mesaj iletiyor. Kavramların hem vurgulandığı hem de sorgulandığı bu sözcükler, son zamanlarda bizler için, asli içeriğinin ötesinde daha farklı anlamlar da taşıyor. Ûç yıl önce, fotoğrafa yaptığımız çağrının adı “Yaşayan Bilim ve Teknik3 idi Etkin!k, fotoğraf yanşmasıydı, ama aslında kimseyi yarıştırmak ya da sınamak gibi cir amacımız yoktu. Olsa olsa, bilimin ve tekniğin ürünü olan fotoğrafın, insan aracılığıyla yine bilim ve teknik konularına yöneltilmesi; bu alanlarda fotoğrafı odak alan yeni açılımlar yaratılması düşünülebilirdi. Fotoğrafın büyülü estetiği ile bilim ve tekniğin çok yönlü ve zengin dünyasını buluşturmak, deklanşöre dokunan parmakların sahiplerine düşünsel alanda yeni ufuklar açabilir, daha kapsamlı bir üretim ortamı yaratabilirdi. Bilim ve teknik konularına, fotoğraf sanatının değerleriyle bakıldığında yepyeni boyutlara erişilmesi kaçınılmazdı. Nitekim öyle de oldu. Bilim ve Teknik’in yayın politikasından kaynaklanan iç dinamik, bu etkinliği yapısal olarak yönlendirirken, sürecin sonuçlarına ilişkin veriler kısa zamanda ortaya çıktı. 1996 yılında konu ‘metal’ olarak açıklandığında, hem nicel hem nitel anlamda gelişme yaşandı… Fotoğraf yarışmalarının en önemli sorunu, öncelikle ‘yarışma’ oluşudur. Fotoğrafın yarıştırılması ve seçilmesi!.. İyi fotoğraf, güzel fotoğraf, doğru fotoğraf… Kime göre ve neye göre?.. Kim, neyi, neden çekiyor?.. Kim, neyi, nasıl seçiyor?.. Çeken yani yaratan ile, seçen yani değerlendiren arasındaki yaklaşım farkı?.. Daha pek çok soru gündeme getirilebilir. Ancak, vurgulanması gereken en önemli nokta, bu etkinliğin adı yarışma olsa da esas olanın ‘yarışmak’ değil ‘üretmek’ olduğudur. Burada öncelikli olan sanatçının kendisi ile hesaplaşması. Fotoğraf alanında gerçekleştirilecek çeşitli etkinliklerden sadece biri olan yarışma ise, bu hesaplaşmanın olabilirliğini sağlayan bir araçtır. Elbette atletlerin yarışması ile karıştırılmaması gereken bir “yarışma”… Fotoğraf yarışmalarında diğer önemli sorun da, konu belirlenmesi. Bu tür etkinliklerde, konu adı altında açıklanan sözcük ya da sözcükler, aslında bir başlangıç sözcüğü, yumağın sadece bir ucudur. Bunu açıp götürmek, izini sürmek, bir yerlere taşımak, yorumlamak, işlemek, bezemek, sanatçının yeteneğine bağlıdır. Aynı fotoğraf, birçok farklı konu adı altında değerlendirilebileceği gibi, aynı konu adı altında sonsuz sayıda fotoğraf da üretilebilir. Fotoğrafta konu, doğrudan sanatçının hayal gücü ve düşünme becerisi ile çeşitlendirilebilecek bir sınırsızlığı içerir. Yani, adı ne olursa olsun, konu her zaman sınırsızdır. Sonuçta, fotoğraf bir yaratıdır; düşünsel sürecin ürünü ve çeşitli etkenlere karşın, belirleyici olarak onu üreten insanı yansıtan bir yaratı. Bu yıl da yaratılar “Siyah” konusunda yansıyacak… Peki, neden siyah?.. Siyah, bir obje, bir renk, bir olgu, bir duygudur… Siyah, sınırsızdır; siyah, sonsuzdur; siyah, beyazdır. Siyah, toprakta, suda, havada derinliklerin rengidir; siyah, derindir… Siyah, renktir^faranlığın rengi, hem de rengârenk… Siyah, pırıltıdır; sonsuzluğun pırıltısı, hem de ışık ışık… Şimdi, bir kez daha “Yaşayan Bilim ve Teknik’1 diyoruz.
Bu kez de konu, siyah; yani sınırsız, yani sonsuz, yani rengârenk, yani ışık ışık…
“Işığa dikkat, Bilim ve Teknik için çekiyorsunuz!“…