padişah (Farsça pad-şah: “koruyucu hükümdar”),
İslam devletlerinde hükümdarlık
unvanı.
Padişah, 13. yüzyılda Anadolu’da halk
arasında hükümdar anlamında kullanılıyordu
(örn. Germiyan padişahı, Rum padişahı).
14. yüzyıl belgelerinde ilk Osmanlı
hükümdarlarından Orhan (hd 1324/26-60)
ve I. Murad (hd 1360-89) için “beğ” (bey),
“hünkâr” unvanlarıyla birlikte padişah
da kullanılmıştır. Bu unvan aynı dönemde
Karamanlılar, Candaroğulları ve Germiyanoğulları
beyleri için de kullanılmıştır.
15. yüzyılda ise Osmanlı hükümdarlarının,
Arapça olan “sultan”ın yanı sıra, padişahı
da resmî unvanları arasına aldıkları görülür.
Ama padişah sözcüğüne yazışmalarda ve
sikkelerde yer verilmemiş, yalnız bir hitap
unvanı sayılmıştır. Osmanlı hükümdarının
huzuruna çıkanların ona genellikle “padişah-
ı âlem-penah efendimiz”, “devletlü padişahım”
biçiminde hitap ettikleri bilinmektedir.
Osmanlı hükümdarlarının padişah unvanıyla
anlatılan örfi yetkilerinin Oğuz törelerine
dayandığı, ayrıca hanedanın da Oğuzların
Kayı boyundan geldiği varsayımına
bağlı olduğu sanılır. Han, hakan, şah unvanlarını
da kullanan Osmanlı hükümdarları,
birçok İslam ülkesini buyruklarına almalarından
sonra “hâdimü’l-haremeyni’şşerifeyn”
unvanını da benimsediler. 18.
yüzyıl sonlarına doğru imamü’l-Müslimin
sanını da alarak “padişah-ı âl-i Osman
sultani’l-Müslimin imami 1-müminin ve halife-
i âzam-ı muvahhidin” bileşik unvanını
kullandılar. 1876 Kanun-ı Esasisi’nin 4.
maddesine “zat-ı hazret-i padişahi, hasbe’lhilâfe
din-i mübin-i İslamın hâmisi ve bi’lcümle
tebaa-yı Osmaniyenin hükümdar ve
padişahıdır” tanımına yer verildi.
Genel anlamda padişahlık için öngörülen
mutlak egemenlik ilkesi en tutarlı uygulama
biçimini Osmanlı padişahlarında bulmuştur.
Bu egemenliğin Fatih Kanunnamesi ile
yasalaştırıldığı bilinmektedir. Buna göre
padişahın mutlak yetkileri şer’i konularda
“fetva” kurumunca sınırlanırdı. Padişah,
yürütme işlerini vekili konumundaki “kul”
lanna (örn. vezir, beylerbeyi, komutan)
verir ya da doğrudan kendisi kullanırdı.
Ferman, menşur, irade, hatt-ı hümayun vb
padişahın mutlak egemenliğini simgeleyen
belgelerdi. Bu belgelerde yinelenen “buyurdum
ki” sözcüğü kesin yaptırım ifade ederdi.
Padişah fermanları aynı zamanda birer
yasaydı. Padişahlığın mutlak hükmetme
yetkileri, ilk kez 1839 Gülhane Hatt-ı
Hümayunu (Tanzimat Fermanı), ikinci olarak
da Kanun-ı Esasi ile sınırlanmıştır.
Sözcük Doğu edebiyatında da padişah-ı
Çin, padişah-ı Huten vb biçimlerde kullanılmıştır.
Uğur getiren yolculara, Hz.
Âdem’e, Sistan hükümdarlarına da padişah-
ı nimrûz denmiştir.
padişah
27
Şub