wiki

MUHAMMED BİN NADR el-HÂRİSÎ

Tebe-i tâbiînden. Zamanında, Kûfe’nin en çok ibâdet edeni diye tanınırdı. Her yerde

  1. asrın sonlarında Mısır’da Memlûktu dönemine’ait, pirinçten yapılmış bir kalem kutusu. Üzerindeki yazı ve süslemeler gümüş ile minelenmiştir.
    İslim alimleri Ansiklopedisi 3 1 3
    MUHAMMED BİN NADR «1-HARİSÎ
    II. asırda Semerkant’ta imâl edilmiş, içi Arapça kûfî yazısı ile yazılmış bir kâse.
    hakkı konuşarak, emr-i bi’l-ma’rûf ve neh- yi ani’l-münkeri (Allahü teâlânın emirlerinin yapılmasını, yasakladıklarından da sakınılmasını) bildirirdi. Künyesi Ebû Abdurrahmân’dır. Doğumu, tahsili ve vefât tarihi hakkında bilgi verilmemekle berâber, Kûfe’de yaşadığı ve orada vefât ettiği bilinmektedir. Evzâî’den (r.a.) hadîs-i şerifler rivâyet etmiş, ondan da, Ebül-Ahvâz, Yahya bin Ömer es-Sekâfî ve Abdullah ibni Mübârek (r.a.) rivâyette bulunmuştur. Yanlış nakletme korkusunun çokluğundan dolayı, çok az sayıda hadîs-i şerif rivâyet etmiştir. Kütüb-i sitte’de rivâyeti yoktur. İbâd bin Kuleyb (r.a.ı anlatır: Muham- med bin Nadr, Abdullah bin Mübârek ve Fudayl bin Iyad’la birlikte uzun zaman yemek yaptık, yedik içtik. Muhammed bin Nadr’ın bize hiç itiraz edip, muhalefet ettiğini görmedik. Abdullah bin Mübârek sebebini sorunca buyurdu ki “Yâ Abdullah! Bir insan iyi kimselerle beraber olduğu zaman onlara muhalefet etmekten hayâ eder ve kerem sâhibi olur.” Abdullah bin Mübârek, “O, sîzsiniz” deyince, “Hayır ben değilim. Fakat iyi insanlar “evet” derlerse ben de “evet” derim. “Hayır” derlerse ben de “hayır” derim” buyurdu. Haşan bin Rebiî anlatır: Bir zaman Zübeyroğullanndan bir şahıs Kûfe’ye gelip Muhammed bin Nadr’ın yanında misâfir kaldı. Kûfe’den ayrılışında, o şahısla yol arkadaşlığı yaptık. O’ndan Muhammed bin Nadr hazretlerinin ne konuştuğunu sorduk. O da “Yemin ederim. Ben epeyce yanında kaldım. Fakat, ağzından tek kelime çıktığını görmedim. Hep ibâdet eder veya zikrederdi.” “Hiçbir ihtiyâcı olmaz mıydı?” diye sordum. O da, “Evet ihtiyaçları olurdu. Bir ihtiyâcı olduğu zaman oğluna bakar, o da hemen kalkıp, gider babasının ihtiyâcını görürdü” dedi.
    Muhammed bin Nadr hazretleri, yazın sıcak günlerinde hep oruç tutardı. Ba’zan çeşmenin başına gelir serinlemek için üzerine su dökerdi. Kûfeliler de O’nu seyreder, bu soğuk suyu ne kadar canı çeker derlerdi. O da onlara bakar “Hayır hiç iştahım çekmez” buyururdu. Abdullah bin Mübârek (r.a.; anlatır: ölümünden iki sene önce gece uykusunu tamamen terketmişti. Bir müddet sonra Kaylûle uykusunu da terketti. Ebû Refid anlatır: Birgün Muhammed’ in (r.a.) kabristandan geldiğini görüp, “Bu öğle vakti orada ne yaptığını” sordum. Cevâben “Kabristana gidince gözlerim dünyâya bakmaktan iğrenir ve her zaman gözlerimin kapalı olup, orada açılmasını arzularım.” Ubeydullah bin Muhammed el- Kirmânî’den nakledilir: Birgün Muhammed bin Nadr’ın evine gittim, yalnızdı. Niye insanlardan uzlet ettiğini sordum, beni yanlarına çağırdılar. “Siz insanlardan uzak duruyorsunuz, beni niçin yanınıza çağırıyorsunuz?” dedim. O da, “Ben Allahü teâlâyı zikretmeyenlerden kaçarım. Zikredenlerden değil” buyurdu. Abdullah bin Mübârek hazretleri anlatır: Muhammed bin Nadr hazretleriyle bir gemide gidiyorduk. Bir ara neş’eli bir şekilde konuşmaya başladı. Tanıyamadığım bir ses de ona cevap veriyordu. Zekeriyya bin Adî anlatır: Muhammed bin Nadr hazretlerinin yanında ölümden bahsedildiği zaman, çok mahzunlaşır kemiklerinden ses gelirdi. Müslim isminde birinden alacağı vardı. Haber gönderip “Falan gün geleceğim, alacağımı hazırla” dedi. O da hazırlığını yaptı. Söylediği gün Müslim’e “Benim şendeki alacağımı hediye etmem, teslim almamdan daha hayırlıdır. Sana onu hediye ettim” buyurdu. Buyurdu ki: “İlmin evveli sükûttur. Sonra onunla uğraşmaktır. Sonra ezberlemek, sonra onunla amel etmek, sonra da başkalarına öğretmektir.” “Allahü teâlâ, Hz. Mûsâ’ya (a.s.): “Uyanık ol, kendine dost ara, sevincine katılarak seninle neş’elenmeyen bir dostu yanından uzaklaştır. Onunla arkadaşlık yapma, çünkü böyle dost kalbine sıkıntı verir. O, senin dostun değil, düşmanındır. Beni çok an ki, bana şükretmiş olasın ve ben de ni’metimi artırmış olayım” diye vahyetti.” Duâ ederken, “Yazıklar olsun bana! İnsanlara emin oldum da, Rabbime karşı ihânet ettim. Ne olurdu, insanlar bana “O adam hâindir!” deselerdi de, Allahü teâlâ- nın* emânetlerine hıyânet etmeseydim” ‘derdi. Çok ibâdet etmesine rağmen hepsini az görür, devamlı tövbe ve istigfâr ederdi.
    3 1 4 islim İlimleri Ansiklopedisi
    MUHAMMED BİN SOKA
    1) Hilyet-ül-evliyâ cild-8, sh-217

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir