Avrupa modernizminin sade, kutumsu biçimleri, İkinci Dünya savaşını izleyen inşaat patlaması sırasında, Bauhaus yoluyla Amerikan kent peyzajlarına egemen oldu. Le Corbusier ve Wallace K. Harrison’ın gözetiminde 1947-53’te inşa edilen Birleş miş Milletler kompleksinde ve Ludwig Mies van der Rohe ile Philip Johnson’ın Seagram gökdeleninde olduğu gibi, büyük gökdelenlerle başka binaların tasarımında cam perde-duvar konstrüksiyondan yararlanılması, özel bir önem taşır. 400 ABD (SANAT VE MİMARLIK) i 1970’li yılların ortasındaysa, Uluslararası üslubun sade, süssüz “cam kutu”suna karşı duyulan ve başını, baş ka birçok kişinin yanısıra Michael Graves, Robert A.M. Sterm ve Robert Venturi’nin ve aynı zamanda da Uluslararası üslubun Amerika’daki başlıca taraftarı olan Philip Johnson’ın çektiği tepki de başgöstermişti. Bu mimarlar bir kez daha renk ve dekorasyon kullanımına döndüler ve sütun gibi, bir zamanlar bir kenara atılmış mimari donanımları yeniden hayata geçirdiler. Postmodern mimari, birkaç uç söylem meydana getirmiş olabilir ama bu akım Amerikan mimarisine yeni bir hayatiyet de kazandırmıştır
Savaş sonrası mimarisi.
04
Eyl