wiki

RADYOLOJİ

RADYOLOJİ; Aim. Radiologie (f), Fr. Radiologie
(f), İng. Radiology. Röntgen ışınlarından istifade
ederek vücudun iç organlarındaki hastalıkların
teşhisi ve röntgen, gamma gibi diğer iyonize
radyasyon metodları ile bu hastalıkların tedâvisi ile
de uğraşan tıp ilminin bir dalı. Radyoloji iki ana
bölümde ele alınır. Birincisi teşhis radyolojisi,
İkincisi tedâvi radyolojisi, yâni radyoterapidir.
Röntgen ışınları, 1895 yılında Wilhelm Conrad
Röntgen tarafından bulunmuştur (Bkz. Röntgen
Işınları). Röntgen veya X ışınlarının bulunmasından
20 yıl sonra uygulamada çok değişik
metodlar bulunmuştur. Meselâ; 1912 yılında kimografi
tekniği (iç organların hareketinin incelenmesi),
1930 yılında pyelografi veya urografi
tekniği (idrar yollarının filminin çekilmesi), 1939
yılında radyoizotoplar, 1947 yılında ise betatron ve
radyoaktif kobalt bulunmuştur.Tatbikatta röntgen ışınları yumuşak ve sert
olarak ikiye ayrılır. Yumuşak x ışınlarının frekansı
düşük, dalga boyu uzundur. Sert x ışınlarının
ise dalga boyu kısa, frekansı yüksektir. Sertliğinin
fazla olması x ışınlarının en büyük özelliği
olup, cisimlerin içine girebilme özelliğiyle doğru
orantılıdır. İçinden geçtikleri cismin atom ağırlığının
artması, x ışınlarının bu özelliğini azaltır.
x ışınları atom ağırlığı fazla olmayan kalın maddelerin
içinden çok kolay geçebilirler.
Vücutta en fazla kemikteki kalsiyum, en az da
hava, x ışınını absorbe eder (emer). Kan, kas ve yağ
dokusu bu ikisinin arasında yer alır. İhtivâ ettikleri
kalsiyum miktarı fazla olan kemikler, filmde en ince
ayrıntılarına kadar net olarak görünür. Meselâ
kemiklerdeki çatlaklar kolaylıkla röntgen filminde
tespit edilirler. Akciğerlerdeki herhangi bir
anormal hâdise, lezyon (meselâ bir apse), içindeki
hava sebebiyle siyah-beyaz görüntü şeklinde
kolaylıkla tespit edilirler. Barsak tıkanmalarında da
gaz-mâyi seviyesi, siyah-beyaz görüntü vererek,
barsağın şiş ve tıkanık halkalarını ortaya çıkarır.
Röntgen filmlerinin çekimi için, özel olarak
hazırlanmış odalar içine monte edilmiş röntgen
ışını veren cihazlar gerekmektedir. Hastanın yatırılacağı
masa, çekilecek filmin çeşidine göre
değişiklik arz edebilir. Röntgen ışınlarının tespiti
normal fotoğraf çekimi şeklindedir. Asetat selüloz
üzerine yayılan gümüş bileşiği eriyiği, röntgen
ışınlarına duyarlıdır. Film banyodan sonra
incelemeye hazır vaziyete gelir. Röntgen ışınları
vücûdun kalın kemikli kısımlarında yansıma yaparak
filmde istenmeyen gölgeler meydana getirir.
Bu gölgelenmeleri önlemek için yansıyan ışınları
yutan kurşun şeritlerden yapılmış elek levhalar
kullanılır. Bu elekler, röntgen tüpü ile vücut arasında
yer alır. Vücudun baş ve kalça gibi kısımlarında
üç boyutlu görüntü elde etmek için, röntgen tüpüne iki konumdan tespit yaptırılır. Bu işlerin
yapılabilmesi için röntgen cihazının tereoskopik
film çekme düzenine sâhip olması lâzımdır.
Röntgen şuâları, yoğunluğu farklı dokulara göre
filmde iz bırakır. Az iz bırakan organlara dışardan
özel maddeler verilerek sun’î olarak yoğunlaştırılır.
Meselâ, mîdeyi görünür hâle getirebilmek için
baryum sülfat eriyiği; kalın barsak filmi için baryum
sülfatın reçine ile karışmış eriyiği; dolaşım
sistemiyle kılcal bölgelerin filmi için iyotlu organik
bileşikler; omurilik ve bronşların filmi için
de iyotlu bitkisel yağ veya etiliyodofenil undesilat
eriyiği kullanılır. Bu gibi maddelere radyoopak
madde ismi verilir. Bu maddelerle yapılan röntgen
tespit metodları, tatbik edildiği sahaya göre değişik
isimler alır. Meselâ; miyelografi (omurilik
filmi çekme tekniği), angiorafi (damar filmi), kolesistografi
(safrakesesi filmi), urografi veya piyelografi
(böbrek ve idrar yolları filmi) gibi. Piyelografi
ve anjiyografi, yerlerini hareketli sinema
filmlerine benzer röntgen filmlerine terk etmeye
başlamıştır.
Röntgen filmleri, birçok hastalığın teşhisinde
oldukça önem taşımaktadır. Hattâ bâzı hallerde
sâdece röntgen filmleriyle kesin teşhis konabilmektedir.
Kırıklar, çıkıklar, akciğer apsesi, mîde
delinmesi, barsak tıkanması bunlardan sâdece birkaçıdır.
Röntgen film ve tekniklerinin teşhis ve tedâvideki
öneminden dolayı radyoloji bir ihtisas dalı
hâline gelmiştir. Bu dalda ihtisas yapmış olan hekimlere,
radyolog denmektedir.
Röntgen ışınlarının tıptaki bir uygulaması da
radyoskopidir. Halk arasında “ayna” olarak da bilinen
bu teknikte; röntgen ışınları neşreden bir
kaynakla floresan bir ekran arasında bulunan bir kişinin
herhangi bir organının mevcut ekranda (fluoroskopi
veya radyoskopiyle) doğrudan doğruya
tetkiki söz konusudur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir