Erken XVI. yy. Alman sanatı, Italyan Rönesansı etkisini ve onun kuram, insana ilişkin konular, mitoloji ve tarihsel olaylar üzerine yaptığı etkiyi gözler önüne serer. Pekçok Alman sanatçı, sanatı ve fikirleri ilk elden öğrenmek için İtalya’ya giderken, diğerleri dolaylı yoldan kuzeye ulaşan İtalyan resimlerini ve ve bu resimleri içeren baskı yapıtları inceleyerek öğrendi. Alman Rönesansı’ nın tartışmasız en büyük sanatçısı, gerçekçi ve anlatımcı Alman geleneğini daha idealize ve insancıl İtalyan geleneğiyle birleştiren Albrech Dürer’dir. Çok yetenekli bir dinsel resim ve dünyevi konular ressam olan Dürer, aynı zamanda tarihin en büyük tahta kalıp ressamı ve hattatıdır. Genç Han Holbein de, Dürer gibi İtalyan (resminin heybetli ve heykelsi biçimlerini kuzeyin gerçekçi geleneğiyle birleştiren hünerli portrecilerinden biridir. Diğer Alman Rönesansı ustaları arasında Albrecht Altdorfer, yaşlı Lucas Cronach, Hans Baldunggrien ve Matthias Grünewald sayılabilir. M. Grünewald Rönesans klasisizmim tamamiyle reddeden tek sanatçıdır. Fevkalade bir renk uzmanıdır,İtalyan tarzındaki heybetli ve idealize figürlerle ilgilenmemiş, ünlü ¡senheim Mihrabı’nda (1510-15) Alman gerçekçi geleneğini yeni ve daha anlatımcı bir noktaya ulaştırmıştır. Alman Rönesansı, -Reformun 1530’da dini konulardaki üretimin durmasına neden olması ve protestan bölgelerdeki ressamların, eskiden en iyi gelir kaynakları olan kilise hamilerini yitirmeleri yüzünden- oldukça kı sa sürdü. Artık birçok sanatçı, kitap süsleyerek, portreler yaparak ve diğer bazı ufak tefek işler yaparak hayatı nı kazanmak zorundaydı. Bu sönük sanat ortamı, XVII. |yy’ın ortalarına kadar devam etti ve ancak 30 yıl savaşlarından (1618-48) sonra yeni bir Alman sanatçı kuşağı uluslararası sanat 1818’de Alman romantik ressamı Caspar David Friedrich, görkemli Rügen Adasında Görünüm adlı tablosunu yapmıştır. Ön taraftaki insan figürleri, arka plandaki beyaz kayaların ve denizin görkemi karşısında gölgede kalmaktadır. 272 ALMAN SANATI VE MİMARLIĞI (Sağda) Almanya’da Hildesheim yakınlarındaki Alfeld an der Leine’de bulunan Fagus ayakkabı fabrikası, modern mimarlığın bir öncüsü olarak daha sonra uluslararası üslup diye adlandırılan metal ve cam perdeli duvarlarla yapılmış ilk yapılardan biridir. (Altta) Max Beckmann’ın Gece’si (1918-19), umutsuzluk içinde çevrelenmiş kargaşalı bir figürler grubudur. Çalışma Birinci Dünya Savaşı sırasındaki Alman halkının korku ve şaşkınlığını yansıtmaktadır etkinliklerine katılmaya başladı. Yeni kuşak, herşeyden önce -zengin Almanlar’ın hamiliği sayesinde sanatları nın sürdürmek için Almanya’ya çağrılan çok sayıda İtalyan ve Avustüryalı mimarın kazandırdığı ivme sayesinde- mimarlık alanında oldu. Önde gelen Alman mimarlar arasında Johann Balthasar Neumann, Dientzenhofer ailesi ve Asam kardeşler, J.B. Fischer von Erlach ve Johann Lukas von Mildebrondt gibi sanatçılar AvusturyalIlardan çok şey öğrendiler. Her yerden önce katolik Bovevya’da gelişen geç barok- rokoko üslubunun en göze çarpıcı örnekleri arasında, Neumann’ın Bamberg yakınlarındaki Vierzehnheiligen Kilisesi (başlangıç 1743), Asam kardeşlerin Münih’teki Aziz John Neponuk’u (1733-46) ve Johann Michael Fischer’in Ottobeuren Abbey kilisesi sayılabilir. Bu yapıtların ortak özelliği, ışığın kullanılış biçimi, parlak renkler, dalgalı zeminler, yapısal biçimler, mimariyi resim ve heykelle kaynaştırarak sağlanan süsleme zenginliğidir. Gerçekten de mimarlar, resim ve heykel eklemeleri yapmaları için birçok yabancı sanatçı davet etmişlerdir. Dönemin en büyük fresklerinin İtalyan ressam Tiepolo’nun Würzburg Malikanesi (1751-53) için yaptığı freskler olduğu sanılır
RÖNESANS VE BAROK
06
Eyl