Genel

Sevilla

Sevilla

Ispanya’nın güneybatı kesiminde kent. Andalucia ova­sında, Guadalquivir ırmağının sol kıyısında, Atlas okya­nusu kıyısındaki Cadiz limanının 100 km kuzeydoğu­sunda yeralan, aynı adlı ilin merkezi, Güney Ispan­ya’nın başlıca kenti ve ülkenin dördüncü büyük kenti olan Sevilla’mn nüfusu 678 218’dir. Cadiz limanının dış liman işlevi görmesinin yanı sıra, ırmak limanı da açık deniz gemilerinin ulaşmasına elverişli olan kentten, çevredeki bölgede yetiştirilen şarap, tahıl, tütün, ma

Sevilla, dolambaçlı sokakları, beyaza boyalı evleri ve müslümarılardan kalma anıtlarıyla, Ispanya’nın güney kesimindeki kent mimarlığının kusursuz bir örneğidir. Andalucia bölgesinin başlıca ırmak limanı olan kent, tarihsel anıtlarıyla büyük ölçüde turist çekmektedir.

 

 

den filizleri, portakal, üzüm gibi ürünlerin dışsatımı ya­pılır. Sanayi de oldukça gelişmiştir: Çanak-çömlek ve silah yapımı, tersaneler, besin sanayisi, vb. Ama her şeyden önce, bir turizm kentidir: Romalılardan kalma yapıtların sergilendiği Arkeoloji müzesi; eski kentte XIII. yy’dan kalma Torre del Oro (Altın Kale); krallık sa­rayı Alcazar; kiliseye dönüştürülmüş birçok cami; eski Ulucami’nin yerinde yapılmış katedralde dev boyutlu minare la Geralda (XII. yy. sonu); birinci Rönesans döneminden, klasik dönemden (Juan de Merrena’nın planlarına göre yapılmış Lonja) ve barok dönemden (Leonardo Figueroa’nın yaptığı hastane; S. Telmo rahip okulu; vb.) kalma anıtlar; katedralde, kiliselerde ve Gü­zel Sanatlar müzesinde (eski La Merced manastırı) Se­villa heykel (Martinez Montanes, vb.) ve resim (Juan de las Roelas, Yaşlı Herrera, Zurbaran, A. Cano, Murillo, Valdes, Leal, vb.) okullarının pek çok yapıtı.

TARİH

İberler tarafından “Hispalis” adıyla kurulan Sevilla, Se- zar tarafından ele geçirilerek, Baetia eyaletinin merkezi oldu. Vizigotlar tarafından alınıp, önemli bir din ve kül­tür merkezine dönüştü. Müslümanlar tarafından fethe­dilince (712), önce Kurtuba (Cordoba) karşısında öne­mini yitirdiyse de, XI. yy’da Kurtuba’yı gölgede bıraka­rak, XIII. yy. sonunda Muvahhitlerin başkenti oldu. 1248’de Castilla kralı Fernando III tarafından müslü- manlardan alınıp, XVI. yy’da Amerika kıtasıyla ticaret tekelini ele geçirdi ve şaşılacak hızla zenginleşti. Ama İspanyol İmparatorluğu’nuh çökmesi ve XVII. yy’da Cadiz’in liman olarak gelişmesi karşısında, belirli bir öl­çüde geriledi. İspanya iç savaşının (1936-1939) başlan­gıç döneminde, Franco’nun birlikleri tarafından alın­dıysa da, savaştan pek zarar görmedi.

nuçlanıp, Mondoros Mütarekesi’nin imzalanmasından (1918) sonra, Osmanlı topraklarını paylaşmak isteyen İtilaf Devletleri, Sevres’de toplanarak, Osmanlı devleti­ne, Paris Barış Konferansı’na delegelerini göndermesini bildirdiler (22 Nisan 1920). Eski sadrazamlardan Ahmet Tevfik Paşa başkanlığında Dahiliye nazırı Reşit Bey, Maarif nazırı Fahrettin Bey ve Nafıa nazırı Cemil Pa- şa’dan oluşan Osmanlı heyeti, 10 Mayıs 1920’de ken­disine bildirilen barış koşullarını çok ağır bularak red­detti ve İstanbul’a döndü. Bu arada Mustafa Kemal Pa­şa, TBMM hükümetinin kurulduğunu Avrupa devletle­rine bildirip (30 Nisan 1920), Osmanlı devletiyle yapıla­cak bir barışın yeni yönetimi etkilemeyeceğim duyur­muştu. İtilaf Devletleri’nin istilacı Yunan birliklerini sal­dırıya geçirerek Balıkesir, Bursa ve Uşak’ı işgal ettirme­leri (22 Haziran) üstüne, sadrazam Damat Ferit Paşa, İti­laf Devletleri’ne önerilmiş koşulları İstanbul hükümeti­nin kabul edeceğini bildirdi. Bağdatlı Hadi Paşa, Rıza Tevfik ve Bern büyükelçisi Reşat Halis’ten oluşan yeni heyet, 10 Ağustos 1920’de antlaşmayı imzaladı. Ne var ki, bütün Arabistan ve Mezopotamya’nın İngiltere’ye, Urfa, Mardin, Antep, Maraş ve Suriye’nin Fransa’ya, Gökçeada, Bozcaada ve bütün İzmir bölgesi ile Kara­deniz kıyısında Midye’nin doğusunda Podima’dan Marmara kıyısındaki Kalikratya’ya kadar uzanan çizgi­nin batısında kalan Trakya topraklarının Yunanistan’a, Giresun’un doğusundan başlayarak bütün Doğu Kara­deniz ve Doğu Anadolu’nun bir bölümünün kurulacak bağımsız Ermenistan’a verilmesini, Doğu Anadolu’da ayrıca bir Kürt devleti kurulmasını, Boğazlar’ın deneti­minin İtilaf Devletleri’ne bırakılmasını, kapitülasyonla­rın sürmesini, vb. içeren Sevr Antlaşması, Kurtuluş Sa- vaşı’nın zaferle sonuçlanmasıyla, hiçbir zaman yürürlü­ğe koyulamadı ve Lozan Antlaşması’yla (24 Temmuz 1923), kökünden bozuldu.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir