39- Hazret-i Musa, Beni İsrail’den (İsrail Oğullarından) İmran adındaki bir şahsın oğludur, Mısır’da doğmuştur. İsrail Oğulları Mısır’da çoğalarak on iki ka bileye ayrılmışlardı. Bunlara “Beni İsrail Esbatı (İsrail oğullarının torunları)” de nirdi. Bunların böyle çoğalmaları, Mısır’ın eski halkı olan Kıpti’lerin hoşuna git miyordu. Onun için bunlara eziyet ediyorlar ve dedelerinin ili olan Kenan yurduna çıkıp gitmelerini engelliyorlardı.
Bir gün Mısır kâhinlerinden biri; Firavun’a (Kabus ibni Mus’ab adlı hü kümdara) şöyle bir haber vermişti: “İsrail Oğullarından gelecek bir çocuk, Mısır devletinin batmasına sebeb olacak.” Firavun da, İsrail Oğullarının yeni doğan çocuklarını öldürmeye başlamıştı, işte bu sırada Hazreti Musa doğdu. Annesi, onu, Firavun tarafından öldürülmesin diye bir sandık içine koyarak Nil nehrine atmayı uygun buldu. Nih nehrinin kenara attığı bu sandığı, Firavun’un zevcesi Asiye ele geçirip açtı. İçinden çıkan pek sevimli ve nurlu çocuğu çok sevdi ve onu kedisine evlâd edindi. Hazret-i Musa’nın annesi de, bir yolunu bularak, kendisini bu Seçkin çocuğa süt anne tayin ettirdi.
40- Hazreti Musa, kendisine düşman olacak Firavunun saraymda besle niyordu. Bu, Yüce allah’ın ibret almacak pek büyük bir hikmeti idi.
Hazreti Musa büyüdü, bir gün İsrail Oğullarından biri ile sokakta kavga eden bir Kıpti’ye bir tokat attı. Kıpti yere düşüp can verdi. Hazreti Musa yaptığına pişman oldu. Firavun’dan korkarak Medyen şehrine çıkıp gitti. Orada Şuayb aleyhisselâm’ın kızı “Safura” ile evlendi. Bir süre sonra Mısır’a dönüp gitmek üzere zevcesi ile beraber yola çıktı. Giderken Tûr dağına uğradı. Orada Yüce Allah’ın hitabına ka vuştu, kendisine peygamberlik verildi. Büyük kardeşi Harun’la Firavun’u dine çağırmaya Allah tarafından görevli kılındılar..
41- Hazret-i Musa’nın eli ay gibi parladı. Elindeki asa da, dilediği vakit büyük bir ejderha oluverirdi. Bunlar birer mucize idi. O zaman Mısır çevresinde bü cülük çok ilerlemişti. Firavun bu mucizeleri birer sihir (büyü) sanmıştı. Büyücüleri to pladı. Bunlar Hazreti Musa’ya meydan okudular. Fakat Hazreti Musa’nın asa mu cizesini görünce, büyücülerin hepsi iman ettiler. Bunun bir büyü olmadığmı hemen anladılar. Çünkü bu asa bir ejderha kesilerek büyücülerin ortaya atmış olduğu hünerlerin hepsini yutmuştu. Eğer Hazreti Musa’nın gösterdiği şey, bir gözbağcılık olsaydı, böyle yok etme üstünlüğü meydana gelemezdi.
42- Çekinmeden Rab olma davasmda bulunan Firavun ile Mısır’ın eski halkı Kıpti’ler, Hazreti Musa’nm bu mucizesini gördükleri halde, ne yazık ki, iman et mediler. Daha sonra bir gece, Musa aleyhisselâm İsrail Oğullarını alıp Mısır’dan çıktı. Süveyş denizi bir mucize olarak yarıldı. On iki yola ayrıldı. İsrail Oğullarının on iki kabilesi bu yollardan karşı yakaya geçtiler. Bunları izleyen Firavun ile onun ordusu, suların tekrar kapanması üzerine boğulup gittiler. Yalnız Firavunün cesedi, suların çarpması ile sahile atılmıştı. Kendi ölümlü varlığına güvenerek yaradanım unutmuş, Tanrılık davasmda bulunmuştu. İşte böyle büyük bir gaflet içine düşen bir şahsın akıbeti büyük bir ibret levhası olmuştu.
43- Musa aleyhisselâm artık Firavun’dan kurtulmuş, İsrail Oğulları ile be raber selâmetle denizi geçerek Tiyh sahrasına gelmişti. Onları burada bırakarak “Tur-i Sina” denilen Tür dağına gitti. Orada kırk gün kadar Yüce Allah’a ibadette ve yalvarışta bulundu. Mekândan ve zamandan münezzeh olan Yüce Allah’ın hitabına kavuştu. Kendisine Tevrat kitabı verildi.
44- Hazreti Musa, tur-i Sina’dan Tiyh sahrasına dönünce, kavminin bir kısmını, Şamiri admda birinin altından yapmış olduğu bir buzağıya tapar halde buldu. Bundan çok üzülmüştü. Bunlar Harun peygamberin öğütlerini dinlemeyerek böyle bir sapıklık içine düşmüşlerdi. Sonra tevbe edip yaptıklarına pişman ol dular.
45- Musa aleyhisselâm, Ken’an topraklarını, Arz-ı Mukaddes’i almak için Amalika ile savaşmak istiyordu. İsrail Oğulları ise savaştan kaçındılar. Böylece o mübarek peygamberin bedduasına uğrayarak kırk sene Tiyh sahrasında kaldılar. Aradan bir hayli zaman geçti. İsrail Oğluları arasında çölde büyümüş yiğitler yetişti. Hazreti Musa bunları alıp Lût denizinin güney taraflarına götürdü. Daha ileriye giderek Amalika’dan avc ibni Unk adındaki hükümdara savaş açtı. Şeria nehrinin doğu taraflarındaki beldeleri elde etti.
46- Hazret-i Musa, bir aralık gidip İbrahim aleyhisselâm’ın zamanından beri yaşayan veya Hazreti İbrahim ile hicret eden kimselerin soyundan olan Hızır aleyhisselâm ile görüşmüş, ona verilen “Ledün ilmine (Allah’ın verdiği özel ilme)” şahid olmuştu.
Hızır aleyhisselâm’ın bir peygamber olduğunu ve kıyamete kadar yaşay acağını söyleyenler vardır. Zülkameyn ile yolculukta bulunmuş, hayat kaynağma varıp ab-ı hayattan (ölmezlik suyundan) içmekle böyle uzun bir ömre kavuşmuş olduğu söylenmektedir. Bir kısım alimlere göre de, ölmüş bulunmaktadır. Zaten bu gibi büyük şahsiyetlerin ölümleri ile hayatları birdir. Onlar sonsuz ve yüksek