NESEVİ; meşhur Müslüman târihçi. İsmi, Muhammed bin Ahmed’dir. Lakabı, Şihâbüddîn’dir. Horasan’da Nesâ şehrinde doğduğu için Nesevî nisbesiyle meşhûr olmuştur. Doğum ve vefât tarihleri bilinmemektedir. Moğol hükümdârlarından meşhûr kan dökücü ve zâlim Cengiz’in Türkistan ve Çin’i istilâ edip yağmaladığı 13. asrın ilk yarısında yaşamıştır. Kendisi, İran’ın en büyük münşilerinden, (yâni edebî sahada mükemmel nesir yazarı, kâtib) ve Horasan’ın en eski hânedânlanndan birine mensuptur. Nişabur ile Nesâ arasındaki Kâ- rândâr Kalesinde sarayı ve köşkü vardı. Cengiz Han, Kutbüddîn Muhammed Harezm- şah’ın memleketini istilâ edince Horasan, Kande- har, Mültan gibi medeniyet merkezlerini yakıp yıktı. Milyonlarca Müslümanı şehit etti. Çoğunu câmilerde kılıçtan geçirdi. Harezmşah ülkesi karışıklıklar içinde kaldı. Moğolların girmediği memleketlerdeki vâliler istiklâl (bağımsızlık) dâvâsına kalkıştılar. Bu sırada Nesâ ve havâlisi, önce Melik Nasrüddin Hamza’ya, sonra da İnanç Hana intikal etti. Melik Nasrüddin Hamza da hükümet işlerini tamâmen Şihâbüddin Muhammed Nesevî’ye verdi. Fakat Nesâ idâresi, İnanç Hana geçince Nesevî ile araları açıldı. Nesevî’nin idârî nüfûzu iyice azaldı. O sırada Hindistan’dan İran taraflarına dönen Celâleddin Harezmşah’ın yanma gitti. Onun meziyetlerini gören Sultan onu Serkâtipliğe tâyin etti. Bundan sonra Celâleddin Harezmşah’ın hizmetinde bulunan Nesevî, Moğollarla yapılan birçok kanlı muhârebeye katıldı. Moğolların Âmid baskını sırasında Celâleddîn Harezmşah’tan ayrı kalan Nesevî bir mağaraya giderek üç gün gizlendi. Sonra Âmid’e döndü. İki ay orada kalıp Erbil’e, oradan da Azerbaycan’a geçti. Mâişetini sağlayacak bir şeyi kalmamıştı. Bu hususta kendisi şöyle demektedir; “Yanımda on param yoktu. Geçtiğim yerlerde Celâleddîn’in hayatta olduğunu ve ordu hazırlamakla uğraştığı haberini işiterek ümitleniyordum. Meğer ki aldanmışım. Meyyâfârıkin’e geldiğimde Celâleddîn Harezmşâh’ın katledildiği hakikatini öğrendim. Bu haber beni çok üzdü. Elemlere gark oldum. Ömrümden sultana verilmesini arzu ettim. Fakat heyhat…” Nesevî, yakından tanıdığı ve meziyetlerini takdir ettiği Celâleddîn Harezmşah için çok üzüldü, şenlerce gözyaşı döktü. O elemli zamanlarda, İbnü’l- Esîr’in El-Kâmil fit-Tarih adlı eserinden ilham alarak Harezm kahramanının şanlı olduğu kadar da kanlı olan Sergüzeştini yazmaya karar verdi. Sî- ret-i Celâleddîn Mengübertî adındaki târih kitabını yazdı. 180 bab (bölüm) dan meydana gelen eserde, Moğol istilâsı, Harezmşahlar târihi ve bilhassa Celâleddîn Harezmşah’ın mücâdelesi anlatılmaktadır. Bizzat bir müşâhit (görgü tanığı) gözüyle anlatılması bakımından eser son derece önemlidir. Mısır hü- kümdârlarından Sultan Baybars ve Sultan Eşrefin sergüzeştlerinin de anlatıldığı Sîret-i Celâleddîn Mengübertî adlı eser târih ilmi ve edebiyat bakımından önemlidir. Eseri, AvrupalIlar kendi dillerine tercüme etmişlerdir. Paris Şark Lisanları Enstitüsü profesörlerinden O. Hondras, Fransız Millî Kütüphânesindeki yazma nüshaya istinâden 1891 senesinde Paris’te yayınlamıştır. Sîret-i Celâleddîn Mengübertî’nin bu yayını Paris’teki Şark Lisanları Enstitüsünün üçüncü serisinin dokuzuncu cildini teşkil etmektedir.
NESEVİ
20
Eki