Evliyânın büyüklerinden. Irak âlimlerinden olup, ilimde zamanın bir tâneşiydi. Riyâzet, hizmet, müşâhedede, hâl ve hareketlerinde, eşi ve bir benzeri yoktu. Dînever’de doğup, orada ilim tahsil etmiştir. 299 (m. 911) de vefât etti. ‘ Mimşâd ed-Dîneverî; Cüneyd-i Bağ- dâdî, Rüveym bin Ahmed ve Süfyân-ı Sevrî hazretleriyle aynı yıllarda yaşadı. Yahyâ el-Çelâ, Sırrî-yi Sekati ve Ma’rûf-i Kerhî hazretleriyle görüşüp, onlann sohbetlerinde bulundu. Hübeyret-ül-Basrî hazretlerinin talebelerinden idi. Hocasının vefatından sonra, hocasının yerine geçti. Tâliblere ilim öğretip, nasîhatte bulundu. Insanlann kalblerine Allah sevgisini yerleştirmek, onlara doğru yolu göstermek ve öğretmek için çalışan Mimşâd ed-Dîneverî hazretlerinin en tanınmış talebesi, Ebû îshâk Şâmî-i Çeştî hazretleridir. Minlşâd ed-Dîneverî hazretleri, doğumundan ölümüne kadar, bütün ömrünü oruç tutmakla geçirdi. Yalnız Ramazan bayramının birinci günü ile, Kurban bayramının dört gününde oruç tutmazdı. Mimşâd ed-Dîneverî çok mal-mülk sâhibi idi. Allahü teâlâmn sevgili kulla- nyla tanıştıktan sonra, mallafmm hepsini fakirlere dağıttı. Ondan sonra da hac için
yola çıktı. Oradan ayrılırken de; “Yâ Rabbî! Âilem ve çocuklarımı sana emânet ettim” diye duâ etti. Mekke-i mükerreme yolunda giderken çölde bir adam gördü. Başınd ^ bir tepsi yemek vardı. Mimşâd ed- Dîneveri bunu ne yapacağını sordu. O adam da “Ben ehl-i gâibten bir kişiyim. Hergün senin evine böyle bir tepsi yemek götürürüm. Allahü teâlâ bana böyle emretti” dedi. Hübeyret-ül-Basrî hazretlerinin derslerine devam ederken birgün kendisine “Git abdest al gel” buyuruldu. Daha sonra hocasının yanma geldi. Hocası elinden tutup; “Yâ Rabbî! Mimşâd ed-Dîneverî’yi dervişlik makâmına eriştir” diye duâ etti. Bu duâ- nın te’siri ile Mimşâd ed-Dîneverî hazretleri kırk defa bayılıp, bir o kadar da ayıldı. Sonunda kendisine gelip ayağa kalktı. Hocasının ellerini öptü. Hübeyre hazretleri “Arzu ettikleripe kavuştun mu?” diye sordular. O da “Otuz senedir bunun için uğraşırım. Elhamdülillah sizin himmetinizle arzuma bugün kavuştum” dedi. Kendisine icâzet verilip, talebe yetiştirmekle vazifelendirildi. Tekkede ders verirdi. Tekkesinin kapısını devamlı kapalı tutardı. Kapıya birisi gelse, misâfir misin, mukîm misin diye sorardı. “Eğer kalıcı isen içeri gir, şâyet misâfir feen, burası senin yerin değildir. Çünkü birkaç gün kalır kendine bizi alıştırırsın da, sonra ayrılığına dayanamayız” derdi. Ba’zan seyahatler yapan Mimşâd ed- Dîneverî, gittiği yerlerdeki evliyânın sohbetinde bulunur, onlardan nasihat alırdı. Kendisi bir seyahatinde yaşlı bir zâttan aldığı nasihati şöyle anlatır: Seyahatlerimden birinde, yaşlı bir zât gördüm. Hayır yüzünden okunuyordu. “Bana nasihat et” dedim. O zât bana şöyle dedi: “Himmetini koru. Himmet (niyet;, bütün işlerin başlangıcıdır. Himmeti temiz olanın, gayreti iyiye yönelen kimsenin, yaptığı işleri de temiz olur. Hâlleri ve amelleri de düzelir.” Kendisi şöyle anlatır: “Bir zamanlar borcum vardı. Kalbim hep bu borç ile meş- gûl olurdu. Birgün rü’yâmda birinin bana “Ey cimri! Yapmış olduğun bu borç bize aittir. Bize güven, borcundan dolayı hiç korkma. Senin görevin, borcunu bize havâle etmek, bizim görevimiz ise borcunu ödemektir” diye söylediğini gördüm. Bundan sonra hiçbir zaman, kasap, bakkal ve manav gibi yerlerdeki borçları düşünmedim. Zîrâ bunlar hep ödeniyordu.” Şöyle anlatılır: “Birgün binsi Mimşâd ed-Dîneverî’ye; bana işimin olması için duâ et” dedi. Bunun üzerine Mimşâd ed- Dîneverî, “Git, Allahü teâlânın râzı olduğu filân mahalleye yerleş ki, Mimşâd’m duâ- sına muhtaç olmayasın” dedi. Adam
“Allahü teâlânın râzı olduğu mahalle neresidir9” diye sorunca, Mimşâd ed- Dîneverî, “İnsanların olmadığı yerdir” dedi. Adam daha sonra halkın arasından çekildi. Bütün vaktini ibâdet ve duâ ile geçirdi Bu hâli ile yüksek mertebelere ulaştı ve Allahü teâlânın sevgili kullarından oldu. Birgün şehri sel basınca halk Mimşâd ed-Dîneveri’nm tekkesine sığınıyorlardı. Bu zât da postunu selm üzenne sermiş, onun üzerinde oraya geldi. Mimşâd ed-Dîneverî bu durumu görünce, ona “Bu hâl nedir?” diye sordu. O zât da “Hem bana bu hâli verdin, hem de bu hâl ne diye soruyorsun. Mimşâd’m duâsı ile Allahü teâlâ bana bunu verip, kendisinden başkasına ihtiyaç duymamamı sağladı ve gördüğünüz bu mertebeye ulaştırdı” dedi. Birgün evinden çıktığında bir köpek ona havladı. Lâ ilâhe illallah dedi ve köpek olduğu yerde ölüverdi Vefâtı yaklaştığında ona “Hastalıktan ne çekiyorsun?” dediklerinde, “Benden ne çektiğini, gidin de hastalığa sorun” dedi. “Gönlünü nasıl buluyorsun9” diye sorduk lannda, “Gönlümü kaybedeli otuz sene oldu, onu tekrar ele geçirmek istedim ama bulamadım. Bu süre içinde gönlümü bulamayınca, bütün sı d dî kİ arın gönüllerini kaybettikleri şu hâl içinde, ben onu nasıl bulacağım?” dedi ve rûhunu teslim etti