wiki

MEVLİD GECESİ

ekran-alintisiMEVLİD GECESİ; İslâm dîninin kıymet verdiği mübârek gecelerden biri. Mevlid, Arapça “doğum zamâm” demektir. Kamerî takvimdeki aylardan Re- bîu’l-evvel ayının on birinci ve on ikinci günleri arasındaki geceye Mevlid gecesi denir. Çünkü bu gece, dünyadaki bütün insanlara en son peygamber olarak gönderilen hazret-i Muhammed Mustafa’mn (sallal- lahü aleyhi ve sellem) doğduğu gecedir. İslâmiyette bu gece, Kadir gecesinden sonra en kıymetli gecedir. Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) nübüvvetten (peygamber olduğunun bildirilmesinden) sonra, her yıl bu geceye ehemmiyet verirdi. Her peygamberin ümmeti kendi peygamberinin doğum gününü bayram yapardı. Bu gün de bütün Müslümanların bayramı, neş’e ve sevinç günü olmuştur. Dünyânın her yerindeki Müslümanlar, bu kutsal gecede, Kur’ân-ı kerîm okuyarak, ibâdet ederek, mevlid okuyarak Allahü teâlâya yalvarırlar. Birbirlerini zi- yâret ederek hediyeleşirler. Bu gece, Peygamber efendimiz doğduğu için sevinenler affolur. Bu gecede, Resûlullah’ın (sallallahü aleyhi ve sellem) doğum za
mânı görülen halleri okumak, dinlemek, öğrenmek, dînen makbul ve mûteber olur. Peygamberimiz kendileri de bunları anlatırlardı. Eshâb-ı kirâm da bir yerde toplanıp okurlar, bu hâlleri anlatırlardı. Peygamberimizin doğum zamâm görülen hârikalar, sayılamayacak kadar çoktur. Bunlar Siyer kitaplarında uzun yazılıdır. Peygamberimizin doğduğu zaman görülen hâllerden bâzıları şunlardır: Abdülmuttalib’in kızı, yâni Peygamberimizin halası olan Safiyye Hâtûn şöyle anlatıyor: “Muhammed aleyhisselâmın doğumu zamânında, annesinin yanında bulunuyordum. Kendisinde birçok alâmet gördüm. Bunlann her biri, O’nun peygamberliğine delildi. Doğar doğmaz secdeye vardı. O anda yeryüzünde bulunan canlı-cansız her şey O’na uyarak Allahü teâlâya secde ettiler. O’nu yıkamak istedim; “Zahmet etmeyin. Biz O’nu yıkadık ve gönderdik.” diye bir ses duydum. Fasîh (apaçık) bir dille “Lâ ilâhe illallah İnnî Resûlullah” yâni (Allah’tan başka ilâh yoktur. Ben O’nun peygamberiyim)diyordu. Meleklerin, O’na “Esselâmü aleyküm yâ Re- sûlallah” dediklerini duydum.” Halası Safiye Hâtûn yine şöyle anlatıyor: “Oğlan mı, kiz mı olduğuna bakayım dedim. Etrâfımı bir nûr kuşattı. Annesinden doğduğu zaman hava henüz karanlıktı. Baktım, bütün ev aydınlanmıştı. Gün ortası gibi olmuştu. Dışarı çıktım. Doğudan batıya kadar, bütün âlem Muhammed aleyhisse- lâmın nûrundan aydınlanmıştı. O anda, bütün yeryüzü yemyeşil oldu. Bütün sahrâlar otlanmış, bütün ağaçlar yaprak ve çiçek açmış, yeryüzünün bütün pınarları şırıl şırıl akmış, bütün dertlilerin derdi gitmiş, hepsi rahatlamış, bütün hastalar sıhhate kavuşmuş, bütün hâmileler doğurmuş, gökleri ve yeri, “Ümmî, Arabî, Hâşimî olan son Peygamber dünyâya geldi” nidâsı kaplamış gördüm.” Muhammed aleyhisselâmın doğduğu gece yeryüzünde yüzüstü düşmeyen bir put, sönmeyen bir ateş kalmadı. Tahtlar tersine döndü, puthâneler sallandı. Kisra (İran şahı)nm sarayı çatladı, bütün kiliseler, havralar yerinden oynadı. Bütün şeytanlar korkup, “Ne oldu?” diye titrediler. Âlemdeki bütün hayvanlar ve kuşlar, birbirine yüz dönüp, Muhammed aleyhisselâmın dünyâya geldiğini müjdelediler.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir