Osmanlı-Venedik Kapışması
1499-1502 yılları arasındaki Osmanlı-Venedik savaşları, Os-manlı donanmasının Avrupa’nın en güçlü donanmalarından birini mağlup ederek Batı Akdeniz’deki üstünlüğü eline geçirmesi açısından son derece önemlidir. Bu savaşta Osmanlıların hedefi Venediklilerin Yunanistan’daki son kalelerini ele geçirmekti. Osmanlı donanması bu savaş için çok iyi hazırlanmıştı. Tersane-i Âmire’de “göke” ismi verilen oldukça büyük ve kalyon tarzında iki adet gemi inşa edilmişti. Bu gemilerin her biri için 20 bin altın harcanmıştı. Yine her birine iki biner cenkçi ve kürekçi konmuştu. Bu gemilerden biri Kemal Reis’e diğeri Burak Reis’e verilmişti. 1499 yılı H aziran ayında Gelibolu’dan demir alarak büyüklüğüyle Venedik casuslarını şaşkına çeviren ve dehşete düşüren donanma, Çanakkale Boğazı ‘ndan çıkıp güneye doğru yöneldi. Padişah da kara ordusuyla İstanbul’dan Edirne’ye, oradan da aşağıya Mora yarımadasına doğru inmeye başladı. Mevcudu iki yüz yetmiş veya üç yüz parça olan Osmanlı donanması için yeni olan bir husus vardı ki o da ilk defa olarak düşman üzerine yürüyor ve pervasızca bir deniz harbine giriyordu. Donanma Mora üzerine giderken fırtınaya yakalandı ve üç ay denizde çalkalandı. Bu sırada ordu İnebahtı Kalesini kuşatmıştır.
Denizden destek alan bu kalenin düşmesi ancak derya tarafından da muhasarası ile mümkündü. D onanma fırtınadan yakayı sıyırdıktan sonra süratle M odon açıklarında bulunan Sapienza Adası civarındaki Venedik donanması üzerine yürüdü. Venedikliler, daha evvel Kemal Reis ,ten defalarca zarar gördükleri için ona karşı büyük bir kin duyuyorlardı. O sebeple iki donanma birbirine yaklaştığında kendi taraflarından esen rüzgârı ganimet sayarak derhal Kemal Reis’in gemisi zannıyla Burak Reis’in gemisini sardılar. Venedik donanmasının iki şöhretli kaptanı Armenio ile Loredano kendi gemileriyle harekatı yürütürken, ild gemi daha onlara yardım ediyordu. Burak Reis düşmana göz açtırmadan, evvela diğer iki gemiyi topla batırdı. Sonra iki Venedik kaptanının gemilerine neft yağıyla ateş bırakıp yaktı. Fakat kendi gemisini bu badireden kurtarmaya çalıştıysa da ayırması mümkün olmadı. O sırada kendisi de yanarak şehid oldu. Venedik donanması iki büyük komutan ve yüzlerce denizci kaybedince korkuya kapılarak Korfu Ada- sı’na doğru kaçtı. Donanmayı hümayun da İnebahtı’ya geldi ve böy- lece kalenin denizden kuşatılması mümkün oldu. İnebahtı Kalesi’ni müdafaa eden Venedik askerleri bu kaleyi sonuna kadar savunmakta kararlıydılar. Ne de olsa donanmaları her zaman daha güçlüydü ve onlara devamlı olarak asker, erzak ve mühimmat yetiştirebiliyordu.
Kaleyi savunanla böyle düşünüyorlardı. Fakat Ağustos başında ufukta görünen ve kaleye doğru yaklaşmakta olan donanmanın, Aziz M arkos’un simgesi olan kanatlı aslanlı Venedik bayrağını değil de üç hilalli Osmanlı sancağını taşıdığını görünce şaşkına dönerek kaderlerine razı oldular. Kale çok geçmeden düştü. Venedik harbinin bu ilk yılında (1499) Osmanlılar Venedik donanmasını kısmi olarak mağlup edip kaçırmışlar ve İnebahtı gibi Venedik’in Yunan yarımadasındaki son direniş noktalarından birini almışlardı. Ertesi yıl yine donanmanın desteğiyle Modon, Koron ve Navarin alındı. 1501 yılında ise Venedik İllerin Adriyatik sahilindeki mühim üslerinden Draç zaptedildi. Aynı yıl müttefik bir Haçlı donanması Midilli Adası’m kuşattıysa da hüsranla çekilmek zorunda kaldı. 1502 yılı sonlarında Venedikliler çaresiz sulh istediler ve barış yapıldı. Harpten önce Venedik şunu çok iyi biliyordu: “Osmanlılarla karada uğraşmak imkânsızdır; onların kara ordusu yenilmezdir.” Bu üç yıllık savaş ise Venedik’e şunu öğretmişti: “Osmanlı donan ması artık eskisi gibi değildir ve ona karşı tek başına durulmaz.” Nitekim bundan sonra Venedik, Osmanlı donanmasının karşısına asla tek başına çıkmayacaktır.
Endülüs’e Osmanlı Yardımı
Sultan ikinci Bayezid devrinde Kemal Reis, İspanyol zulmü altında inleyen Endülüslü Müslümanlara yardım etmek üzere defalarca o tarafa gitmiş ve binlerce Müslüman’ı Kuzey Afrika sahillerine taşımıştır. Endülüslü Müslümanların ispanya’dan İslam topraklarına taşınması sonraki yıllarda ve bilhassa Barbaros devrinde de devam etmiştir.
Venedik şunu çok iyi biliyordu: “Osmanlılarla karada uğraşmak imkânsızdır; onların karaordusu yenilmezdir.”Bu savaş Venedik’e şunu öğretmişti: “Osmanlı donanması artık eskisi gibi değildir ve ona karşı tek başına durulmaz.”
Kızıldeniz’den Hint Okyanusu’na
Osmanlı deniz hakimiyeti sadece Akdeniz, Ege Denizi ve Karadenizle sınırlı değildi elbette, ikinci Bayezid devri sonlarında Portekizliier Hindistan sahillerine geldikleri gibi birtakım kuvvetlerini de Basra Körfezi ile Kızıldeniz’e i
sokarak Memlüklerin denizcilik sahasındaki acziyetlerinden istifade ile birçok yerleri zaptedip mukaddes yerleri tehdit ettiler. Bunun üzerine Memlûk Devleti, OsmanlIlardan yardım istedi. Bayezid Han da onlara meşhur Türk denizcilerinden Selman Reis’i gönderdi. Selman Reis’in buradaki faaliyetleri, Mısır Osmanlı topraklarına girdikten sonra da devam etmiş ve bu gayretli denizci, Portekizlilerin Kızıldeniz’den çıkarılmasında büyük gayret göstermiştir. Bu taraflarda faaliyet gösteren Türk denizcileri ileriki yıllarda Osmanlı sancağını Hint Okyanusu’nda da zaferden zafere koşarak dalgalandıracaklardır.
Denizlerin Hakimi Osmanlılar
Yavuz Sultan Selim, İran seferinden döndükten sonra İstanbul- Galata’da bulunan tersaneyi genişletmişti. O zamana kadar Osmanlı donanması daha çok Gelibolu’da bulunan tersanede inşa edilirdi. Bu tarihten sonra İstanbul tersanesi öne çıktı ve devletin en önemli tersanesi haline geldi. Yavuz Sultan Selim Mısır seferinden döndükten sonra bu tersanede büyük bir donanma inşa ettirdi. Bu donanma ile Rodos’u fethetmeyi arzu ediyordu.
Fakat çok geçmeden vefat edince Rodos, oğlu Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1522 yılında fethedildi. Kanunî devrinde Barbaros Hayreddin Paşa’nın devlet hizmetine alınmasından sonra Osmanlı donanması, dünya- mn en büyük ve kudretli do- nanması haline gelmiş ve 1538 yılında Preveze’de kaza- nılan muazzam zafer, Akdeniz’de artık ©smaılıların hükmünün geçeceğini dost düşman herkese göstermişti. Bundan böyle Osmanlı deniz gücü Turgut Reisler, Piyale Paşalar, Kılıç Ali Paşalarla denizlerde hüküm sürmeye ve şanlı sancaklarım dalgalandırmaya devam edecektir.