NÜFUS; Alm. Bevölkerung (f), Einwohner (pl.), Fr. Population (f), habitants (pl.), İng. Population, inhabitants. Bir ülke, bölge veya bir şehirde yaşayan insanların toplamı. Toplum hâlinde yaşayan insanlar, miktarları ile ilgilenip zaman zaman sayımlar yapmışlardır. Eski Çin ve Roma’da yapıldığı bilinen ilk sayımın, askerlik ve vergi toplamak için olduğu belirtilmektedir. Vergi vermemek askere gitmemek isteyen halk, bu sayımları hiç hoş karşılamazdı.
Hazret-i Muhammed sallallahü aleyhi ve sellem Mekke’den Medîne’ye hicret ettiği zaman Medine’de mevcut olan Müslümanların nüfus sayımını yaptırarak, bir defter tutturdu. O zaman Medine’de bulunan bütün Müslümanların sayısının 1500 olduğu tespit edildi. Bu durum, Hicretin birinci yılının önemli hâdiseleri içinde yer alarak, İslâm târihinde ise ilk nüfus sayımı olarak târihe geçti.
Nüfus ve nüfus hareketlerinin İlmî olarak incelenmesi, güvenilir istatistiklerin yapılmağa başlamasından sonra mümkün olabilmiştir. Bu bakımdan 18. yüzyıl öncesine âit güvenilebilir nüfus rakamlari azdır.
OsmanlIlarda ilk sayım, İkinci Sultan Selim Han (1566-1574) döneminde, Amerika’da 1790’da, İngiltere’de 1801’de yapılmıştır. OsmanlIlarda daha sonraki yıllarda, Sultan İkinci Mahmûd Han döneminde, 1826-1828 yıllarında nüfus sayımı yapılmak istenmiş fakat netice alınamamıştır. 1844 yılında askerî gâye ile 1854’te vergi tesbiti için sayım yapılmışsa da çalışmalar yarıda kalmıştır. 1856’da Anadolu ve Suriye’de, 1874’te Tuna vilayetlerinde sayım yapılmıştır. 1878’de Nüfus Sicili Nizâmnâmesiyle nüfus müdürlükleri kurulmuş böylece ölüm, doğum ve yer değiştirmelerin kaydı yapılmağa başlanmıştır. Cumhûriyet döneminde ilk sayım 1927’de, İkincisi 1935’te yapıldı. Bundan sonra her beş yılda bir, Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsünce nüfus sayımları hazırlanır, yönetilir ve değerlendirilir. Askerî, sosyal, ekonomik meselelerin her hususta açığa çıkmasında çok faydalı olan sayımlar, daha önceden îlân edilen belli günlerde, sokağa çıkma yasağı konularak yapılmaktadır. Birinci Dünyâ Harbi ve İstiklâl Savaşından sonra 12.500.000 olan nüfus, 1990 sayımına göre 56.473.035’e yükselmiştir. Doğum sayısının ölüme göre fazla olması Romanya, Yugoslavya ve Bulgaristan’dan gelen göçmenler 1939’da Hatay’ın Türkiye’ye katılması, nüfus artışının sebepleridir. Memleketimizde nüfus dağılışı, yüzey şekillerine ve iklim şartlarına bağlıdır. En kalabalık yerler, bol yağış alan ılık kıyı bölgeleriyle verimli ovalardır. Nüfus yoğunluğu olarak, Karadeniz kıyıları çok kalabalıktır. Bu kıyıların doğusunda, kilometrekareye düşen kır nüfusu 1 0 0 ‘ü geçer. Kuzey Anadolu’nun diğer yerleşme alanları; akarsu havzaları (Kızılırmak, Yeşilırmak), verimli ovalar (Kastamonu, Bolu, Düzce ovaları) ve Zonguldak kömür havzasıdır. Batı Anadolu’da nüfus yoğunluğu, Türkiye ortalamasının üstündedir. Ovalardaki yoğunluk, dağlık alanlara oranla daha fazladır. Batının en önemli yerleşme alanları Gediz, Menderes, Adapazarı, Bursa ovalarıyla İzmit ve Edremit körfezi kıyılarıdır. Güney Anadolu, Kuzey ve Batı Anadolu’ya oranla daha tenhadır. Burada en kalabalık yerler Adana ve Antalya ovalarıyla, Hatay ve Gaziantep yöresidir. Step alanlarla kaplı İç Anadolu’da; nüfus yoğunluğu düşüktür. Yüzey şekillerinin tesir ettiği nüfus yoğunluğu, geniş alanlarda kilometrekarede 10’un altına düşer. Böyle olmakla birlikte,Sultan ve Erciyes dağlarının eteklerinde önemli bir artış gösterir. Doğu Anadolu’nun İğdır, Erzincan, Elazığ ve Malatya ovaları nispeten daha kalabalık olmakla birlikte, dağlık alanlarda yoğunluk azalır. Güneydoğu Anadolu’da, özellikle yeterli yağışlar alan Güneydoğu Torosların eteğinde, Mardin-Siirt dağ eşiğinde nüfus yoğunluğu yüksektir; ancak, güneye doğru inildikçe, fazla kuraklık sebebiyle tenhalaşmağa başlar. Şehirleşme hareketi, sınırlı olmakla beraber, özellikle İkinci Dünyâ . Savaşından sonra gelişmeye başlamıştır. Şehrin bir ölçüde çekiciliği, teknolojik gelişme, yeterli tarım topraklarının sınırlı olması bu akımın belli başlı sebepleridir.
