ÖZBEKLER (Şeybânîler); on dördüncü
yüzyıldan îtibâren Orta Asya’da hâkimiyet kuran,
bugün çoğunlukla Özbekistan Cumhûriyetinde
yaşayan Türk boyu. Özbek halkının târihinin ilk
dönemlerine âit bilgi yoktur. Özbeklere bu ad, ilk
olarak 1313-1340 yılları arasında hüküm süren
Altmordu Hükümdârı Gıyâseddîn Muhammed Özbek
tarafından verildi. Daha sonraları 1412-1468
yılları arasında hüküm süren Ebü’l-Hayr’a bağlı
Müslüman-Türklerin adı oldu.
Tîmûr Hanın 1405’te ölümünden sonra zayıflayan
Tîmûr İmparatorluğu parçalanmaya başladı.
Bu sırada Aral Gölünün ve Seyhun Irmağının kuzeyindeki
bölgede dağınık olarak yaşayan Özbekler,
Ebü’l-Hayr’ın idâresinde toplanarak,
1428’cfe onu kendilerine han îlân ettiler. Kısa zamanda
kuvvetlenip çevredeki diğer boyları da hâkimiyetleri
altına aldılar. Tîmûrlulardan Harezm’i
alıp, Urgenc’i zabtettiler. Siriderya (Ceyhun) Irmağı
kıyısındaki Sığnak, Arkuk, Suzak, Akkurgan,
Özkent gibi şehirleri ülkelerine kattılar ve bunlardan
Sığnak’ı başşehir yaptılar. Türkistan taraflarına
seferler düzenledilerse de Kalmuklara yenilerek
Sığnak’a çekildiler. Özbeklerin bu zayıf
durumundan istifâde eden Karay ve Canibek adlı
başbuğlar, Özbeklerden bir kısımını etraflarında
toplayıp, Çağatay Hanı Esenboğa’ya başvurarak
kendilerine yurt vermesini istediler. Esenboğa onları
Çağatay Moğol İmparatorluğunun sınır bölgelerine
yerleştirdi. Canibek ve Karay’a tâbi olarak
Özbeklerden ayrılan göçebe boylara daha sonsonra
Kazak veya Kırgız Kazakları adı verildi. Kırgız
Kazaklarını yeniden hâkimiyeti altına almaya çalışan
Ebü’l-Hayr, 1468’de bir savaşta vefât etti.
Ebü’l-Hayr’ın vefatından sonra, Özbekler, Çağatay
Moğol hükümdârı Yûnus Hana yenilerek dağıldılar.
Yûnus Han, Ebü’l-Hayr’ın oğlu Şâh Budak’ı öldürttü.
Dağınık hâlde bulunan Özbekler, bu hâdise
üzerine Şah Budak’ın oğlu Muhammed Şeybek’in
(Şeybânî) etrafında tekrar toplanarak güneye
doğru inmeye başladılar.
Bu târihten îtibâren Şeybânîler adıyla da anılan
Özbekler, ilk zamanlar Çağatay Hanı Mahmûd
Hanın himâyesine girerek Türkistan’a yerleştiler.
1500 yılında Tîmûroğulları Devletindeki
iç karışıklıktan istifâde ederek, Buhârâ’yı zabtedip,
Tîmûr Hânedânına son verdiler. Mâverâünnehr
tahtına Muhammed Şeybânî geçti. Tîmûr soyundan
gelen Hüseyin Baykara’nın hüküm sürdüğü Harezm’i
ve Hüseyin Safi’nin idâre ettiği Hîve’yi de
ele geçiren Özbekler, Çağatay Hükümdârı Yûnus
Hanın torunu Bâbür ile uğraştılar. Yapılan bir savaşta
Bâbür’ü mağlup ederek Taşkent’e çekilmek
zorunda bıraktılar. Horasan tarafına da seferler
düzenleyip, Belh ve Herat’ı ele geçirdiler. Çağatayların
elinde bulunan Taşkent’i de zapteden Özbekler,
Çağatay Hanı Mahmûd Han ile kardeşi
Ahmed Hanı esir aldılar. Böylece Türkistan, Mâverâünnehr,
Fergana ve Horasan bölgelerine hâkim
olup, Orta Asya’nın en güçlü devleti hâline geldiler.
İran’da bulunan Akkoyunlu Devletini yıkarak,
hâkimiyeti ele alan ve koyu Eshâb-ı kirâm
düşmanı olan Safevîler, sünnî îtikâtta olan Özbeklere
karşı Horasan’ı ele geçirmek üzere harekete
geçtiler. Ehl-i sünnet Müslümanların hâmisi durumunda
olan Muhammed Şeybânî, Şah İsmâil’in
Ehl-i sünnet îtikâdım kabul etmesini ve kendisine
boyun eğmesini istedi. İsteklerinin yerine getirilmemesi
hâlinde bütün Azerbaycan ve İran topraklarını
elinden alacağını bildirdi. Bu sırada OsmanlIların
da desteğini alan Özbekler, Safevîlerekarşı mücâdeleye başladılar. İkinci Bâyezîd Han,
Muhammed Şeybânî’yi Şâh İsmâil’e savaş açma
yolunda destekledi. Ancak Merv yakınlarında yapılan
savaşı Şah İsmâil kazandı (1510). Horasan’ı
kaybeden ve aldığı yaraların tesiriyle şehit olan
Muhammed Şeybânî’nin yerine amcası Köçküncü
geçti.Karışıklıktan istifâde eden Bâbür Han da,
1511’de Safevîlerin yardımıyla Semerkand ve Buhârâ’yı
ele geçirdi. Özbekler, Taşkend’e doğru çekilmek
zorunda kaldılar. Yardımcı Safevî kuvvetlerinin
çekilmesinden sonra, sünnî îtikâda mensup
olan Buhârâ ve Semerkand ahâlisi, Bâbür’e karşı
isyân etti. Yeniden bir araya gelen Özbekler,
1512’de Şiî-Safevî kumandanı Necmî Sânî ile Bâbür’ü
Goncdüvan’da büyük mağlûbiyete uğrattılar.
Böylece Buhârâ, Semerkand ve Mâverâünnehr
bölgeleri tekrar Özbeklerin hâkimiyetine girdi.
Yeniden iktidârı ele alan Şeybânîler Hânedânı,
16. yüzyıl boyunca Mâverâünnehr bölgesinde hüküm
sürdü. Semerkand’ı devlet merkezi olarak seçen
Özbekler, Köçküncü Han devrinde Horasan’ın
bir bölümünü, Meşhed ve Esterâbâd’ı Safevîlerden
aldılar. Fakat Meşhed ve Herat yakınlarındaki
Türbe-i Şeyh-i Cem denilen yerde yapılan savaşta
Şâh Tahmasb’a yenilince, buralar yeniden ellerinden
çıktı.
Bu sırada Hindistan’da bir Müslüman-Türk
devleti kuran Bâbür, Özbeklerin mağlûbiyetinden
istifâde ederek, Mâverâünnehr bölgesini ele geçirmek
istedi. Oğlu Hümâyûn Şahı, Semerkand
üzerine gönderdi. Fakat Özbeklerin güçlü olması
ve Bâbür’ün Hindistan’daki işleri sebebiyle bir sonuç
alamadı.
Muhammed Şeybânî’den sonraki Özbek hanlarının
en güçlüsü olan İkinci Abdullah Han, dağılan
Özbek boylarını toplayıp güçlü bir hâle getirdi.
1557’de Buhârâ’yı tekrar ele geçirerek başşehir
yaptı. Babası İskender’i bütün Özbeklerin
hanı îlân etti. Belh, Semerkand ve Taşkend ile Siriderya’nın
kuzeyindeki bölgeyi ve Fergana’yı tekrar
hâkimiyeti altına aldı. Babası adına hüküm
sürdü. 1582’de Sarı-su ve Turgay arasındaki Uludağ’a
kadar uzanan bir sefer düzenleyip, Bedehşân,
Horasan, Gîlân ve Harezm’i ele geçirdi.
1583’ten îtibâren ülkeyi kendisi idâre etti. İran
Şahı Abbas, 1597’de Herat’ta Özbekleri yenerek
Horasan’ı ele geçirdi. İkinci Abdullah Hanın oğlu
Abdülmü’min, Belh’i idâre etmekte iken babasına
isyân etti. Bunu fırsat bilen Kırgızlar, Taşkend
bölgesini işgâl ettiler. 1598’de İkinci Abdullah
Hanın vefât etmesinden altı ay sonra oğlu Abdülmü’min
de kendisine bağlı taraftarlarca öldürülünce,
Özbekler ülkesinde hâkimiyet Şeybânîlere
akrabâ olan Canoğullarına (Astırhan Hanları) geçti.Şiî-Safevîlerle devamlı olarak savaştılar. Ehl-i
sünnet olan Osmanlılar ve Hindistan’daki Bâbürlülerle
iyi münâsebetler kurmaya çalıştılar. 17 ve
18. yüzyılın ortalarına kadar Astırhanlar Hanlığının
hâkimiyeti altında kaldılar. 1740’ta Nâdir Şâh
tarafından Astırhanlar Hanlığı yıkıldı.
Nâdir Şahın vefâtından sonra, hâkimiyet Canoğullarının
yerine Mangıthânlar sülâlesi geçti.
Canoğullarının hâkimiyeti 1860 yılma kadar devam
etti. 1860’tan îtibâren Türkistan içlerine doğru
ilerleyen Rusların himâyesinde yarı bağımsız
olarak devam eden Buhârâ Hanlığının hâkimiyetinde
kalan Özbekler, Rusların baskısı altında yaşadılar.
1917’deki komünist ihtilâlden sonra Rus
esâretine karşı harekete geçtiler. Buhârâ, 1920’de
Ruslar tarafından tamamen işgâl edilince, Mangıthânlar
sülâlesi de ortadan kalktı. Kadm-erkek,
ihtiyâr-çocuk demeden insanların kurşuna dizilmesi,
câmi ve mescitlerin kapatılıp din adamlarının
şehit edilmesinden sonra, Buhârâ Halk Cumhûriyeti
kuruldu. Bu cumhûriyet de 1924’te ortadan
kaldırıldı.
Bugün Özbekler, 1991’de bağımsızlığını kazanan
Özbekistan Cumhûriyetinde yaşamaktadırlar.
1984’te 17.5 milyon olan Özbekistan nüfûsunun
1 2 milyonu Özbeklerden meydana geliyordu.
Ayrıca Tacikistan’da 1 milyon, Türkmenistan’da
240 bin, Kırgızistan’da 450 bin, Kazakistan’da
2 milyon 400 bin kadar Özbek yaşamaktadır.
Böylece Orta Asya Türk Cumhûriyetlerindeki
toplam Özbek sayısı 16 milyonu bulmaktadır.
ÖZBEKLER (Şeybânîler)
21
Eki