, Arap rebabımn Bizans’taki ” – olan çalgı için kullanıldığı bilin-
Wı //ra’sı ve yayı;
M Rivers Müzesi, Oxford IKRms Museum, Oxford
■ektedir. Bizans lira’sı daha sonra bütün Avnıpa’ya yayılmışsa da, orada geçirdiği evrim tam olarak bilinmemektedir. 11. ve
12. yüzyıllarda yazarlar keman ve lira ■acüklerini aynı anlamda kullanmışlardır. Mah ile rebekin tersine, lira’mn da ortaçağ kemanı gibi tepesindeki yassı diske açıtmış delikler içinde döndürülen akort burguları vardır. Kemanın İtalya’daki öncülerinden olan lira da braccio, üç ya da beş melodi telinden başka perdeliğin dışında kalan iki de burdon teli bulunan bir İS. yüzyıl çalgısıydı. Bunun bas sesler veren ■Brüne lira da gamba ya da lirone denirdi.
het, İtalya’nın para birimi. 100 centesimo-m eşittir. İlk kez gümüş libre temelinde Charlemagne tarafından çıkarıldı. Ortaçağ boyunca sikke olarak basılmayarak yalnızca ■nhasebede kullanıldı. 16. yüzyılda İtalyan
devletlerinin birçoğunda madeni birimler halinde basıldıysa da bunlann ağırlığı büyük farklılık gösteriyordu. Liret kullanan devletlerden biri de Sardinya Kralhğı’ydı. İtalyan birliğinin Sardinya’mn önderliğinde sağlanmasının ardından liret ülkenin bütününde benimsendi. Önceleri 20 solidoya bölünmüş olarak kullanılan liret, 1862’den sonra ondalık sistem temelinde çıkanlmaya başladı.
lirik şiir, bir çalgı (eskiden genellikle lir) eşliğinde söylenmek üzere yazılan ya da yoğun kişisel duygulan şarkı tarzında ifade eden şiir. Şairin düşünce ve duygulanna ağırlık vermesiyle, olaylan öykü biçiminde aktaran öykülü şiir ve manzum tiyatrodan aynhr. Belli başlı türleri eleji, od ve sonedir.
Eski Yunan’da koronun söylediği şiirlerle tek bir şairin duygulannı dile getiren melos adh şarkılar, lirik şiirin ayn türleri olarak smıflandınhyordu. Melos türü İÖ 7. yüzyıl gibi erken bir tarihte, “ateşli Sappho’nun âşık olup şarkı söylediği Yunan Adalann-da” teknik yetkinliğe ulaştı. Sappho ve çağdaşı Alkaios, bu türde ürün veren en önemfi Dor şairleriydi. Aynı dönemde ve sonraki yıllarda koro müziklerine söz yazan Alkman, Arion, Stesikhoros, Simonides ve İbykos gibi birçok büyük şair yetişti. Bunla-n 5. yüzyılın sQnunda dithyrambos odlan geleneğini doruğuna ulaştıran Bakkhylides ve Pindaros izledi.
Latince lirik şiirin en önemli ustalan İÖ 1. yüzyılda ürün veren Catullus ve Horatius’ tu. Lirik şiir ortaçağda Avrupa’da trubadur-lann şarkılanyla, Hıristiyan ilahileriyle ve çeşitli baladlarla varlığını sürdürdü. Rönesans’ta lirik şiirin en yetkin biçimi olan sone Petrarca, Shakespeare, Edmund Spenser ve John Milton tarafından ustalıkla geliştirildi.
18. yüzyıl sonu ve 19. yüzyılda daha çok romantik şairler bu türde ürünler verdiler. Bunlar arasında Robert Burns, William Blake, William Wordsworth, John Keats, Percy Bysshe Shelley, Lamartine, Victor Hugo, Goethe ve Heinrich Heine gibi çeşitli adlar sayılabilir. Bazı dramatik şiirler dışında, 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl Batı şiirinin büyük bölümü lirik şiir olarak sınıflandırılabilir.
Liriope, Cnidaria (knidliler) filumunun Hydrozoa sınıfından denizanası cinsi. Deniz-analannın çoğu gibi tipik şemsiye biçiminde olan bu hayvanların çapı genellikle 3 cm’yi aşmaz. Gövde kenarlanndan sekiz kısa dokunaç sarkar. Şemsiye sapının yerinde bulunan manubriyum (ağız borusu) uzundur. Birçok uzmana göre bu cins yalnız değişik biçimler almış Liriope tetraphylla türünü içermektedir. Akdeniz’de Atlas Ök-yanusunun sıcak sulannda ve Güneydoğu Asya’yı çevreleyen denizlerde yaşarlar. Liriope üyelerinin bir yere bağlı yaşayan polip evresi yoktur ve döllenmiş yumurtalardan doğrudan küçük medüzler çıkar. Yaşam çevrimlerinde sert bir yüzeye bağlanmayı gerektirecek evrenin bulunmaması nedeniyle kıyı sulanna bağımlı olmayan bu hayvanlar bazen yüzeye yakın sularda geniş yığınlar oluşturur.
lirkuşu, Passeriformes (ötücükuşlar) takımının, Menuridae familyasını oluşturan Avustralya’ya özgü iki kuş türünün ortak adı. Çiftleşme gösterileri sırasmda kuyruklarının açılarak aldığı biçim nedeniyle bu adla anılırlar. Lirkuşlan yerde yaşar. Coğrafi dağılımlan Avustralya’nın güneydoğusundaki ormanlık kesimlerle sınırlıdır- Kahverengi vücutian tavuğa benzer. Görkemli lirkuşu da denen (Menura superba ya da birçok uzmana göre M. novaehollandiae
21 Lisa, Manuel
türünün erkeklerinde kuyruk, kabardığında liri andıran sekiz çift süs tüyünden oluşur. Bunlann altı çifti ipliksı ve beyazdır. Lir kollanna benzer biçimde kıv-nlmış dıştaki enli tüy çiftinin uzunluğu 60-75 cm, bir yanı gümüş renginde, öbür yanı hilal biçiminde, sanmsı kahverengi lekelerle bezelidir. Aynca bu tüylerin ortasında lirin tellerini çağrıştıran, aynı uzunlukta, sert ve hafifçe eğri bir tüy çifti vardır.
Görkemli lirkuşu (Menura superba)
John Warham
Toplam uzunluğu 1 m’yi bulan erkek ürküşü, Passeriformes takımındaki en uzun kuştur.
Ormandaki küçük açıklıklarda yaptığı gösteri sırasında erkek ürkuşu, kuyruğundaki beyaz tüyleri yelpaze gibi yayarak gövdesi üzerinden aşırır. Lir kollanna benzeyen dıştaki tüyler ise yukanda yanlara doğru açılır. Bu durumda sıçrayarak dans eden erkekler bir yandan da çok uzaktan duyulabilecek biçimde öterler. Ötüşlerine kendilerine özgü uyumlu seslerin yanı sıra yalnız öbür canlılann değil mekanik seslerin bile kusursuz taklitleri egemendir. Üreme dönemleri, önemli besin kaynaklan olan böceklerin bollaştığı yağmur mevsimine rastlar. Genellikle yerde bulunan yuva, tek bir yumurta için geniş bir odacık içeren, çırpıdan kurulu büyük bir tümsektir. Yuvayı yapan ve kuluçkaya yatan dişiler kuyruklan dışında erkeğe benzer.
Albert lirkuşu (M. alberti), görkemli lirku-şundan çok daha gösterişsiz bir kuş olmakla birlikte aynı ölçüde taklit yeteneğine sahiptir. Bu tür yalnızca yağmur ormanlanmn derinliklerinde yaşadığından ender olarak görülür.
lirkuyruk, Cyprinodontidae familyasının Aphyosemion cinsini oluşturan balıkların ortak adı. Afrika’nın tropik bölgelerindeki tath sularda yaşayan bu küçük bahklann uzunluklan genellikle 5 cm’yi bulur. Dişiler soluk zeytin yeşili ya da sanmsı kahverengi, erkekler parlak kırmızı, san ve mavi renklerle bezelidir. Yelpaze biçimli kuyruklan üst ve alt kenarlanndan uzayarak lire benzer bir görünüm kazanmıştır.
İlk kez A. amoldi türüyle tanınan bu cinsin hemen hemen bütün üyeleri akvaryumlarda yaygın biçimde yetiştirilmektedir.