Türkiye nüfûsunun 33.326.35l’i (% 59’u) şehirlerde, 23.146.684’ü (% 4l’i) köylerde yaşar. Şehirleşme hızı fazla olup, 1927’de % 22,3 olan şehir nüfusu 1955’te % 30’a, 1965’te % 37,9’a 1980’de % 43,9’a 1990’da % 59’a yükselmiştir. 1990 nüfus sayımına göre nüfusu 500 bini geçen illerin sayısı 39’dur. Nüfusu en fazla olan il (7.309.190), İstanbul en az olan ise Bayburt’tur (107.330).
Dünyâda, kaç milyar insanın nerelerde yaşadığı merak konusudur. Fakat bugüne kadar bâzı yerlerde nüfus sayımlarının yapılmaması, bâzıla- rında (demir perde devletleri) kesin neticelerin bilinmemesi, bu işle uğraşan kurumlan kat’î neticeye vardıramamaktadır. Amerika Birleşik Devletlerindeki Census-Bureau (nüfus sayımı) kuru- munun verdiği bilgiye göre, dünyâdaki nüfus artış oranında, son yıllarda, eskiye göre bir gerileme vardır. Birleşmiş Milletlerin dünyâ çapında aldıkları nüfus sayım neticelerine göre, 1990 dünyâ nüfûsu 5.352.000.000. ABD’nin Washington şehrinde Environmental Fund (Çevre Fonu) Enstitüsünde yapılan hesaplara göre, dünyâda her sâni- yede 2,5 kişi doğuyor.
Nüfus yoğunluğu: Bir ülkenin nüfûsunun yüz ölçümüne bölünmesiyle elde edilen ortalama rakam. Bu yoğunluk, kilometre kareye düşen kişi sayısı olarak hesaplanır. Türkiye’nin 1990 yılı sayımına göre nüfusu 56.473.035’tir. Buna göre, gerçek alanı (göller dışında) esas alındığında kilometrekareye 73 kişi düşmektedir. Yalnız birçok yerleşme merkezinde yoğunluk, ortalamadan yüksek, yerleşmeye elverişsiz yerlerde (Tuz Gölünün güneyinde olduğu gibi) kilometrekareye beş kişi düşer. Ülkelerin yüzölçümleri umûmiyetle sâbit fakat nüfus toplamları her yıl değişip, belli zamanlarda yapılan sayımlarla tesbit edildiğinden, nüfus yoğunluğu devamlı değişir. Bütün dünyâ devletlerinde, yerleşim yerlerinin durumuna göre nüfus yoğunlukları, farklılık gösterir. Çöller, verimi olmayan araziler, nüfus yoğunluğu bakımından düşük yerlerdir.
Genellikle doğu ülkelerinde nüfus artış oranı yüksek olduğu halde, batı ülkelerinde düşüktür. Batıda hiç çocuk sâhibi olmayan veya tek çocuk sâ- hibi olan çok sayıda âile mevcuttur. İki çocuklu, özellikle üç ve daha çok çocuklu âile sayısı oldukça azdır. Bâzı ülkelerde devlet üçüncü çocuğa bakmayı taahhüt etmektedir. Uzmanlar Avrupa ülkelerinde nüfus artış hızı bu tempoda kalırsa 60 sene sonra Avrupada nüfûsun oldukça azalacağına işâret etmektedirler.