ŞEHİRDE HAFİF CADDEDE AKTİF
“Avrupa’da çoğu markanın bayisinde de test motoru olduğu için, kendi kendime hangi motoru test etmek istersin diye sordum. Aklıma son zamanlarda hakkında birçok şeyin yazılıp çizildiği Ducati Multistrada geldi. Frankfurt şehrinin hemen dışında kocaman bir Ducati bayisi buldum. “
15 Nisan 2010 tarihinde başıma geleceklerden habersiz bir şekilde Frankfurt’a doğru gitmek için THY’nin uçağına bindim. İş için hiç sevmeyerek gittiğim bu şehirde beni iner inmez bir sürpriz bekliyordu. Havalimanında koşturan insanlar, uçuş bilgilerinin gösterildiği ekranlarda yanan sönen ışıklar bir şeylerin ters gittiğinin habercisiydi. Araba kiralama şirketindeki bayan, olan biteni bana anlattığında her şeyi anlattı. İzlanda’daki volkanik dağ patlamış ve bütün Ingiltere hava sahası trafiğe kapatılmıştı. Henüz Almanya hava sahasında bir problem yoktu. O yüzden içim rahatladı. Kiralık arabama atlayıp şehre inince Amerikan filmlerinden fırlamış sahnelere tanık oldum. Takım elbiseli yüzlerce kişi ellerindeki çek çekli valizlerle kaldırımlarda köşe kapmaca oynar gibi o otel senin, bu otel benim koşturuyorlardı. Hotel’de check-in işlemleri için I saat bekledikten sonra odama yerleşip bir duş alıp iş görüşmeme gittim. Akşam yatağa yatarken haberlerde sadece İngiltere hava sahasının kapandığını söylüyorlardı. Ertesi sabah uyandığımda acı gerçekle karşılaştım. Almanya’da mahsur kalmıştım. Yanımda bir takım elbise, parfüm ve traş makinesinden başka hiç bir şey yoktu. I hafta süren zoraki olan tatilimi de en verimli hale nasıl getirebilirim derken, bakın ne yaptım. Hemen internete girerek Motorsiklet bayilerinin adreslerini dökmeye başladım. Önce yeni aldığım BMW I200RT için aksesuar alabileceğim BMW bayisine gittim.
Fiyatlarınneredeyse Türkiye ile aynı olduğunu görünce vazgeçtim. Avrupa’da çoğu marka’nın bayisinde de test motoru olduğu için, kendi kendime hangi motoru test etmek istersin diye sordum. Aklıma son zamanlarda hakkında birçok şeyin yazılıp çizildiği Ducati Multistrada geldi. Frankfurt şehrinin hemen dışında kocaman bir Ducati bayisi buldum. Ducati bayisi olmakla beraber birçok aksesuar markasını da ciddi stok ve çeşit adetlerini de bulunduran bu bayide neredeyse yarım günümü ve bir kaç bin Euromu bıraktım. Hemen Ducati Multistrada’yı sordum. İki adet test motoru gösterdiler bana biri Kırmızı, diğeri de Beyaz renkteydi. Kırmızı olan 1200, Beyaz olan da I200s modeliydi. Firma sahibi ile kısa süren samimi sohbetimiz sonunda benim bir alıcı olduğumu söylememe rağmen bile kendisi beni test motorunu kullanmamı istedi.
MULTİSRADAYA İLK BAKIŞ
Daha önceden birçok şey duyduğum ve okuduğum Multisrada’yı ilk canlı olarak gördüğümde, ne yalan söyleyeyim, görünüşüne bayıldım. Sadece görünüşünden bile içinde birden fazla çeşit motoru barındırdığı belliydi. BMW GS’I bir süreliğine kullanmış biri olarak hemen Multistrada’da, GS’e göre artılarına ve eksilerine bakmaya başladım.
— Dışardan ilk baktığımda dikkatimi çeken Multisrada’nın ne kadar yere yakın olduğuydu. GS’de olan yükseklik kesinlikle Ducati’de yoktu. Hele bir de çantalı ve iki kişi kullanıldığı zaman Multisrada’nın yere yakınlığı bayabir azalacaktır diye düşündüm.
_Ön tarafa doğru geçtiğimde ise 17 inçlik ön lastiğin ne kadar küçük ve geniş olduğunu fark ettim. Ön lastik sanki bir yarış motorunun lastiğini andırıyordu. Böyle bir lastik ile Enduro modunda ilerlemenin rahatsızlığını düşünürken, Sport modunda ne kadar işe yarayabileceğini de düşündüm. Sonuçta Multistrada gerektiğinde 139,5 beygir üretebilen bir makineydi.
— Yine Enduro modunda sıkıntı yaratabilecek başka bir husus da süspansiyon uzunluğunun GS’e göre kısa olduğuydu. Tabi ki süspansiyon uzunluğunu göz kararı olarak tespit ettim. Belki kağıt üzerinde çok az farklılık vardır. Fakat kullandığımda ise haklı olduğumu anladım.
SÜRÜŞ BAŞLADI
Sıra motorun üzerine binmeden bir kask ve bir mont ödünç almaya gelmişti.
— Motorun üzerine bindiğimde ilk dikkatimi çeken superbikelar’da görmeye alıştığımız bir gösterge oldu. Vites konumu, dış hava sıcaklığı, anlık yakıt tüketimi, ortalama yakıt tüketimi, hız, devir, motor ısısı, kullanım modu gibi birçok şeyi bir arada sunan kocaman bu gösterge tam bana göreydi. Beni bıraksalar saatlerce buradaki özellikleri çözmek için uğraşır dururdum.
— Gidon üzerindeki işçilik pek hoşuma gitmedi. Sarkan kablolar, düğmelerin kalitesizliği gibi detaylar Alman titizliğiyle baş edemeyecek kötülükteydi.
— Fakat anahtarsız çalıştırma özelliği beni mest etti diyebilirim. Sanırım benim gibi detay meraklısı kullanıcılarda benimle aynı fikirde olacaklardır. Sıra kaskı takıp kullanmaya geldi.
MULTİSTRADA İLE BULUŞTUĞUM AN
Ducati servisinden verilen kısa bir bilgilendirme, benim daha önceden bildiklerimle pekişince kullanım modlarını nasıl ayarlayacağımı öğrendim. BMW GS’e göre biraz daha detaylı olan sistem kullanıcıya kullanımı biraz daha kişileştirme hakkı tanıyor. Sport, Touring, Urban, Enduro modlarından öncelikle Sport modu ile başlamaya çalıştım. Bulunduğum yer otobanın hemen yanıydı. İlk planım otoban’a çıkıp ilk çıkıştan geri dönüp gelip diğer modları bayiinin bulunduğu bu bölgede denemekti. Otoban’a çıkana kadar motorun ısınmasını bekledim. Sport modunda sert süspansiyon ayarı, 4.seviye yol tutuş kontrolü (8 üzerinden) ve keskin gaz hareketlerine sahip olan Multistrada daha otoban çıkış virajından çıkarken açtığım gaz kolunun hareketiyle bütün bu özellikleri bana hissettirdi. Motorundan çıkan homurtu adeta ben bir spor motosikletim diye bağırıyordu. Kesinlikle başka bir Enduro ya da Touring makinesinde yaşayamayacağınız bir his. Belki Multistrada kadar hızlısı vardır ama bu kadar spor karakterde olanı olduğunu zannetmiyorum. Tabii ki uzun süspansiyonlarından ve ABS gibi özelliklerinden dolayı tam bir spor motosiklet karakteri yok ama bu Ducati’nin üzerinden eğlenmek çok kolay.